ME
NU

OMELIE / Omelie TR

02 mar 2014
02/03/2014 - OLAĞAN DEVRE - 8. Pazar Günü – A

 02/03/2014 - OLAĞAN DEVRE - 8. Pazar Günü – A

1.Okuma Yeş 49,14-15 * Mezmur 61 * 2.Okuma 1Kor 4,1-5 * İncil Mt 6,24-34

Ben aralarında önemli olan birçok şeyi unutuyorum. Bana yapılan iyilikleri, sevdiğim kişilerin doğum günlerini, önemli bazı randevularımı unutuyorum. Bazı kişiler göklerde kendilerini seven bir Baba’nın olduğunu, onlara evlat gibi davranan bir babaları olduğunu, kardeş olduklarını, bir varış noktaları olduğunu unutuyorlar. Bu sebepten de Yeşaya peygamberin dediği gibi, Allah’ın da onları unuttuğunu düşünmeye başlıyorlar. Ama peygamber buna, güçle hayır diyor. Hayır, Allah insanlar gibi değil. Bir anne doğurmak için acı çektiği evladını unutamaz, bu olsa da, Allah hiç unutmaz. Çünkü O’nun sevgisi dikkatli, sevecen bir annenin sevgisinden de güçlüdür. Allah beni unutmaz; bundan emin olabilirim. Bunun benim için ne anlamı var? Anlamı şudur; ben Allah’ın sevgisinden şüphe edemem ve O’na güvenebilirim. Bu müjdeyi İsa, dağdaki konuşmasının tam ortasında veriyor. O, Baba’dan bahsediyor. O, Baba’yı tarif etmiyor, ama O’nun, kuşları doyurduğunu ve tarlalardaki kır zambaklarını nasıl giydirdiğine bakmaya, dolayısıyla bizim de beslenmemize ve giyimimize düşünecek kapasitede olduğunu hatırlamaya davet ediyor. İsa’nın bu şekilde konuşmasının sebebi, dikkatimizi maddi ihtiyaçlardan uzaklaştırmak içindir, böylece kendimizi O’nun düşünce ve arzularına daha iyi çevirebileceğiz. Baba’nın bir Hükümdarlığı var ve tüm insanları orada istiyor, bu Hükümdarlıkta kararlı ve güvenli bir kral hükmediyor, o hiç bir zaman şiddete başvurmuyor. Baba’nın Hükümdarlığına işbirliği yapmaktan daha çok tatminkâr ve kutsal bir faaliyet yok. O’nun Hükümdarlığından ciddi olarak ilgilendiğimizde Allah bizim maddi ihtiyaçlarımızla ilgilenecektir.

Bir azizin yaşamını hiç okudun mu? Aralarında İsa’nın bu sözünün gerçeğini tecrübe etmemiş birine rastladın mı? En çok tanımış olduğumuz azizleri düşünelim, Yuhanna Bosko, Giuseppe Kotolengo, Kalkütta’lı Rahibe Tereza, v.s. gibi birçokları Baba’nın sevgisinin yardımını çok somut bir şekilde gördüler. Onlar sadece İsa’ya hizmet etmeyi düşünüyorlardı ve sevgisini, bilgeliğini tanıtmaya çalışıyorlardı, Baba ise ne yiyeceği ne de giyeceği eksik ediyordu. Kaç misyonerimiz aynı şeyi anlatabilir! Biz bile anne ve babalarımızdan, dedelerimizden, zor yıllar ve durumlarda Allah’a güvenlerinin hiç düş kırıklığına uğramadığını söylediklerini duyduk. Öyle mucizevi hikayeleri vardı ki!!! Aramızdan birileri de utanmasa, mutlaka Baba’nın sevgisinin tanıklığını anlatacaktır. Allah’a itaat eden, mucizelerini görüyor. Kim, Allah’a kendisinden çok güveniyorsa bu güveninin boşa koymadığını çabuk anlayacaktır.

Baba’nın sevgisinin büyük veya küçük tecrübeleriyle, İsa’nın en ciddi öğretilerini kabul etmek için güç kazanıyoruz. Bugün okuduğumuz metin de bize bir gerçeği göz önüne koyuyor: aralarında düşman olan iki efendiye kim aynı anda hizmet edebilir? Mümkün değil. Açıkça şöyle diyor: Allah ve zenginlik düşmandır, her ikisine hizmet edemezsin. O halde ya Allah’a hizmet edersin - o zaman zenginleşmeyi düşünmezsin -, ya da zenginliği seçersen, o zaman Allah’ın dostu olduğunu düşünme. Biz Allah’ın dostları olmak isteriz ve aynı anda zenginliği de isteriz ve bunu çoğaltmak için de elimizden geleni yapmak isteriz. Kim zenginleşmeyi ilk plana koyarsa bir an gelecek ki, kiliseye gitmemek için sebep bulacaktır, duaya ve dini eğitimine ayıracağı zamanı işe ayırmak isteyecektir, cömertliği azalacaktır, hatta herkesin Baba’sı olan Allah’a güveni azalacaktır. Kardeşler kelimesi, soğuk bir anlam taşıyacak, Göklerdeki Pederimiz duası da, yaşamı etkileyen değil, sadece okunan bir dua olacaktır.

İsa’nın, iki efendiye hizmet etme konusundaki sözü karşısında genelde kendimizi eksik hissederiz. Allah’a karşı hizmetimiz ne zaman güncel arzulardan tamamıyla arınmış olabiliyor? Bugün aziz Pavlus şöyle diyor: “Ben bile, kendi kendimi yargılamam, çünkü kendimde bir kusur görmüyorum. Ama bununla aklanmış bulunmam: beni yargılayan Rab’dir”. Allah’a hizmet ederken mükemmel olamıyorum, ama aynı zamanda kardeşlerimin de Allah’a hizmetini yargılamıyorum. Herkes övgüyü Allah’tan alır. Kimseyi ne yadırgayalım, ne de övelim: dünyevi şeylerin arzusu o kadar güçlü ki her yere, Allah’a olan hizmete de girebilmektedir. Tüm gayretimizle sadece Rab’bin hizmetinde olmaya çalışalım, çünkü O gerçek Baba’mızdır, O her ihtiyacımızı bilmektedir. Bu şekilde yaşamımız O’nu yüceltecektir.