ME
NU

Diyalog ve Sorular 1. (1-15)

Diyalog ve Sorular 1.

 indeks

1. Hıristiyanlar Tanrı’nın göndermiş olduğu İsa’yı severler.

I cristiani amano Gesù,

2. Biz İsa’yı kabul ediyoruz, siz niçin Muhammed’i kabul etmiyorsunuz?

Noi accogliamo Gesù, perché voi non accogliete Maometto?

3. İncil değiştirildi!

Il Vangelo è stato cambiato!

4. Niçin dört İncil vardır?

Come mai quattro vangeli?

5. Siz üç Tanrı’ya inanıyorsunuz!

Voi credete in tre dèi!

6. Sizin için günah nedir?

Che cos’è peccato per voi?

7. Niçin evlenmiyorsunuz?

Perché non vi sposate?

8. Cinlere inanır mısınız?

Credete nei ginn?

9. RESİM VE HEYKELLER

Le Immagini

10. Kıyamet gününde kimler kurtulacak?

Nel giorno del giudizio chi si salverà?

11. Siz Müslüman olmayanlar, hepiniz Cehenneme gideceksiniz!

Voi, che non siete musulmani, andrete tutti all’inferno!

12. Papa XVI. Benediktus bizden nefret ediyor. Neden bizi kötüledi?

Il Papa Benedetto XVI ci odia. Perché ha parlato male di noi?

13. Allah’ın İsmi’ni telaffuz ederken ne düşünüyorsun?

A che cosa pensi quando nomini Dio-Allah?

14. Allah’ı düşünürken, O’nu nasıl düşünüyorsun?

Quando pensi a Dio, come lo pensi?

15. “DaVinci Şifresi” hakkında

Da Vinci

 

1. Hıristiyanlar Tanrı’nın göndermiş olduğu İsa’yı severler.

O İsa ki haç üstünde can verip, üçüncü gün dirildi.

İsa onlarda daima canlı olarak Ruhuyla yaşar.

Onun sevgisiyle herkesi sevebilirler,

Onun sevgisiyle kendilerini sunabilirler,

Onun sevgisiyle her şeyi affetmeye çalisirlar,

Onun sevgisiyle başkaları için dua ederler

ve alçakgönüllülükle onlara hizmet ederler.

 

I cristiani amano Gesù,

inviato di Dio, suo Figlio Unigenito, morto in croce e risorto il terzo giorno.

Egli è vivo in loro col suo Spirito.

Con il suo amore essi possono amare tutti donando se stessi,

cercano di perdonare tutto, pregano per gli altri e li servono con umiltà.

Egli è vivo in loro col suo Spirito.

 başa dön

 

2. Biz İsa’yı kabul ediyoruz, siz niçin Muhammed’i kabul etmiyorsunuz?

Sorun için teşekkürler.

Sen İsa’yı kabul ettiğini söylüyorsun. Ama hangi İsa’dan bahsediyorsun? İncil’in bahsettiği İsa’dan mı konuşuyorsun?

Kutsal İncil İsa’dan “Allah’in son yolladığı” diye bahseder ve onun sevgili Oğlu olduğunu söyleyerek Onu herkesten çok ve herşeyden fazla sevmemiz gerektiğini yazar. İsa bizim af olmamız ve Allah’in arkadaşları olmamız için öldü ve bununla Allah’in insanları ne kadar çok sevdiğini ve onunla birlik içinde yaşamaları istediğini gösterdi. Daima bizimle kalmak için ve sevgi, teselli Kutsal Ruh’unu vermek ve bizi Peder’e yöneltmek ve birleştirmek için dirildi. Sen İsa’yı böyle kabul ediyor musun?

Bir kişiye ve sözlerine inanmadan önce, ben o kişinin nasıl yaşadığını bilmek istiyorum; çünkü sevgi olan Allah’in tasvibini almayan bir kişiye tam olarak güvenemem. İsa’ya tam olarak güveniyorum, çünkü işleri, ölümü ve dirilişi onun ilahi garantisidir!

Ben İsa’yı ve sevgisini tanıyorum ve onu takip ederek gerçek ve tam yaşam elde ettiğimi devamlı tecrübe ediyorum: başka şeyler aramam gerekmiyor! Tersine onu daha iyi tanımaya ve her gün daha dikkatlice takip etmeye çalisiyorum! Sadece bunu gerçekleştirmeme yardım edecek kişiler veya şeyleri kabul ediyorum.

 

Noi accogliamo Gesù, perché voi non accogliete Maometto?

Grazie della tua domanda.

Tu dici di accogliere Gesù, ma quale «Gesù» accogli? Quello di cui parlano i Vangeli o un altro?

I santi Vangeli parlano di Gesù come ultimo Inviato di Dio, come del suo Figlio prediletto che noi dobbiamo ascoltare e amare al di sopra di tutto e di tutti. Noi crediamo che Gesù è morto per noi, per perdonare i nostri peccati e farci amici di Dio, per mostrarci fino a che punto Dio ama l’uomo e desidera che questi viva in comunione con lui, ed è risorto, per stare con noi tutti i giorni, per donarci il suo Santo Spirito di amore e di consolazione, per unirci e guidarci al Padre! Tu Gesù accogli così? Prima di credere ad una persona e alle sue parole, io voglio sapere come quella persona vive; non posso infatti dar piena fiducia a chi non abbia l’approvazione di quel Dio che è amore! A Gesù do fiducia piena perché le sue opere e la sua morte e risurrezione sono garanzia divina per lui! Io conosco Gesù e il suo amore, e seguendolo vedo concretamente che ricevo vita vera e piena: non vado in cerca di altre cose! Cerco piuttosto di conoscerlo meglio e seguirlo con sempre maggior cura! Caso mai accolgo persone o cose che mi aiutano in questo.

 başa dön

 

3. “Incil değiştirildi!”

Allah’ın Sözü olarak okuduğumuz İnciller, ikinci asırdan itibaren değişik yerlerden ve değişik dillerden gelen parşömen ve papirüslerle belgelendirilmişlerdir. Bir belge ile diğer belge arsındaki küçük farklılıklar, bunları kopyalayanların ufak hatalarıdır ve gerçekten çok marjinaldir. Bu demek ki, anlaşılması zor olan bölümlerin bile tam ve gerçeğe uygun olarak ulaştırılması için kopyalayanlar çok dikkatle ve çok titiz bir şekilde çalışmıştı. Eğer o zamanki Hıristiyanlar değişiklikler yapmış olsalardı, havarilerin bazı zorlukları ve günahlarını atlayıp, bazı ayetlerin anlaşılmasını kolaylaştırırlardı ve İncil’in radikalleşmesini, kendi çikarlarina göre, basitleştirirlerdi.

Sen İncil’in değiştirildiğini kanıtlayabilir misin? Bu ne zaman yapıldı? Kim yaptı? Hangi sayfalarda bu değişiklikler yapıldı?

 

Il Vangelo è stato cambiato!

I Vangeli, che noi leggiamo come Parola di Dio, fin dal secondo secolo sono documentati da pergamene e papiri che provengono da luoghi differenti e lingue diverse. Le piccole differenze tra un documento e l’altro, piccoli errori dei copisti, sono talmente marginali, che testimoniano la straordinaria cura impiegata per trasmetterlo fedelmente e per trasmettere fedelmente anche passi difficili da comprendere! Se i cristiani si fossero presi la libertà di apportare cambiamenti avrebbero evitato di raccontare difficoltà e peccati degli apostoli e avrebbero cercato di rendere più comprensibili certi passi o meno impegnativa la loro vita di fede.

