ME
NU

OMELIE / Omelie TR

01 nov 2015
01/11/2015 – TÜM AZİZLERİN BAYRAMI

01/11/2015 – TÜM AZİZLERİN BAYRAMI

1.Okuma Vahiy 7,2-4.9-14 * Mezmur 23 * 2.Okuma 1Yh 3,1-3 * İncil Mt 5,1-12

 

1 OKUMA: Vahiy 7,2-4.9.14 

Bundan sonra, yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar, karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört yelini tutuyorlardı. 2-3Yaşayan Tanrı'nın mührünü taşıyarak gündoğusundan yükselen başka bir melek daha gördüm. Bu melek, karaya ve denize zarar vermek için kendilerine yetki verilen dört meleğe yüksek sesle, «Biz Tanrımızın kullarını alınlarından mühürleyene dek karaya, denize ve ağaçlara zarar vermeyin!» diye bağırdı. 4Mühürlenmiş olanların sayısını işittim. İsrail oğullarının bütün oymaklarından yüz kırk dört bin kişi mühürlenmiştiBundan sonra gördüm ki, her ulustan, her oymaktan, her halktan ve her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu'nun önünde duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giyinmişti ve ellerinde hurma dalları vardı. 10Yüksek sesle, «Kurtarış, taht üzerinde oturan Tanrımıza ve Kuzu'ya özgüdür» diye bağırıyorlardı. 11Bütün melekler, tahtın, ihtiyarların ve dört yaratığın çevresinde duruyordu. Tahtın önünde yüzüstü yere kapanıp Tanrı'ya tapınarak şöyle diyorlardı: 12«Amin. Övgü, yücelik ve bilgelik, şükran ve saygı, güç ve kudret, sonsuzlara dek Tanrımızın olsun. Amin.» 13Bu sırada ihtiyarlardan biri bana şunu sordu: «Beyaz kaftan giyinmiş olan bu kişiler kimlerdir, nereden geldiler?» Sen bunu biliyorsun, efendim» dedim.
Bana dedi ki, «Bunlar, o büyük sıkıntıdan geçip gelenlerdir. Kaftanlarını Kuzu'nun kanında yıkamış bembeyaz etmişlerdir.

 

24 MEZMUR’DAN 

 

RAB'bindir yeryüzü ve içindekiler,

Dünya ve üzerinde yaşayanlar;

2 Çünkü O'dur denizler üzerinde onu kuran,

Sular üzerinde durduran.

3 RAB'bin dağına kim çıkabilir,

Kutsal Yer'inde kim durabilir?

4 Elleri pak, yüreği temiz olan,

Gönlünü putlara kaptırmayan,

Yalan yere ant içmeyen.

5 RAB kutsar böylesini,

Kurtarıcısı Tanrı aklar. 

2.OKUMA: 1Yh 3,1-3 

Bakın, Baba bizi o kadar çok seviyor ki, bize `Tanrı'nın çocukları' deniyor! Gerçekten de öyleyiz. Dünya Baba'yı tanımadığı için bizi de tanımıyor. 2Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı'nın çocuklarıyız, ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ne var ki, Mesih göründüğü zaman O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz.3Mesih'te bu ümide sahip olan herkes, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar.

 

İNCİL: MATTA 5, 1.12

İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturduktan sonra, öğrencileri yanına geldiler. 2-3Onlara seslenip şöyle ders vermeye başladı:

«Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Göklerin Egemenliği onlarındır.
4Ne mutlu yaslı olanlara! Onlar teselli edilecekler.
5Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Onlar yeryüzünü miras alacaklar.
6Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Onlar doyurulacaklar.
7Ne mutlu merhametli olanlara! Onlar merhamet bulacaklar.
8Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Onlar Tanrı'yı görecekler.
9Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek.
10Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin Egemenliği onlarındır. 11«Bana olan bağlılığınızdan ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! 12Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşamış olan peygamberlere de böyle zulmettiler.

 

 

VAAZ


Bugün kutlanan Bayram, dikkatlerimizi Kilise’nin gerçeği üzerinde düşünmemiz için güzel bir fırsattır. İman ikrarı duasını her yaptığımızda, kararlıkla şu cümleyi tekrar ediyoruz: “Havarilerin inancına dayanan, katolik ve kutsal olan tek Kilise’ye inanıyorum”! Bu cümle; “Tanrı ciddi bir şekilde davranır” demektir: Eğer O, insanları kendi evlatları olmaya çağırıyorsa, onlara kendi hayatının güzelliğini, büyüklüğünü ve yeniliğini armağan ediyor demektir. Bizi son derece hayran bırakan Allah’ın hayatının yönü, O’nun kutsallığıdır. Ve bu kutsallık, -her ne kadar biz bu kutsallığa layık değilsek de ve her ne kadar biz bu kutsallığı tamamen taşıyamasak ve yaşayamasak da - bize de ait oluyor. Aziz Yuhanna mektubunda şöyle yazıyor: “Bizler daha şimdiden Allah’ın evlatlarıyız”. Biz Allah’ın evlatlarıyız: Bu, bir gerçektir! Yuhanna kime hitap ediyor? “Bizler”, dediği kişiler kimlerdir? Onlar, dünyada zulme uğrayan o küçük sürüdür; “Allah’ın Oğlu” ve “Dünyanın Kurtarıcısı” olan İsa’nın adını dinlemiş ve ciddiye almış olan o erkek ve kadınlardır. “Bizler daha şimdiden Allah’ın evlatlarıyız”, bunun için bizler Allah’ın kutsallığına katılmaktayız, tıpkı Kutsal Kitapta Allah’ın söylediği gibi: “Sizler benim için kutsal olacaksınız, çünkü Rab olan ben, kutsalım ve sizleri, bana ait olacaksınız diye, diğer halklar arasından seçtim”. Bugün, Allah’ın Oğluna iman eden bizlerin üzerine düşen bu ilahi kutsallığı kutlamaktayız. Bunu, büyük bir alçakgönüllülükle yapmaktayız, çünkü buna hakkımızın olmadığının, hatta buna layık olmadığımızın bilincindeyiz. Gerçekten de çoğunlukla davranışlarımızda çelişkiye düşmekteyiz, yani bize yapılan çağrıya göre yaşamamaktayız. İsa’nın, dağda otururken, öğrencilerine ve kalabalıklara söylediklerine göre yaşamamız gerekirdi! Zaten bizler İsa’nın bu sözlerini işittik ve onları, yüreğimizin derinliğinde, onaylamaktayız. Fakat bu sözlerini yaşamaktan uzakta olduğumuzun bilincindeyiz. O halde kutsallığımız var olsa da, tam anlamıyla gerçekleşmiş değildir; kutsallığımız gerçektir, ama bizler ona kötü davranıyor ve onu saklayıp kirletiyoruz.

