ME
NU

OMELIE / Omelie TR

12 lug 2020
12/07/2020 - OLAĞAN DEVRE - 15. PAZAR GÜNÜ – A

12/07/2020 - OLAĞAN DEVRE - 15. PAZAR GÜNÜ – A

İlk okuma  Yeşaya 55,10-11 Mezmur 64/65 İkinci okuma Rom. 8,18-23  İncil  Mt. 13,1-23

 

Aziz Pavlus bugün, "Allah'ın evlatlarının yüce özgürlüğünü" gerçekleştirecek yer olarak, Kilise'den bahsediyor. Kilise'nin üyeleri olabilmek için acı çekiyoruz, çünkü güçsüzlüğümüz, ayartmalar, insanlardan gelen reddedilme, şeytandan gelen engeller bizi eziyor. Kilise acı çekiyor, çünkü onun başı olan İsa da acı çekti. Her birimiz O'nunkine katılarak kendi haçını taşımaktadır: Aksi takdirde O'nunla beraber olamayız. Zaten acı, bütün insanların, Kilise’nin üyeleri olmayan ve iman etmeyenlerin de, hayatında mevcuttur: Tüm evren inleyerek, hiç bir zaman gelmeyecek gibi gözüken özgürlüğünü beklemektedir. Bizde ise kesin bir ümit var: Allah bizi kurtaracak, çünkü artık bizi kendi evlatları kıldı. Zaten O bize Ruh'unu bağışladı, bu yüzden bizi yüceliğiyle giydirerek, eserini tamamlayacağından eminiz! Bunun için amacı olan acılarımız, imanları olmayanların acılarından daha tahammül edilebilirdir. İmansızlar ise acı çekmenin anlamını bilmezler.

Ümidimiz ve kurtuluş yürüyüşümüz için, bize büyük bir yardım verilir, bu: "Göklerin Egemenliğiyle ilgili söz"dür! O, yukarıdan gelen ve hayatımızı değiştirebilen bir "tohum" dur. Çünkü bu Sözde, başka hiçbir yerde bulamayacağımız, yaşam ve huzur veren güç vardır. Göklerin Egemenliğinin Sözü, İsa'nın ağzından gelen, Kutsal Yazılarda İsa'dan bahseden, O'nun hayatını ve kendisini feda etmeye kadar ulaşmış sevgisini anlatan Sözdür. Bu söz her yerde ekilir ve her yerde yenilik yaratıp ümit bağışlar. Onun meyvesi, insanlığın hayatı için gerçekten değerlidir. Herkes, İsa kabul edilip, sevilip, takip edildiğinde, ailede ve toplumda oluşan değişimlerin farkına varabilir. O zaman neden Allah'ın Egemenliği henüz evrensel bir gerçek olmadı? Neden her yerde kurulmadı?

Tohumda hayat gücü var, fakat "toprak", onu farklı derecede kabul eder. Toprak sert, yada az, ya da yabani otla dolu ise, tohumdan doğan hayat olgunlaşamaz. Eğer insanın yüreği, ve ya yaşadığı ailesi ve çevre, Allah'ın düşmanının etkisi altında olursa, zenginliğe çok önem verirse, kararsız olursa, başkalarının oyunundan özgür olmazsa, o zaman Egemenliğin Sözü etkisiz kalır. Nitekim bu söz zorlamaz, şiddet kullanmaz, çünkü Allah'ın yumuşak huyluluğuyla doludur!

Ürün yoksa, suç, tohumun, yani Sözün değildir, çünkü o, toprağı sulayan yağmur gibidir. Eğer Sözün ilanı meyvesiz kalırsa, insanın yüreği suçludur; demek ki o kapalı, değişken, sert, maddi meraklarla doludur. Böyle bir durum Sözün yeşerttiği filizlerin gücünü boğar.

Bize zor gelse de, ara sıra değil, sadakat ve sebatla her pazar günü Ayine katılalım. Orada Allah'ın ağzından çıkan sözü alacağız: O, hem tohum, hem de tohumu filizlendiren yağmurdur! O zaman: "Rehberimiz olan yüce Allah, kendilerini Hristiyan sayanların bu ada yakışmayan şeyleri bırakmalarını, ona layık bir şekilde yaşamalarını sağla" diyen bugünkü Aynin duasını söyleyeceğiz.

