ME
NU

OMELIE / Omelie TR

25 dic 2016
25/12/2016 – NOEL BAYRAMI

25/12/2016 – NOEL BAYRAMI

 

Gece                Yşa 9,1-3.5-6               Mez 95/96       Titus 2,11-14   Lk 2,1-14
Sabah              Yşa 62,11-12               Mez 96/97       Titus 3,4-7       Lk 2,15-20
Gündüz            Yşa 52,7-10                 Mez 97/98       İbr 1,1-6          Yh 1,1-18

MEDITASYON

Karanlıkta yürüyen halk büyük bir ışık görecek”: bugün bizi sevindiren gizemin ilanı, bu kehanetlik ile başlamaktadır. Karanlıkta olanlar için, ışığın gelişi, büyük bir olaydır. Bir madende tuzağa kapılmış; karanlıkta, herhangi bir çıkış yolundan yoksun adamların bir grubunu hayal edelim! Küçücük bir ışığın gelişi; birisinin onlara yetiştiğin, kurtuluşlarının yakın olduğunun işaretidir. İnsanların dünyada olan hayatı şöyledir: Karanlıkta körü körüne yürümek, bu karanlıkta hiç kimse ümit ve güvenlik veremez. Bunlar sadece dışarıdan gelebilirler. Ve de bunlar gelirler. Bugün bir ışık görünür; bu ışık, Beytlehem’in kırlarda açık havada geceyi geçiren çobanları saran ışığın işaretidir. Bir sürprizdir, bu ışık. O, bu dünyaya Allah’ın Oğlunun, Kurtarıcının gelişini ilan ediyor. Evet, İsa gerçekten bir sürprizdir, beğenilen bir sürprizdir. Sen, karanlıktayken, O’nunla hiç karşılaştın mı? Sen tam bir kararsızlıkta bulununca, O sana yetişti mi? İsa’nın hazır mevcudiyeti; görme şekillerini değiştiriyor, yargılarımızı yok ediyor, isteklerimizin yerini bile alıyor. Melek, “Size, tüm halk için büyük sevinç kaynağı olacak bir müjde getiriyorum” diyor. Onun sesi, çobanları olağandışı bir şeyi yapmalarını ikna ediyor: Görmek için gecenin ortasında Beytlehem’e gitmek…. Ve de onlar; göklerde Allah’ın “şanı”, yeryüzünde insanlar için “barış” Olan’ı görüyorlar. Bir çocuk mu? Evet, hayvanların yemliğinde olan kundaklanmış bir çocuk. Olay, basittir, fakat onun açıkladığı gizem büyüktür; o kadar büyük ki, akıllarımızın yeteneklerini aşar! Bizlerin her birisi, bu olayı kendi aklı ile incelemeye denedi, fakat her defasında bunu tamamıyla yapamadığımızı keşfettik. Daima bir şey daha kalır; daha büyük, sınırsız, bizimkinden daha büyük bir bilgeliği, daha büyük bir bilimi gerektiren bir şey. İncil Yazarılar, bu olaya hayranlıkla bakmaya denediler, fakat onlar da bu gizemi hayatımıza girme ödevini Kutsal Ruh’a bıraktılar. Gündüz Efkaristiya Ayininde duyduğumuz metinde, Aziz Yuhanna, bu gizemin üzerinde özel bir şekilde durdu. O da başlangıçta peygamberin kullandığı imajı kullandı: Karanlıkta parlayan ışığın imajı. Acaba o ışık, sadece var olan nesneleri görünür halde gösteren bir ışık mıdır? Hayır, o ışıktır, çünkü o, hayattır; o, biyolojik hayat değil de, Allah’ın gizemine dukunan o hayattır. Gerçekten de o ışık, insanı Allah’ın evladı kılar. O Hayat, karanlıkta parlayan ışıktır. Karanlıklar, tam aksıdır. Karanlıklar; ışığın düşmanıdırlar, bunun için Hayat’ın da düşmanıdırlar. Işığın ve Hayat’ın gelişi, daha önce var olan ve farkına varılmayan düşmanlığın açığa çıkmasına sebep oluyor. Bu da anlaşılamaz bir gizemdir. İnsanların sevincinin ve barışının düşmanları, var olabilirler mi? İnsanlar, kendi mutluluğuna düşman olabilirler mi? Düşman, karanlıkların babası, kötülüğün gizemi; bambaşka biridir! Ona Hirodes, kıskançlık…, çok başka isimler de verebiliriz. Çünkü o çok fazla şekillerle ve çok fazla yüzler ile, barışımıza zarar vermek ve onu yok etmek için, bize yaklaşıyor. Fakat artık biz korkmuyoruz: Işık; Çocuk olduğu ışık, bizimledir. Yusuf’un, hizmet edip uyanık kalarak, hayranlığına ve minnettarlığına devam ettiği o mağarada, Allah’ın kendisi bizimledir. Kendisinden daha da büyük gizemleri saklayan sessiz anne Meryem’e, Kendisine özen verip okşamaya izin veren Allah bizimledir. Allah bizimledir, O’ndan korkmuyoruz, tam tersine…! Biz O’nu sevgimize ihtiyaç olarak görmekteyiz: Allah, tarafımızdan sevilmeyi kabul eder; O, tıpkı Annesinin yüreğinde ve aklında mevcut olduğu gibi, düşüncelerimizde ve arzularımızda da mevcut olmayı ister. Gerçekten şahane bir gizemdir, bu! Bunu anladık, bunu da derin derin düşündük ve de, görülebilen şekilde, çeşitli ahırın resimleri ile, yani kreşler ile, onu yeniden sunmak istedik. Çünkü Çocuk gibi gelmiş olan Allah’ı seviyoruz, başkaların da sevmelerini istiyoruz! Alçı veya başka bir maddeden oluşan küçük heykeller ne anlam taşıyorlar? Onlar; çalışmakta olan erkekleri, günlük hayatın nesnelerini taşıyan kadınları, yemliğe yaklaşan çocukları simgeliyorlar. Onlar, şunu söylemek istiyorlar: O Çocuğun sayesinde Allah, günlük hayatımıza girdi. Artık günün bir anı bile, Onsuz geçirilemez. Yaşamımıza, çalışmamıza, zamanımıza ışık ve hayat veren, O’dur. Kreşiniz, uzun uzun bir İncilsel sayfadır. O, İncil’in evinize ve hayatınıza girmiş olduğunun ilanıdır. Ve de İncil’in sayesinde artık hayatınızın her ani, her yorgunluğu, her adımı aydınlanmış ve anlam kazandı. Kreşinizin önünde sessizlikte durun ve sunu söyleyin: İsa, sen benimlesin; sen daima bizimlesin ve de ben seninim,seni dostunum, bana güvenebilirsin.