Nitekim, kutsal olmamız, Allah’ın bilgeliğini her zenginliğin ötesinde sevmemize vesile olur; buna rağmen, bizler hala maddi zenginliklere hırs beslemekteyiz.

Kutsal olmamız, acılı durumlarda, bizleri ümitsizliğe kapılmamaya çağırıyor. Çünkü Baba’ya olan güvenimiz sonsuzdur. Fakat bizler, Baba tarafından sevilmiyormuşuz gibi, sık sık şikayet ve eleştiri içinde bulunuyoruz.

Kutsal olmamız, bizleri herkese karşı şefkatli ve mütevazı şekilde davranmaya çağırıyor. Buna rağmen kendilerini diğerlerinden üstün gören kibirlileri ve kendilerinden hoşlananları kıskanmaya devam ediyoruz.

Kutsal olmamız, bizi bütün yüreğimizle Allah’ın hoşuna gitmemizi arayıp, O’nun iyi isteklerini yerine getirmeye çağıyor. Buna rağmen bizler çoğunlukla, Baba’dan ve evlatlarından bizi uzaklaştıran egoizmi tercih ediyoruz.

Gerçek kutsallık, tıpkı Baba’nın merhametli olduğu gibi, bizleri de merhametli olmaya çağırıyor. Fakat, karşımıza her fırsat çıktığında, komşumuza karşı mırıldanmaya ve kötü konuşmaya hazır durumdayız. Denenmelerin bize galip gelmesine izin veriyoruz. Bu şekilde de yüreğimiz, Baba’nın merhametini kabul edip, karşılaştığımız mazlum kardeşlerimize bu merhameti bağışlamaya kapalı kalır. Bunun için Rab ve O’nun hizmetçileri, O’nun merhametini kabul edebilsin diye, daima yeni icatlar bulmak zorundadırlar. Gerçekten de imanımızın ve Tanrı’ya olan sevgimizin bu yönü, yani Tanrı’nın merhametini kabul etmek, sık sık bir kenarda, unutulmuş olarak kalmaktadır. İşte tam da bunun için bir kutsal yıl başlamak üzeredir. Uyanmamız gerekiyor, yoksa Tanrı’nın ve bizlerin bu imkanlarını - yani Tanrı’nın merhameti ile ilgili o imkanlarını - tanımayan dünyanın düşüncesi, bizleri yenecektir.

Gerçek kutsallık, yüreği saflaştırır, yani artık yüreğimizde sadece Baba ve Oğlu İsa için yer var. Bunun içindir ki yüreğimiz, insanları, kendi menfaatlerimiz için değil; onları sadece Baba’nın sevgisi ile sevmek için aramaktadır. Nitekim azizlerin yüreği, kendi içinde Tanrı’nın sadık ve çiddi sevgisini taşır ve sahte acımanın duygularının kendini aldatmasına izin vermez.

Kutsal olmamız, bizleri, Baba’nın sevgisinin ve İsa’nın bilgeliğinin dağıtıcıları kılar. Öyle ki bizler, gerçek barışı sağlayanlar oluruz, o barış ki herkesle kardeşlik inşa eder.

Kutsal olmamız, bizi acı çekmekten, nankörlükten ve de Rabbimizi sevmeyenlerin hakaretlerinden ve hor görmelerinden korumasa da, bu durumlara sabırla katlanmamız için bizi güçlendirir ve hatta bu durumları, İsa’nın fedakarlığına bir katılma aracı olarak, sevinçle, Baba’ya sunabilmemizi sağlar. Bu, Kilise’nin ve her imanlının kutsallığının en zor yönüdür. Bunu yaşabilmemiz için, onun kardeşlerimiz tarafından yaşandığını görmeye ihtiyacımız var: Bu şekilde yüreklendirilebiliriz. Bunun için bugün, Kilise’de yaşamış olanların kutsallığından dolayı mutluyuz. Onlar, bizim önümüzde örnek olarak durmaktadırlar. Tanrı’ya, onları beyazlıklara bürüdüğü için; onları, tahtının önünde, O’na sonsuza dek övgü ilahilerini okumak üzere, kabul ettiği için şükrediyoruz: “Bunlar büyük sınavdan geçip gelmişlerdir. Elbiselerini Kuzu’nun kanında yıkayıp bembeyaz etmişlerdir”. Bizler de onlara katılacağız, hatta daha şimdiden ilahilerini ve sevinçlerini paylaşıyoruz. Aynı zamanda İsa’nın duyurmaya devam edilen o Sözü, ciddiyetle ve sevinçle yaşama kararı veriyoruz.