Puoi dimostrare la tua affermazione? Quando è stato cambiato il Vangelo? Da chi? In quali pagine sono i cambiamenti?

 başa dön

 

4. Niçin dört İncil vardır?

1. Tanrı’nın Kutsalı ve Rab olan Mesih İsa, İncil’i ilan etti. İncil iyi haber, müjde anlamında olan bir sözcüktür. Mesih İsa’nın getirdiği müjde tektir: Tanrı hayat verdiği insanları seviyor ve onları günahlarından kurtarmak istiyor. Bu yüzden, kendi hayatını sunmakla kendisine inananlara kurtuluşu veren Mesih İsa’yı gönderdi. İncil tektir!

2. Tek ‘İyi haber’i ilan eden, Mesih İsa’nın Havarileri ve ilk Hıristiyanlar gördüklerini ya da tanıklarından duyduklarını cemaatleri için yazıya dökmeği bir görev saydılar. Böylece İncil dediğimiz dört kitap oluştu. Dördü de tek Müjde’yi vermekte mutabıktırlar. Aralarında küçük ayrılıklar ve farklılıklar bulunuyor, ancak bunlar birbirlerini tamamlıyor ve kendimizi dış bilgilere değil de inanç sahiplerinin gönlünde yaşayan İsa’ya bağlanmamıza yardımcı oluyor. Kilise bu kitapların, o ana dek kendisinin Kutsal Ruh’ta ilan ettikleri ile uygun olduklarını kabul etti ve bu yüzden onları Tanrı Ruhu’nun yapıtı olarak saydı. Kilise, bunları Eski Ahit’e ve Havarilerden Petrus, Pavlus, Yuhanna, Yakup ve Yahuda Taddeus’un Mektuplarına ekledi: tüm bunlar, bir arada, Mukaddes Kitabı oluşturuyorlar.

3. Üçüncü ve sonraki yüzyıllarda kimileri Müjde’yi değiştirmeye çalisti. Bunlara karşi, çesitli Konsil’lerde gerçek inancı savunmak amacı ile piskoposlar ayağa kalktılar. İncil’i değiştirenler, sivil yetkinin zulmünden kurtulmak için, Bizans İmparatorluğu’nun dışındaki ülkelere, İran’a ve Arabistan’a kaçtılar. Dolaysıyla bunlar tarafından değiştirilmiş ‘İncil’ yedinci yüzyılda Arabistan’da tanınmıştır. Fakat Kiliselerde İyi Haber dokunulmamış olarak kaldı ve bununla beraber İncil’in dört kitabı da. Zaten bunlar birinci ve ikinci yüzyılda kopya edilmiş, çevrilmis ve küçük Asya’dan (Türkiye’den) Mısır’a kadar yayılmıştı: papirüs parçaları ve parşömen kodex’ler bunu kanıtlıyor. Bu belgeler birbirlerine uygunluk gösteriyor ve dolayısıyla Hıristiyanların onları yaymakta gösterdikleri sadakati ve sevgiyi kanıtlıyorlar.

İncil’in sözü çok “radikal”, talep edicidir: insanlar tarafından değiştirilmiş olsaydı daha rahat olurdu.

Bugün bile İncil’i daha “akıllı” hale, insanlara daha “anlaşilır” duruma getirmek isteyen Hıristiyan olmayan mezhepler vardır: bunlar İncil’i değiştiriyorlar, örnegin Yehowa Şahitleri’nin Amerikan kökenli “Nöbet Kulesi” cemiyeti gibi. Kilise ise bu değişiklikleri kabul etmiyor ve hiç kimsenin kutsal metinlerde değişiklik yapmamasına dikkat ediyor: bugün bize anlaşilır gibi gelmeyen şeyi, inancımız ve sevgimiz artınca, Kutsal Ruh bize açıklayabilir.

 

Come mai quattro vangeli?

1. Gesù, il santo di Dio e Signore, ha annunciato il «Vangelo»! «Vangelo» è una parola che significa “buona notizia”. La Buona Notizia portata da Gesù è una sola: Dio ama gli uomini, cui ha dato la vita, e vuole liberarli dal loro peccato. Per questo ha inviato Gesù, che con l’offerta della propria vita dà salvezza a quanti credono in lui. Il «Vangelo» è uno solo!

2. Gli apostoli di Gesù e i primi cristiani, che annunciavano l’unico Vangelo, hanno sentito il dovere di mettere per iscritto, per le loro comunità, quanto avevano visto oppure ascoltato da testimoni oculari. Così sono nati i quattro libri che chiamiamo “vangelo”. Tutti e quattro concordano nel presentare l’unica Buona Notizia! Essi presentano piccole diversità e differenze, ma queste si completano a vicenda e ci aiutano a non attaccare il cuore alla notizia esteriore, ma a Gesù, che vive ora nel cuore dei credenti. La Chiesa ha riconosciuto che questi libri corrispondevano a quanto essa, ispirata dallo Spirito Santo, annunciava, e perciò li ha ritenuti opera dello Spirito di Dio! Li ha uniti ai Libri dell’Antico Testamento e alle Lettere degli apostoli Pietro, Paolo, Giovanni, Giacomo e Giuda Taddeo: tutti insieme questi libri formano la Bibbia.

3. Nel terzo secolo e in quelli seguenti c’è stato qualcuno che ha cercato di modificare la Buona Notizia. Contro di essi si sono levati i Vescovi, per difendere la vera fede, in vari Concili. Quelli che avevano modificato il «Vangelo», per evitare la persecuzione delle autorità civili, sono fuggiti nei paesi fuori dell’impero bizantino, in Persia e in Arabia. È il loro “vangelo” cambiato che è stato conosciuto perciò in Arabia nel settimo secolo. La “Buona Notizia” è rimasta però integra nelle Chiese, e così anche i quattro Libri del Vangelo: essi già nel primo e secondo secolo erano stati copiati e tradotti moltissime volte e diffusi dall’Asia Minore (Turchia) all’Egitto, come testimoniano i numerosi frammenti di papiro e i codici di pergamena. Questi concordano sostanzialmente e sono testimoni quindi della fedeltà e dell’amore con cui venivano trasmessi dai cristiani.

La parola del Vangelo è molto esigente: se fosse stato cambiato dagli uomini, essi l’avrebbero reso più “comodo”.

4. Anche oggi ci sono sètte che vogliono rendere il Vangelo più “intelligente”, o più “comprensibile” all’uomo: essi lo modificano, come fa, per es., la Società americana “Torre di Guardia” dei Testimoni di Geova. La Chiesa però rifiuta questi cambiamenti e vigila affinché nessuno modifichi qualcosa dei testi sacri: ciò che oggi non ci sembra comprensibile, lo Spirito Santo ce lo può far comprendere quando crescono la nostra fede e il nostro amore.

 başa dön

 

5. “Siz üç Tanrı’ya inanıyorsunuz!”

Biz Tek Allah’a inanıyoruz! Allah’in sevgi olduğunu ve dünya ve insan yaratılmadan önce den beri sevgi olduğuna inanıyoruz. Ancak Allah’tan bahsettiğimiz zamanlar bile insani terimler kullanmalıyız ve bunlar tam olarak doğru olmayabilirler.

Biliyoruz ki seven kişi kendini verir. Allah ta kendini verir ve ondan “çikan” hediye onun gibi Allah’tır: biz ona Oğul diyoruz, Baba gibi seven Oğul! Baba’nın Oğluna ve Oğlun Baba’ya olan sevgisi bir ışıktır, biz nazik yaratıklara bile ulaşan bir sevgi ısısıdır. Bu sevgiye Kutsal Ruh diyoruz: bizi ısıtan ve aydınlatan bir ateştir, Allah’i ve insanları sevmeye iten rüzgardır, susuzluğu gideren saf sudur, canlandıran ve neşelendiren yağdır!

