ME
NU

OMELIE / Omelie TR

09 ago 2015
09/08/2015 – OLAĞAN DEVRE 19. PAZAR GÜNÜ - B

09/08/2015 – OLAĞAN DEVRE 19. PAZAR GÜNÜ - B

1.Okuma *Çıkış 16,2-4.12-15 Mezmur 77* 2.Okuma Ef 4,17.20-24* İncil Yh 6,24-35

Birinci Okuma: 1Krallar 19,4-8

3Can korkusuna kapılan İlyas, Yahuda'nın Beer-Şeva Kenti'ne kaçıp uşağını orada bıraktı.4Bir gün boyunca çölde yürüdü, sonunda bir ardıç ağacının altına oturdu ve ölmek için dua etti: "Ya RAB, yeter artık, canımı al, ben atalarımdan daha iyi değilim."5Sonra ardıç ağacının altına yatıp uykuya daldı. Ansızın bir melek ona dokunarak, "Kalk yemek ye" dedi.6İlyas çevresine bakınca yanıbaşında, kızgın taşların üstünde bir pideyle bir testi su gördü. Yiyip içtikten sonra yine uzandı.7RAB'bin meleği ikinci kez geldi, ona dokunarak, "Kalk yemeğini ye. Gideceğin yol çok uzun" dedi.8İlyas kalktı, yiyip içti. Yediklerinden aldığı güçle kırk gün kırk gece Tanrı Dağı Horev'e kadar yürüdü.9Geceyi orada bulunan bir mağarada geçirdi.

33 Mezmur’dan

1Her zaman RAB'be övgüler sunacağım,
Övgüsü dilimden düşmeyecek.
2RAB'le övünürüm,
Mazlumlar işitip sevinsin!
3Benimle birlikte RAB'bin büyüklüğünü duyurun,
Adını birlikte yüceltelim.
4RAB'be yöneldim, yanıt verdi bana,
Bütün korkularımdan kurtardı beni.
5Ona bakanların yüzü ışıl ışıl parlar,
Yüzleri utançtan kızarmaz.
6Bu mazlum yakardı, RAB duydu,
Bütün sıkıntılarından kurtardı onu.
7RAB'bin meleği O'ndan korkanların çevresine ordugah kurar,
Kurtarır onları.
8Tadın da görün, RAB ne iyidir,
Ne mutlu O'na sığınan adama!

İkinci Okuma: Aziz Pavlus’un Efeslilere Mektubundan 4, 30-5,2

29Ağzınızdan hiç kötü söz çıkmasın. İşitenler yararlansın diye, ihtiyaca göre, başkalarının gelişmesine yarayacak olanı söyleyin. 30Tanrı'nın Kutsal Ruhunu kederlendirmeyin. Kurtuluş günü için o Ruh'la mühürlendiniz. 31Her kötü niyetle birlikte her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve sövgü sizden uzak olsun. 32Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih'te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.
Bunun için, sevgili çocuklar olarak Tanrı'yı örnek alın. 2Mesih bizi nasıl sevdiyse ve kendisini bizim için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.

İncil: Yuhanna 6,41-51

Mesih İsa: «Gökten inmiş olan ekmek ben'im» dediği için Yahudiler O'na karşı söylenmeye başladılar. 42«Yusuf'un oğlu İsa değil mi bu?» diyorlardı. «Annesini de, babasını da tanıyoruz. Şimdi nasıl oluyor da, 'gökten indim' diyor?»
43İsa, «Aranızda söylenmeyin» diye cevap verdi. 44«Beni gönderen Baba bir kimseyi bana çekmedikçe, o kimse bana gelemez. Bana geleni de son günde dirilteceğim. 45Peygamberlerin yazdığı gibi, 'Tanrı onların hepsine kendi yollarını öğretecektir.' Baba'yı işiten ve O'ndan öğrenen herkes bana gelir. 46Bu, bir kimsenin Baba'yı gördüğü anlamına gelmez. Baba'yı sadece Tanrı'dan gelen görmüştür. 47Size doğrusunu söyleyeyim, iman edenin sonsuz yaşamı vardır. 48Yaşam ekmeği ben'im. 49Atalarınız çölde man yediler, yine de öldüler. 50Gökten inen öyle bir ekmek var ki, ondan yiyen ölmeyecek. 51Gökten inmiş olan diri ekmek ben'im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir.»

 

