ME
NU

OMELIE / Omelie TR

04 lug 2021
04/07/2021 – Olağan Devrenin 14. Pazarı – B Yılı

04/07/2021 – Olağan Devrenin 14. Pazarı – B Yılı

İlk Okuma Hezekiel 2,2-5 Mezmur 122/123 İkinci Okuma 2 Kor. 12,7-10 İncil Markos 6,1-6

Bugün okunan mezmur, eğer dikkatli bakılacak olursa Peygamberin, İsa’nın ve havarinin duasında tekrar ediyor. “Gözlerimiz Rabbimiz Allah’a bakar... Rab bize merhamet et… Gördüğümüz hakaret yeter de artar”. Peygamber, Allah tarafından kendisini dinlemeyen bir halka gönderiliyor. Ne kadar zor bir görev! O, Allah’ın Sözünü vaaz etmeye gönderiliyor. Halk bu sözleri zaten biliyor ama yerine getirmek, itaat etmek istemiyor. Peygamberin vaazının tek etkisi olarak halk, Allah’ın kendilerini unutmadığını bilmiş olacaktır: İtaatsizliklerinden dolayı onları suçlamak için bir yargıç görevini üstlenmek zorunda olsa da Allah hala onların Allah’ıdır, Sözü ile onlara hala ulaşabilmektedir. Eğer halk bu Sözü dinlemek isteyecekse, Allah onlara konuşmaya hazır olacak! İsa da peygamber ile aynı durumda yaşıyor, hatta İsa’nın durumu daha açıktır. Sözlü bir biçimde ilan ettiği Allah’ın Sözü’nün ötesinde, yaptığı işlerle de Allah’tan gönderilmiş bir kişi olduğu anlaşılabilir. Ellerinin işleri öyle büyük ki, yeryüzünde kimse benzerlerini görmemiştir. Dudaklarından çıkan bilgelik daha önce kimse tarafından işitilmemiştir. Bu yüzden herkes O’nun Allah tarafından gönderilmiş olduğunu anlayabiliyor. Buna rağmen kalpleri kapalı kalıyor. Kim O’na güveniyor? Kim O’nun sözlerini Allah Sözü olarak kabul ediyor? O’nu bir birey olarak tanıyorlar. Onlardan biri olduğunu biliyorlar. Yaptığı işi, alışkanlıklarını, hareketlerini, damak zevkini biliyorlar, ebeveyinlerini ve sesini tanıyorlar. İsa’nın bilgeliği ve yaptığı mucizeler, O’nu Baba’nın sevgisinin aracı olarak tanımaları için, yürekleri alçakgönüllü olmamasından dolayı, yeterli değiller.

İsa buna şaşırmıyor: Kendisinin bütün peygamberlerin çektiği sıkıntılarını paylaştığını fark etmektedir. Tam da Kendisi tarafından en çok sevilen, Kendisini en çok tanıyanlar, imanlarından uzaklaşmaktadırlar. Bu durumda İsa, onlara vermek istediği hayatını ve derin neşesini veremiyor: Bu değerleri sadece küçük ve mütevazi insanlar kabul etmeyi biliyorlar. Vatandaşlarına yardım etmek için İsa aralarında birkaç mucize daha yapıyor ama onlar hala imansızlıkları içinde kalıyorlar.

Nasıra’da oturanların imansızlığına hayret ediyorsun. Fakat belki sen de aynı yanlışın içindesindir! Acaba Allah bilgeliğiyle senin bir tanıdığının, bir akrabanın ya da bir rahibin aracılığıyla sana konuşuyor olmaz mı? Baba’nın iyiliğinin bir mucizesini hiç görmedin mi? Neden Allah’ın Söz’ünü daha iyi anlayabilmen için araç olarak kullandığı insanlara yaklaşmak üzere hiç bir çaba göstermiyorsun, onların sözlerini ciddiye almıyorsun?

