ME
NU

OMELIE / Omelie TR

06 lug 2014
06/07/2014 - OLAĞAN DEVRE - 14. Pazar Günü – A

06/07/2014 - OLAĞAN DEVRE - 14. Pazar Günü – A

1.Okuma Zek 9,9-10 * Mezmur 144 * 2.Okuma Rom 8,9.11-13 * İncil Mt 11,25-30

Tanrı, bizi mutlu görmek istiyor: Bugünkü okumalar da bundan bizi emin kılmaktadır. Mesih İsa’dan üç ya da dört asır önce İsrail’deki Zekerya peygamber – bu, az tanınan peygamberlerden birisidir – halkı büyük bir coşkuyla sevinmeye davet ediyor, çünkü Tanrı tarafından muhteşem bir haber verilmektedir. Nihayet hiç kimseyi savaşmaya çağırmayan bir kral gelmek üzeredir; bu kral, o kadar gerçek bir şekilde barışı sevecek ki artık savaş aletlerini hiç hazırlamayacaktır. Gelmekte olan kral, uysal ve alçakgönüllüdür, bunun için de sevgi doludur: Nitekim o yoksullar gibi, hizmetkarlar gibi, bir eşeğin sırtında kendini gösterecektir. Nihayet, onunla birlikte kalıcı refah projeleri yapılabilecektir. Bu haberden ötürü, merhametinden, şefkatinden, sadakatinden ve iyiliğinden dolayı Tanrı’yı ve adını kutsayan 144 nolu mezmuru söyleyebiliriz.

İsa’nın sözleri, Baba’ya olan bu övgünün sevinçli bir devamı olmaktadır: Bunlar, Baba’nın şahsiyetinin güzelliğini açıklamaktadırlar. Gerçekten de Baba, iyilikseverdir ve dikkatini şu ana kadar hor görülen ve dışlanan küçüklere yöneltir. Bu küçüklere Baba o kadar değer verirki, onlara sırlarını açıklayıp hikmetini bağışlar; kendilerini büyük sananlara açıklayamayacağı düşüncelerini bu küçüklere açıklar. Nitekim kendi zekalarıyla ve bilgileriyle böbürlenen kişiler, Tanrı’ya yüreklerini kapamışlardır. Alçakgönüllülükle sevip sevilmeye boyun eğmeyen bu kişilere Tanrı, kendini iletememektedir. Bize, Baba hakkında bu bilgileri veren İsa’nın kendisidir: Sadece O, Tanrı’nın Evladı olarak yaşamaktadır, bunun için de sadece O, Baba’yı tanıyor ve Baba’nın kendini tanımasına izin veriyor. Baba ve Oğul, birbirlerine kapsaycı ve geniş bir sevgiyle bağlanıyorlar: Baba her şeyi Oğula veriyor, O da Baba’nın her arzusunu biliyor, seviyor ve paylaşıyor. Bu sevgiye Oğul herkesi – en azından huzura ihtiyacı olanları - katmak istiyor.

İsa“Bana gelin!” demektedir. Daveti, güzel ve anlamlıdır. İsa bizlere, Baba’sını tanıtmaya başlayacak; bizi de, tıpkı kendisi gibi, Baba’ya itaatlı, Babası tarafından sevilmiş olduğunun bilincinde olan evlatlar yapacaktır. Nitekim İsa’ya gitmek, O’nunla birlikte aynı boyunduruğu taşımaya ve, insanları kurtarmak ama bunlar hiçbir zaman ağır değildir, çünkü yük, tamamen İsa’nın üzerine düşmektedir! Biz, günahın yükünü taşıyoruz: Evet, bu yük çok yoran ve ezen bir yüktür! Her gün, günahımız, çevremizdekilerin günahı ve bütün topluluğun günahı, her şeyi mahveden sonuçlar doğurmaktadır; Bizleri Tanrı’dan uzak tutan e ruhu yoran düşünceler ve alışkanlıklar doğurmaktadır. Bu yorgunluğu sürekli yaşamaktayız; ne yapmalıyız? Kendimizi ezilmiş hissettiğimizde ve çıkışı olmayan bir durumda olduğumuzda, ne yapabiliriz? “Ey bütün yorgun olan ve yük altında ezilen hepiniz! Bana gelin, ben sizi rahatlatırım”. İşte, yapmamız gereken şey budur! Ve İsa bize Peder’i tanıtacaktır; O’nun sevgisini, O’nun merhametini, elinin sıcaklığını ve kolunun gücünü tattıracaktır. İsa, insanın yorgunluğunun görüp bilmektedir, tıpkı Kana’daki Şölenin davetlilerinin üzgün olduklarını gördüğü gibi, tıpkı çatıdan indirilen felçlinin mutsuzluğunu gördüğü gibi, tıpkı cine çarpılmış çocuğun babasının ümitsizliğini gördüğü gibi. “Bana gelin!”: Bizim başka bir seçeneğimiz yoktur. İsa bize Tanrı’nın sevgisinin işaretlerini verebilir, çünkü Tanrı’yı tanır.

Aziz Pavlus, Rab’bin davetini kabul etmemizin sonuçlarını görmemize yardımcı olmaktadır. İsa ile birlikte yaşayan kişi, artık ‘bedenin isteklerinin” peşinden– yani egoizminden kaynaklanan dürtülerinin, içgüdüsel tepkilerinin, bedenin çekici zevklerinin peşinden gitmemektedir. İsa’yı seven ve O’nunla birlikte yaşmak isteyen kişi, İsa’nın verdiği Kutsal Ruh’un öğütlerini dinler. Bu ayırtetme anlayışı bizi sürekli meşgul kılmaktadır. Benim isteğim nereden geliyor? Yukarıdan mı, aşağıdan mı geliyor? Baba Tanrı’dan mı ya da kendi benliğimden mi geliyor? Ve bu istek beni nereye götürüyor? Beni egoist mi kılıyor? Bir kişi için beni acı aracı mı kılıyor? Ya da kendimi diğerlerine adamamı, tutkularımı, zevklerimi, böbürlenmelerimi, öfke ya da üzgünlüğümü, tepkilerimi yenmemeye mi getiriyor? Bu istek, Tanrı’yı ve insanları sevmeye, onlarla birlik içerisinde olmaya mı götürüyor?
İsa’nın kullandığı ve bize sunduğu boyunduruğu kabul edelim! Yani, O’na itaat etmeye, O’nun isteklerinin ardından gitmeye, O’nun hikmetine göre düşünmeye hazır olalım! Bunun sonuçlarını, deneyimlerimizden bilmekteyiz: Huzurlu ve sevinçli olacağız; bizim yanımızdan, üzgün bir yüzle, geçenlere teselli ve destek vereceğiz. Hiç bir silahı, sözlü silahı dahi, hiç bir zaman kullanmayacağız! Zekerya’nın peygamberliğini gerçekleştireceğiz, ümit ve güven dağıtacağız. Barış ve sevinç çeşmesi olacağız!