Biz tek Allah’a inanıyoruz, inandığımız Allah sevgidir ve kendi içersinde tam bir sevgi, ahenk ve birlik yaşıyor! Üç yürek, tek bir sevgi! Veya üç sevgi, tek bir yürek! O iyi bir baba gibi sever, itaatkar bir oğul gibi sever, iyi bir eş ve arkadaş gibi sever! Allah’imız ne güzeldir!

 

Voi credete in tre dèi!

Noi crediamo in un solo Dio! Crediamo che Dio è amore, ed è amore in se stesso, prima ancora che creasse il mondo, e in esso l’uomo. Purtroppo per esprimerci, anche quando parliamo di Dio, dobbiamo usare termini umani, che non sono mai del tutto esatti.

Sappiamo che chi ama dona se stesso. Anche Dio quindi dona se stesso, e il dono che “esce” da lui non può che essere Dio, come lui: lo chiamiamo Figlio, Figlio che ama, come il Padre! L’amore del Padre per il Figlio e del Figlio per il Padre è una luce, calore d’amore che raggiunge anche noi, fragili creature. Quest’amore lo chiamiamo Spirito Santo: fuoco che illumina e riscalda, vento che ci muove ad amare Dio e gli uomini, acqua pura che disseta, olio che vivifica e rallegra!

Noi crediamo in un solo Dio, un Dio che è amore, che vive in se stesso comunione e armonia e unità piena! Tre cuori, un solo amore! Oppure tre amori, un solo cuore! Egli ama come un buon papà, ama come un figlio che ubbidisce e ama come sposo e amico! Com’è bello il nostro Dio!

 başa dön

 

6. “Sizin için günah nedir?”

Biz Allah’ın sözüne karşi gelen hareketleri ve düşünceleri günah sayıyoruz. Yani ona yapılan bir itaatsizlik. Biz Kutsal Kitap’tan Allah’in arzusunu yapmamıza yardım eden 10 söz biliyoruz. Allah’i tüm kalbimizle sevmek için, bu sözlerin hikmetine göre yaşamaya çalışıyoruz. O bize güç veriyor ve yaşamımızı iyi kılıyor.

Biz büyük veya küçük günahlarımızdan af dileyebiliriz: biz bunu rahipten İsa’nın adına isteriz, çünkü İsa bu yetkiyi rahiplere vermiştir. Bu vasıtayla kuvvet ve mutluluk elde ederiz. Biz kardeşlerden de af diliyoruz ve İsa’nın verdiği Ruh sayesinde biz de bize kötülük yapanları af edebiliyoruz!

Allah’in emirleri bunlardır:

1. Benden başka Allah olmayacaktır. (Her gün dua ediyoruz, ve O’nu herkesten ve her şeyden çok sevmeye çalışıyoruz, ona itaat etmeye çalisiyoruz ve başkasında çareler aramıyoruz, örnegin medyumlarda, sihirbazlarda...)

2. Allah’ın ismini boş yere ağzına alma. (Allah’ı övüyoruz, kutsuyoruz, insanların veya şeytanın yaptığı kötülüğü Allah’a yüklemiyoruz)

3. Allah’ın Kutsal Günlerini kutla. (Pazar günü Allah’ın iyiliğini övmek, Sözünü dinlemek ve şimdiden Allah’in bizim için Cennette hazırladığı mutluluğu tatmak için, çalismiyoruz. )

4. Annene ve babana saygı göster. (Anne, babamızı ve üstlerimizi seviyor ve sayıyoruz: onlardan Allah’in sevgisinin işaretlerini aldık).

5. Adam öldürme. (Her insanın yaşamı Allah’in armağanıdır: kimseye kötülük yapmayalım, kimseyi gücendirmeyelim ve kimse hakkında kötü konuşmayalım, çünkü Allah herkesi sever. Gerçek Hıristiyanlar kürtaj yapmazlar ve kimseyi lanetlemezler).

6. Ahlaksızlık etme. (Eşimize sadık kalmalıyız, başka kadın veya erkek aramamalıyız. Evli olmayan homoseksüel ilişki dahil, hiçbir cinsel ilişkide bulunmaz.)

7. Hırsızlık yapma. (Başkalarının malına saygı duymaya, fakirlere karşı cömert olmaya calışıyoruz. Böylece şeyler veya para kalbimizin sahipleri olmazlar.)

8. Yalan yere şahitlik yapma. (Allah hakikattir, bunun için biz de yalan söylememeliyiz, böylece kimseye zarar vermeyiz ve başkalarının bize olan güvenini kaybetmeyiz, Allah’in yalana izin verdiğini inandırmayız).

9. Başkasının karısına göz dikme. (Kalbimizi evliliğimizde sadakatsizliğe getirecek arzulardan korumaya çalışıyoruz.)

10. Başkasının malına göz dikme. (Kalbimizi kıskançlıktan, kızgınlıktan ve hırsızlığa, başkalarına kötülük yapmaya götürecek arzulardan koruyalım.)

 

Che cos’è peccato per voi?

Noi chiamiamo peccato un pensiero o un’azione contraria alla Parola di Dio, cioè una disobbedienza a lui. Noi conosciamo dalla Bibbia in particolare dieci parole che ci aiutano a conoscere la volontà di Dio. Cerchiamo di vivere secondo questa sapienza per amare Dio con tutto il nostro cuore. Egli ce ne dà la forza e rende così la nostra vita buona.

Noi possiamo chiedere perdono a Dio dei nostri piccoli e grandi peccati: lo chiediamo al sacerdote nel nome di Gesù, perché lui ha dato loro il potere di farlo. In questo modo riceviamo forza e gioia! Chiediamo perdono anche ai fratelli, e grazie allo Spirito che ci dà Gesù, anche noi riusciamo a perdonare a coloro che ci offendono!

I comandamenti di Dio sono questi:

1. Non avrai altro Dio all’infuori di me. (Preghiamo ogni giorno, ci impegniamo ad amarlo più di tutti e di tutto e ad obbedirgli, non cerchiamo parole da altri, ad es. maghi, medium,…)

2. Non nominare il nome di Dio invano. (Lodiamo e benediciamo Dio, non diamo a Dio la colpa del male che fanno gli uomini o il demonio)

3. Ricordati di santificare le feste. (La domenica non lavoriamo per celebrare la bontà di Dio, ascoltare la sua Parola e vivere già ora la gioia che il Signore ci prepara nel suo Paradiso)

4. Onora il padre e la madre. (Amiamo e rispettiamo i genitori e superiori: da essi abbiamo ricevuto i segni dell’amore di Dio)

5. Non uccidere. (La vita di ogni uomo è dono di Dio: cerchiamo di non danneggiare nessuno, di non offendere e di non parlare male di nessuno, perché Dio ama tutti. I veri cristiani non praticano l’aborto e non maledicono.)

6. Non commettere adulterio. (Dobbiamo essere fedeli al coniuge, non cercare altra donna o altro uomo. Chi non è sposato non ha rapporti sessuali con nessuno, e nemmeno omosessuali)

7. Non rubare. (Abbiamo rispetto anche delle cose degli altri, cerchiamo di essere generosi con i poveri, perché le cose o il denaro non diventino padroni del nostro cuore)

8. Non dire falsa testimonianza. (Dio è verità, perciò anche noi non dobbiamo mentire a nessuno, per non danneggiare alcuno e per non far perdere la fiducia in noi stessi da parte degli altri, e per non far credere che Dio permetta la menzogna)

9. Non desiderare la donna d’altri. (Custodiamo i nostri cuori da desideri che possono portare all’infedeltà del matrimonio)

10. Non desiderare la roba degli altri. (Custodiamo il nostro cuore dall’invidia, gelosia, rabbia, tutti sentimenti che portano poi o a rubare o a far del male agli altri)

 başa dön

 

7. Niçin evlenmiyorsunuz?

Bizim için evlilik Allah’ın bir armağanıdır ve özel bir misyondur. Nitekim evli çiftler daima birbirlerini severek, Allah’ın insanlara olan sevgisinin sadık ve devamlı olduğunun işareti olurlar.