 

 

 

OKUMALAR

1.Okuma Yeşaya 55,10-11

Gökten inen yağmur ve kar, toprağı sulamadan, yeri yeşertmeden,

Ekinciye tohum, yiyene ekmek vermeden nasıl göğe dönmezse,

Ağzımdan çıkan söz de öyle olacaktır.

Bana boş dönmeyecek, istemimi yerine getirecek, yapması için onu gönderdiğim işi başaracaktır.

 

Mezmur 64/65

Ey Allah, Siyon'da seni övgü bekliyor,

Yerine getirilecek sana adanan adaklar.

Sabanın açtığı yarıkları bolca sular,

Sırtlarını düzlersin.

Yağmurla toprağı yumuşatır,

Ürünlerine bereket katarsın.

İyiliklerinle yılı taçlandırırsın,

Arabalarının geçtiği yollardan bolluk akar,

Kırların otlakları yeşillenir,

Tepeler sevince bürünür,

Çayırlar sürülerle bezenir,

Vadiler tahılla örtünür,

Sevinçten haykırır, ezgi söylerler.

 

2.Okuma: Aziz Pavlus’un Romalılara Mektubundan 8,18-23

Yargım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek olan yücelikle karşılaştırılmaya değmez. Yaratılış, Allah çocuklarının ortaya çıkmasını büyük özlemle bekliyor. Çünkü yaratılış yozlaşmaya teslim edilmiştir. Bu da yaratılışın isteğiyle değil, onu yozlaşmaya teslim eden Allah'ın isteğiyle oldu. Çünkü yaratılışın, yozlaşmaya olan köleliğinden kurtarılıp Allah çocuklarının yüce özgürlüğüne kavuşturulması ümidi vardı. Şimdiye dek bütün yaratılışın birlikte inleyip doğum ağrısı çektiğini biliriz. Yalnız yaratılış değil, biz de, evet Ruh'un turfandasına sahip olan bizler de evlatlığa alınmayı, yani bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek içimizden inleriz.

 

İncil: Matta 13,1-23

Aynı gün İsa evden çıktı, gidip gölün kıyısında oturdu. Çevresinde öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, kendisi bir kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık kıyıda duruyordu. İsa onlara benzetmelerle birçok şey anlattı. «Bakın» dedi, «ekincinin biri tohum ekmeye çıkmış. Ektiği tohumlardan kimi yol kenarına düşmüş. Kuşlar gelip bunları yemiş. Kimi, toprağı az olan kayalık yerlere düşmüş. Toprak derin olmadığından hemen filizlenmişler. Ne var ki, güneş doğunca kavrulmuşlar, kök salamadıkları için kuruyup gitmişler. Kimi, dikenler arasına düşmüş. Dikenler büyümüş, filizleri boğmuş. Kimi ise iyi toprağa düşmüş. Bazısı yüz, bazısı altmış, bazısı da otuz kat ürün vermiş. Kulağı olan işitsin!» Öğrencileri gelip İsa'ya, «Halka neden benzetmelerle sesleniyorsun?» diye sordular. İsa şu cevabı verdi: «Göklerin Egemenliğinin sırlarını anlama yeteneği size verildi, ama onlara verilmedi. Kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak. Onlara benzetmelerle seslenmemin nedeni budur. Çünkü,

`Gördükleri halde görmezler. Duydukları halde duymaz ve anlamazlar.'

«Yeşaya'nın şu peygamberlik sözü onların bu durumunda gerçekleşmiş oluyor:

`Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz!
Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağır işitir oldu. Gözlerini de kapadılar.
Öyle ki, gözleri görmesin, kulakları işitmesin, yürekleri anlamasın, ve bana dönmesinler.
Dönselerdi, onları iyileştirirdim.' «Ama ne mutlu size ki, gözleriniz görüyor, kulaklarınız işitiyor! Size doğrusunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi işitmek istediler, ama işitemediler. «Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin. Her kim Göksel Egemenlikle ilgili sözü işitir de anlamazsa, Şeytan gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur. Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir süre dayanan kişidir. Böyle biri Allah sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer. Dikenler arasında ekilen de şudur: sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat.»