09/08/2015 – OLAĞAN DEVRE 19. PAZAR GÜNÜ - B

1.Okuma * 1Kr 19,4-8* Mezmur 33* 2.Okuma Ef 4,30 5,2* İncil Yh 6,41-51

Her şey bitmiş gibi gözüküyor: Artık İlyas yaşama isteğini kaybetti. O kaçmaktadır, çünkü kraliçe onu öldürme emrini verdi ve hiç kimse onu savunmakta istemiyor bilmekte istemiyor. Karmel dağında duasını dinlemiş olan Tanı’nın Kendisi yokmuş gibi gözüküyor. İlyas’ın kalan tek isteği, ölmektir, tüm atalarının ulaştıkları hedefe varmaktır. İlyas’ın yaşadığı durum, bazen bizde de yaşanan durumlara benziyor. Fakat acılarımızın ve yılmalarımızın sebebi, sıklıkla, İsa’nın ve Kilise’nin Tanrısı’na olan sadakatimizi engelleyenler değil de, bizim ya da kardeşlerimizin günahlarıdır. Acılarımızın herhangi sebebi olsada olsun, Tanrı meleği ile bizi karşılaşıyor, tıpkı Tanrı’nın İlyas ile karşılaştığı gibi: Şefkat ve sadelik ile. Tanrı’nın o sevgi eylemi, hem sade hem de ani idi: Melek, İlyas’ın ekmeği ve suyu bulmasını sağlıyor ve bu da onun hayatının devam etmesi gerektiğinin işaretidir, onun önemli bir misyonunun hala var olduğunun işaretidir. Keşke bizler de bize eşlik eden Tanrı’nın sevgisinin işaretlerini tanıyabilseydik! Bir kardeşin selamı, kız kardeşin bizimle geçirdiği bir saati, aldığımız beklenmemiş bir ricayı, güneşli bir günü bile, iyi bir öğüdü de, bir dostun ya da bir yabancının bir yüreklendirmesini de, sevgisinin sadakatine bizi emin kılan Tanrı’nın işaretleri olarak, meleklerinin eylemleri olarak açıklayabiliriz. İlyas’ın uyandırınca yanında bulduğu pideler ve su, ekmekten ve sudan ötedirler! Bunlar, yeni bir ümittir, tek başına olmadığına emin olmaktır, sadece beden için değil, ruh için de bir destektir, geleceğin zorluklarını karşılamak için gereken güçtür, Tanrı’nın istediği yolda olmamızdan emin olmaktır.
İlyas’ın özel o durumda yediği ekmeğin hatırası, İsa’nın Yahudilerin kuşkularına ve şikayetlerine cevap olarak verdiği sözleri duyunca, aklımızda kalmaktadır. İsa beş bin erkeğe ekmeği vermişti, sonra da o mucizenin özellikle bir işaret olduğunu anlatmayı denedi. Bu işaret aracılığıyla onlar, İsa’nın kişisel anlamını ve değerini anlayabilirlerdi. Onlar, İsa’nın büyük bir peygamber olduğunu, yani O’nun Tanrı’dan geldiğini kabul etmiştiler, fakat bunun sonucu olarak, O’nu kralları olarak atamak istediler, bir kral ki çıkarlarını yapmak zorunda olacaktır. Yahudiler, İsa’nın önceden kral olduğunu, Tanrı tarafından atanan bir kral olduğunu anlamamıştılar: Zaten, Tanrı’nın Krallığını kurmak için, İsa’ya itaat etmek yeterli olurdu! Onlar, İsa ile birlikte olmanın, O’nun öğretişine uymanın, O’nu kendi hayatında kabul etmenin, gerçek ekmek olduğunu anlamamışlardı; yani İsa’nın, insanın tüm arzularını - barışın arzularını da, sevilme ve her zaman sevebilme arzularını da – tatmin edebileceğini anlamamışlardı. Onlar, çok fazla yüzeysel insanlar idiler, dinlemeyi bilmiyorlardı; kendi kendilerini de dinlemeyi bilmiyorlardı, çünkü kendilerinin İsa ile her karşılaşıp O’nu her sevdiklerinde ne gerçekleştirildiğini anlamıyorlardı.
İsa, “Hayat ekmeği Ben’im” demeye devam ediyor. O’ndan başka hiçbir şey – ne insanın sevdiği şey ne de onun değerlendirdiği şey – insanın açlığını doyurmaz. İsa’nın hayatı, içimizde kabul edilince, gerçekten bizi doyurur. Bunu bizler de görüyoruz, sen de görüyorsun! İsa’yı seven kişi, barışla doludur, huzuru sağlayabilir, şefkatlidir, diğerlerinin ihtiyaçlarına ve acılarına karşı dikkatlidir. Sen de, İsa ile birlikte olduğun zaman, affedebilirsin, hatta acı çekenler için kendini harcamakta sevincini bulursun. İsa ile yaşadığın zaman, artık kendin için bir şeyi aramazsın, aksine birliği yaratmaya, etrafında olanlara sevinci dağıtmaya çalışırsın.
Yahudilerin çölde yedikleri man, Tanrı’nın armağanı olduğu halde, sadece beden için bir besleme şekli idi ve iç hayatı veren ekmekle yarışamaz. Aynen, sevgiyi, dostluğu, bilgiyi, tatmini vermek isteyen her gerçek; içimizde sonsuz hayatı, Baba ile olan birliği, gerçek kutsallığı gerçekleştiren İsa ile yarışamaz.
“Gökten inmiş olan canlı ekmek Ben’im”. Ölüm durumlarından kaçmakta olduğumuzu bize unutturan ekmek, İsa’dır. O, bizi Kendine çeken Tanrı’ya doğru olan yürüyüşümüzü başlatıyor. Bu yürüyüş, ümitle doludur, bizi Tanrı’nın dağına yaklaştırıyor, Tanrı’nın bizi istediğinden ve herkes için hazırlanan hayatın ve kardeşliğin krallığında hizmetkarları olarak bizi kullanmak istediğinden bizi emin kılıyor. Bunu bugün Aziz Pavlus da onaylıyor: Hayatımız, herkes için kötüden ve öçten özgür, sevginin ve barışın Tanrı’sının mevcudiyetinin işaretleriyle dolu bir armağan olabilsin diye, İsa’ya ve sunuşuna bakmalıyız.