Ayrıca Allah, sevgisinin büyük ve insana yeterli olduğunun işareti olarak bazı insanlara evlenmemeye çağırır. Rahipler ve rahibeler evlenmiyorlar, çünkü Allah’ın onları sevdiğini biliyorlar ve Allah tüm sevgilerini O’nun yolladığı İsa’ya vermeleri için, fakirlere yardım edebilmeleri için veya dünyada başka bir görev için serbest olmaları için onları bu yola çagirmisti. Böylece yaşamları Allah’ın insanın hayatını tamamen doldurabildiğini ve sevgisinin her insan sevgisinden daha büyük olduğunu ilan eder.

Perché non vi sposate?

Per noi il matrimonio è dono di Dio e missione particolare. Gli sposi, amandosi per sempre, infatti, sono segno che l’amore di Dio per gli uomini è fedele e continuo.

Inoltre, come segno che l’amore di Dio è grande e sufficiente per l’uomo, egli stesso dà a qualcuno la vocazione di non sposarsi. I religiosi e le religiose non si sposano perché sanno che Dio li ama e li chiama a donare tutto l’amore a Gesù, che lui ha mandato, e ad essere del tutto a sua disposizione per i poveri o per qualche altro compito nel mondo. In questo modo la loro vita è un annuncio che Dio è tutto ed è più grande di tutti.

 başa dön

 

8. Cinlere inanır mısınız?”

Biz iyi ruhların var olduğunu biliyoruz, Allah’a itaat ederler ve biz onlara melek deriz! Allah onları yanımıza bizi kötülüklerden korumak ve iyiliğe teşvik etmek için yollar.

Allah’a isyan eden ruhların da olduğunu biliriz. Onları şeytan yönetir: bunlar Allah’in ve insanların düşmanlarıdır. Biz onlardan korunmak için dua ederiz ve onların bize söyleyebilecekleri sözlere inanmayız. Onlar hayal gücümüzden, Allah’in hoşuna gitmediğini bildiğimiz düşüncelerimizden ve duygularımızdan, psikolojik eksikliklerimizden, sihirbazlıktan, medyumlardan, Allah’in arzusuna ters gelecek şeyler yapmamızı emreden kişilerden, sihir ve lanet eden veya özel törenlerle bunları yok ettiğini söyleyenlerden faydalanıyorlar. Biz bu şeylere karşı insanları şeytanın etkisinden kurtarmaya gelen İsa’nın kutsal adını yalvarıyoruz. Biz Allah’a inanıyoruz, daima yalancı olan şeytana inanmıyoruz!

Bazen Müslümanlar lanetlerin veya böyle şeylerin etkisinden kurtulmak için bizden dualar istiyorlar. Onlar Hıristiyanlar tarafından lanetlendiklerini söylüyorlar. Hıristiyanlar lanet etmezler, eğer lanet ediyorlarsa Hıristiyan değillerdir. Biz senin için de dua ediyoruz, istiyorsan, ama hiç kimseyi lanetlemediğimizi bil!

 

Credete nei ginn?

Noi sappiamo che esistono spiriti buoni, obbedienti a Dio, e li chiamiamo angeli! Dio li manda accanto a noi per custodirci dal male e per suggerirci il bene. Sappiamo che esistono anche spiriti ribelli a Dio, comandati da Satana: questi sono nemici di Dio e degli uomini. Noi preghiamo per esserne custoditi da essi e non crediamo alle parole che essi ci possono suggerire. Questi si servono della nostra fantasia, dei nostri pensieri o sentimenti che sappiamo non piacciono a Dio, delle nostre carenze psicologiche, della magia, dei medium, di persone che ci vogliono comandare cose contro la volontà di Dio o azioni irragionevoli senza darne spiegazione, di persone che fanno fatture o maledizioni o che dicono di toglierle con riti particolari. Noi invochiamo il nome santo di Gesù, venuto per salvare gli uomini dal potere del maligno. Noi crediamo in Dio, non crediamo a Satana, che è sempre menzognero! Qualche volta dei musulmani vengono a chiedere a noi preghiere per togliere delle maledizioni. Essi dicono che gliele hanno date dei cristiani. I cristiani non maledicono, e se qualcuno maledice non è cristiano! Noi preghiamo anche per te, se vuoi, ma sappi che non malediciamo nessuno!

 başa dön

 

9. RESİM VE HEYKELLER

Birçok Müslüman kardeşimiz kiliselerimizi merakla ziyaret etmektedir.

Onları en çok şaşirtan, belki de kötü izlenimler edinmelerine sebep olan bir konu da kiliselerde bol miktarda bulunan ve İsa’yı, Meryemana’yi, azizleri gösteren resim ve heykellerin bulunuşudur.

Evet, Hıristiyan kiliselerde, İsa’nın hayatından bölümler gösteren (doğumu, haç üzerinde ölümü, dirilişi v.s), Meryem ana ve diğer azizleri tanıtan birçok resim ve heykel vardır.

Bunlar ne işe yarar?

Hıristiyanlar bunlara tapıyorlar mi?

Hayır. Tapınılacak tek kişi Allah’tır!

Eğer Hıristiyanlar kiliselerine İsa’nın resimlerini koyuyorlarsa, sadece ögretilerini hatırlamak, tüm insanlara olan sevgisi uğruna haç üzerinde öldügünü hatırlamak içindir.

Meryem ana ve diğer azizlerin resimleri ise, tüm insanlara örnek olabilecek kutsal hayatlarını tanıtmak, İsa’nın İncil’de ögrettigi gibi Allah ve insan sevgisini nasıl yaşadıklarını bize hatırlatmak içindir.

Hıristiyanlar, Meryem ana ve azizleri sevip onlara dua etmektedirler. Nedeni ise, Cennette Allah’a yakın olan kişiler olma nitelikleri ile, bir çesit “avukatımız” olabilmelerindendir.

Hıristiyanlar, resimlere tapmazlar. Sadece Allah’a taparlar. O da merhametini ve sadakatini bu azizlerin hayati ile gösterir.

Hıristiyanlar, Meryem ana ve azizlerin resimlerine saygı duyarlar. Tıpkı her insanın kendi anne ve babasının resimlerine duyduğu saygı gibi.

Bir Hıristiyan, kilisedeki bir resim önünde mum yakıp saygı ile eğildiğinde, bu resimlerin ona hatırlattığı Allah Sevgisi için yapar, resmin kendisi için değil.

Sadece Allah’a secde edilir.

 

Le Immagini

Molti amici musulmani entrano nelle nostre chiese con molto interesse (o curiosità).

E la cosa che più li sorprende e forse li scandalizza è vedere tante statue e immagini di Gesù, della Madonna e dei Santi.

Sì, i cristiani hanno molte immagini di Gesù, che raffigurano dei fatti della sua vita, come la nascita, la morte in croce, la risurrezione, l’ascensione al cielo ecc. Immagini della Madonna e di tanti Santi e Sante.

Cosa ne fanno?

Le adorano?

No. Si adora solo Dio.

I cristiani mettono le immagini di Gesù per ricordarsi dei suoi insegnamenti e della sua infinita bontà verso di noi fino a morire sulla croce per tutti gli uomini.

E mettono le immagini di Maria Vergine SS.ma e dei Santi che ci ricordano la loro vita santa, modello ed esempio per noi di amore a Dio e al prossimo come ci comanda Gesù nel Vangelo.

Noi veneriamo e amiamo la Vergine SS.ma Maria e i Santi e li preghiamo anche perché essendo in Paradiso, vicini a Dio, possono intercedere per noi come buoni nostri avvocati.

