ME
NU

OMELIE / Omelie TR

06 mar 2016
06/03/2016 - PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ - 4. Pazar Günü - C

06/03/2016 - PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ - 4. Pazar Günü - C

  1. Okuma Yeşu 5,9.10-12 * Mezmur 33 * 2. Okuma 2Kor 5,17-21 * İncil Lk 15,1-3.11-32

İsrail Oğulları Tanrı tarafından vaadedilmiş ülkeye girdiği ve günlük ekmeği kazanmak için çalışmaya başlayabildiği anda ‘man’ yağmaz oldu. Tanrı insanın elinin yerini almak istemez; insan kendi çıkarı ve tembelliğiyle yaşayabilmek için Tanrı’nın gösterdiği özeni ve sevgiyi kullanmamalıdır. Çalışmak, sadece Tanrı’yla değil, aynı zamanda başkalarıyla işbirliği yapmak ve onlarla ilişki kurmak demektir. İlişkiler hayatımızın önemli bir parçasıdır. Nitekim ebeveynlerin yaşadığı ilişkiden dünyaya geliriz, tüm hayat boyunca sürekli olarak çeşitli insanlarla ilişki içinde yaşarız. Bugün İsa bize ciddi bir şekilde ilişkilerimizi düşündürmektedir. Bugün O’nun anlattığı benzetme başkalarıyla olan ilişkilerimizi yaşamak konusunda harika bir yardım olur.

Bir adamın iki oğlu var; onlar birbirlerinden farklı, sadece yaş olarak da değil, düşünce olarak çok farklılar... Biri garip bir özgürlük kavramını benimsiyor ve bu yüzden sorumluluk hissi yok, ne minnettarlığı, ne sevgiyi ne de işbirliğini önemsemez. O, özgürlüğü başkalarını düşünmeden kuralsız bir eğlenme imkanı olarak görür. Acaba hayatın eğlenmek için olduğunu kim öğretti? Bu oğul, babasının sevgisine bakmadı, sadece egoistlerin bencilliğini örnek olarak aldı. Dolayısıyla tüm ilişkilerini, babasıyla olan ilişkisinden başlayarak her ilişkiyi, keser. Yeni ilişkiler kuracak, ancak bunlar sadece paraya bağlı olacak, o kadar ki, para bitince yalnız domuzlarla, kirli hayvanlarla birlikte kalacaktır.

Diğer oğul ise, babasının yanında kalıp, babasının evinde çalışmaya devam etti. Bu oğlun, örnek olabilen bir oğul olduğunu söyleyebiliriz. Acaba, gerçekten öyle mi? Bir noktada yüreğindeki duygular ve aklındaki düşünceler meydana çıkarılacak. O zaman babasıyla olan ilişkisinin, sevgi dolu olup olmadığını, ya da kendi içinde başka bir egoizm türünü ve farklı bir özgürlük kavramını saklayıp saklamadığını görülecek.

Genç oğul, sadece domuzlarla birlikte bulununca, düşünmeye mecbur kalır, nihayet.... Kitabi Mukkades’te, düşünmenin, kendi hatalarımızı görmemizi sağladığı yazılır. İşte tam da böyle olur; bu genç, babasının evinde olan hizmetkarların bile, yiyeceklerinin var olduğunu, hatta mutlu bile olduklarını hatırlar. Kendisini suçlu hisseder, çünkü babasından hiçbir kötülük görmeden onu bıraktı. Önceden hiç düşünmemişti, babasının sevgisini ve iyiliğini hiç görmemişti, büyük bir egoizmle ancak ve ancak kendisini düşünmüştü. Babasına hiç teşekkür etmedi. Bazen bunu yapmış olsaydı, aldatıcı bir yola çıkmanın kararına varmazdı. Düşünüyor; Ne yapıyım? Gözleri önünde şişmanlayan domuzlar iyice düşünmesine yardımcı olurlar... Döneceğim... Ama nasıl? Gerçeği söyleyeceğim; tamamen yanıldım, bu dünyanın günahkarlarının boş hırslarına kapıldım ve Tanrı’yı hiç dinlemedim. Her şeyi babama söyleyeceğim; hizmetkarlarını seven o, en azından hizmetkar olarak beni kabul edecek. Artık oğul haysiyetini istemem, hakkım yok...

Yavaş yavaş ondaki kibir alçakgönüllülüğe yer verir, onun yüreği alçalmayı kabul eder, buna hazırlanır. Bu noktada gerçek özgürlüğe doğru yeni ve kurtaran bir yürüyüş başlar. Hikayenin nasıl sona ereceğini biliriz: O alçalma bizzat kendisi için babasının hazırlayacağı büyük ziyafete girişi olacak.

Bu ziyafet büyük oğlun, kendi duygularının, babasına olan sevgisinin ve itaatinin nasıl olduğunu göstermesi için fırsat olur. İsa’nın anlattıkları, insanların yaşadığı durumlarını çok iyi tasvir eder. Sık sık insanlar, ilişkilerinde merhameti göz önünde tutmazlar; hata yapanın, pişman olsa da, cezalandırmasını isterler. Aynı şekilde o oğul, babasının sevincini kınıyordu ve kaybolmuş kardeşinin dönüşünün kutlanmasını reddediyordu; artık onu kardeşi olarak tanımıyordu.

