ME
NU

OMELIE / Omelie TR

04 set 2016
04/09/2016 – Olağan Devresi – 23. Pazar Günü - C

04/09/2016 – OLAĞAN DEVRESİ – 23. PAZAR GÜNÜ - C

 

1ª Oku Bilgelik 9,13-18 * Mez 89 * 2ªOku Filemon 9-10. 12-17*İncil Lk 14,25-33

 

MEDİTASYON

“Kim Rab’bin isteklerini anlayabilir?” Bu bizi meraklı kılan bir soru. Allah, bir şey ister mi? Ve de bu isteğinde, biz ne yapabiliriz? Allah’ın kim olduğunu hatırladığımızda; “Allah sevgidir” diye hatırladığımızda, bu soruya daha kolayca cevap verebiliriz; O’nun sevgisinin zenginliğine ve bütünlüğüne tamamen yaklaşamamamıza rağmen Allah’ın ne isteyebileceğini de tasarlayabiliriz. Gerçekten de bizler, “topraktan yaratılan ve çürümeye mahkum olan vücut içinde” yaşadığımız için, sevgimiz daima egoizmden ve gururdan etkilenmiştir, bunun için de kolay kırılır. Bu yüzden düşüncelerimiz, daima “kısa olur ve kararsız kalırız”. Baştaki soruya cevap verebilmemiz için gerçek bir şekilde Allah’a bağlı olmalıyız, O’ndan “Hikmetini ve Kutsal Ruh’unu” dilemeliyiz. Bu Hikmet ve bu Ruh, bizi yüzeysel ve yalancı olandan uzaklaştırıp güzel, gerçek, karşılıksız, derin, cömert ve sevinçli bir sevgiyi yaşamaya yaklaştırarak, yollarımızı düzeltmektedir.

Aziz Pavlus, kendisinin önünde dostu Filemon’un kaçmış olan kölesini görerek, kesinlikle kendi kendine Allah’ın isteğinin ne olduğunu sormakta idi. Pavlus, Kutsal Ruh’tan aydınlanmış olarak, duyduğumuz bu sonuca vardı. Allah’ın isteği, Onesim’in efendisine geri dönmesidir; yeni, alçakgönüllü, İsa’nın dostu olan bir yürekle geri dönmesidir. Onesim’in efendisi olan Filemon’nun Onesim’i kabul etmesi; ona köle gibi değil de, kardeş gibi davranması da, Allah’ın isteğidir. Ve Aziz Pavlus bunun Allah’ın isteği olduğundan o kadar emindir ki, kendisini köle ile özdeşleşiyor: “Kendisini beni kabul eder gibi kabul et”. Allah’ın isteği bizi, içimizden değiştiriyor ve bize hiç kimsenin yapmadığı şeyleri gerçekleştiriyor. Gerçekten de Allah’ın isteği bizi değiştirir, yeni yapar, bizi kutsallığının taşıyıcısı kılar. Her gün “İsteğin olsun” deriz, fakat maalesef bu değim bizi duyarsız bırakır. Ne için? Bunu yüreğimize sormalıyız. “İsteğin olsun” derken, sanki Allah’a işini yürütsün, isteğini yapsın mı demiş oluyoruz? İsa, bu sözleri “söylememize” davet ettiğinde, bunu demek istemedi. O bize, derin ve sürekli isteğimizin hangisi olması gerektiğini söylemek istedi: Öyle bir istek ki, kendimizi tamamen Baba’nın emrine hazır olmaya iter. O zaman şöyle söyleriz: “Senin benimkinden daha iyi olan isteklerini yerine getirmeye hazırım. Kendimi sadece senin istediğini yapmaya sunuyorum; kendimi senin sevgini yaşamaya sunuyorum - o sevgi ki Sen zavallı insanlara, günahkarlara, onu hiç görmemiş olanlara vermek istiyorsun -. Gelmesi gereken Hükümdarlığın için beni kullan; çevremde sadece barış ve iyilik olsun diye, beni değiştir! Beni esinle, öyle ki ben senin işbirlikçin olayım, bunu isteklerimden ve hoşuma giden her şeyden vazgeçme pahasına olsa da gerçekleştir”.

Gerçekten de İsa, Kendisi ile kalmayı isteyenin tüm sevgisini O’na yöneltmeye kararlı olmasını istiyor. Ve de bunu açıkça söylüyor, çünkü Allah’ın isteğini tanımaktadır. “Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile bana üstün tutarsa, benim şakirdim olamaz”, yani böyle bir kişi, benimle kalmasını hayal etmesin, çünkü bunu beceremeyecek, şikayet edip yorulacaktır.

İsa’ya olan kararlı ve tekil sevgi, Allah’ın isteğidir. Çünkü Allah, bize rehberlik etmek için, bizi yöneltmek için, bizi dünyanın etkilerinden ve denenmelerinden kurtarmak için tam da İsa’yı gönderdi. Anlamamız daha kolay olsun diye, İsa iki örnek verdi. Eğer bir kişi büyük bir inşaat yapmak zorunda ise ve bu yapı için bütün malvarlığını kullanırsa, tüm parasının yeterli olmasından emin olmak için, gerekli hesaplarını yapar. Yoksa başlamaktan bile vazgeçer. Hayatımız, bir yapıdan daha da önemlidir. İsa’yı izlemek ister misin? Zenginliklerinden, sevgilerinden, yüreğinin bağlı olduğu o şeylerden vazgeçmeyi becerebilir misin? Eğer acı çekmeye hazır değilsen, İsa’yı izlemeye başlamaktan bile vazgeç! Aynı bir kralın, yenmekten emin olmadığında, daha güçlü bir krala karşı savaşa girmemesi gibi. “Aynı şekilde sizden kim varından yoğundan vazgeçmezse, benim şakirdim olamaz”: Bir zorluk doğunca, geriye dönersin ve İsa’nın düşmanına dönüşürsün. O zaman İsa sana güvenemez, bağlayıcı ve önemli bir ödevi sana emanet edemez. Savaşımız, güçlü bir düşmana karşıdır; İsa ile bağlaşık değilsek, mücadeleye başlamayalım bile!