I cristiani non adorano le immagini, ma adorano solo Dio, che ci fa conoscere la sua Misericordia e la sua Fedeltà realizzate nella vita dei suoi Santi.

I cristiani “venerano” le immagini della Madonna e dei Santi, come ogni uomo venera le foto dei propri genitori.

Quando un cristiano accende un cero o fa un inchino a una immagine, non lo fa all’immagine, ma al mistero dell’amore di Dio che essa gli presenta o gli ricorda.

Solo Dio ha diritto alla nostra adorazione.

 başa dön

 

10. Kıyamet gününde kimler kurtulacak?

İsa şöyle dedi: “Dar kapıdan girmeye çalisin” (Lk. 13,24). Biz inanıyoruz ki, bu dar kapı İsa’nın kendisidir. Çünkü O, “Ben kapıyım” (Yuh. 10,7) demişti. Bu sebepten Onu sevmeye, O’na itaat etmeye çalışıyoruz ve bizi kurtaracağına güveniyoruz! O şunu da söylemiştir: “Kim bana iman ederse, ölse de yaşayacaktır; bana iman ederek yaşayan, ebediyen ölmeyecektir” (Yuh. 11,26).

İsa’yı ve İncil’i tanımamış olanlar ne olacaktır? Biz Hıristiyanlar Allah’in merhametli olduğunu biliyoruz: Cahillikten veya imkansızlıktan Mesih İsa’yı tanıyamayıp, Allah’in Oğlu olduğuna iman edememiş, onun sözlerine uymamış kişilere Allah’in merhamet göstereceğinden eminiz. Biz eminiz ki, Allah gibi herkese merhametli davranan kişiler, farklı imanda olsalar da, O’nun tarafından kurtarılacaklardır! İsa şunu söylemiştir: Ne mutlu merhametli olanlara, çünkü merhamet bulacaklardır” (Mt. 5,7)! Eğer bir kişi başka insanlara karşı merhametli değilse, Allah onu yanına cennete nasıl alabilir?

 

Nel giorno del giudizio chi si salverà?

Gesù ci ha detto: “Sforzatevi di entrare per la porta stretta” (Lc 13,24). Noi crediamo che questa porta è lui stesso, che ha detto “Io sono la porta” (Gv 10,7). Per questo cerchiamo di amarlo e di obbedirgli, e confidiamo che egli stesso ci salverà! Egli da detto ancora: “Chi crede in me, anche se muore, vivrà; chiunque vive e crede in me, non morrà in eterno.” (Gv 11,26)!

E chi non ha conosciuto Gesù e il suo Vangelo? Noi cristiani sappiamo che Dio è misericordioso: siamo certi che egli avrà misericordia anche di chi, per impossibilità o per ignoranza, non ha potuto conoscere Gesù Cristo e quindi nemmeno credere che egli è il Figlio di Dio e ubbidire alle sue parole! Siamo sicuri che chi imita Dio avendo misericordia verso tutti, anche se di fede diversa, sarà salvato da lui! Gesù ha detto infatti: “Beati i misericordiosi, perché otterranno misericordia” (Mt 5, 7)! Se invece un uomo non sarà misericordioso verso qualcun altro, come farà Dio a prenderselo accanto nel suo paradiso?

 başa dön

 

11. Siz Müslüman olmayanlar, hepiniz Cehenneme gideceksiniz!

Allah yaptığım şeylere bakarsa, kesinlikle cehenneme gidebilirim, çünkü hiç kimse yaptığı şeylerle Cenneti hak edemez: bu daima Allah’in bir armağanıdır.

Fakat lütuf için İsa benim için yakarıyor. Ben O’na ümit ediyorum ve O’nda bana ebedi hayatı verme yetkisinin varolduğuna inanıyorum! O havarilerine şöyle dedi. “Size bir yer hazırlamaya gidiyorum!” Bu sebepten, beni terk etmeyeceğinden eminim. Ona güveniyorum ve Sözüne uymaya çalışıyorum! O şunu da söylemiştir: “Beni sevdiğiniz için ve benim Allah’tan geldiğine inandığınız için, Peder de sizi seviyor”.(Yuh 16,27) “Biri bana hizmet ederse, Peder onu yüceltecektir (Yuh 16,26)”. “Kim beni seviyorsa sözümü dinleyecektir ve Peder’im onu sevecektir, ve biz onda yaşayacağız (Yuh 14,23)”. İsa’nın sevdiği bir kişi, cehenneme gidebilir mi?

 

Voi, che non siete musulmani, andrete tutti all’inferno!

Io so che di sicuro per le mie opere andrei all’inferno, e che nessun uomo per le sue opere può guadagnarsi il paradiso: questo è sempre dono di Dio.

Ma, per grazia, so che Gesù intercede per me. Io spero in lui e credo che egli ha il potere di darmi la vita eterna! Egli ha detto ai suoi discepoli: “Io vado a prepararvi un posto!” (Gv 14,3), perciò sono sicuro che non mi abbandonerà! Confido in lui e cerco di obbedire alla sua Parola! Egli ha detto ancora: “Il Padre stesso vi ama, poiché voi mi avete amato, e avete creduto che io sono venuto da Dio” (Gv 16,27) e ancora: “Se uno mi serve, il Padre lo onorerà” (Gv 12,26), e anche “Se uno mi ama, osserverà la mia parola e il Padre mio lo amerà e noi verremo a lui e prenderemo dimora presso di lui” (Gv 14,23). Potrà uno, amato da Gesù, andare all’inferno?

 başa dön

 

12. Papa XVI. Benediktus bizden nefret ediyor.

Neden bizi kötüledi?

Hayır, Papa sizden nefret etmez. Böyle düşünüyorsunuz çünkü Regensburg Üniversitesinde ‘İman, Akıl ve Üniversite Hatıralar ve Yansımalar” konusunda ders verirken şöyle dedi: “İmparator, (Bizans İmparatoru Manuel II. Palaiologos), “Ehl-ü Kitap”le "inançsızlar"a yapılacak farklı muamele konusunun ayrıntılarına girmeksizin, şaşirtıcı bir haşinlikle, bizi yadırgatacak bir sertlikle, dinle şiddet arasındaki ilişkiye dair asıl konuya girerek konuşma arkadaşina yöneliyor ve şöyle diyor: “Muhammet'in getirdiği yeni şeyleri bana göster bakalım! Bunu yaptığında, vaaz ettiği inancı kılıçla yaymayı buyurması gibi, yalnızca kötü ve insanlık dışı şeyler göreceksin.” [3] Açık bir saldırı olan bu sözlerinden sonra imparator, inancı şiddete başvurarak yaymanın, neden mânasız olduğunu, daha ayrıntılı olarak gerekçelendiriyor.” 3. noktada Papa açıklıyor ki: “Metnimi okuyanın, bu cümlenin, Kuran hakkında benim kişisel değer biçmemi ifade etmediğini hemen anlamasını ümit ediyorum. Çünkü Kuran’a karşi, büyük bir dinin kutsal kitabına karşi duymak gereken saygı duyuyorum.”

Papa Müslümanlardan nefret etmez. Tersine onlar için her iyiliği diler. Papa her zaman savaşa karşi, İslam ülkelerine karşi olan Batı ülkelerinin savaşlarına karşi dahi, haykırır! O, Müslümanların çogunlugunun şiddeti reddedip, buna razı olmadıklarını bilmektedir. Ancak Papa bazı İslam ülkelerinde Hıristiyanlar’in ve diğer dinlere mensup olanların, eşit olarak değil, ikinci sıra vatandaşlar olarak muamele edildiklerini bilmezlikten gelemeyip, inkar edemez. Ayrıca bir Müslüman’in başka dine geçtiği takdirde öldürülmesini kabul edemez. Papa bu şiddete götüren kanunları onaylayamaz. Kuşkusuz sen de, bunları haksız buluyorsun. Fakat bu, Papa’nın sizden nefret ettiğini anlamına gelmiyor. Şüphesiz Papa, herkesi, başka dine imanlıları dahi, sevmeyi emreden Mesih İsa’ya itaat eder!

