ME
NU

İşte Kralınız!

lagoGennesaretİşte Kralınız!

“Bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için,

Allahımız’ın ve Babamızın istemi uyarınca,

Mesih günahlarımıza karşılık kendisini sundu”

(Gal 1,4)

  

 

YUHANNA İNCİL’İNE GÖRE İSA’NIN ISTIRAPLARI ÜZERİNE KIRK KISA MEDİTASYON (Yh 18 – 19)

 

“Mesih İsa, Baba’mız Allah’ın isteğine uyarak bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda etti”. Aziz Pavlus’un Galatyalılara yazdığı bu sözler İsa’ya, O’nun bu dünyada var oluşunun doruk noktası olan ölümüne doğru dikkatimizi çeker. O an, Babamız Allah’ın isteği uyarınca hayatımızda büyük bir etkiye sahiptir: Bizi bu sapkın dünyadan çıkarır; bizleri bencilliğin etkisinden ve bunun sonucu olan, etrafımızda ve içimizde hüküm süren şiddetten kurtarır; bizi insanlar için bir yenilik olan Allah’ın yaşama tarzının - yani kendini sunmasının - aracısı kılar.

Bu sayfalar, kendi “ Saat”ine yaklaşmakta olan İsa’ya bakmamıza yardımcı olmak istiyor. 

 

 

  1. İsa bu sözleri söyledikten sonra öğrencileriyle birlikte dışarı çıkıp Kidron Vadisi’nın öbür tarafına geçti. Orada bir bahçe vardı. (Yh 18,1)

 

İsa alçakgönüllülüğünde ve mütevazılığında büyüktür. Kendisi doğal bir şekilde yalın hareketler yapar. Ancak bunlar O’nun varlığının ve görevinin önemini görmemize yardım ediyor. İsa Paskalya bayramının özel yemeğini yediği şehirden öğrencileriyle birlikte çıkıyor. Onlarla birlikte Kidron Vadisi’nin öbür tarafına geçiyor, Baba’nın sevgisini gerçekleştirmek için hayatını sunmaya karar vereceği bahçeye giriyor: Çıkan, suyu geçen ve bahçeye giren İsa bize yeni Musa gibi görünür. Musa bütün halkı ile Mısır’dan çıkmıştı, Kızıl Denizi geçmişti ve çöle girmişti. Orada bütün halkını Mısırlılardan kurtarıp kendi Allah’ı ile buluşturacaktır.

İsa öğrencileriyle şehirden çıkar: İnsanların tepkilerinden hür olarak, Baba’yla samimi bir diyalog kurabilmek ve yücelerden gelen ışıkla aydınlanabilmek için sessiz, sakin bir yer bulmalarını ister. Orada tek bir Sesi, Allah’ın Oğlu olan İsa’nın kendisini duyuracağı Sesi dinleyebileceklerdir.

O yer bir bahçedir, huzur ve sevinç yeridir; İsa’yla baş başa olabilecek, dinlenebilecek, O’ndan sevgi Ruhu alınabilecek bir yerdir.

Bunun için İsa bu yere sıkça çekiliyordu. Sıkça!

 

Rab'bimiz Mesih İsa,

kendine ait olanları sessiz yerlere götürüyorsun. Orada onların, Baba’nın sesini dinlemeye alışmalarına yardım ediyor, insanların düşüncelerinden, dünyevi şeylerden özgürlüklerinin gelişmesini sağlamaya çalışıyorsun.

Tek başıma seninle birlikte kalarak, benim içimde de barış ve her şeyi uzaktan görme kapasitesi güçleniyor; Allah’ın planlarını tanımak için ışık  büyüyor, haçları kabul etmek için ve zıtlıklara tahammül etmek için güç gelişiyor.

Teşekkürler, İsa.

 

Rab'bimiz Mesih İsa,

insanların dostu olan sen,                                              bize merhamet eyle;

sessizliği seven sen,                                                       bize merhamet eyle;

Baba’yla karşılaşmaya kararlı olan sen,                         bize merhamet eyle.

  1. İsa’yı ele verecek olan Yahuda o bu yeri biliyordu. Çünkü İsa öğrencileri ile orada sık sık bir araya gelirdi.                                                         (Yh 18,2)

 

Hainin bildiği yere giden İsa’yı sevgi ile düşünelim. İsa denemeden kaçmaz. İsa hayatını kurtarmak için kutsal alışkanlıklarından vazgeçmez. Her şeyi yapmayı Baba’ya bırakır. Ve eğer Baba O’ndan sevgiyi ölüme kadar götürmesini isterse, O bu isteğini gerçekleştirmekle Baba’yı sevmeye hazırdır.

İsa özgürdür ve kendiliğinden özgür olarak sevmektedir. İsa özgürdür, yani kendi dünyasal varlığını, onu tehdit eden tehlikelerden kurtarma içgüdüsünün gücünden etkilenmemektedir.

Yahuda o yeri bilmektedir. İsa’yı derinlemesine tanımayan Yahuda ancak O’nun bulunacağı yeri bilmektedir. Yahuda İsa’yı sevmez, O’na itaat etmez, arzu ile sözünü aramaz; bu yüzden, O’nu tanımaz. Fakat yine de o, İsa’nın nerede olduğunu bilir.

Aynı şekilde ben de bilmekteyim ki İsa Efkaristiya Ayininde ve Kurban Ekmeğinde bulunmaktadır. Ve yine O’nun kendisine ait olanlara hala konuştuğunu, Sözünün Kilisede ilan edilen İncil’de canlı olduğunu da bilmekteyim. Biliyorum ki İsa, affetmek, iyileştirmek ve kutsamak amacı ile Kutsal Gizemlerde canlı bir şekilde bulunmaktadır.

Ben İsa’nın nerede olduğunu bilmekteyim. Yine de, Yahuda gibi, İsa’yı sevemeyebilirim.

İsa’yı aramaksızın, O’nun nerede olduğunu bilebilirim.

 

Rab'bimiz Mesih İsa,

nerede olduğunu biliyorum. Seninle karşılaşmak istiyorum; çünkü senin yüreğinde ki, geceyi aydınlatan, belirsizlikten kurtaran, Baba’nın görünmeyen sevgisine gözlerimi açan sözü kabul etmek istiyorum.

