ME
NU

OMELIE / Omelie TR

21 lug 2013
21/07/2013 - Olağan Devre 16. Pazar Günü – C

21/07/2013 - Olağan Devre 16. Pazar Günü – C

1.Okuma Yar. 18,1-10 * Mezmur 14 * 2.Okuma Kol. 1,24-28 * İncil Lk. 10,38-42

“Yüceliğe kavuşma ümidini veren Mesih yüreğinizdedir”: Aziz Pavlus, bu gizem herkes tarafından tanınmalı ve yaşanmalıdır, diyor. Kendisi bunu, sadece İbranilere değil, tüm halklara bildirmek için yoruldu. Biz de, bunu bildirmek için, İsa’nın acılarını paylaşıyoruz, kendisiyle birlik içersinde acı çekerek, yaşamımızı bir sevgi eylemiyle sunuyoruz. Mesih içimizde dediğimizde, O’nun hacını yaşadığımız, paylaştığımız anlamına gelir. Nitekim aziz Pavlus, kendisini İsa’ya birleştiren acıları çekmekten mutlu olduğunu söylemektedir. Bu acılar, İncil’i müjdelemek için çekilen acılardır, kendi çıkarlarına uymadığı için İncil’i kabul etmek istemeyenlerin doğurduğu acılardır. Mesih içimizde! Mesih misafirimizdir, sadece evimizin değil, en derin içsel misafirimizdir: O, düşüncelerimizi yöneltir, arzularımızı yeniler, isteklerimizi yönlendirir ve tüm seçimlerimize rehber olur. Biz günahkârsak, Mesih İsa içimizde olabilir mi? Bu sözü O’na hakaret etmeden bildirebilir miyiz? O’nun içimizde yaşadığı gözükmelidir, düşünce, konuşma, hareket etme, başkalarıyla ilişkilerimizden belli olmalıdır. O’nun içimizde olması, mutlaka bir armağandır, ancak aynı derecede günlük bir sorumluluktur. Bunu bugün okuduğumuz İncil ile de anlayabiliriz: İsa, iki kız kardeşin evine kabul edilmektedir. O, bu eve girdiğinde ne oluyor?

İsa Beytanya’daki evde iki kız kardeş tarafından ağırlanır. Biri onu insani bir bakışla karşılıyor, diğeri ise ilahi! Birinci bedensel ihtiyaçları, maddi şeyleri düşünüyor ve buna göre hareket ediyor, bedenin açlığını, susuzluğunu gidermeye çalışıyor. Bu sevgisi kardeşini yargılamasını ve eleştirmesini engellemiyor, hatta Marta Rab’be bile emrediyor. Marta İsa’yı evine kabul etti. Kardeşi Meryem ise İsa’yı yaşamına kabul etti. O, boş şeylerle meraklanmıyor. İsa’nın istediklerine dikkatli olmak istiyor: O, bir şey istiyorsa, zaten söyleyecektir. Meryem, sessizliği ve dinlemesi ile, İsa’ya itaatini, her şeye hazır olduğunu gösteriyor. Dikkati ile İsa’nın yaşamının sahibi olduğunu, yaşamını yönlendirebileceğini söylemek istemektedir. O, İsa’nın sadece evinde değil, yaşamında da olduğunu söyleyebilir. Mesih içimizde!

İsa elbette iki kız kardeşin yüreklerindeki duyguların farkında! Meryem’in oturup dinlemesini önemsiyor, çünkü o kendisini Rab olarak, Allah’ın Sözü ve rehber, çoban olarak kabul ediyor. Marta ise misafirperverlikle uğraşıyor, İsa’yı bir insan gibi, herhangi aç ve susamış biri gibi karşılıyor. İsa, onu dikkatini daha ruhani gerçeklere çevirmesine davet ediyor, onun da şöyle haykırmasını istiyor: Mesih içimde! İsa, Marta’ya da nezaket, şefkatle yöneliyor, ama aynı zamanda düşüncesini açıkça ve kesinlikle bildiriyor. Ona söylediği sözler bize sitemmiş ve sertmiş gibi geliyor, çünkü... onları biz de hak ediyoruz! Gerçekte de maddi şeylere önem veren bizleriz, o kadar ki bazen Rab’bin dediklerini dinlemeyi unutuyoruz, dua etmeyi unutuyoruz, gizemlere katılmayı unutuyoruz, özellikle Pazar günü Dirilmiş ile karşılaşmayı güzel yaşamak için gerekli olan tövbe gizemini unutuyoruz. İsa’nın Marta’ya sözleri sert değildir, gerçektirler. İsa’yı dinlemek her şeyden iyidir, çünkü O’nun sözlerinden Allah’ın arzusunu tanıp Baba’nın tesellisini elde ediyoruz.

İbrahim de çadırının yanında gördüğü üç adamı ağırlamıştı. O, yabancıya misafirperverlik örneği olmuştu, sonra da bu yabancılarda Allah’ının mevcudiyetini görmüştü: O, bu üç misafiri iyi ve layıkıyla ağırlamak için, tüm gücünü, karısı Sara’nın ve hizmetkarlarının güçlerini de, kullanıyor. Daha sonra bu üç misafirin melek olduklarını anlıyor. İbrahim, misafirlerini ağırlarken, onlara karşı dikkatli, ne söyleyeceklerini, onların açıklarını ve vaatlerini dinlemek istiyor: “O, ağacın altında yanlarında duruyordu”. İbrahim bizlere dikkatli bir misafirperverlik ve dinleme örneği veriyor.

Aynı şekilde İsa’yı dinlemek bizi eylemsiz bırakamaz, tersine. Geçen Pazar günü bize iyi Samiriyeli örneğini anlatmıştı ve her şeye muhtaç adama nasıl maddi, manevi yardım edildiğini örnek göstermişti. Ancak kardeşimize karşı bu kadar duyarlı olabilmek için, Rab’bi dinlememiz ve cömertlikle öğretilerine itaat etmemiz gerekmektedir. Fakirlere ve acı çekenlere sevgimiz, İsa’yı dinleyen bir sevgiyle desteklenmelidir, böylece zorluk ve minnettarsızlık gördüğümüzde, dirençli olup sevmeye devam edeceğiz.

İsa’yı, Allah’ımız olarak, yaşamımızın en önemli mevcudiyeti olarak, kabul edelim. O zaman “Mesih içimizde” olacaktır ve içimizi şanının mabedi haline getirecek; içimizde Allah’ın sevgisi hükmedecektir, karşılaştığımız herkes için kutsama olacağız.