 

Il Papa Benedetto XVI ci odia. Perché ha parlato male di noi?

No, il Papa non vi odia. Voi pensate così perché egli in una lezione su “Fede e ragione”, tenuta all’Università di Regensburg, ha detto: “Senza soffermarsi sui particolari, come la differenza di trattamento tra coloro che possiedono il "Libro" e gli "increduli", egli (l’Imperatore Manuele II), in modo sorprendentemente brusco che ci stupisce, si rivolge al suo interlocutore semplicemente con la domanda centrale sul rapporto tra religione e violenza in genere, dicendo: "Mostrami pure ciò che Maometto ha portato di nuovo, e vi troverai soltanto delle cose cattive e disumane, come la sua direttiva di diffondere per mezzo della spada la fede che egli predicava" [3]. L'imperatore, dopo essersi pronunciato in modo così pesante, spiega poi minuziosamente le ragioni per cui la diffusione della fede mediante la violenza è cosa irragionevole”. Nella nota [3] il papa spiega: “… Spero che il lettore del mio testo possa capire immediatamente che questa frase non esprime la mia valutazione personale di fronte al Corano, verso il quale ho il rispetto che è dovuto al libro sacro di una grande religione”.

Il Papa non odia i musulmani, anzi, desidera per loro ogni bene. Parla sempre contro le guerre, anche quelle degli stati occidentali contro gli stati islamici! Egli sa che la maggioranza dei musulmani rifiuta la violenza. Non può però ignorare e negare che in vari stati islamici i cristiani e i membri di altre religioni vengono discriminati come fossero cittadini inferiori; non può inoltre approvare che un islamico, se cambia religione, venga ucciso. Egli non può apprezzare le leggi che portano a questa violenza. Certamente anche tu le trovi ingiuste. Questo non vuol dire che egli vi odia. Egli certamente ubbidisce a Gesù che ci comanda di amare tutti, anche chi non professa la nostra stessa fede!

 başa dön

 

13.Allah’in İsmi’ni telaffuz ederken ne düşünüyorsun?

Allah’ı tasavvur ederken, O'nun güneşten de daha parlak ve daha aydınlık bir Işik olduğunu düşünüyorum. O’nu, bütün herşeyi ve herkesi yarattığı, istediği, sevdiği ve koruduğunu bana gösteren bir Işik gibi görüyorum. Bütün varlıkları ve yarattıklarını güzelleştiren bir Işik gibi görüyorum. O’nunla yürüyüp, O’na varmam için yürüdüğüm yolu aydınlatan bir Işiga benzetiyorum: Tanrı Işik’tır!

Allah’ı düşündüğüm zaman, hissedilen ama görünmeyen, heryerde hazır bulunup aktif olan Ruh aklıma geliyor. Benden farklı ve daha üstün olup, ne dokunabileceğim ne görüp varlığını kavrayabileceğim, ama diğer yandan bana yakın olan, içime sızıp, içten dışarı doğru yayılan; sevgi ve barış niteliklerini yaptıran bir Ruh düşünüyorum: Allah Ruh’tur!

Yine, Allah’ı düşündüğüm zaman, yeryüzünde rastlayamadığım, tatlı ve öyle güzel bir Sevgi’yi farkediyorum ki: sevilmediği zaman bile sevmeyi bilen bir sevgi! Tıpkı bir ateşin demiri eritip değiştirdiği gibi, herşeyi sevip ısıtan ve başkalaştıran bu Tanrısal Sevgi.

Öyle bir Sevgi ki bu, küçücük bir ölçegiyle içime dalıp beni değiştiren ve herkesi sevmemi sağlayan... seni de! Tanrı Sevgi’dir!

 

A che cosa pensi quando nomini Dio-Allah?

Quando penso a Dio penso a una grande luce, più luminosa e più splendente di quella del sole, luce che mi fa vedere tutte le cose e tutte le persone come sue creature, volute da lui, e quindi protette e amate da lui. È luce che mi fa vedere bello tutto il creato. È luce che mi fa vedere la strada su cui io devo camminare per arrivare a lui per sempre! Dio è Luce (1Gv 1,5)!

Quando penso a Dio penso allo spirito, invisibile come è invisibile il vento, ma presente e attivo sempre e ovunque. Penso allo spirito, così superiore e diverso da me, che non posso né toccarlo né vederlo né sentirlo, ma anche così vicino e penetrante che può venire in me e farmi compiere le sue opere d’amore e di pace. Dio è Spirito (Gv 4,8)!

Quando penso a Dio penso all’amore, ad un amore così bello e dolce che non possiamo trovarlo sulla terra: un amore che ama anche se non è amato! Penso ad un amore che trasforma tutto ciò che ama, perché lo riscalda, come la fiamma trasforma il ferro! Penso all’amore, che, in piccola misura, può entrare in me e cambiarmi e farmi amare tutti, anche te! Dio è Amore (1Gv 4,24)!

 başa dön

 

14. Allah’i düşünürken, O’nu nasıl düşünüyorsun?

 Allah’ı düşünürken... ne dünyevi, ne yaratılmış, ne insancıl bir şey farz edemediğimi biliyorum, çünkü O her şeyin üstündedir, her şeyden ötesindedir, her şeyin dışındadır. Ancak O, dünyanın var olmasını istedi, benim de var olmamı istedi, yoksa yaşamazdım!

Madem ki O, her şeyi düşünüp yarattı, her şey, özellikle insanlar, O’nun izini, O’nun düşüncesinin, büyüklüğünün, merhametinin ve hikmetinin, sınırsız sevgisinin bir izini taşimaktadır. Çanak da, kendisine biçim veren çömlekçinin tasarısını ve parmağının izlerini taşiyor: insan da, kilden daha büyük, daha üstün, bambaşka olmasına rağmen, kuşkusuzca Yaratıcısının izini taşimaktadır.

Allah’i düşündüğümde, elbette O’nu bir insan olarak, düşünemiyorum, çünkü insan yaş, kültür, fiziksel ve ruhsal zayıflık, ve özellikle kendi günahı yüzünden sınırlıdır.

Allah’i, ne kardeş ne de arkadaş olarak, düşünemiyorum: bu küfür olurdu, çünkü O, çok çok daha fazladır! O’nu, patron gibi de, düşünmüyorum, çünkü patron sevgisiz olabilir ve belki ondan kaçıp nefret edebilirim. Kesinlikle, sevgisiz bir Allah’i düşünemem: madem ki, ben birazcık sevmeyi biliyorum, kuşkusuz O benden daha çok sever! Sevgisiz bir Allah’i düşünsem, kendimi O’ndan daha iyi sanabilirdim! Sevgi, Allah’in insana verdiği en güzel yetenektir: elbette O bundan mahrum olamaz, tersine O’nun sevgisinin, bütün insanlarınkinden daha büyük olduğundan eminim! Allah’i düşünürken, annemi ve babamı bile düşünmüyorum: onların ölçüsüzce beni sevdiklerine rağmen, onlar da eksik ve sınırlıdır. Fakat yıllarca beni sevip, yıllarca bana hizmet eden anneme ve babama bakarak, sadakatte ve sevgide, sürede ve yoğunlukta onlarınkinden daha iyi, sınırsız, mükemmel bir anneliği ve babalığı düşünebiliyorum! Allah’i sevgisini düşünürken, böyle bir sevgide bulunan nuru, şefkati, güvenliği tasavvur etmeye çalisiyorum!