 

Rab'bimiz Mesih İsa,

ölümden özgür olan sen,                                                bize merhamet eyle;

seni sevmeyenler tarafından tanınmayan sen,                 bize merhamet eyle;

kendini arayana bulduran sen,                                       bize merhamet eyle.

  1. Böylece Yahuda yanına bir bölük askerle başkâhinlerin ve Ferisilerin gönderdiği görevlileri alarak oraya geldi. Onların ellerinde fenerler, meşaleler ve silahlar vardı.  (Yh 18,3)

 

Yahuda’nın, kendi amaçlarını gerçekleştirmek için şiddet dolu bir yol seçmesine şaşırıyor ve sessiz kalıyoruz. O yanına askerleri ve görevlileri alıyor: Askerler putperest, Ferisilerin görevlileri ise İbraniler’di. Bunlar yakında olacak olaylardan habersizdiler.

Şiddet şöyledir; özgür insanları kendi acımasız amacı uyarınca kullanır.

Sevgisiz olan öğrenci İsa’nın bulunduğu yere yaklaşıyor; yanındakilerin ellerinde silahlar, fenerler ve meşaleler vardı. Fenerler ve meşaleler basacakları yerleri ve karşıdakilerin yüzlerini aydınlatmak içindi. Gece bu ışıklar yanıyor; bunlar silahlarını kullanmalarına, korkutmalarına ve yakalamalarına yarıyor.

Dünyanın ışığı olan İsa’ya doğru kendi sahte ışığı ile şeytan yaklaşmaktadır. Bu ışık gece karanlığını daha çok korkutucu kılar. Karanlığın evlatları, kendi arzularını gerçekleştirebilmek ve sevgi yerine şiddeti koyabilmek için kendilerini kurnaz kılıyorlar: Onlar; Allah’ın, karanlıkları aydınlatmak için bağışladığı ışığı korku ve ölüm araçlarına dönüştürüyorlar.

İsa korkmayacaktır. Tam tersi Peder’in sevgisinin tanığı olmak için kendisini sunacaktır.

 

Rab'bimiz İsa,

Sen duygusal bir yürekle hayatına son vermeyi isteyeni beklemektesin. Ama sen krallık sürmektesin: Kimse seni zorlayamayacak. Çünkü sen kendini sunmaktasın ve de özgürce kendini sunmaktasın. Fenerlerin ışığı ve silahlar, yüzünün huzurlu ve sevgi dolu ışığını göstermek için bir fırsata dönüşüyorlar.

 

Rab'bimiz Mesih İsa,

karanlıkta parlayan ışık,                                                bize merhamet eyle;

yüreği uysal ve mütevazı olan sen,                                  bize merhamet eyle;

sevmeye devam eden sen,                                               bize merhamet eyle.

  1. İsa, bütün başına gelecekleri bilerek, ilerledi ve onlara: “Kimi arıyorsunuz?” dedi.          (Yh 18,4)

 

İsa Baba’nın isteğini bilmektedir; bunu en derin şekilde bilmektedir, çünkü isteğini sevmektedir. İsa Baba’yı sevmektedir. Bu nedenle Baba’nın, Biricik Oğlu için – o Oğul ki insanlara olan sevgisini gerçekleştirmekle görevlendirilenidir - istediği her şeyi sevmektedir.

İsa sevmekte ve “Yahve’nin Kulu” için öngörülen her şeyi yaşamak istemektedir: Peygamberler O’nun acılarını haber vermişlerdi ve şimdi O, bunları kendi için istemektedir. Yahuda’nın önderlik yaptığı insanlarla karşılaşmaya gitmek için bahçeden çıkıyor. İsa kendi hayatını tüm içtenliğiyle özgürce sunuyor. İsa olaylara maruz kalmıyor ama onları bir başrol oyuncu gibi isteyerek ve bilinçli bir şekilde yaşıyor. Kendisi, kurdun içeri girmesine engellemek için, koyun ağılından çıkan iyi çobandır. Kendisini arayanların karşısında kendini saklamıyor; saklayacak bir şeyi yoktur. Onu kurtarmak isteyen Allah’tan kendini saklayan Adem gibi davranmamaktadır.

İsa ise öne çıkıp ilk olarak sesini duyurur: Gece kötü niyetle kendisini arayanlarla iletişime girmek için ilk adımı kendisi atar.

Onlara “Kimi arıyorsunuz” diye soruyor. Bu soru, İsa’nın ilk öğrencileriyle diyalog kurmaya başladığında sorduğu sorudur. Ama şimdi bu sorunun yöneltildiği insanlar silahlıdır; onların arayışları farklıdır.

Fakat İsa aynıdır; O, herkes için kurtarıcıdır. O, dostlarının da düşmanlarının da kurtarıcısıdır. Bunun için herkesle iletişim aramaktadır.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sana şükrediyor ve sana tapıyorum.

Herkesin kurtuluşu için kendini sunuyorsun öyle ki insan; Baba’nın sevgisini tanıyabilsin, kendisinin insanın dostu olan Allah tarafından aratıldığını, sevildiğini bilsin.

Sana şükrediyorum, çünkü kendi kurtuluşunu aramıyorsun, bunun yerine Peder’in peygamberler aracılıyla söylediği sözleri gerçekleştirmek için kendini sevgi ile veriyorsun.

Sen benim kurtarıcımsın, karanlıkta parlayan ışıksın.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sen ki, şikâyet etmeksizin kendini kuzu gibi sunuyorsun,  bize merhamet eyle;

sen ki, Baba’yı ve isteğini seviyorsun,                             bize merhamet eyle;

sen ki, kendiliğinden yaşamını sunan iyi çobansın,         bize merhamet eyle.

  1. “Nasıralı İsa’yı” diye karşılık verdiler. İsa onlara, “Ben’im” dedi. O’nu ele veren Yahuda da onlarla birlikte duruyordu. İsa, “Ben’im” deyince gerileyip yere düştüler. (Yh 18,5-6)

 

İsa’ya sevgi ile bakalım: O, düşmanları tarafından söylenen kendi Adını dinlemektedir. Düşmanları bu adı, herhangi bir insanın, hatta bir eşkıyanın adı olmuş gibi söylüyorlardı. O Ad ise insanların hayatına Peder’in sevgisini götüren Ad’dır. O’nu Nasıralı diye çağırıyorlar. Bu söz, onların ağzında hor görme gibi yankılanıyor. Oysa sözün anlamı, filizdir. Bu, peygamberlerin sözlerine yankı vererek Allah’ın insanlığa getirdiği yeniliği duyuran sestir!

