ME
NU

OMELIE / Omelie TR

19 ott 2014
19/10/2014 - OLAĞAN DEVRE - 29. Pazar Günü – A

19/10/2014 - OLAĞAN DEVRE - 29. Pazar Günü – A

Dünyasal Müjde Günü

1.Okuma İşaya 45,4-6* Mezmur 95* 2.Okuma 1Selan 1,1-5* İncil Mt 22,15-21

“Anlatın onun yüceliğini tüm uluslara ve harikalarını tüm halklara”! Mezmurun bu sözleri bizi Müjdeleme Gününü kutlamaya hazırlamaktadır. Nitekim karşılaştığımız her insana olan en büyük sorumluluğumuzun, ve en büyük sevgimizin belirtisi, sahip olduğumuz en değerli şeyi sunmak olduğunu fark ediyoruz. Bizdeki Tanrı tanımlası; Baba Tanrı’nın ve İsa’nın tanımlaması var; O’nunla samimiyiz ve O’na güveniyoruz; çevremizdekileri görebilmek için bizde O’nun ışığı mevcuttur. Belki yanımızdakiler, hem Tanrı’nın tanınmasında hem de O’na olan güvende, bizden ötedeler, fakat bu kişilerin de sabırlı olmaya, denenmeleri aşmaya, çevrelerinin imanlılara sarılmış olduğunu hissetmeye ihtiyaçları var. Ayrıca yanımızda kesinlikle iman etmeyenler, iman etmeye zorlanan, Tanrı hakkında tamamen yetersiz veya yanlış bir tanımaları olanlar, kendilerini korkutan ve Tanrı’dan uzakta durmalarına neden olan bir tanımlamaları olanlar da var. Bunun için duyduğumuz tavsiye gerçekten değerlidir: anlatın onun yüceliğini! Yani, gördüğünüz sevgisini, O’nunla nasıl karşılaştığınızı, O’ndan neler aldığınızı anlatın! Bunu, sözlerle anlatın, sevinç ile gösterin, küçük ve büyük sevgi eylemleri ile tattırın!

Tanrı tektir; O, herkesi seven Baba’dır; herkes için, tek olan sadık ve güçlü sevginin Ruh’unu yüreklere döken tek Oğlunu gönderen tek Baba’dır. Başka ilahlar yoktur: yazgı yoktur, yıldız falların tanrısı yoktur, tanrısallaştırılmış dünya öğelerinin de değeri yoktur. Yaratıkları yok etmek ve gerçeğin hakikatinden uzaklaştırmak isteyen savaş tanrısı da yoktur, onlar tanrı değildir, onlar Mesih İsa’nın Tanrısı değiller. Baba Tanrı’yı tanımayan putperestler de O’nun ellerindeler: O, kendi muhteşem eylemlerini gerçekleştirmek için, onları da kullanmaktadır. Putperest Pers kralı olan Kirus hakkında konuşan Yeşaya peygamberin mesajı da budur: Tanrı, Babilonya’da sürgün olan halkı geri getirmek için bu kralı kullanmıştır. Buradan çıkaracağımız ders: yöneticiler imansız olsa dahi, imanlılar her zaman ve yılmadan, imanda sabit kalarak, güven içinde kalabilmelidirler. Tek olan Tanrı, sevginin ve merhametin Tanrısı ise, imanlılar, baskı altında olsalar da, Tanrı’dan uzaklaşmamalı ve her zaman sevginin ve merhametinin taşıyıcıları olmalıdırlar.

Bu konu hakkında, karşıtlarına cevap verirken, İsa da bahsetmektedir. Karşıtları İsa’ya vergi sorununu dile getirdiler, yani yönetime - bu yönetim ister kralın ister imparatorun olsun - olan güven veya güvensizlik sorunu. İsa, Ferisilerin sorduğu sorunun sadece bir tuzak olduğunu bilmektedir. Nitekim vergileri ödemek bir görevdir, fakat aynı zamanda da vergiler insanlar tarafından konmuş bir baskı sistemidir. Vergileri ödeyen kişi, bir görevi yerine getirdiğini bilmektedir, aynı zamanda o, bir kişi tarafından ya da insanlardan istediği bir sistem tarafından, kendini sömürülmüş, bazen bir köle gibi bile hissetmektedir. İsa, paranın insanın kötü bir patronu olabileceğini bildiğinden, sorunu kökünden çözüyor. İnsanların en çok sevdikleri zenginlik kendi özgürlükleridir, o özgürlük, Tanrı’nın kulu olmaktan kaynaklanmaktadır. Musa’nın, İsrail halkını firavunun köleliğinden, çöldeki en büyük fakirliğin hürriyetine çıkardığını unutmayalım! Bir insana kulluk eden kişi, sadece kölelik ruhuyla davranabilir, Tanrı’ya kulluk eden kişi ise kendini, ruhunun derinliğinde, hür hissetmekte ve geçekten de o hürdür. O halde hürriyete götüren yol şudur: Tanrı’nın hizmetine girmek. “Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a, Allah’ın hakkını da Allah’a verin”. En önemli sözlere dikkat edelim: “Allah’ın hakkını Allah’a verin”. İnsanın gerçek sorunu, vergiler değil, Allah ile ilişkisidir. İnsanın vergileri ödemek zorunda olması ya da olmaması, kendi hürriyetini ne arttırır ne de azaltır, kendi mutluğunu da yaratmaz. İnsan, iç dünyasında Tanrı’ya göründüğü gibidir. Tanrı ile yaşayan kişi, Tanrı’sız yaşayan kişiden farklıdır. Baba Tanrı ile yaşayan kişi, Baba olmayan bir Tanrı ile yaşayan kişiden de farklıdır. Ben şunu fark ettim: ben bir insanı, sadece onun Tanrı ile yaşadığını ya da yaşamadığını bilince, tanımaktayım. Şunu da bilmekteyim: Eğer bir kişi İsa ile yaşarsa, ona güvenebilirim, aksi takdirde onunla konuşurken ve onu dinlerken tedbiri elden bırakmamalıyım. “Allah’ın hakkını Allah’a verin” cümlesinin bilincinde olan, “Tanrı korkusu” içinde yaşıyor ve kötülüğün “Tanrı’nın gözünde kötü olan”, iyiliğin de “Tanrı’nın gözünde iyi olan” olduğunu biliyor.

Daha zengin olmak değil de, düşüncelerinin, söylediklerinin ve yaptıklarının Tanrı’ya hesabını vermek gerektiğini bilerek yaşamak, daha iyisi de Tanrı’nın hoşuna giden şeklinde yaşamak, insanı güvenilir kılar. Halbuki zengin insan kolayca yoksul insanın baskıcısı oluyor, Tanrı korkusu olan ise yoksulla, öksüzle ve dul kadınla ilgileniyor. Nitekim iman iyi meyveler verir, tıpkı bugün Aziz Pavlus’un söylediği gibi. Gerçekten de imanın ilk ürünü, yardımseverlikle geçen kutsal ve cömert bir hayattır.

Bugün çok kutsal olan imanımızın yayılması için dua etmekteyiz, kendimiz için de dua ediyoruz, öyle ki hayatımız ve sözlerimiz, insanları seven ve onları özgür kılan Tanrı’yla karşılaştırmak ve O’nu tanıtmak için yardımcı olsunlar!