OKUMALAR


1 Okuma:Yşa 9,1-3.5-6

 

Bununla birlikte sıkıntı çekmiş olan ülke karanlıkta kalmayacak. Geçmişte Zevulun ve Naftali bölgelerini alçaltan Tanrı, gelecekte Şeria Irmağı'nın ötesinde, deniz Yolu'nda, ulusların yaşadığı Celile'yi onurlandıracak. Karanlıkta yürüyen halk Büyük bir ışık görecek; ölümün gölgelediği ülkede oturanların üzerine ışık parlayacak. Savaşta giyilen çizmeleri ve kana bulanmış giysileri yakılacak, ateşe yem olacak.

Çünkü bize bir çocuk doğacak, bize bir oğul verilecek.

Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak.


Mez 95/96

 

Ey bütün halklar, RAB'bi övün,

RAB'bin gücünü, yüceliğini övün,

RAB'bin görkemini adına yaraşır biçimde övün,

Sunular getirip avlularına girin!

Kutsal giysiler içinde RAB'be tapının!

Titreyin O'nun önünde, ey bütün yeryüzündekiler!

Uluslara, "RAB egemenlik sürüyor" deyin.

Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz.

O halkları adaletle yargılar.

Sevinsin gökler, coşsun yeryüzü!

Gürlesin deniz içindekilerle birlikte!

Bayram etsin kırlar ve üzerindekiler!

O zaman RAB'bin önünde bütün orman ağaçları

Sevinçle haykıracak. Çünkü O geliyor!

Yeryüzünü yargılamaya geliyor.

Dünyayı adaletle, halkları kendi gerçeğiyle yönetecek.


2. Okuma: Titus 2,11-14

Çünkü Tanrı'nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünya arzularını reddedip bu dünyada sağduyulu, doğru ve Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih'in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Mesih, bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak için kendini bizim uğrumuza feda etti.


İncil: Lk 2,1-14

O günlerde Sezar Avgustus tüm Roma dünyasında bir nüfus sayımının yapılması için ferman çıkardı. Bu ilk sayım, Kirinyus'un Suriye valiliği zamanında yapıldı. Herkes yazılmak için kendi kentine gitti.
Böylece Yusuf da, Davut'un soyundan ve torunlarından olduğu için Celile'nin Nasıra kentinden kalkıp Yahudiye bölgesine, Davut'un kenti olan Beytlehem'e gitti. Orada, hamile olan nişanlısı Meryem'le birlikte yazılacaktı. Onlar oradayken, Meryem'in doğum yapma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu. Onu kundağa sarıp bir yemliğe yatırdı. Çünkü handa kendilerine yer yoktu.

Aynı yörede, sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçiren çobanlar vardı. Rab'bin bir meleği onlara göründü ve Rab'bin görkemi çevrelerini aydınlattı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Melek ise onlara, «Korkmayın!» dedi. «Size, tüm halk için büyük sevinç kaynağı olacak bir müjde getiriyorum: bugün size, Davut'un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih'tir. Ve işte size bir işaret: kundağa sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız.». Birdenbire meleğin yanında, göksel ordulardan oluşan büyük bir topluluk belirdi. Tanrı'yı överek,

«En yücelerde Tanrı'ya yücelik olsun,yeryüzünde O'nun hoşnut kaldığı insanlaraesenlik olsun!» dediler.