Onlar O’nu tanımamaktadırlar.

Onlar yüzünü tanımamaktadırlar, özellikle de O’nun bedeninde Baba’nın mükemmel ve sonsuz sevgisini taşımakta olduğunu bilmemektedirler.

Bunun için işte İsa Kendini tanıtmaktadır: “Ben’im”. Bu söz ile İsa sadece “İşte buradayım” demiyor, kendi kimliğini tanıtıyor. “Ben’im”: Allah’ın adıdır; halkının dostu, acı çekenlerin dostu, herkes için hazır bulunan, her yaratığa hayat verip onu boşluktan kurtaran Musa’nın Allah’ının adıdır. İsa’nın sözü, Sırrın açıklanmasıdır, Allah’ın yüzünün gösterilmesidir.

Kim sevmeye hazır değilse Allah’ın önünde ayakta kalamaz, bakışını Sevgi Olana dikemez.

Onlar gerileyip düştüler. Gözleri kamaşmıştı, Allah’ı görmüşlerdi: Sadece Sevgi olan gerçek Allah’ı görmüşlerdi! Kendini sunanı, “Allah’ın” adını taşıyabilmeye, sevgi ile itaat edilmeye de tek layık Olanı görmüşlerdi.

Onlar düşmektedirler: Onlarda sevgi yoktur.

Seven kişi; içinde senin hayatını taşımakta, bunun için ayakta kalabilir ve seninle yürüyebilir.

 

Rab İsa, sana tapıyorum. Sen, bizimle beraber olan Allah’sın.

Sen, bizi kurtarmak için arayan Peder’in sevgisisin. Sen, insanları düşerken görmektesin, tıpkı dağda seni ışıkla parlamış gören öğrencilerin düştüğü gibi. Sen aramızda olan Allah’ın varlığısın. Senin sevgine sevgi ile cevap vermek istiyorum.

Sen kendini bana gösteriyorsun: Seni Allah’ım olarak kabul etmek ve senden sevmeyi öğrenmek istiyorum. Bu şekilde ayakta kalabiliyorum ve senin ardından gelebiliyorum.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

gerçek Allah,                                                                 bize merhamet eyle;

sevginin adını taşıyan Sen,                                             bize merhamet eyle;

insanın tahammül edemediği ışık olan Sen,                     bize merhamet eyle.

  1. Bunun üzerine İsa onlara yine, “Kimi arıyorsunuz?” diye sordu. “Nasıralı İsa’yı” dediler. İsa, tekrar “Size söyledim, ben’im” dedi. (Yh 18,7-8)

 

İsa askerlere ve muhafızlara tekrar soruyu yöneltiyor: Kimi arıyorsunuz? Şimdi onlar O’nun kim olduğunu biliyorlar. O’nun Allah olarak gösterilmesi karşısında, onlar yere düştüler, bu yüzden O’nun gerçek kimliği hakkında kişisel bir tecrübe yaşamış oldular. Artık onlar, bilinçsiz askerler değiller. Şimdi onlar, duymuş ve görmüş, önlerinde kimin durduğunu bilen insanlardır. İsa onlara askerler gibi değil de, insanlar gibi davrandı. Şimdi O, bu insanlara yeni bir fırsat veriyor.  Aynı soruyu tekrarlıyor: “Kimi arıyorsunuz?” Onlar artık sadece buyrukları yerine getiren askerler değiller, önlerinde durmakta olanı “ tanımış olan” insanlardır.

İsa’nın karşısında insanlar vardır. İnsanlar ki kendi eylemlerine karar verebilmektedirler; insanlar ki kendilerinin ne yapmakta olduklarını bilmelerinden dolayı, kendi özgürlüklerini ve vicdanlarını kullanmalıdırlar.

Fakat onlar kendi yaptıklarının üstünde düşünmek için alçakgönüllülüğe sahip değiller; onların, işe alındıkları hizmetlerin dışında inisiyatif almaya cesaretleri yoktur. Onlar için önemli olan, ya maaş ya da insanların saygısını kazanmaktır. Onlarda, özgür olma alçakgönüllülüğü ve cesareti yoktur. Onlar; dünyevi para ile ödeme yapanların köleleri kalmayı tercih ediyorlar.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, bana acı!

Sen sık sık Kendini bana; seven, affeden, yüreği sevinçle dolduran olarak tanıttın. Kendini dostum ve sırdaşım olarak tanıttın. Senin açıklamanı görmezlikten gelen ve unutan bana acı! Şimdi sana tapmak, seni kutsamak istiyorum. Ve sana şükretmek istiyorum, çünkü bana daima insanca  davranırsın, özgürlüğüme saygı gösterip onu savunursun. Özgürlüğümü seni sevmek için utanmadan sana olan sevgiye karar vermek için kullanma lütfunu senden diliyorum.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

insanı insan yerine koyan sen,                                        bize merhamet eyle;

her zaman başka bir fırsat veren sen,                             bize merhamet eyle;

bizleri kardeşlerin olarak çağırmaktan utanmayan sen,  bize merhamet eyle.

  1. “Eğer beni arıyorsanız, bunları bırakın gitsinler.” Kendisinin daha önce söylediği, “Senin bana verdiklerinden hiçbirini yitirmedim” şeklindeki sözü yerine gelsin diye böyle konuştu”.                                                (Yh 18,8-9)

 

İsa, kendisini arayanları dinlerken öğrencilerini kurtarmaya çalışıyor. Kendisi askerlere onlara dokunmamalarını emrediyor. Böylece O, insanların ellerinde tek başına kalıyor.

O, Baba’nın isteğini yerine getiren ve seven tek kişidir. O, onun isteğini özgürlükle ve sevgiyle yerine getiriyor. Öğrenciler İsa’nın sunuşuna hala katılmamaktadırlar. O’nun gibi kendilerini gönüllü olarak sunduklarında onlar da İsa’nın sunusuna katılacaklar. İsa, zorlanmış olarak hiç birini yanında istemiyor.

Şimdi O yalnız kalıyor.

O, tek Allah’ın Oğludur, tek Kurtarıcıdır, kendini sunan tek olandır. Ancak ve ancak İsa herkes için kendisini feda etmesini yerine getirdikten sonra, öğrencileri O’na katılabilecekler.

