ME
NU

OMELIE / Omelie TR

10 mag 2015
10/05/2015 – PASKALYA DEVRESİ 6. Pazar Günü – B

10/05/2015 – PASKALYA DEVRESİ 6. Pazar Günü – B

1. Okuma Hav. Kit. 10,25-27.34.44-48 * Mezmur 97* 2. Okuma 1Yh 4,7-10* İncil Yh 15,9-17

Bugünkü okumalar Yeni Ahit’in, İsa’nın vahyinin ve Havarilerin müjdesinin temel mesajından bahsediyor; mesaj: “Tanrı sevgidir”. Havari Yuhanna bizim sevgiye bakmamıza, durup bunu düşünmemize yardımcı olmak istemektedir. Yuhanna yeni hiçbir şey hayal etmez, çünkü İsa zaten çok defa hem aldığımız, hem de bağışlanan sevgi hakkında konuşmuştu. “Baba’nın beni sevdiği gibi, ben de sizi sevdim” demişti ve ısrarla “benim sevgimde kalın” diye bizi davet etmişti. O’nun sevgisinde kalabilmek için O’nun buyruklarını yerine getirmek, yani O’nun isteğini gerçekleştirmek gerekmektedir. Kendisi de, Baba’nın buyruklarını yerine getirerek Baba’nın sevgisinde kaldı. O’nun sevgisinde kalma meyveleri ve O’nun buyrukları nelerdir? O’nun sevgisinde kalmanın meyvesi herşeyden önce sevinçtir, gerçek ve tam bir sevinçtir. Hiçkimse ve hiçbir şey insana bu kadar büyük bir sevinç veremez. Gerçekten hayattan tat alabilmek için O’nun buyruklarını yerine getirerek Mesih İsa’ya bağlı olmak gerekir. O’nun buyrukları da, sevgiye bağlı olan tek bir buyruk ile özetlenebilir; “Sizi sevdiğim gibi, birbirinizi sevin”. İsa bu sevme şeklini çok vurguladı ve Son Akşam Yemeği sırasında çok açık ve etkileyici bir örnek verdi; sofradan kalkıp, öğrencilerinin ayaklarını yıkamaya başladı. Hayranlık uyandırıcı bir hareket! Çünkü bunu sadece bir anne çocukları için veya bir köle mecburen efendisi için yapar.

“Birbirinizi sevin”: İsa bu buyruğu “yeni buyruk” olarak tanımladı. Yeni olan şey sevmek değil; “birbiriniz”dir. Bu karşılıklıdır. Sadece başkalarının ayaklarını yıkayacak kadar eğilmemi değil, başkasının benim için de bunu yapmasını kabul edecek kadar alçakgönüllü olmamı da gerektiren bir karşılıklıktır. Petrus’un olduğu gibi, biz de çok gururluyuz. Petrus, İsa’nın, kendi önünde eğilmesini hiç istemiyordu. Biz de, içgüdüsel olarak, başkalarının sevgi eylemlerine ihtiyacımızın olduğunu kabul etmek istemiyoruz; gururlu ve kibirliyiz. Birbirimizi sevebilmemiz için alçakgönüllü olmamız gerekiyor, kardeşimizin bizden daha üstün olduğunu ve onun tarafından sevilebildiğimizi kabul etmemiz gerekiyor. Kardeşimin bana olan sevgi eylemi, benim için yaptığı bir iş, bir hizmet olabilir veya bir azarlama, bizi terbiye eden bir düzeltme de olabilir. Bunu da sevgi eylemi olarak minnettarlıkla kabul etmemiz lazım. Düzeltmeleri kabul edip etmediğime bakarsam;“birbirinizi sevin” buyruğunu hangi ölçüde yaşadığımı görebiliyorum. Beni düzeltene teşekkür etmeyi biliyor muyum? Bu şekilde de sevilmeyi kabul edersem, başkaları ile kendimizi kardeş olarak hissettiren bir birlik büyüyecektir. Eğer kendimi diğerleriyle birlikte hissetmiyorsam, demek ki kendimi onlardan üstün ya da aşağı görüyorum. Bu ruhsal hastalıklardan nasıl iyileşirim? Küçük sevgi eylemlerini, alçak gönüllülükle başkalarının düzeltmelerini, yüreklerinden gelen - basit ve küçük de olsa - teklifleri kabul ederek.

Birliğin derinliği samimi bir paylaşmada tecrübe edilir. İsa, Havarilerine “Baba’mdan bütün işittiklerimi size bildirdim” dediğinde onlara bu paylaşmayı ve samimiyetini sundu. Gerçekten O, onları dost olarak görüyor; bunun için onları yanında tutuyor ve onlara büyük görevler teslim ediyor, bu görevler; uğraştıran, zor ve yorucu olsa da... İsa onları çok önemli bir misyon için seçecek kadar, onları seviyor. Bu misyon yani bu görev tam olarak kendilerini vermelerini gerektirecek, belki hayatlarını bile... İsa onları seviyor ve sevgilerine değer veriyor.

Gerçek sevgi, yani kendini veren ve diğerlerinin sevgi eylemlerini kabul eden sevgi, Tanrı’nın özelliğidir. Aziz Yuhanna’nın yazdığı gibi, bu şekilde yaşayan kişi “Tanrı’dan doğmuştur”: Bu ifade çok anlamlıdır. Tanrı’dan doğmak, O’nun oğlu olmak demektir, yani O’nun ilahi hayatını içimizde taşımak ve buna katılmak demektir. Nitekim Tanrı’nın Oğlu İsa tamamen kendini sunuyor ve Baba’nın isteğini tam olarak kabul ediyor. Yuhanna şunu da ekliyor: “Tanrı bize olan sevgisini şununla gösterdi: Biricik Oğlunun aracılığıyla yaşayalım diye onu dünyaya gönderdi”. İsa Tanrı’nın bize olan sevgisinin somut şeklidir. Havariler bunu anladılar; bu yüzden insanları sevmek için onlara İsa’yı tanıtmaları gerektiğini düşünüyorlardı böylece insanlara İsa’yı tanıtarak onları seviyorlardı. İnsanları sevmek amacıyla, tehlikeler ve düşmanlıkları cesaretle karşılayarak Tanrı’nın, Oğlu İsa’yı gönderdiğini müjdelediler. İsa’yı ve O’nun dostluğunu tanıtarak sunulan sevgiden daha büyük bir sevgi yoktur. İşte Petrus, Kayseriye’deki Kornelyus’un evinde, bu sevgiyi sundu. Oradakilere İsa hakkında konuştu, onlar da iman edip, Kutsal Ruh’u aldılar ve vaftiz oldular; böylece hayatları Tanrı’nın hayatı içinde tamamlandı.

Bu noktada kendi kendime şunu sormam gerekiyor: Sevdiğim insanlara İsa’yı sunuyor muyum? Ya da O’ndan bahsetmekten kaçınıyor, O’na güvendiğimi ve O’nu sevdiğimi saklıyor muyum?

Hepimizin Annesi Meryem Ana'ya, annelerimizi ve tüm anneleri emanet edelim.