Bu kadar iyi bir Allah’in karşisında, başkalarının, bende de Allah’in merhametinin, sadakatinin, güvenliğinin, cömertliğinin ve şefkatinin tadını bulmalarını istiyorum.

 

Quando pensi a Dio, come lo pensi?

Quando penso a Dio… so che non posso immaginare nulla di terreno, di creato, di umano, perché egli è al di sopra, al di là, al di fuori di tutto. Egli però ha voluto che il mondo esistesse, e che anch’io esistessi, altrimenti non sarei vivo! Dal momento che Dio ha pensato tutte le cose e le ha realizzate creandole, ritengo che esse, e soprattutto gli uomini, portino una traccia di lui, del suo pensiero, della sua grandezza, della sua misericordia e della sua sapienza, del suo infinito amore. Anche il vaso porta in sé l’idea e le impronte digitali del vasaio che gli dà forma: anche l’uomo, nonostante sia tanto diverso e molto superiore alla creta, certamente porta in sé l’impronta del suo Creatore!

Quando penso a Dio non posso certamente pensarlo come uomo, perché l’uomo è limitato per età, per cultura, per la debolezza del corpo e della psiche, ma soprattutto limitato dal suo peccato. Non posso pensarlo come fratello, e nemmeno come amico: sarebbe bestemmia, perché Dio è moltissimo di più! Non lo penso come padrone, perché questi potrebbe essere senza amore, e perciò io potrei sfuggirlo e odiarlo. Non posso infatti pensare Dio senza amore: siccome io sono capace di amare, almeno un po’, certamente Lui ama molto più di me! Se pensassi a un Dio senza amore, io potrei ritenermi migliore di lui! L’amore è la realtà, più bella che Dio abbia dato all’uomo: credo perciò che Dio stesso non possa esserne privo, anzi, sono certo che ne ha molto più di tutti gli uomini insieme! Pensando a Dio non penso nemmeno a mia madre e a mio padre, perché – pur avendomi amato immensamente – anch’essi sono imperfetti e limitati! Guardando però mio padre e mia madre, che mi hanno servito e amato con fedeltà per molti anni, posso pensare a una paternità e una maternità ancora migliori, senza difetti, senza limiti alla fedeltà e all’amore, alla sua durata e intensità! Quando penso a Dio il mio pensiero sfiora la luce, la tenerezza e la stabilità presenti in questo amore!

Di fronte a un Dio così buono io stesso vorrei che altri trovino anche in me il sapore della misericordia, della fedeltà, della sicurezza, della generosità e tenerezza di Dio! 

 başa dön

 

15. “DaVinci Şifresi” hakkında

«Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olduğunu bilin… Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler… Çünkü beni göndereni tanımıyorlar ” (Yuh. 15,18-21).

Biz Hıristiyanlar bizi hor gören, yaralayanlar veya zulmedenler karşisında, şaşirmıyoruz: Çünkü İsa bize bunu önceden söyledi. Biz bu gücendirmelere sevgiyle cevap vermek istiyoruz, çünkü O da, O’nu haça gerenleri affetti.

Ancak, Kilise iftira yapıldığında veya insanlara yanlış bilgiler aktarıldığında ve insanların vicdanları zarar görebildiğinde işe karışıp doğruyu söylemeliyiz. Şimdi aynen böyle bir durum karşisındayız.

 

“Da Vinci Şifresi’nin” yazarı yazdıklarının belgelediğini söylemektedir. Onun bahsettiği belgeler, Paris Milli Kütüphanesinde bulunmaktalarmış. Ancak buraya 1967 yılında konulmuşlar! Onları yazanlar onları oraya yerleştirmişler ve bunu bildirmişler: bu belgeler ne eski ne de gerçektir! O halde romanın ve filmin Kilise ve Opus Dei hakkında söylediği her şey uydurmadır! İsa, Mecdelli Meryem ve “onların soyu” hakkındaki haberler kötü niyetle uydurulmuştur.

 

Kitapta çok önem taşıyan “Sion Tarikatı” da tamamen uydurmadır. 1099 da Buglione’li Goffredo bir tarikat değil, keşişler için “Sion Dağının Hanım Efendisi” adında bir manastır kurdu ve bu XIV. Yüzyılda yok oldu. Ancak 7 Mayıs 1956 yılında Pierre Plantard Annemasse’de “Sion Tarikatı”nı kurdu (‘Sion’, Annemasse kasabasına yakın olan bir tepenin adıdır)! Bu yüzden bu tarikata, ne Leonardo Da Vinci, ne de kitabın bahsettiği diğer kişiler üye olmuş olamazlar!

O halde kitabın ve filmin “tarihi” diye verdiği haberler uydurmadır ve yanlış haberlerdir.

Hıristiyanların canlarını sıkan ve bilgisiz kişilere zarar verecek en kötü bilgi, Kral Kostantin’in (280-337), 325 te İznik Konsilinde Mesih İsa’nın ilahi olduğunu uydurması ve hangi kitapların Allah tarafından ilhamlandığını, İncil sayılacaklarını belirledikleri, yanlış haberidir.

İsa’nın ilahi kişiliği, 100 yılından önce yazılmış Yuhanna İncil’inde açıkça bildirilmektedir! Birkaç on yıl sonra da Kilise hangi belgelerin ilhamlandığı hakkında fikir sahibiydi bile: 190 yılından beri var olan Murator Kanunu bunu ispatlamaktadır!

Hıristiyanlar için Havarilerin ögretisini ve Peder’in tüm insanları sevdiğini bildiren İyi Müjdeyi, doğru olarak aktaran kitapları tanımak zor değildi. Bu sevgiyi İsa, yaşamını bizim için feda ederek, ölüp, dirilerek göstermiştir!

Diğer tüm kitaplar, adları ne kadar çekici olsa da (Tomas İncili, Yakup, Yahuda İncili, v.s…gibi Apokrif İnciller) Havariler veya onların ögrencileri tarafından yazılmamışlardır. Özellikle de “İyi Haber”i (yani İncil’i) müjdelememektedirler. Aralarından bazıları gnostik doktrinler aktarırlar. İsa’nın adını kullanarak insanın kurtuluşunun sadece özel şeyleri bilenlere ve gizli grupların üyelerine has olduğunu söylemektedirler. Ayrıca kurtuluş için günahtan kurtuluşu da ima etmemektedirler: Bu kurtuluşa ihtiyaç duymamaktadırlar! Onlara göre kurtuluş başkalarından daha iyi ve farklı olmaktadır.

Düşünün, ben oturup bir kitap yazsam ve adını “Filipus İncil’i” koysam, siz onu okur, benim ne yazdığıma bakarsınız. Ama onu Allah tarafından ilhamlanmış bir kitapla karıştıramazsınız. Onu ilhamlanmış bir İncil gibi okuyanlar, aldatılmış olurlar ve kafaları karışabilir, çünkü bu kitabı okuyarak Kutsal Ruh’u alamazlar.

Eğer Yahuda, Tomas, veya Yakup İncillerini okumak istiyorsan, ikinci yüzyılın sonunda ve üçüncü yüzyılda dağılan yanlış fikirleri ögrenmek için, onları oku, ancak Kilisenin bunlar üzerine yaşamını kurmadığını bil. Onları okurken, mesajlarının Hıristiyan imanına yabancı olduğunu bil ve kafanda karışıklıklar yaratabileceklerini veya kalbine zehir koyabileceklerini, bil!

Kilisenin ve tüm Hıristiyanların imanının temeli sadece Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri üzerine kuruludur. Bu dört İncilin ögretisine sadık kalarak yazılan bazı eğitici kitaplar da bizler için önemlidir, çünkü iman yolunda bize yardım edebilirler. Örnegin Kilisenin Babalarının, yazıları. Diğer kitaplar, eski de olsa, İncil adını da taşisa, XV. Yüzyılda yazılan Barnabas İncili gibi, imanımız için hiçbir değerleri yoktur.

 

Allah tarafından açıklanan, İsa hakkındaki gerçekleri çarpitan veya Kiliseye iftira atan birçok kitap ve film vardır. Biz Hıristiyanlar bunu biliyoruz, bunun için imanı daha güçlü olan kişilerden okuyacağımız kitaplar veya bakacağımız filimler hakkında bilgi almalıyız. Zehirli mantarları, iyi mantarlardan ayırabilmek için de bilgili insanlardan yardım diliyoruz!

Bir son fikir daha: eğer Mesih İsa’yı ve Kiliseyi kötüleyen, bu yanlış yayınları satın alarak destekliyorsam, kendimi iyi bir Hıristiyan olarak düşünebilir miyim? Ben Allah’in birçok kişiyi aydınlatmasını ve gerçek yolunu bulabilmeleri, O’nunla ve bizimle birlik içinde olmaları için dua edeceğim.

(Bazı bilgiler Massimo Introvigne, tarafından yazılmıştır ve şu internet adresinde bulunabilir: www.cesnur.org/2003/mi_davinci.htm e www.cesnur.org/2005/mi_02_03.htm) Ingilizce: http://www.life4seekers.co.uk/the-da-vinci-code/the-da-vinci-code.html

 

Da Vinci

« Se il mondo vi odia, sappiate che prima di voi ha odiato me. … Se hanno perseguitato me, perseguiteranno anche voi…, perché non conoscono colui che mi ha mandato » (cf Gv 15,18-21).

Noi cristiani non ci meravigliamo che ci sia chi deride e offende la nostra fede o ci perseguita: Gesù ci ha già preavvisati. A queste offese cerchiamo di reagire con l’amore, proprio come ha fatto lui, che ha perdonato i suoi crocifissori.

Tuttavia, quando la Chiesa è calunniata o vengono diffuse notizie menzognere che danneggiano il suo servizio per la salvezza degli uomini e allontanano questi dal Signore, siamo in dovere di intervenire, non per difenderci, ma per dire la verità! È il caso attuale.

***

L’autore del romanzo e del film « Il Codice da Vinci » afferma che i fatti narrati sono storicamente documentati. I documenti cui si riferisce, che si sarebbero trovati presso la Biblioteca Nazionale di Parigi, vi sono stati depositati nel 1967! Lo hanno ammesso quelli che li hanno compilati: non sono dunque documenti nè antichi nè autentici! Tutto ciò che nel romanzo e nel film vien detto in base a tali documenti contro la Chiesa e l’Opus Dei è invenzione! Le notizie riguardanti Gesù, S. Maria Maddalena e la “loro” discendenza è fantasia blasfema progettata in malafede!

Anche il “Priorato di Sion”, che ha tanta importanza nella trama del romanzo, è pura invenzione. Nel 1099 Goffredo di Buglione fondò, non un Priorato, ma una normale Abbazia di monaci di “Nostra Signora del monte Sion”, che si estinse nel secolo XIV; un “Priorato di Sion” è stato fondato invece soltanto il 7 maggio 1956 ad Annemasse dal personaggio chiave del film, Pierre Plantard, (e “Sion” è una collina nei pressi della cittadina francese)! Quindi nè Leonardo da Vinci nè gli altri personaggi cui fa riferimento il racconto possono esserne stati membri! Le notizie che li riguardano, fatte passare come “storiche” nel libro e nel film, sono invenzioni di fantasia.

Ciò che può maggiormente danneggiare e sconvolgere gli animi di cristiani disinformati e impreparati o di altre persone, è l’affermazione che è stato l’imperatore Costantino (280-337), al Concilio di Nicea nel 325, a inventare la divinità di Gesù Cristo e a definire quali libri (Vangeli) sono ispirati da Dio!

La divinità di Gesù invece è affermata molto chiaramente da tutto il Nuovo Testamento: vedi ad es. l’affermazione di S.Paolo in Filippesi 2,6 (“pur essendo di natura divina”) o del Vangelo secondo Giovanni (“Il Verbo era presso Dio e il Verbo era Dio” 1,1; ecc.), scritto prima dell’anno 100! Pochi decenni più tardi la Chiesa aveva già definito la lista dei testi ispirati: lo testimonia il Canone Muratoriano, esistente nel 190 d.C.!

Per i cristiani non era difficile riconoscere i libri che riportavano fedelmente l’insegnamento degli Apostoli e che annunciavano la “Buona Notizia” dell’amore del Padre per tutti gli uomini, amore che ci è fatto conoscere e ci è donato da Gesù con la sua vita, morte e risurrezione!

Tutti gli altri libri, anche quelli dal titolo attraente (Vangelo di Tomaso, di Giacomo, di Giuda ecc…- da noi chiamati vangeli “apocrifi”), sono più tardivi, e non sono stati scritti da Apostoli nè da loro discepoli, ma soprattutto non annunciano la “Buona Notizia” (cioè “il Vangelo”!). Alcuni di essi diffondono dottrine gnostiche: pur adoperando il nome di Gesù affermano che la salvezza dell’uomo è destinata solo ad alcuni che sanno cose particolari, segreti di gruppi ristretti. Per salvezza poi queste persone non intendono la salvezza dal peccato: sono sicuri di non averne bisogno! Ritengono che la salvezza sia essere migliori e diversi dagli altri.

***

Immagina che io scriva un libro e gli dia il titolo, ad es., “Vangelo di Filippo”. Potresti leggerlo per vedere che cosa ho scritto io, ma senza confonderlo con i libri ispirati da Dio. Coloro che lo leggono come fosse un Vangelo ispirato, rimarrebbero ingannati e confusi, perché non riceverebbero Spirito Santo dalla sua lettura.

Se vuoi leggere i libri chiamati Vangelo di Giuda o di Tommaso o di Giacomo, leggili per sapere quali insegnamenti o eresie venivano diffuse alla fine del secondo o nel terzo secolo, ben sapendo che la Chiesa non fonda su di essi la sua vita. Leggili sapendo che il loro messaggio è estraneo alla fede cristiana, e che possono perciò farti confusione o mettere del veleno nel tuo cuore!

I vangeli su cui si fonda la fede della Chiesa e di tutti i cristiani sono soltanto i Vangeli secondo Matteo, Marco, Luca e Giovanni. Sono importanti per noi anche gli scritti antichi dei “padri della Chiesa” che si basano sugli insegnamenti di questi quattro Vangeli, perché possono aiutarci nel cammino di fede! Gli altri libri, anche se antichi e anche se portano il nome di vangelo, come quello detto “di Barnaba” (del XV sec.), non hanno alcun valore per la nostra fede!

Ci sono molti libri e film che mettono confusione sulle verità rivelate da Dio e sulla persona di Gesù, o calunniano la Chiesa. Noi cristiani lo sappiamo, e perciò, per scegliere le nostre letture e i nostri spettacoli, ci facciamo aiutare da chi ha una fede sicura, proprio come chi va a raccogliere funghi si fa aiutare da esperti a distinguere quelli buoni da quelli velenosi.

Ancora un pensiero: ritieni tu che io sia un vero cristiano se, con il mio denaro, acquisto e sostengo una letteratura che diffonde menzogne e bestemmie contro il Signore Gesù Cristo e la sua Chiesa? Prego invece che Dio doni luce a molti, affinché trovino la strada della verità, che li porta alla vera libertà e alla comunione con lui e con noi!

(Alcune informazioni provengono da scritti di Massimo Introvigne: vedi www.cesnur.org/2003/mi_davinci.htm e www.cesnur.org/2005/mi_02_03.htm, dove puoi trovare altri particolari.) In inglese: http://www.life4seekers.co.uk/the-da-vinci-code/the-da-vinci-code.html

 başa dön

devam ediyor... -  continua...