Bu şekilde İsa’nın kendisi tarafından söylenmiş bir söz, Allah’ın sözü sayılabilen bir söz, gerçekleşiyor. İsa, kendisine Baba tarafından teslim edilen öğrencilerinden “hiç birini kaybetmedi”.

Yahuda oradadır ve İsa’nın sevgi dolu sesini duyuyor. O, itaatkâr değildi. İsa onu kaybetmedi; Yahuda, hayatını para ile kurtarmaya çalışarak kendisinin kaybolmasına sebep oldu. “Her kim canını kurtarmak isterse onu kaybeder”. Hayatlarını İsa’ya emanet etmiş olanlar, kurtulurlar.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sen dostlarının kurtarıcısı olarak parlamak istiyorsun. Onların gitmelerine izin veriyorsun, hatta onları gitmeleri için itiyorsun. Onlara senin Ruh’un verildikten sonra, zaman gelecek ki onlar senin sevgin uğruna, kendilerini zulüm görmeye gönüllü sunacaklar. Özen gösterdiğin için, gelişmemize değer verdiğin için, sevgimin olgunlaşmasını beklemekte sabırlı olduğun için teşekkürler. Sevgi ile yapmamı istediğim dışında hiçbir şeyi benden dilemiyorsun.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

öğrencilerine dikkat eden sen,                                        bize merhamet eyle;

ölümde tek başına kalmaya hazır olan sen,                     bize merhamet eyle;

insanların tek Kurtarıcısı olmaya kararlı olan sen,         bize merhamet eyle.

  1. Simon Petrus taşıdığı kılıcı çekti ve başkâhinin uşağını vurup onun sağ kulağını kesti, uşağın adı Malkus’tu. (Yh 18,10)

 

İsa anlamlı ve peygambersel bir harekete tanık olurken, O’na hayranlıkla bakıyoruz. İlk olması için seçilmiş öğrencisi, O’nu inkâr etmeye başlıyor. İsa’nın istemediği davranışlarda bulunmasıyla, O’nu inkar ediyor: Şiddet kullanıyor. Fakat Petrus’un şiddetli ve itaatsiz tavrı, bir öğrencinin tavrıdır, bunun için bu anın gizemini açıklayan peygambersel bir tavra dönüşüyor. Petrus’un kılıcı, başkâhinin uşağı olan Malkus’un sağ kulağının meme ucunu kesiyor. Malkus adı, kral anlamına gelmektedir. Sağ kulağın memesi, başkâhin ve kralın mesh edilme töreninde kurbanın kanı ile ıslatılan bedenin parçasıdır.

Bu gece Başkâhin ve kralın sağ kulağı sembolik olarak kesilmiş olmaktadır. Artık ne kral ne Başkâhin yoktur! Şimdi İsa Başkâhin oldu. Çünkü O, kendini kurban edilmek üzere sundu. Şimdi artık İsa gerçek kral, halkın gözü önünde Sevginin Allah’ını temsil eden gerçek kral oldu.

İsa; Allah’ın dünyaya vermiş olduğu tek otorite, Allah’ın tek temsilci, tek Aracı kaldı.

Peder’in isteğini anlamak ve tesellisini tatmak için İsa’ya bakalım. O’na bakalım ve kendini veren o sevgiyi görelim!

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sana tapıyor ve seni yüceltiyorum.

Sen öğrencilerin aracılığı ile konuşursun, onlar sana bağlı olmasalar bile. Onların hareketleri boş değildir, sen onları habersiz bırakmazsın.  Sunuşun için teşekkürler, İsa! Bu, seni benim için de bütün insanlık için de tek kahin olarak gösteriyor. Teşekkürler, İsa, çünkü krallığını mütevazılıkla yaşarsın. Gerçekten de temsil ettiğin tek kral olan Allah, mütevazıdır!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

bizim tek ve gerçek başkahinimiz olan sen,                     bize merhamet eyle;

bizim tek ve gerçek kralımız olan sen,                             bize merhamet eyle;

kendini sunması ile mesh edilen sen,                                bize merhamet eyle.

  1. İsa Petrus’a, “Kılıcını kınına koy! Baba’nın bana verdiği kâseden içmeyecek miyim?” dedi.                                                                                    (Yh 18,11)

 

Petrus elinde kanlı kılıcı tutmaktayken İsa ona doğru dönüyor. İsa öğrencisi tarafından korunduğunu hissetmiyor. O’nu koruyacak şeyler silahlar değildir. Silahlar bedeni koruyabilir, ama yüreği şeytandan koruyamaz.

İsa Peder’e itaat ederek korunur. Bu, İsa’nın kullandığı silahtır: O, Peder’e itaat eder. Böylece şeytanın O’nun üzerinde hiçbir gücü yoktur. Silahlar ise Allah tarafından sevilen bir başka insanı vurur: Beni Allah’ın düşmanı ile suç ortağı yapar.

İsa Petrus’un silahının zararsız olmasını ve tehlikeli olmamasını istiyor. Petrus’u azarlamıyor ama ona kendini savunmanın; Peder ile birlik olmak, hatta bazen şeytanın işi aracılığıyla bile açıklayıp gerçekleştirilebilen Peder’in planlarını kabul etmek olduğunu gösteriyor. İsa haçı reddetmez, tam tersi onu ister. Bu, insanlar tarafından O’na sunulmaktadır ve O bununla onları kurtarmak istiyor.

Öğrencinin de, Petrus’un da İsa’nın, Peder’in verdiği kupayı içmeyi kabul etmesi gerekiyor.

Ben de İsa’nın benim için ölmesini kabul etmek istiyorum.

Bundan sonra O’na katılmayı başarabilecek miyim?

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sen bana kendimi insanlardan değil, şeytandan korumam gerektiğini gösteriyorsun.

Peder’e olan itaatin için sana şükürler olsun! Sen Peder’in verdiği kupayı içerken sana tapıyorum! Gözlerin öylesine Peder’in ışığı ile dolu, yüreğin de öylesine O’nun sevgisi ile dolu ki sen sadece O’nu görüyorsun, sadece O’nun planlarını görüyorsun, sadece O’nun sevgisini hissediyorsun, zulümle karşılaştığında bile. Teşekkür, Rab’bimiz İsa!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Peder’e itaat eden sen,                                                  bize merhamet eyle;

insanların yöntemlerini reddeden sen,                            bize merhamet eyle;

haçtan kaçmayan sen,                                                   bize merhamet eyle.

