ME
NU

OMELIE / Omelie TR

09 mar 2014
9/03/2014 – Paskaya’ya Hazırlık Devresi – 1.Pazar Günü – A

09/03/2014 – PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ – 1.Pazar Günü – A

1.Okuma Yar 2,7-9; 3,1-7 * Mezmur 50 * 2.Okuma Rom 5,12-19 * İncil Mt 4,1-11

“Tek bir adamın itaatsizliği yüzünden nasıl birçokları günahkar olmuşsa, bir tek adamın itaati sayesinde birçokları doğru kılınacaktır”. Aziz Pavlus’un bu sözleri, bu günkü ilk okuma metnini ve İncil’i özetler. Tek bir adamın itaatsizliği yüzünden günahkâr olduk: Bu şekilde havari durumumuzu anlamamıza yardımcı olur. Gerçekten hepimiz, içimizde gelişen karanlık güçler tarafından, Allah’a itaatsizlik etmeye aynı şekilde yönlendirildik ve özendirildik. Genç yaşımızdan itibaren bunun farkına varıyoruz: Küçük olmamıza rağmen yaramazlık dediğimiz davranışlar başlar, genç yaşta ergenlik asilikleri ve büyüdüğümüzde kibirlik ve gurur güç kazanır. Daima daha çok büyüyen acılara sebep olan bu yönlendirilmeler nereden geliyorlar? Kutsal Kitap bilgeliğiyle ilk sayfalarından cevap vermeye başlar. Allah’ın yarattığı insan, Adem, Yaratıcının bilgeli talimatlarına aldırmıyor, hatta onları yalancı söylemler olarak görüyor: Allah’ın kıskanç olduğunu ve onların, kıskançlığından geldiklerini düşünüyor. Ama Adem kim? Adı üstünde o, insandır, her insandır! İnsanlığımız o kadar zayıf ki, Allah’ın düşmanını, Allah’ın sevgisinden doğan yaratıklarının da düşmanlarını temsil eden yılana kulak veriyor. Mademki yılan Allah’ın düşmanıdır, o halde Allah’ın eserine, özellikle eserlerinin en güzeli olan insana da düşmandır. Bunun için o, insanın ilahi sevgiyle dolmasına engel olmaya çalışıyor.

Kutsal Kitap metni basit hikâyeler ve benzetmeler kullanmaktadır, herkes bunları anlayabilir: Bahçe, yaşam ağacı ve iyiliği ve kötülüğü bilme ağacı, meyveler, yemek ve dokunmak, yılan, çıplaklık ayıbı gibi. Biz bu metni lütufla ve Rab İsa’nın Ruhu ile dolduktan sonra okuyoruz, bu sebepten de insanın Allah’ın talimatlarına ne kadar kolayca uymadığına şaşırıyoruz. Tersine, şunu tanımalıyız: Biz kendimiz, davranışlarımızla, hür olmak isteyişimizle, otonom ve bağımsız olmak arzumuzla, yaşam ağacına sırtımızı çevirmekteyiz ve iyiliği ve kötülüğü bilme ağacını elde etmekteyiz. O kadar kırılganız ki, iyinin ne olduğunu görmeyi bilemediğimizi kabul etmemekteyiz: Gerçekten de, Allah’ın ışığı olmadığında, egoizm bizi karartıyor ve her şeyi bedensel arzumuza uygun görmemize itiyor, bunlar da ruhun hürriyetini bozup sevincini yok ediyorlar.

Ama, “tek birinin doğruluğu nedeniyle yaşam veren doğruluk tüm insanları kapsamıştır”: Yeni bir insan, yeni Adem, “doğruluk” eserini gerçekleştiriyor, yani Allah’a itaat ediyor. Bu itaati öyle büyük bir sevgi eylemi ki, herkesin günahtan iyileşmesini sağlıyor. İncil yazarı Matta da bugün, bu “doğruluk” eserinin ilk eylemini bize anlatmaya başlıyor; Allah’ın Oğlu’nun, günahkarların yıkandığı Ürdün nehrinin sularından çıktığından itibaren, devamlı olarak yaşadığı davranışı açıklayan ilk eylemi anlatıyor. İsa, Eden bahçesi yerine çölü buluyor, meyveler yerine taşlar var, yemek yerine oruç tutuyor. O, bedeninin ihtiyaçlarına ve duygularına göre davranmıyor, hatta yüreğinde büyüklük rüyalarına yer vermiyor, dolayısıyla itaatsizliğe yönelmiyor, dinlemeye devam ediyor. O daima Baba’yı dinlemek istiyor, çünkü Oğul olarak aldığı ve alacağı sevgiden emindir. O, yaşam ağacının, gerçek ve derin bilgeliği vereceğinden emindir: Sadece ondan mutluluk alınabilir. Bu sebepten, Allah’a hiç şüphe etmeden, hep O’na doğru çevrili kalmaktadır. O, Allah’ın Oğlu olmasına rağmen, hürriyetiyle, daha doğrusu bağımsızlıkla ilgili denenmektedir.

Bu denenmeler insan yüreğinde hep güçlüdür, İsa’nın yüreğinde de güçlü olmuş olmaları gerekiyor, o kadar ki, onları iyi hatırlayıp şakirtleriyle paylaşmayı gerekli buldu. İçimizde şu soru doğar: Onların, denenme olduklarını nasıl anladı? Sonra da bunları yenmek için ne yaptı? İncil metninde cevapları bulabiliyoruz. İsa, o çekici düşünceleri Baba’nın sevgisiyle karşılaştırdı ve sinsi oldukların gördü, kendini Baba’dan ayırabilecek kapasitede olduklarını anladı. Sözü dinleyerek, Kutsal Yazılara bakarak da, bu denenmeleri yendi. Musa’nın halkının çöldeki denenmelerini düşündü. O zamanda halk ekmek olmadığı için Allah’a şikâyet ediyorlardı, her zorlukta Allah’ın yardımından şüphe ediyorlardı ve putperest milletlerin krallarının davranışları gözlerini kamaştırıyordu. İsa yüreğinde Sözü muhafaza ediyor ve ona güveniyor: “İnsan sadece ekmekle yaşamaz”, Baba’nın sözleriyle yaşar; hiç bir sebep için Ondan şüphe etmemeliyiz ve sevgisini sınamamalıyız, tersine itaatimizi sınamaya çağırılıyoruz. Ayrıca dünyevi hükümdarlıklara bakarsak, sadece Allah’ın, itaat edilmeye layık olduğunu görürüz. İsa çölden muzaffer çıkıyor, bizler de O’nun itaatine dayanarak, Onunla Baba’ya olan aynı güveni paylaşmaktan mutluyuz; hürriyetimiz gerçek olacaktır ve herkese barış ve birlik getirecektir.