ME
NU

OMELIE / Omelie TR

28 set 2014
28/09/2014 - OLAĞAN DEVRE - 26. Pazar Günü – A

28/09/2014 - OLAĞAN DEVRE - 26. Pazar Günü – A

1.Okuma Hezekiel 18,25-28* Mezmur 25* 2.Okuma Filip 2,1-11* İncil Mt 21,28-32

“Size doğrusunu söylüyorum ki,... Tanrı’nın Ülkesine sizden önce giriyorlar” Bu sözlerle İsa, halkının başkanlarını şaşırtmak istiyor. Hangi nedenle vergi görevlileri ve fahişeler bu üstünlüğe sahip oluyorlar? Günahlarından dolayı kesinlikle değil: Nitekim günahları, günah kalıyor! Vaftizci Yahya’ya iman ettikleri içindir! Vaftizci Yahya, Tanrı’nın Oğlunun gelişine hazırlanmak için ve O’nu sevginin yolunda kabul etmek için, kendi davranışlarını değiştirme talimatları vermekteydi. Vergi görevleri ve fahişeler Yahya’yı ciddiye aldılar ve hazırlandılar, o kadar ki İsa, onlarda kendisini dinlenmiş ve kabul edilmiş hissediyordu, aksine Yahya’yı dinlemeyi istemeyen başkanlar, İsa’nın kendisini de dinlememekte, hatta O’nu yok etmek için fırsatı aramaktalar. Bugünkü İsa’nın kısa meseli - belki bu, Luka’nın daha uzun ve ‘Kaybolan oğul’ denen daha uzun meselinin kısaltmasıdır - tam bu kişilere hitap ediliyor.
İki oğul, babalarından onunla işbirliği yapmak için aynı soruyu almaktadırlar. İkisi de cevap vermektedir, ama onların farklı cevapları, sadece bir görünüş, sadece sözlerdir. Birinci oğlunun sözleri, babanın gönlünde yatan şeylerle ilgilenmenin açık bir reddetmesidir. O, hemen hürriyetle yaşamayı istemesini söylüyor ve ona göre hürriyetle yaşamak, başkalarının ihtiyaçlarına, babasının bilgeli isteklerine dahi, aldırmadan, kendi içgüdülerini ve hazlarını izlemek demektir. Sonra da düşüncesini değiştiriyor ve istenilen işle ilgileniyor. Meseldeki ikinci oğul hemen, güzel sözlerle, kabul ediyor, ama sadece güzel sözlerdir, onlar. Gerçekten o, kendi menfaatleri için yaşamakta, babasınınkilerle ise hiç ilgilenmiyor. Bu oğul, yoksullar uğruna; acılarından, kendi günahlarından doğan acılarından bile, Tanrı’nın kaldırmak istediği insanlar uğruna da, Tanrı’nın gerçek projeleriyle ilgilenmeden, sadece dualara ve din konuşmalarına kendisini veren insanlara benzetmiyor mi? Başkahinler ve Yaşlılar bunu anlıyorlar; anlamak istemelerse de, İsa onlara açıkça söylüyor: “Siz pişman olup inanmadınız”.
Ve bizler, Vaftizci Yahya’ya inandık mı? İsa’ya, pişman olmadan, tövbe etmeden, davranışlarımızı değiştirmeden mi yaklaşıyoruz? Böyle yüzeysel bir şekilde davranırsak, az meyve verebilen şekilde, O’na yaklaşmak risksine girmekteyiz. Hatta, O’nun sözlerini ve açıklamasını yargılamak risksine; eski adama, yani bizde olan egoizme bağlı ve köle olarak, O’ndan sadece hoşumuza gideni kabul etmek risksine girmekteyiz. Vaftizci Yahya’yı dinlemek, yol hazırlamak demek, kibir alçaltmak ve huysuzluğun çukurlarını doldurmak demek, Tanrı’nın Sözüne hazır olmak için, kendi düşüncemizin şeklini bırakmaya ve başkalarının uğruna refah ve rahatlığın isteklerinden vazgeçmeye hazır olmak demektir. Yahya’yı dinlemek, bu dünyanın şeylerine az önem veren ve sonsuzluğa doğru yönelen içsel bir hayata başlamak demektir. Bu, temel taşı olarak Rab Mesih İsa’ya sahip olan yeni bina için gerekli topraktır.
Bugün Peygamber Hezekiel de, bizimkinden daima farklı veya karşıt olan Tanrı’nın düşüncelerine dikkat etmeye yardımcı olmakta. Bu da, Aziz Pavlus’un Filipililere teşviklerinin aynı hedefidir. Aziz Pavlus da bize İsa’yı tanıtmak istiyor: O, “Tanrı’ya eşit olmayı sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama özgün yüceliğinden vazgeçerek kul özdeşliğini aldı”. İsa kendisini alçaltıyor, bizim gibi olmak için ve bizi yukarıya getirmek için. Nitekim İsa, kendi itaatli alçakgönüllülüğü yüzünden, Tanrı tarafından yüceltiliyor ve adını ilahilerle övülen her yaratıktan tapılıyor! İsa’nın öğrencileri neyi yapacaklar? İsa’yı takdir eden bizler, O’nunkine karşıt olanı mı yapacağız? Övgümüz ve takdirimiz, sahte bir övgü mü, sahte bir takdir mi olacak? Eğer İsa’nın alçaltılması övgüye layıksa, çünkü kurtuluşumuz O'ndan geldi, bu alçaltmasına karşıt olan davranışımızla onu yarasız ve zarar verici kılacak mıyız ? Bu olmamalı! Kendisine Hıristiyan diyen kişi, teşvik eden Pavlus’a itaat edecek: “Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz, alçakgönüllülükle bir diğerini kendisinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin”. Eğer bu şekilde yaşarsak, aynı ruh ve amaçta birleşip, hep birlikte, alçakgönüllülükle ve uysallıkla, yaşarsak, Tanrı’nın Hükümdarlığında hiç kimse önümüzden geçmeyecek; birisi geçecekse de, buna mutlu olacağız. Sevincimiz, İsa’nın şanıdır ve O’na, yüreklerinde O’nun Sözünü ve ruhlarında O’nun Mevcudiyetini korumakta yaşayan küçükler ve sade insanlar şan veriyorlar. Eğer şimdiye kadar Rab ile, O’nun bağında, yani Kilisesinde, işbirliği yapmadan yaşadıysak da, şimdi pişman olalım ve başlayalım! O zaman da hiç kimse Baba’dan daha mutlu olmayacak: O, bağışlayabilecek ve bu şekilde merhametini yaşayıp onu bize gösterecektir!