  1. O zaman askeri bölük ile komutanı ve Yahudilerin muhafızları İsa’yı tutup bağladılar. İlk önce O’nu o yılın başkâhin olan Kayafa’nın kayınpederi Hanna’ya götürdüler. “Bütün bir ulusun yerine tek bir adamın ölmesi daha uygundur” diye Yahudilere öğüt veren Kayafa idi.                                                (Yh 18,12-14)

 

İsa yakalanmakta, bağlanmakta, kıskançlık yüzünden artık ölümüne karar verilen acımasız otoritelerin önüne çıkarılmaktadır.

Bunlardan biri olan Kayafa, “Halkın uğruna bir tek adamın ölmesi daha uygun olacaktır” diye görkemli bir şekilde söylemişti. O; kendisi her şeyi bilmiş, olayların anlamlarını okumayı da bilmiş, halkı kurtarmak isteyen biri olmuş gibi konuşuyordu. Gerçekten de İsa’nın ölümü sadece o halkı değil, bütün halkları da kurtarıyor.

Tek bir insanın ölmesi, sadece “ daha uygun” değil ama böyle “olmalı”. O ölüm, kurtuluş olacaktır. Fakat Kayafa konuşmasında suçsuz değil. O, İsa’yı yok etmek amacındaydı. Sosyal konumunu korumak istediğinden dolayı onun ayırt etme yeteneği bencildi. Ve sosyal konumunu korumak, sadece öldürmekle mümkün olacaktı.

Kayafa Allah’ın düşüncelerini aramamaktadır. Onun en uygun ayırt etme yeteneği, Baba’nın sevgisinden değil de ekonomik ve yetki programından kaynaklanmaktadır.

O, daha da çok şeytanın etkisine düşüyor. İsa ise sadece Baba’nın isteğini arıyor. İsa daha iyi olanı değil de ilahi isteği arıyor. Bu şekilde O, ölümü göğüsleyerek sevgi olmaya devam ediyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sen yüceltilmeye; ölümün, nefretin, kıskançlığın, insanların büyük korkularının karanlık yerinde Allah’ın sevgisini parlatmaya seçilmişsin.

Ölümün karşısında sen yalnızsın.

Ve galip çıkıyorsun, çünkü sevmeye devam ediyorsun. Sen, ölüyorsun, fakat ölürken seviyorsun: Hayatını sunuyorsun. Bunun için senin ölümün, ölüm değildir, son değildir; sevgidir, başlangıçtır, berekettir, bizim için kurtuluştur.

Teşekkürler sana, Rab’bimiz İsa!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

halk için ölen sen,                                                 bize merhamet eyle;

hayatını bizim için veren sen,                                bize merhamet eyle;

ölümü sevgiyle yok eden sen,                                bize merhamet eyle.

  1. Simon Petrus’la başka bir öğrenci İsa’nın ardından gidiyorlardı. O öğrenci baş kâhinin tanıdığı olduğu için İsa’yla birlikte başkâhinin avlusuna girdi. (Yh 18,15)

 

İsa kendisini tutuklu tutan insanların arasında yürümektedir.

Arkasında Petrus da yürümektedir ve onunla birlikte adı söylenmeyen başka bir öğrenci de.

Petrus nasıl yürümektedir? O, İsa’ya: “Ben de seninle birlikte öleceğim!” diye söz vermişti.

Petrus bu vaade, kendinin verdiği söze dayanarak yürümektedir. İsa’nın bir öğrencisi için insani bir söz şehitlik gücü olabilir mi hiç?

Petrus İsa’yı insanlar tarafından alay edilirken gördüğünde, O’na sadık kalabilecek mi? İnsanların hor gören bakışlarını kendisine çevrilmiş görünce sadık kalabilecek mi?

Hayır, insan bu yeteneğe sahip değildir. Petrus da buna sahip olmayacaktır. Petrus İsa’yı kendi güçleri ile takip etmektedir; bu gurur ve hırs güçleri, kendisini Öğretmen’i inkâr etmeye götürecektir.

Eğer insan İsa’nın çağrısını alçakgönüllülükle almazsa; eğer alçakgönüllülükle bu lütfu dilemezse, İsa’yı haç yolunda izleyemez.

 

Rab’bimiz İsa, acı bana!

Sen benim ne kadar zayıf olduğumu biliyorsun. Sen, sadık kalma gücümün, dayanmayı bilen sevgimin de yok olduğunu biliyorsun. Sen benim iç yoksulluğumu biliyorsun.

Sana geliyorum, seni izlemeye devam ediyorum. Çünkü senin yanında kalmam sayesinde sana sadık olabilmem için seni inkâr etmemem için gerekeni alabileceğime ümidim var. Gözlerimi senin üzerine dikmiş halde tutmaya çalışıyorum, öyle ki başka hiçbir şey, başka hiçbir yüz beni yolumdan çıkarmasın ne de insanların hoşuna gitme isteğim uyarınca, kendi kendime kapanmama sebep olmasın. Rab’bimiz İsa, acı bana!

 

Rab’bımız Mesih İsa,

sadakatsiz insanların izlediği sen,                                  bize merhamet eyle;

öğrencilerin gururu yüzünden yalnızlığa terk edilen sen, bize merhamet eyle;

insanların kargaşasında sessiz olan sen,                         bize merhamet eyle.

  1. Bu öğrenci başkâhinin tanıdığı olduğundan İsa ile birlikte başkâhinin avlusuna girdi. Petrus dışarıda kapının yanında duruyordu. Başkâhinin tanıdığı olan öbür öğrenci dışarı çıkıp hizmetçi kızla konuştu ve Petrus’u içeriye getirdi. (Yh 18,15-16)

 

İsa’ya hayranlıkla bakalım: İsimsiz diğer öğrenci, benim ismimi de taşıyabilen ve taşıması gereken öğrenci, O’nu izliyor. Bu öğrenci, gerçek öğrencidir; İsa’dan kendisini sunmayı öğrenmekte olan öğrencidir.

O, başkâhin tarafından tanınmaktadır. Bunun için herkes; onun İsa’yı sevdiğini, O’ndan öğrenmekte olduğunu, O’nunla birlikte ölmeye hazır olduğunu bilmektedir. O, kendisinin İsa’ya ait olduğunu saklamamaktadır. Kendi adının duyulmasını ve alkışlanmayı istememektedir. Bunun yerine adımlarıyla, yaşamıyla İsa’ya şan vermeye hazırdır.