Peygamber, kendisi dinlenmediği için acı çekiyor: Hem Allah’ın Sözü dinlenmemiş olduğu için, hem de kendisi geri çevirilmiş ve dışlanmış olduğu için. Bugün de bir çok rahip aynı acıyı çekmektedir. Çünkü maalesef kendisinin Hristiyan olduğunu söyleyen birçok insan Allah’ın nuruna, lüflarına ve Kilise’ye sırt çeviriyor. Bu acı çekme, daha sonra bu rahipler için şeytan tarafından ayartılmaya dönüşebiliyor. Çünkü bu şekilde o pederler cesaretlendirilmemiş oluyorlar. Ama yanı zamanda, pederlerin vaazlarını çok kişiler dinlediğinde de onlar kendini beğenmişlik gibi bir tuzağın içine düşebiliyorlar. Aynı şekilde Havari Pavlus da, gurur onun hayatını ve kutsal görevini mahvetmesin diye, hastalığı ve zayıflığı Allah’ın bir lütfu olarak kabul etti. Onun söylediğine göre bu acılar ona “şeytanın gönderdiği biri” tarafından verildi ama o, bu acıyı Allah’ın bir lütfu olarak kabul etti. Bu şekilde Allah’ın alçakgönüllü ve O’nun lütfuna devamlı muhtaç olan bir kulu olarak kalabildi. Ve ayrıca onun güçsüzlüğü Allah’ın gücünü göstereceği mucizeler yapması için bir fırsat oldu. Eğer güçsüz, yorgun ve yeteneksiz olduğumuzda söylediğimiz sözler birilerine İsa’yı gösterebiliyorsa, demek ki bu İsa’nın çabasıdır! Bu yüzden Aziz Pavlus zayıflığı, hakaretleri ve aşağılanmayı kabul ediyor. Bu durumlarda Rab, Kendisinin haç aracılığıyla insanları Kendine çekmek için yetkili olduğunu gösterebilmektedir. Havari sözünü şöyle sonlandırıyor: “Ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm!”.

Bugünkü mezmurun bizi davet ettiği gibi, gözlerimizi Rab’be çevirili tutalım ki, O’ndan gelen isteğinin işaretlerini anlayabilelim. O, bizim için ve Hükümranlığı için neyin gerekli olduğunu biliyor. O’na itaat edersek O, sevgisinin gücüyle çalışacak ve bizi her durumda, hastalığımızda ve sağlığımızda, zenginliğimizde ve fakirliğimizde kullanacak. Eğer O’na itaat edersek, O’nun bilgeliğini ve sevgisini bizde, bizim aracılığımızla yansıtmasını hiç bir şey engelleyemeyecektir!

OKUMALAR

  1. Okuma Hezekyel 2,2-5

O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum.

Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler.

Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum. Onlara, 'Rab şöyle diyor' diyeceksin.

Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir.

Mezmur 123/122

Gözlerimi sana kaldırıyorum, ey göklerde taht kuran!

Nasıl kulların gözleri efendilerinin, hizmetçinin gözleri hanımının eline bakarsa, bizim gözlerimiz de RAB Allah'ımıza öyle bakar, O bize acıyıncaya dek.

Acı bize, ya RAB, acı; Gördüğümüz hakaret yeter de artar.

Rahat yaşayanların alayları, küstahların hakareti canımıza yetti.

  1. Okuma 2Kor 12,7-10

Aldığım esinlerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için bir Şeytan meleği verildi, gururlanmayayım diye. Bundan kurtulmak için Rab'be üç kez yalvardım. Ama O bana dedi ki, «Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır.» İşte, Mesih'in gücü üzerimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm.

İncil Mk 6,1-6

İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından gittiler. Sept günü olunca İsa havrada ders vermeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. «Bu adam bunları nereden öğrendi?» diye soruyorlardı. «Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?» Ve gücenip O'nu reddettiler.
İsa da onlara, «Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez» dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu.