ME
NU

OMELIE / Omelie TR

26 feb 2017
26/02/2017 – OLAĞAN DEVRE 8. Pazar Günü – A

26/02/2017 – OLAĞAN  DEVRE 8. Pazar Günü – A

  1. Okuma Yeş 49,14-15 *Mez 61/62 *2. Okuma 1Kor 4,1-5 *İncil Mt 6,24-34

“Ruhum ancak Allah'ta huzur bulur, kurtuluşum O'ndan gelir. Evet, O benim kayam, benim kurtuluşumdur. O benim kalemdir: hiç sarsılmayacağım”. Bu mezmurdan, bize gelen söz güven vericidir. Bu söz; İsrail halkına, bunun için özellikle de Çok Kutsal Meryem'ın hayatına ve İsa'nın Kendisinin hayatına eşlik eden bir sözdür. Asırlar boyunca bütün Hıristiyan kardeşlerimiz bu sözü okumaya devam ettiler ve şimdi bu söz bizleri de dinlendirmektedir. Bugün bu mezmur, İsa'nın vaaz ettiği “İncil'e”, yani “İyi Habere” eşlik ediyor. İsa; bizi seven bir Baba'mızın olduğunu, hiç bir zaman şüphelenemeceğiz bir Baba'mızın olduğunu söylemektedir. O, bütün insanların tarihini ve onların bütün düşüncelerini elinde tutmaktadır. O, zayıflıklarımızı tanır ve günahlarımızdan bile korkmaz. O; sadece bizi kötülükten korumayı, sadece hayatımızı sevinç ve barışla zenginleştirmeyi ister. Bugün bu “İyi haber” çok güzel bir şekilde peygamber Yeşayanın sunduğu imajdan özetlenilmektedir: “Bir kadın süt emzirdiği bebeğini unutabilir mi?” Böyle bir kadın varsa da: “Ben seni unutmam”. Bu yüzden kesinlikle mezmura devam edebiliriz: “Her zaman, hepiniz tüm halk O'na güvenin, dökün O'nun önüne yüreklerinizi”. İsa, son noktada olan bu güvenin içinde doğup yetişti. O, Annesi Meryem'in ve Aziz Yusuf'un ve de pek çok diğer örnekler sayesinde bu güvene alıştı. İsa'nın Kendisi çok sayıda ve çeşitli durumlarda bu güveni tecrübe etmişti. Bunun için O, emin olarak öğrencileri ve kalabalıkları teşvik eder: “Size diyorum ki: 'Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?' diye canınız için ya da 'Ne giyeceğiz' diye bedeniniz için kaygı çekmeyin”. Ve de O, emin olarak ısrar etmekte: Bu güven, sadece defalarca Baba'nın ilgisini tecrübe ettiği kişilerden kazanılabilmektedir. Kaygılanmak, insanları en kolay çarpan ve en yaygın olan davranış gibi gözükür. Gözlerimizle Allah'ı görmemizden dolayı, doğal olarak bizler; O'nun yok olduğu gibi, O'nun bizi görmemiş olduğu gibi, O'nun bizim için hiç bir şey yapamamış gibi davranılmaya itilmekteyiz. İsa ise ısrarla söylemektedir: Kaygılanmayın! Allah'ın evlatları olmamızı, bunun için de Allah'ın babalığını da, ciddiye almamız gerektiğini söylemektedir. Düşüncelerimizde ve arzularımızda, her zaman O mevcut olmalıdır. “Siz her şeyden önce O'nun hükümranlığını ve doğruluğunu arayın”. Biz, Allah'ın düşüncelerine dalmalıyız,  O'nun daima büyük ve layık olan arzularını benimsemeliyiz. Bu düşünceler ve bu arzular; bizi de ilahi bir büyüklükle zenginleştirir, insanlığımızı yetiştirir, bizi büyütür, bizi Baba'mıza benzer kılarlar! “Siz her şeyden önce O'nun hükümranlığını ve doğruluğunu arayın”: Allah'ın hükümranlığının düşüncelerini ve arzularını besleyerek, materyalizmden ve yüzeysellikten çıkarız, bunun yerine Baba'nın yüreğine dalarız. Hayatımız genişlemekte ve günlük kaygılara kapılmamaktayız. Allah'ın hükümranlığını aramak, “Hükümranlığı gelsin” diye tekrarladığımız Göklerdeki Pederimizin cümlesinin aynısıdır. Bu, bizleri hükümranlığının kralı İsa'yı karşılamaya, O'nun var olduğunu duyurmaya, O'nun sözünü gerçekleştirmeye dikkatli kılan bir istektir. Ayrıca doğruluğunu aramak; Rab'bin öğretişlerini, onlara akıl yürütmelerimizle engel yaratmadan yerine getirmek için dikkatli olmaktır. Rab'bin hayatı, hayatımızın hedefine dönüşmektedir, hatta hayatımız O'dur! Hayatımız bu şekilde Allah'ın ışığına dalmış olunca, Allah'ın Kendisi gereksinmelerimizi karşılar. O, bize kaygı veren maddi ihtiyaçlarımızı da düşünür. Bizler, Baba'nın öngörüsünün mucizelerinin seyircisi olacağız. Tek kaygımız Allah'ın hükümranlığı olduğunda, bizler de havari gibi gerçekle söyleyebiliriz ki: “Herkes bizi Mesih'in hizmetkarları ve Allah'ın sırlarının kahyaları olarak görsün”. Bu noktada hayatımız gerçekten Allah'ın elindedir ve  O'ndan başka ilgilimiz yoktur. Başkalarının görüşü ile ilgilenmeyiz, hatta kendimiz de kendi hayatımız hakkında bile ne olumlu ne de olumsuz bir görüşü dile getirmeyiz: Hayatımız Allah'ın ellerindedir, ondan O faydalanmaktadır ve de onunla O ilgilenmektedir. Rab'be hizmet ederek tadabileceğimiz özgürlük, gerçekten güzel ve ışıklı. Bizler Rab'den, tıpkı Yeşaya'nın söylediği gibi, bir çocuğun annesinden daha da çok sevilmekteyiz. Annesi oluncaya kadar çocuk ne yemeğinden ne de giyisinden kaygılanmaz: Anne, uygun zamanda, her şeyi düşünür. Madem ki bizler artık Oğul ile birleşmiş olarak yaşamaktayız ve O'nunla tek bir şey olmaktayız, bizler Baba'nın düşüncelerinde olmaktayız. O halde zenginliğe hizmet ettiğimiz halinden daha çok zenginiz.


OKUMALAR

1.Okuma: Yeşaya 49,14-15

Oysa Siyon, "RAB beni terk etti,

Beni unuttu" diyordu.

Ama RAB, "Kadın emzikteki çocuğunu unutabilir mi?" diyor,

"Rahminden çıkan çocuktan sevecenliği esirger mi?

Kadın unutabilir,

Ama ben seni asla unutmam.

Mezmur 62

Canım yalnız Tanrı'da huzur bulur,

Kurtuluşum O'ndan gelir.

Tek kayam, kurtuluşum,

Kalem O'dur, asla sarsılmam.

Birini ezmek için daha ne vakte kadar

Hep birlikte üstüne saldıracaksınız,

Eğri bir duvara,

Yerinden oynamış bir çite saldırır gibi?

Tek kayam, kurtuluşum,

Kalem O'dur, sarsılmam.

Kurtuluşum ve onurum Tanrı'ya bağlıdır,

Güçlü kayam, sığınağım O'dur.

Ey halkım, her zaman O'na güven,

İçini dök O'na,

Çünkü Tanrı sığınağımızdır.

Okuma: Aziz Pavlus’un Korintoslulara 1. Mektubundan 4,1-5

Böylece insanlar bizi Mesih'in hizmetkârları ve Tanrı'nın sırlarının kâhyaları saysın. Kâhyalarda aranan başlıca nitelikgüvenilir olmalarıdır. Sizin tarafınızdan ya da olağan bir mahkeme tarafından yargılanırsam hiç aldırmam. Kendi kendimi bile yargılamam. Kendimde bir kusur görmüyorum. Ama bu beni aklamaz. Beni yargılayan Rab'dir. Bu nedenle, belirlenen zamandan önce hiçbir şeyi yargılamayın. Rab'bin gelişini bekleyin. Karanlığın gizlediklerini aydınlığa, insanların yüreklerindeki amaçları açığa çıkaracak olan O'dur. O zaman herkes Tanrı'dan payına düşen övgüyü alacaktır.

İncil: Matta 6,24-34

«Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya[h] kulluk edemezsiniz. «Bu nedenle size şunu söylüyorum: `Ne yiyip ne içeceğiz?' diye canınız için, ya da `Ne giyeceğiz?' diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz? Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir? Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, tüm görkemine rağmen Süleyman bilebunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey imanı kıt olanlar?
«Öyleyse, `Ne yiyeceğiz?' `Ne içeceğiz?' ya da `Ne giyeceğiz?' diyerek kaygılanmayın. Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız tüm bunları gereksindiğinizi bilir. Siz önce O'nun egemenliğinin ve O'ndaki doğruluğun ardından gidin, o zaman size tüm bunlar da verilecektir. O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.