Bu öğrenci, artık kendince ölmüş halde, İsa’nın sevgisinin gücüyle O’nu izlemektedir. İsa’nın, onu çeken sevgisinin gücü ile onu tanıyanların avlusuna girmek için cesareti, hatta sevgiyi bulmaktadır. Bu öğrenci hazırdır. Kendisinin İsa’ya ait olarak bilinmesinden utanmamaktadır.

Öğrenci olarak tanınması, onu kararlı kılmaktadır. Petrus’un onun gibi açık olduğunu zannettiğinden onun tanık olabileceği yere geçirmek için çalışıyor. Ve de Petrus giriyor, fakat halen kendi güçlerine dayanarak ve bu güçleri onu aldatacaklar.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sen öğrencilerinin senin bulunduğun yere girdiklerini görmektesin.

Birilerinin sana tanıklık etmek için hazır olmasından mutlusun. Fakat seni destekleyen ve sana yardım eden onlar değiller: Sen onları da düşünmeli, onlara sevgiyi vermelisin, yoksa onlar yok olup gidecekler.

Sen, İsa, biliyor ve görüyorsun: Senin tarafından sevilmeyi kabul eden; dayanacak, paniğe, ölüm korkusuna kapılmayacak. Seni kibir ile izleyen ise, senin sunma ruhunu kabul etmez ve düşecektir.

Rab’bimiz İsa, bana merhamet eyle. Sevgin için, teşekkürler!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

hayatı sunmayı öğreten sen,                                           bize merhamet eyle;

sevgi ile cesaret veren sen,                                             bize merhamet eyle;

senin uğruna şerefini tehlikeye atanı sebatkar kılan sen, bize merhamet eyle.

  1. Kapıcı kız Petrus’a sordu: “Sen de bu adamın öğrencilerinden biri değil misin?” Petrus, “Hayır, değilim” dedi. Bu arada uşaklarla nöbetçiler yaktıkları ateşin yanında durmuş ısınıyorlardı çünkü hava soğuktu. Petrus da onlarla durmuş ısınıyordu. (Yh 18,17-18)

 

İsa’nın öğrencileri, fark edilmeden geçmezler. Birileri onları görür, fark eder ve kendilerini tanıtmalarına yardım ederler. Bu şekilde Petrus’a kapıcı kızdan yardım geliyor, fakat o reddediyor; kendisini öğrenci olarak tanıtmayı reddediyor. O andan itibaren gerçekten öğrenci olması bitmiş oluyor.

Petrus, “değilim” dediği zaman gerçeği söylemektedir. Nitekim İsa ona Kendisinden utanmayı hiç öğretmedi. Petrus artık İsa’dan öğrenmemektedir, artık o, bir öğrenci değildir.

Fakat İsa onun için sevgisini muhafaza ediyor, öğrencilerin arasındaki birlikte ona verdiği görevi de muhafaza ediyor. İsa Kendisine sadık olmayana karşı sadıktır. İsa sadakat öğretmenidir.

Öğretmeni inkâr ettikten sonra Petrus, İsa’nın düşmanlarının arasında, onlardan biri gibi bulunuyor. Ona onların faydalandığı şeylerden faydalanmaktan başka bir şey kalmıyor: Onlarla ısınıyor ve onların arasında saklanıyor. Şimdi İsa’nın düşmanları için önemli ve gerekli olan onun için de önemli ve gerekli olmaktadır. Onların aynı seçimlerini yapmakta, onlar tarafından etkilenmektedir. Onların arzularına göre davranmaktadır.

Artık hiçbir şey kendisini onlardan ayrıt etmemektedir, geçmişinin dışında.

Fakat İsa onu hala sevmektedir.

 

Rab’bimiz İsa, sen beni kardeşin olarak çağırmaktan utanmazsın.

Seni kaç kez inkar ettiğimi sen gördün ve de bundan acı çektin.

Seni tanımayı veya kabul etmeyi istemeyenlerin arasına nasıl karıştığımı; onların ateşi ile ısınmayı, eğlenceleri ile eğlenmeyi, ateşlerinin etrafındaki hareketleri gözetmek için bakışımın senin çehrenden ayrılmasına izin vermeyi nasıl kabul ettiğimi de sen gördün.

Hayatım onlara seninle ilgili hiçbir şeyi söylemedi: Tatsız tuz oldum.

Rab’bimiz İsa, acı bana!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

öğrenci tarafından inkâr edilmiş sen,                             bize merhamet eyle;

günahımızın ötesinde sadık olan sen,                              bize merhamet eyle;

sadık olmayan dostlarından ötürü hor görülen sen,         bize merhamet eyle.

  1. Başkâhin İsa’ya, öğrencileri ve öğretisiyle ilgili sorular sordu. İsa ona şöyle cevap verdi: “Ben söylediklerimi dünyaya açıkça söyledim. Her zaman bütün Yahudilerin toplandıkları havralarda ve tapınakta ders verdim. Gizli hiçbir şey söylemedim. Beni neden sorguya çekiyorsun? Konuştuklarımı işitenlerden sor. Onlar ne söylediğimi biliyorlar”. (Yh 18,19-21)

 

İsa, öğrencilerle ve öğreti ile ilgili olarak sorgulanmaktayken, O’nunla birlikte olmuş olanlara tam bir güven vererek cevaplıyor. O, Başkâhinin kayınpederine cevap veremiyor, çünkü o, Allah’ı dinlememektedir. O adam, İsa’nın sözlerini ilahi söz olarak değerlendirmemektedir. O adamda, Hanna’da, sadece merak var. İsa, sözlerin incilerini onları çiğneyen domuzlara veremiyor. O, bu incileri, özen ve sevgi ile fakirlerin, küçüklerin, zavallıların, terk edilmişlerin yüreklerine koymuştur. Sesinin yankılanmadığı yer yoktur. Şimdi ise önünde bulunan insanların yürekleri kapalıdır; onlar, kötü kararlarını değiştirmeyi istemiyorlar.

İsa, Kendisini yargılayanlara Baba’nın zenginliklerini veremiyor. Öğrenciler hakkında da konuşmak istemiyor: Onların kendileri, özgürce kendilerini gösterecek ve Öğretmenlerinden algıladıklarını söyleyecekler. Ve de onlar, gerçekten mi öğrencilerdi? Hangi ölçüde? Onlardan her biri farklı bir ölçü ile öğrencidir, her biri sevginin olgunluğuna göre.