Allah’ın isteğini yapmak, istediğimiz anda bırakılabilen bir oyun değildir, ciddi bir şeydir. Çünkü Allah’a iyi yada kötü tanıklık etmiş oluruz. Allah İsa’yı, bizimle oynamak için değil, O’nu hayatımıza gerekli olduğu için gönderdi. Bu yüzden bellidir ki, Allah’ın isteği Armağanını kabul etmemiz ve de O’nu her şeyden üstün tutmamızdır. Onsuz biz ne olurduk? “Kim Rab’bin isteklerini anlayabilir?” Kuşkusuzca cevap verebiliriz: Allah, İsa’yı kendimizden daha da çok, her hayalimizden daha da çok sevmemizi ister. Bunun için bizler, kararlı ve alçakgönüllü olarak, kendimizi haçı taşımaya sunarız. Hayatımızın tam, iyi meyve verici, bunun için de sevinç dolu olacağından emin olabiliriz! 

 

 

OKUMALAR

1ª Okuma Bilgelik 9,13-18

Tanrı'nın tasarılarını hangi insan bilebilir? Rabbin buyruğunu kim sezebilir?

Ölümlülerin usa vurmaları düzensiz, Tasarıları değişkendir.

Çünkü ölümlü vücut ruha baskı yapar, İnsan vücudu verimli bilinci zora koşar.

Dünyada olup bitenleri anlamak, Elde edebileceklerimizi bilmek oldukça güçtür, peki, cennette neler olduğunu kim bilebilir?

Bilgeliği vermeseydin, Kutsal Ruhu'nu yukarıdan göndermeseydin, Senin tasarılarını kim öğrenebilirdi?

Böylece bilgelik dünyadaki insanlara doğru yolu gösterdi, Seni nasıl sevindireceklerini öğretti ve onları kurtardı."


Mezmur 89

İnsanı toprağa döndürürsün,

"Ey insanoğulları, toprağa dönün!" diyerek.

Çünkü senin gözünde bin yıl

Geçmiş bir gün, dün gibi,

Bir gece nöbeti gibidir.

İnsanları bir düş gibi siler, süpürürsün,

Sabah biten ot misali:

Sabah filizlenir, büyür,

Akşam solar, kurur.

Bu yüzden günlerimizi saymayı bize öğret ki,

Bilgelik kazanalım.

Vazgeç, ya RAB! Öfken ne zamana dek sürecek?

Acı kullarına!

Sabah bizi sevginle doyur,

Ömrümüz boyunca sevinçle haykıralım.

Tanrımız Rab bizden hoşnut kalsın.

Ellerimizin emeğini boşa çıkarma.

Evet, ellerimizin emeğini boşa çıkarma.


2ªOkuma Aziz Pavlu’un Filemon’a mektubundan 9-10. 12-17

 

Bu nedenle, gerekli olanı sana buyurmaya Mesih'te büyük cesaretim olduğu halde, şimdi Mesih İsa'nın uğruna tutuklu biri olan ben yaşlı Pavlus sana sevgiyle rica etmeyi yeğliyorum. Ben hapisteyken kendisine manevi baba olduğum, bir zamanlar sana yararsız, ama şimdi sana da bana da yararlı olan oğlum Onesimus'la ilgili bir ricam var. Kendisini, yani can ciğerimi sana geri gönderiyorum. Müjde'nin uğruna tutuklu kalacağım sürece senin yerine bana hizmet etmesi için onu yanımda alıkoymak isterdim; ama senin onayın olmadan bir şey yapmak istemedim. Çünkü yapacağın iyiliğin zorunluluktanmış gibi değil, gönülden olmasını istedim. Onesimus'un bir süre senden ayrılmış olması, belki de onu temelli geri alman içindi. Onu artık köle değil, köleden üstün, sevgili bir kardeş olarak geri alacaksın. O, özellikle benim için çok değerlidir. Ama hem bir insan, hem de Rab'be ait biri olarak senin için daha da çok sevilecek bir kardeştir.
Buna göre eğer beni yoldaşın sayıyorsan, onu beni kabul eder gibi kabul et.

İncil: Luka 14,25-33

Kalabalık halk toplulukları İsa'yla birlikte yol alıyordu. İsa dönüp onlara şöyle dedi: «Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa[o], benim öğrencim olamaz. Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, benim öğrencim olamaz.
«Aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamlayacak kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı masrafı hesap etmez mi? Çünkü temel atıp da işi bitiremezse, durumu gören herkes, `Bu adam inşaata başladı, ama bitiremedi' diyerek onunla eğlenmeye başlar.
«Ya da başka bir kralla savaşmaya gidecek olan hangi kral, üzerine yirmi bin askerle yürüyen düşmana on bin askerle karşı koyabilir miyim diye önce oturup bir değerlendirme yapmaz? Eğer karşı koyamayacaksa, öbürü henüz uzaktayken elçiler gönderip barış koşullarını ister. Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, benim öğrencim olamaz.