ME
NU

OMELIE / Omelie TR

27 lug 2014
27/07/2014 - OLAĞAN DEVRE - 17. Pazar Günü – A

27/07/2014 - OLAĞAN DEVRE - 17. Pazar Günü – A

1.Okuma 1.Krallar 3,5.7-11* Mezmur 119 * 2.Okuma Rom 8,28-30 * İncil Mt 13,44-52

Rab’bin uğruna, değerli bir şeyden ya da sevdiği bir işten vazgeçenler, bugün dinlediğimiz İsa’nın mesellerinin birincisini ve ikincisini anlayabilir; bu iki meselin ortak noktası şudur: Değerli saydığımız bir şeyi kazanmak için, geride kalan her şeyi kaybetmeye hazır olmalıyız. Çok değerli bir inci arayan kişi, bu inciyi kazanabilmek için, bütün başka değerli incilerini satmaya hazırdır. Aynı şekilde, hazinenin saklı bulunduğu tarlayı isteyen kişi, bu tarlayı satın alabilmek için ‘varını yoğunu satıyor’. En güzeli hiçbiride, sahip olduklarını bırakırken zorluk sarf etmiyor, çünkü satın alacakları şeye sahip olmaktan çok mutlulardır. Bunlar, güzel öyküler değil, İsa ile karşılaşan kişinin hayatında gerçekleşen olaylardır. İsa, O’nu seçen kişinin sevinci, doluluğu ve hayatı oluyor. İsa’yı gerçekten seçen kişi, O’nun yanına başka hiç bir şeyi koymayan kişidir. Eğer sen, İsa’yı seçip, huzurunu, rahatlatıcı farklı uygulamalarda ararsan, gelecekle ilgili merakını gidermek için medyum ve falcılara danışırsan, zar oyunlarından ve farklı eğlencelerden vazgeçmezsen, maddi zenginliği ve kişisel rahatlığı bırakmazsan Mesih İsa’yı seçmemişsindir demek: Bu durumda, evet, O bir hazinedir, ama sen onun doluluğundan yararlanabilecek kapasitede değilsin. Ondan yorulma riskine sahip olacaksın, üzüntü de tekrar bakışlarını karartmaya ve yüreğini mutsuz kılmaya devam edecektir. Her şeye İsa’yı tercih etmeye cesaret edenler ise, bunun her şeyden vazgeçmelerini gerektirse de, gerçek hayatı tanıyacak, tam bir sevince sahip olacak , geçmişi çalkantılı ve boş olsa da, tamamen yenilenecektir. Bu, geçen hafta karşılaştığım kişinin de başına geldi: o, İsa’yla karşılaşınca, işle dolu ve değişik günahlardan ibaret hayatı, üzgün ve ailesine üzüntü verici bir hayattan başka bir insana dönüştü. Şimdi, bu kişi için, Efkarestiya Ayini sıkıcı bir şey değil, çok beklenen bir andır; işine devam etmekte, ama iş ona egemen olmamaktadır; ailesi, şimdi, sürekli, onun gerçek baba ve gerçek eş olan varlığından yararlanabilmektedir. İsa, yeni hazine oldu, öyle bir hazine ki hiç bir şeyi mahvetmedi, tersine ziyan olmak üzere olan her şeyi onardı. Şimdi o yürekte sevinç var ve onun varlığı barış sağlıyor.

İsa’nın meselleri ışıkla doludur: O’ndan bahsetmektedirler. Balık ve balıkçının meseli de O’ndan bahsediyor. İyi ve kötü balıklar var ve iyi balıklar, diğerlerinden ayrıştırılıyor ve muhafaza ediliyorlar. İyi balıklar, melekler tarafından kabul edilen insanları temsil ediyorlar. Onların iyilikleri, neyden ibarettir? Tüm insanlar, günahkardırlar, ama kendi yüreğinde İsa’yı taşıyan kişiler, gerçekten ‘iyi’ler! Biz, balıklardan farklıyız, nitekim değişerek, ’iyi’ olma imkanımız var ve bu, İsa’yı hayatımızın merkezi, her davranışımızın sebebi, yüreğimizin hazinesi olarak seçince, gerçekleşiyor.

İsa bize de sormaktadır: “Anladığınız mı?”. Ve biz O’na, Kefarnahum’da Petrus’un söylediği sözleri tekrarlayacağız: “Bize hayat sözlerini verebilen sadece sensin! Ancak ve ancak sen, içimize doluluk ve sevinç koyabilirsin. Bu, tek başımıza kalmamıza, dost saydığımız kişilerce ve akrabalarımız tarafından dışlanmamıza mal olsa da seninle kalacağız!” İsa’ya ait olmak ve O’nunla birlikte kalmak için bir bedel ödemek lazım. Bu bedel, değerli inciyi arayanın ve hazinenin bulunduğu tarlayı satın alan kişinin ödediği bedeldir ; şehitlerin, azizlerin ve Tanrı’ya düşman olan bu dünyaya yayılmış olan bir çok kardeşlerimiz tarafından da, sevinçle, ödenmiş bedeldir.

Yüreğimizde duayı, özellikle de tapınma duasını, canlı tutacağız. Duanın merkezi yine İsa olacaktır. Kral Süleyman’dan öğrenelim: o, halkın kralı olarak seçilir seçilmez, Tanrı’dan zenginlik ya da zevk değil, yeni görevini adaletli bir şekilde gerçekleştirebilmek için gereken hikmeti diledi. Bu, Tanrı’nın hoşuna giden bir duadır, çünkü hizmetkar olmak isteyen kişi, alçakgönüllüdür, ve insanın alçakgönüllülüğü Baba’yı sevindirir. Nitekim Tanrı Süleyman’a şu karşılığı veriyor: “Madem ki sen bunu istedin...işte dileğini yerine getireceğim. Sana bilge ve anlayışlı bir yürek vereceğim”. Duamız daima, O’na tapınarak ve O’nu dinleyerek keşfedeceğimiz Tanrı’nın istekleri ile uyum içinde olmalıdır. Aziz Pavlus da bu konuda bize güven vermektedir: Tanrı ‘yı sevmek, her şeyi O’nun bir armağanı kılar! Hiç bir şey için kaygı duymamalıyız, çünkü, Tanrı’nın Hükümdarlığı ile, O’nun şanı ile ve O’nun isteğini gerçekleştirme ile ilgilendiğimiz zaman, O’nun Kendisi hayatımızla ilgileniyor demektir. Eğer yüreğimizin hazinesi zenginlikler, şan ve güç isteği değilse; yüreğimizin hazinesi sadece dost ve kardeş olan İsa olursa, o zaman artık terslikler bile bizim için sorun değil, Tanrı’nın sevgisinin işaretleri olacaklar. ”Tanrı’nın, kendisini sevenlerle birlikte, her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz”. Eğer biz, Evladı gibi evlatlar olmak istersek, yani İsa’ya benzemek istersek, biz de Baba’nın yüreğinin merkezinde olacağız, ve sevincimiz dolu ve mükemmel olacaktır.