İsa Kendisini onlara teslim ediyor: “Neden beni sorguluyorsun? Söylediklerimi işitmiş olanları sorgula”. Onlar; saklı, uzaktadırlar; veyahut O’nu inkâr etmektedirler. Fakat O, sözlerinin yüreklerinde uyandırdığı Ruh’a güvenmeye devam ediyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, Baba’nın sırlarını küçüklere ve fakirlere açıkladığın için, teşekkürler. Onların arasında kalıp onlara güven verdiğin için, teşekkürler. Sen, seni dinlemiş olanlara halen kendini teslim etmekte olduğun için teşekkürler.

Ben de onların arasındayım: Senin hakkında konuşma ve sözlerini tekrarlama görevini teslim ettiğin biriyim. Senin güvenin o kadar büyüktür ki: Onu hak etmiyorum, hiçbiri de onu hak etmiyor, bununla birlikte sen bizi bu noktaya kadar sevebiliyorsun!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Allah’ın gerçeğinin öğretmeni olan sen,                         bize merhamet eyle;

incileri, onları çiğneyen domuzlara vermeyen sen,          bize merhamet eyle;

öğrencilerine güvenen sen,                                             bize merhamet eyle.

  1. İsa bunları söyleyince, yanında duran görevlilerden biri, “Başkâhine nasıl böyle karşılık verirsin?” diyerek O’na bir tokat attı. İsa ona, “Kötü konuştumsa, kötülüğümü göster, iyi konuştumsa niçin bana vuruyorsun?” Bunun üzerine Hanna O’nu bağlı olarak başkâhin Kayafa’ya gönderdi. (Yh 18,22-24)

 

Otoriteyi korumak isteyen bir adam, İsa’ya bir tokat atıyor. Bu; üstü olan başkâhine karşı buyruk altında olanın, bir dalkavukluk hareketidir; özgür bir adamın başka bir adamın hoşuna gitmek için yaptığı bir kölelik hareketidir. Özgür insan olan görevli, tutuklu İsa’nın iç özgürlüğünü kıskanmaktadır.

Dünya; birilerinin özgür olmasına, uygunluk ve alışkanlık kurallarını aşarak sevebilme kapasitesine sahip olabilmesine tahammül edemez.

Görevli, başkâhine karşı görgü kurallarını korumak istiyor, fakat sevgiyi koruyup savunmuyor.

İsa, kendisine zulüm edenin insan gibi davranmadığını fark ediyor. O, ne kendini savunuyor ne de şikayet ediyor, ama o adama bir insan olmasına, onun derin derin düşünmesine, hareketlerine bilinçli ve özgür bir şekilde karar vermesine yardım ediyor. İsa; Kendisine vuran adama kendini kimseye satmaması, bunun yerine kendi ağırbaşlılığını ve özgürlüğünü bilgece kullanması için yardım ediyor.

Bir kötülük varsa, konuşulabilir; cezalandırmadan önce kendini düzeltmeye yardım edilebilir. Kötülük yoksa olası bir cezalandırma kendi kendini mahkûm etmek olur.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sen bir neden yokken tokatlanmaktasın. Ve severek, insana insan olmaya yardım ederek, tepki göstermektesin.

Senin özgür, ciddi ve huzur dolu müdahalen için, teşekkürler, İsa.

Yüreğini herkese açık tutan sana, tapıyorum. Sözlerin hayata önemli bir anlamı bağışlamaktadırlar: Bizler, ne iyiliğe ne de kötülüğe sahip oluruz; bunların sadece araçlarıyız.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

insana insan olmasına yardım eden sen,                         bize merhamet eyle;

ruhsal özgürlüğünün alınmasına izin vermeyen sen,        bize merhamet eyle;

iyiliği ve kötülüğü tanıyan sen,                                       bize merhamet eyle.

  1. Simon Petrus hâlâ ateşin yanında durmuş ısınıyordu. O’na, “Sen de O’nun öğrencilerinden değil misin?” dediler. “Hayır, değilim” diyerek inkâr etti. Baş kâhinin kölelerinden biri, Petrus’un, kulağını kestiği adamın akrabasıydı. Bu köle Petrus’a, “Bahçede, seni O’nunla birlikte görmedim mi?” diye sordu. Petrus yine inkâr etti ve tam o anda horoz öttü. (Yh 18,25-27)

 

İsa gittikçe daha da yalnız kalıyor. O, diğer öğrencilere destek olmakla görevlendirilmiş olan öğrencinin inkâr etmesini tekrarlarken görüyor. Isınmakta olan Petrus, kendisinin İsa ile birlikte olduğunu üçüncü kez inkâr ediyor: Bundan utanıyor ya da kendisini sorgulayan insanlarla birlikte ateş yanında ısınmaya devam edemeyeceğinden korkuyor.

Yıldırım aşkı gibi bir horozun ötüşü yankılanıyor. Ve de o ötüş, İsa’nın bir sözünün anısı oluyor. O ötüş, Son Akşam Yemeğindeki konuşmaya yankı yapıyor.

İsa, kendinden emin öğrencinin zayıf ve kırılır olduğunu bilmekte idi. Şimdi horoz ötüşü Petrus’ta şu bilinci uyandırıyor: O kendisi; dostu, Öğretmeni inkâr etti.

Horoz, gecenin içinden öterek, karanlığın zaferini belli kılıyor. Petrus’un yüreği, korkudan ezilmiş ve kaplanmış kaldı. Bu korku onu yalan söylemeye, ışığı ve hayatı saklamaya götürdü.

Şimdi o beklenmemiş ötüş onu uyandırıyor. O çağrıldı. Şimdi Petrus kendini alçaltıyor, yeniden yalnızlığa giriyor; orada kendi zayıflığını ve günahını tanıyabiliyor.

 

Rab’bimiz İsa, Sözün hep gerçekleşiyor. Bu söz, o kadar kibirden ve büyüklük hırsından denenen bizler için bir armağandır.

Zayıflığımız gerçeğini ortaya koyan Sözün, bizleri alçakgönüllü ve sürekli sana dönük tutar. Çünkü sadece senden imanın gücünü ve sevginin cesaretini alabiliriz.

İsa, benim gururumu söndürmek ve Baba’nın iyiliğini göstermek için bir daha konuş.

