ME
NU

OMELIE / Omelie TR

21 set 2014
21/09/2014 - OLAĞAN DEVRE - 25. Pazar Günü – A

21/09/2014 - OLAĞAN DEVRE - 25. Pazar Günü – A

1.Okuma İşaya 55,6-9* Mezmur 145* 2.Okuma Filip 1,20-24.2* İncil Mt 20,1-16

“Sizlere gelince, yaşayışınız Mesih’in müjdesine layık olsun”. Bir Hıristiyan için, yaşama şekli ve davranış önemlidir: Bu, tutarlılığın bir sorunudur. Bunu söylemek gerekmezdi; ama biz, istekte ve hafızada zayıfız. Bunun için imanımızın ve Tanrı’yı tanımamızın sonuçlarını hatırlatanlara minnettarız. Aziz Pavlus bizi, “Mesih’in müjdesine” layık olarak yaşamaya teşvik ediyor yani Baba’nın sevgisinin tanınması olan Rab İsa’ya layık olarak yaşamaya bizi yönlendiriyor. Biz, Tanrı tarafından sevilmiş oluyoruz ve de sevilmekteyiz, bunun için üzüntü içinde yaşamıyoruz. Tanrı tarafından sevildiğimiz için biz de seviyoruz ve İsa’nın yaptığı gibi, biz de bağışlıyor, katlanıyor, dinliyor, karşılaştığımız her kişiye dikkatimizi ve zamanımızı sunuyoruz. Tanrı tarafından sevilmekteyiz, bunun için O’na, O’nun bulunduğu yere, ulaşmamız için bu dünyadan ayrılmaya çağrıldığımız anda bile, şikayet etmiyoruz! Havari’nin kendisi, “bu dünyadan ayrılmayı ve Mesih’le birlikte olmayı arzuluyorum” dedi. Fakat bununla beraber, kardeşlerin cemaatine yararlı olmak için, burada kalmaya da hazırdır. “Eğer bu dünyada yaşamaya devam edip, yararlı işler yapabilirsem...”: Bedende yaşadığımızda, iyi ürünü vermek için çalışma fırsatına sahibiz. Aziz Pavlus bunu bilmektedir. Ona göre de, iyi ürün, imanlıların içsel yaşamının tesellisi ve kuvvetlenmesidir, Kilise’nin inşa edilmesi ve kutsallaştırılmasında Hıristiyan, “Göklerin Hükümdarlığında” meşgul oluyor ve meşgul olmalıdır: bu ikna, İsa’nın aklında da mevcuttur. Anlattığı meselde İsa, kendisini “bir çiftlik sahibine” benzetiyor. İsa, kendi bağında, onun ürününü vermesi için, çalışacak işçileri aramaktadır. Karşılaştığı herkesi ayrı ayrı davet ediyor. Karşılaşmanın saati de önemli değil! Göklerin Hükümdarlığında herkes için iş var, yer var! İsa, Kilise’de tembel insanları ve cemaatine ilgi göstermeyen insanları, Onunkinden daha başka menfaatleri olan insanları, istemiyor. Sonra da O, O’nun için çalışanlara ödülü verdiriyor; bir ödül ki kendi iyiliğinin ifadesidir.
Meselin dikkati; tam da Göklerin Hükümdarlığı için yapılan işin ödülünde bulunmaktadır. Bu ödül, herkes için aynıdır. Belki, İsa’nın düşüncesini, en azından birazını, anlamaktayız: O’nun ödülü tektir ve çalışılan saatler ile de ölçülü değildir. O’nun ödülü, ne bölünebilir ne de çoğaltılabilir; bölünemez ve de çoğaltılamaz: Daima aynı kalır, farklı olamaz. Bu ödül, sevginin bir armağanıdır; bir sevgi ki ticari bir düşünceye boyun eğmez. İsa, “Sen kısa bir süre için beni seviyorsun, bunun için ben, sevgimin birazını sana karşılık veriyorum” demez, çünkü O’nun sevgisi daima, “sonuna kadar” olan bir sevgi, yani tam bir sevgidir. İlk saatteki işçiler, az almıyorlar, onlar, “bağın sahibi” tarafından verilebilen her şeyi alıyorlar. Son saatteki işçiler de, daha çok alamıyorlar, çünkü o sahipte alternatif ölçüler yok, O’nda “daha azı” yok; İsa, biraz veya daha az sevemez.
Rab, başka bir düşünme şekline de bizi alıştırmak istiyor. O’nun için çalışmaya kendisini veren kişide, kişisel menfaatler yoktur, çünkü bu kişi İsa’yı sevmektedir ve O’na, sadece birkaç saatini ve ya bazı yorgunluklarını değil; kendisini tüm olarak sunmaktadır. Hatta İsa ile kalan kişi, kendisini inkar ediyor yani kendisini; kendi şeylerini, kendi zevklerini düşünmeyi bırakıyor. O halde Rab’bin bağında çalışan kişinin, birçoklarının, hatta herkesin büyük ve tek olan ödülü; kendi hayatlarında olan Rab’bin mevcudiyetini kabul etmelerinden mutlu olmalarıdır! Rab için çalışan kişi, herkesin Rab ile birleşmesi için, herkesin O’nun sevgisini kabul etmesi ve herkesin kurtulması için çalışıyor! Bu kişi, kıskançlığı ve çekememezliği hissetmek yerine; son varanın bile yeni hayatı almasından dolayı sevinç hissediyor; hatta bu yeni hayat ile kendi sevinci de artarak, onunla kendisi birlik içine girebiliyor! Meselin dışında, bölünmediği ve azaltılmadığı o “dinar”, gerçek, sevinçle dolu olan tam o hayatın yeniliğidir. Gerçekten de bu yeni hayat, dolu ve eksiksiz olmasaydı; ne gerçek ne de sevinçli olacaktı, tersine hala acıyı ve tatminsizliği verecekti. Başkalarıyla karşılaştırma yaparak denenme tarafından yöneltilen, Tanrı’nın Hükümdarlığında olan kendi işini, başkalarının işinden daha uzun, daha iyi sayan ve kendisine daha iyi bir davranışı hak ettiğini iddia eden kişi, Rab’bini henüz tanımıyor; kendisine yönelmiş olarak ve sadece kendisini düşünerek yaşıyor; Rab’binin faydalarını düşüneceğine; Rab’bin kendisinin onun için düşünmesini bekliyor.
“Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz gibi değil; benim yollarım, sizin yollarınız gibi değildir”: Gerçekten İşaya’nın bu sözleri doğrudur. Düşüncelerimiz, egoist ve yeryüzüne ait yüzeyseldir. Biz şanımıza ve hırsımıza dikkat ediyoruz, bunun için, hayatımızı ve başkalarının hayatını mahvederek, maalesef acıları ve uyumsuzlukları doğuruyoruz. Tanrı’nın düşünceleri ise bizi acılardan kurtarmaktır. Bunun için Tanrı, egoizm duygularından bizi hür kılmayı da istiyor öyle ki sevmeye, O’nun gibi ve Onunla birlikte, kendimizi bağışlamaya yetenekli olabilelim! İsa’nın müjdesine layık olan tek davranış, budur!