Bu iki oğul ilk bakışta farklı gibidir, ama aslında benzerler, çünkü ikisi de babalarının sevgisini küçümserler. Biz de onlara benzeriz. Babamız olan Tanrı’dan uzak olduğumuzun farkına vardığımızda ne yapalım? O’na dönüp, tekrar sevgisini alabilir miyiz? Tabii ki ve bu bize bağlıdır. Aziz Pavlus bize şu acil ve önemli davet yöneltir: “Mesih’in adına yalvarıyoruz: Tanrı’yla barışın... Barışma sözlerini de bize emanet etti”. Uzaktan dönen oğlunu kucaklamak için ve düş kırıklığına neden olmuş olan diğer oğlunu davet etmek için çıkan Baba, seni ve beni de karşılamaya çıkar. Hangi şekilde? Somut bir şekilde: O’nun havarilerinin eli ve sesi ile. O bizi şüphe içinde bırakmak istemez; O’nun havarileri bize, O’nun affının sözünü duyurmakla, O’nun merhametinin gerçeğini ve sevincini tattırmakla görevlendirildi! Onunla olan ilişkimizi düzeltip yenileyerek, diğer tüm ilişkileri sevinçle yaşamış olacağız!


OKUMALAR


  1. Okuma Yeşu 5,9.10-12

RAB, Yeşu'ya, "Mısır'da uğradığınız utancı bugün üzerinizden kaldırdım" dedi. Gilgal'da, Eriha ovalarında konaklamış olan İsrail halkı, ayın on dördüncü gününün akşamı Fısıh Bayramı'nı kutladı. Bayramın ertesi günü, tam o gün, ülkenin ürününden mayasız ekmek yaptılar ve kavrulmuş başak yediler. Ülkenin ürününden yemeleri üzerine ertesi gün man kesildi. Man kesilince İsrailliler o yıl Kenan topraklarının ürünüyle beslendiler.


Mezmur 33

Her zaman RAB'be övgüler sunacağım,

Övgüsü dilimden düşmeyecek.

RAB'le övünürüm,

Mazlumlar işitip sevinsin!

Benimle birlikte RAB'bin büyüklüğünü duyurun,

Adını birlikte yüceltelim.

RAB'be yöneldim, yanıt verdi bana,

Bütün korkularımdan kurtardı beni.

O'na bakanların yüzü ışıl ışıl parlar,

Yüzleri utançtan kızarmaz.

Bu mazlum yakardı, RAB duydu,

Bütün sıkıntılarından kurtardı onu.


  1. Okuma 2Kor 5,17-21

Bir kimse Mesih'te ise, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. Bunların hepsi Tanrı'dandır. Tanrı, Mesih'in aracılığıyla bizi kendisiyle barıştırdı ve bize barıştırma görevini verdi. Şöyle ki Tanrı, insanların suçlarını saymayarak dünyayı Mesih'te kendisiyle barıştırdı ve barıştırma sözünü bize emanetetti. Böylece, Tanrı'nın kendisi aracılığımızla çağrıda bulunuyormuş gibi Mesih'in adına elçilik ediyoruz. Mesih'in adına yalvarıyoruz: Tanrı'yla barışın. Tanrı, Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah yaptı.


İncil Lk 15,1-3.11-32


Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa'yı dinlemek için O'na akın ediyordu. Ferisilerle din bilginleri ise, «Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor» diye söyleniyorlardı. Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: «Bir adamın iki oğlu varmış. Bunlardan küçüğü babasına, `Baba' demiş, `malından payıma düşeni ver bana.' Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırmış. Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitmiş. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etmiş. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş göstermiş ve o da yokluk çekmeye başlamış. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girmiş. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yollamış. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyormuş. Ama hiç kimse ona bir şey vermemiş. Aklı başına gelince şöyle demiş: `Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim ve ona, Baba diyeceğim, Tanrı'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layıkdeğilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et'. Böylece kalkıp babasının yanına dönmüş. Kendisi daha uzaktayken babası onu görmüş, ona acımış, koşup boynuna sarılmış ve onu öpmüş. Oğlu ona, `Baba' demiş, `Tanrı'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim'. Babası ise kölelerine, `Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!' demiş. `Parmağına bir yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim ve eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.' Böylece eğlenmeye başlamışlar. Babanın büyük oğlu ise tarladaymış. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duymuş. Uşaklardan birini yanına çağırıp, `Ne oluyor?' diye sormuş. O da ona, `Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti' demiş. Büyük oğul öfkelenmiş, içeri girmek istememiş. Babası dışarı çıkıp ona yalvarmış. Ama o, babasına şöyle cevap vermiş: `Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğleneyim diye hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin'. Babası ona, `Oğlum, sen her zaman benim yanımdasın, neyim varsa senindir' demiş. ‘Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'»