ME
NU

OMELIE / Omelie TR

03 mag 2015
03/05/2015 – PASKALYA DEVRESİ - 5. Pazar Günü-B

03/05/2015 – PASKALYA DEVRESİ - 5. Pazar Günü-B

1.Okuma Hav. İşl. 9,26-31 * Mezmur 21 * 2.Okuma 1Yh 3,18-24 * İncil Yh 15,1-8

Saul’un tecrübesi; ki o, az önce hayatındaki değişimi görüp İsa’nın öğrencisi olmuştu. Bu, İslam’dan Hıristiyanlığı’a gelenlerin tecrübelerine benzer. Onlar, Hıristiyan cemaatlerine yaklaşınca, onlara güvenilmez, onları uzakta tutarlar, onlarla birlik içinde yaşamakta güçlük çekilir. Hıristiyanlar şöyle düşünmektedirler: “Acaba bunlar, samimi ve açık sözlüler mi? Az önce bize zulüm ediyorlardı, belki de şimdi, bizi suçlayabilmek için, kendileri bizimkiler gibi olmaya çalışarak rol mü yapmaktadırlar”. Buna rağmen bunlar, yani bu yeni Hıristiyanlar, hayatlarını değiştiren, onları yeni, anlamlı ve dolu kılan İsa’ya olan sadakatlerini devam ettirmek için, güvensizliğe ve yalnızlığa katlanmaktadırlar. Tam da bunun aynısı, Saul’un da başına geldi, fakat – Tanrı’ya şükür! - ona, Barnabas’ın onun yanında olması lütfu verilmiştir. Barnabas, çok emin Ferisi olan Saul’un ciddi davranışını görmüştü: Saul hayatını değiştirmişti ve öldürülme riskine girerek vaftiz olmuştu. Saul, kendisine bu bilge adamın saygısı gösterilmesine rağmen, Kudüs’ten uzaklaşmak zorunda kaldı. Çünkü bu kentte kalmak onun için tehlikeli olurdu. O halde bir taraftan güvensizliği, başka taraftan düşmanlığı gören Saul, gücü nerede bulmaktadır? Saul, hayatına İsa’nın girdiği andan itibaren, hayatın tadına varmaya onu tatmaya başlamıştı, önce hiçbir zaman hissetmediği bir sevince sahip olmuştu. Zaten İsa’nın Kendisi, “Yaşam benim” diyerek tekrarlamıştı ve de bu gerçektir. Bu, kimseye anlatılamaz bir şeydir: Onun anlaşılması değil; onun tecrübe edilmesi önemlidir! İsa ile yaşayan herkes bilir ki, Onsuz hayat, boş ve soğuk olacaktır; Onsuz, yeniden daha güçlü ve daha ünlü insanların köleliğinde bulunacaktır. Saul, İsa’yı bulunca, Onunla birlikte – ne pahasına olursa olsun - gerçek özgürlüğü de bulmuş oldu. Artık hiç kimse, ölüm bile, onu geri döndürmeyi beceremeyecekti.

Bugün İsa, Kendisi ile olan ilişkimizin dinamiğini anlatmak için, güzel bir örneği sunuyor. “Ben asmayım, siz çubuklarsınız”. Çubuklar hakkında İsa, üç önemli özelliği bize fark ettiriyor. İlk önce onlar, asmaya birleşmiş halde kalmalıdırlar, öyle ki asmadan lenfi alabilsinler, onlar da lenfleri ile asmanın yaşamına katkıda bulunabilsinler. Çubuklar, asma ile birleşince, zamanı geldiğinde meyve verecekler: Bu şekilde onlar, yararlı olacak, asmanın amacını gerçekleştirmiş olacaklar. Herkesin yararına meyve veren, asmadır, ama bu asma meyvesini, çubukları aracılığıyla sunuyor. Asmanın iyiliği, çubuklardan geliyor! İsa’nın bize fark ettirdiği çubuklarının üçüncü özelliği – hatta İsa bu özelliği ilk olarak bize anlattı! – şudur: Bağcı olarak gösterilen Baba, çubukları gözetlemektedir. Baba, asmayı sever. Çünkü onu Kendisi dikti. Ona olan sevgisi, çubuklara önem verip, onlarla ilgilenmektir. Kuru olan çubukları keser; hala yeşil, canlı olanları ise budar. Budama amacı, acı çektirmek değil, aksine daha çok meyve verdirtmek, hem asmanın hem de çubukların sevincini arttırmaktır.

Bu örneğin detaylarını hayatımıza uygun kılmak, bize düşer. Gerçekten İsa bize bir yardım sunuyor, ama aynı zamanda derin derin düşünmemize, hayranlıkla bakmamıza, bunun için dua etmemize de geniş bir yer bırakır. Bizler, tek amaçları İsa ile birlik içinde olma olan çubuklarız. İsa ile birlik içinde olursak, O’nun hayatının, O’nun kutsallığının, O’nun lütfunun, O’nun barışının tadına varırız. İsa ile birlik içinde isek, hayatımız meyve verir. Bu meyve, ilk önce asmayla ve çubuklarla İlgileneni; onları dikkatle Gözeteni, onların sevincini göz önünde tutarak onları Budayanı mutlu kılar; diyebiliriz ki çubukların meyvesi, ilk önce kendilerine acı çektiren Olanı mutlu kılar! İşte, İsa budamak hakkında konuşarak, kesinlikle öğrencilerinin acılarını düşünmekteydi. Onlar, bu acılara ancak ve ancak İsa’nın uğruna katlanacaklar. Gerçekten de bu acılar aracılığıyla İsa’nın öğrencilerine, acı çekenlere teselli ve yardım etmeye; bunları değiştirmelerine de yardım etmeye yetenekli kılan bir içsel gelişme de verilecektir. İsa ile birleşmiş olan Hıristiyanlar, meyve verirler: Bu meyve nedir? İsa bunu söylemedi, ama bunu biz, Aziz Pavlus’un bir mektubundan, bilmekteyiz: “sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir”. Bunların tümü, İsa ile birleşmiş olan Hıristiyan’ın hayatının meyvesidir; bu meyve sayesinde topluluk, kendisini değiştirip zenginleşir ve yaşanabilen bir ortama, insanların birbirlerine güvenebilecekleri bir ortama dönüşür.

Bugün Aziz Yahanna da bize, İsa’nın sevgisinin bizi, sözlerle değil, “eylemle ve içtenlikle” sevmeye götürmesini söylemektedir. Bu sevgi, yüreğimizin iyiliğinden veya yeteneklerimizden gelmemektedir: Bunların tümü zaten kolayca kırılır! Gerçek ve kalıcı sevgi, O sevgi ki anlaşmasızlıkları ve minnettarsızlıkları aşabilir, İsa’ya tutunduğumuz zaman, O’nu yüreğimizin gizliliğinde, derinliğinde kabul ettiğimiz zaman, O’nun Kendisinden bize bu sevgi verilmektedir. Diğer insanlar, hatta iman kardeşlerimiz bile, bize güvenmezlerse bile, bizler, İsa ile birlikte, sadakatimize devam etmeyi becereceğiz. Aynı şey Saul’un da başına gelmiştir: O, Tanrı’yı tanımayan halkların Havarisi olmuştur ve de bu, tam onun İsa ile olan birliği sayesinde olmuştur; onu çeviren güvensizliğe ve düşmanlığa rağmen olmuştur. Bugün bizler de, aldığımız haberlerden ve etrafımızı çeviren imansızlıktan korkmadan, İsa’ya olan bağlılığımızı yenileyelim!