ME
NU

OMELIE / Omelie TR

06 apr 2014
06/04/2014 – PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ – 5. Pazar Günü – A

06/04/2014 – PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ – 5. Pazar Günü – A

1.Okuma Hez 37,12-14 * Mezmur 129 * 2.Okuma Rom 8,8-11 * İncil Yh 11,1-45

Peygamber Hezekyel’in dedikleri bizi şaşırtıyor: “Mezarlarınızı açacağım; sizleri oradan çıkarıp İsrail topraklarına yeniden getireceğim”. Bu sözler kime söyleniyor ve mezar deyince ne demek istiyor? İsrail milleti sürgün edilmişti ve Mezopotamya’nın şehirlerine dağılmışlardı: tekrar tek millet olarak toparlanacağını ve topraklarında hür yaşayabileceğini ümit etmiyordu. Dolayısıyla bayramlar, cumartesi günleri, dini vecibeler uzak bir hatıra gibi geliyordu ve bu her zaman için öldükleri intibahı yaratıyordu. Peygamber bu ümitsizlik içersinde geliyor ve bir söz veriyor, sürgün edilen herkes için iyi bir haber veriyor. “Ümidinizi kaybetmeyin, Allah mucizeler yapabilir, ölüleri canlandırıp mezarları açabilir. Allah’ın merhameti hala faal ve kimsenin hayal edemeyeceklerini gerçekleştirebilir. Durumunuz değişebilir çünkü Allah hala Allah’tır!”.

Peygamberlikler hayal mi? İsa, verdiği birçok işaretle buna hayır, dedi. O körlerin gözünü açtı ve dilsizleri konuşturdu, felçlileri yürüttü, öyle ki Allah’ın hala aramızda olduğunu ve günahlarımıza rağmen bizi hala sevmeye hazır olduğunu gösterdi. Şimdi İsa’nın işaretlerini daha başka bir işaret ile tamamladığını görüyoruz. Bu işaret daha da göz kamaştırıcı ve dolayısıyla ne Allah’ın gücünden ne de İsa’nın, Oğul oluşundan hiçbir şekilde şüphe edemeyiz.

İsa Ürdün nehrinin ötesinde, Yeruşalim’den mesafeli bir yere uzaklaşmış ve saklanmıştı. Çünkü daha önce onu yakalamaya ve öldürmeye teşebbüs etmişlerdi. Ancak Marta ve Meryem’in bir haberi ona ulaşır: iki kız kardeş erkek kardeşleri Lazar’ın hastalandığını bildiriyorlar. Niyetleri belli: erkek kardeşlerine ve kendilerine beslediği arkadaşlığı bildiklerinden, onu iyileştirmeye geleceğine eminler. Ama böyle olmuyor. İsa acele etmiyor. Biz sebebini biliyoruz: o arkadaşlığın sesini değil, Babasının sesini dinliyor. Onu durduran korku da değil. İki gün sonra öğrencilerine, babasının oraya gitmesini istediğini bildiriyor. Onlar bundan korkuyor: Beytanya, Yeruşalim’e çok yakın, dönmeleri efendileri ve belki kendileri için de tehlikeli olacaktır. Öğrencilerle konuşmalar, onların Efendilerini anlamaktan ne kadar uzak olduklarını gösteriyor: O ruhani gerçeklerden konuşuyor, onlar ise sadece maddi şeyleri anlıyorlar. İsa korkmuyor, çünkü bir günde on iki saat var: sadece bunlar geçince gece oluyor. Allah, kararlaştırılan şeylerin dışında bir şeyin gerçekleşmesine izin vermeyecektir.

Marta ve Meryem, Beytanya’ya gelen İsa’yı köyün girişinde karşılıyorlar. İkisi de Ona sitem ediyorlar: Lazar ölmeden, zamanında niye gelmedi? Hayal kırıklığına uğradılar. Bu iki kız kardeş bizlere ne kadar çok benziyorlar? Rabbe sitem etmeye hep hazırız. Onun niyetlerini, projelerini, sevgisinin büyüklüğünü bilmiyoruz: bu sebepten Ona öğretebileceğimizi sanıyoruz, küçük arzularınızı gerçekleştirmesini bekliyoruz. İsa, ağlayanların yanında o da ağlıyor. Niçin? Lazar öldüğü için mi ağlıyor, yoksa ölüm insan yüreğinde o kadar moral bozucu bir şey ki Baba’nın sevgisini görmeye engel, ona hala ümit etmeye ve sevgisini görmeye engel diye mi ağlıyor? Ya da Lazar dirileceği zaman bile birçok kişinin yüreği kapalı kalacağı ve onun ölümünü arzulayacağı için mi ağlıyor? Gerçekten de İsa’yı kendisinden uzak bırakan kişi gerçekten ölüdür, yaşamı yoktur, sevgisiz ve huzursuzdur. Rabbin ağlayışı bir arkadaşı kaybetmekten doğan spontane ağlayıştan daha derin ve ciddi. O insanların yüreğine giren ölüm için ağlıyor: çünkü insana yaşam girmesi için kendisi ölmeli ve dirilmelidir, böylece kendisini sevenler için hep mevcut olacaktır.

Gözleri yaşlı İsa, bize bir işaret veriyor, Cana’da sunulan işaretten daha sevinçli bir işaret! Orada su sevinç şarabı oldu, şimdi ise haç acısı, ümide, yaşam sevincine yer vermektedir. İsa, kapalı mezar önünde güçlü sesini duyurmaktadır: “Çık dışarı!”. Ölü de İsa’nın sesini duyuyor ve itaat ediyor. Üzüntülü, ümitsiz, korkular ve ölümcül adaletsizlikler sebebiyle ezilmiş olanlar, İsa’nın sesini duyunca kalkıp Onunla birlik içersinde yürüyeceklerine ve yaşayacaklarına nasıl ümit etmeyelim? Bu sebepten yeniden müjdeyi bildirelim: ölmüş ve yaşamsız olana, İsa’nın Sözünü ulaştıralım ve Baba’nın sevgisinin mucizelerini gösterelim! Allah’ın Oğlu hala bizimledir, sesi de içine birçok ruhu ve ilişkiyi yok etmiş olan ölümden daha güçlüdür. Yaşam Sözünü korkmadan iletelim, bu Söz ölüleri bile diriltecektir!