 

Rab’bımız Mesih İsa,

bize hakikatte konuşan sen,                                            bize merhamet eyle;

zayıflıklarımızı bize tanıtan sen,                                     bize merhamet eyle;

sadakatsizliklerimize katlanan sen,                                 bize merhamet eyle.

  1. Sabah erkenden Yahudiler İsa’yı Kayafa’nın yanından alarak vali konağına götürdüler. Dinsel kuralları bozmamak ve Fısıh yemeğini yiyebilmek için kendileri vali konağına girmediler. Bunun üzerine Pilatus dışarı çıkıp yanlarına geldi. “Bu adamı neyle suçluyorsunuz?” diye sordu. Ona şu karşılığı verdiler: “Bu adam kötülük eden biri olmasaydı, O’nu sana getirmezdik.”                                                                        (Yh 18,28-30)

 

İsa, Pilatus’a götürülmektedir. Pilatus, o ana kadar tanınmış dünyanın bütün halklarının otoritesini temsil eden validir. Şafak vaktiydi.

Bütün insanlığın şafağı idi. Yeryüzünün tümünün üzerine ışık doğmak üzere idi, o ışık ki insanların yüzlerini, onlarda Allah’ın imajı sezilebilsin diye, aydınlatır.

Yahudiler Pilatus’un evine girmiyorlar: Pilatus bir putperesttir, bunun için oturduğu yer murdar. Allah’ın verdiği özgürlüğün bayramı Paskalya’yı kutlamak için temiz olmak istiyorlar. Onlar; Allah’ın hoşuna gidenin temiz, kötülükten ve nefretten serbest bir yürek olduğunu bilmiyorlar. Onlar, sadece dış temizliği korumak istiyorlar, içleri ise kötülükle doludur.

Özgürlük bayramını kutlamaktadırlar, fakat kendilerinde şiddet ve özsaygının kölesi olan yüreklerinin olduğunu fark etmiyorlar.

İsa ise valinin evine giriyor. O, bir putperestin yerinin üzerinde yürümekten korkmuyor. Girdiği her yere; hayat, ışık ve ruh temizliği giriyor. İsa için sevgiyi durdurabilecek yasalar yoktur. O, Pilatus’un evinde de sevebilir. O, Allah’ın Peder olarak tanınmadığı yerde de Allah’ın evladı olabilir. O, karanlıklarda parlayan ışıktır. İsa karanlıklardan kaçmaz, karanlıklar O’nu reddederler.

Pilatus, Yahudileri dinlemek için çıkıyor: Onları tatmin ediyor. Onlar ondan İsa’nın yargılanmasını dilemiyorlar: Onların kendileri daha önceden İsa’yı kötü olan biri gibi yargılamışlardı.

İsa sessizlikte kalıyor: Işık gibi, aydınlatmak için sözlere ihtiyacı yoktur.

 

Rab’bimiz İsa, sen kendini haça gerebilecek olana teslim edilmektesin. Seni teslim edenler, kendilerini ikiyüzlü bir şekilde temiz sanarak, Pilatus’u kendilerinin söylediği cezayı gerçekleştirmeye zorluyorlar. Yüreklerinde katil olan şeytanı taşıyanlar, kutsal gibi görünmek istiyorlar. Peder’in bilgeliğini, O’nun ışığını aramıyor, O’nun sevgisini dilemiyorlar.

İsa; bilgelik ve ışık ve sevgi, sensin! Gerçekten özgür insan, sensin: Diğer insanların nefretinin ve bencil düşüncelerinin seni etkilemesine izin vermezsin.

Rab’bimiz İsa, bana acı! 

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

dünyayı arıtan sen,                                                        bize merhamet eyle;

gerçekten özgür insan olan sen,                                      bize merhamet eyle;

Allah’ın bilgeliği ve ışığı olan sen,                                 bize merhamet eyle.

  1. Pilatus onlara, “O’nu siz alın, kendi yasanıza göre yargılayın” dedi. Yahudiler, “Bizim hiç kimseyi ölüm cezası vermeye yetkimiz yok” dediler. Bu, İsa’nın nasıl öleceğini belirtmek için söylediği sözler yerine gelsin diye oldu. Pilatus yine vali konağına girdi. İsa’yı çağırıp O’na, “Sen Yahudilerin Kralı mısın?” diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi: “Bunu kendiliğinden mi söylüyorsun, yoksa benim hakkında başkaları mı sana söylediler?”          (Yh 18,31-34)

 

Pilatus’dan İsa’ya yöneltilen soru, ciddidir, fakat onun sözleri yanlış bir şekilde anlaşılabilirler. Bunun için İsa her şeyden önce kullanacağı terimleri anlatmak istiyor. Kral olmak ne demek? Ve de Yahudilerin kralı olmak ne demektir? Pilatus; İsa’nın kendisinin bir rakibi olabileceğini, bir darbe teşebbüsünde de bulunacak biri olabileceğini düşünebilirdi.

İsa ise peygamber Samuel’in ve Zekeriya’nın öğretisini göz önünde tutmaktadır: Yahudilerin kralı, insanlara Allah’ın sevgisini gösteren kişidir; mütevazı bir şekilde, güç hayvanı değil, hizmet hayvanı olan bir sıpanın üzerine binmiş gelen kişidir. Bunun için İsa Pilatus’a soruyor: Niçin böyle konuşuyorsun, Pilatus? Beni tanısaydın eğer krallığımın insana hizmet ve sevgi olduğunu bilirdin.

Eğer sen sadece kulaktan dolma bilgiler olmadan beni tanımış olsaydın, benim egemenlerin ve kibirlerin, Allah’a yaklaşmayan kişilerin gösterdikleri gibi bir kral olduğumu düşünebilecektin. Aynı sözlerle farklı şeyleri, zıt şeyleri bile ifade etmekteyiz. Aynı sözle sen şiddeti, baskıyı ifade edip korkutmaktasın, bense sevgiyi ifade edip ümidi ve cesareti bağışlamaktayım!

İsa; Pilatus’un doğrudan doğruya bilgi alarak karar vermesine, başkalarının düşüncelerinin kuklası olmamasına yardım ediyor: O’na insan olmaya yardım ediyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sen gerçek kralsın: Sadece Yahudilerin kralı değil, benim de kralımsın! Sen hizmet edilmeye, sevilmeye, itaat edilmeye layıksın. İsa, bunları söylüyorum, çünkü seni tanıdım. Senin uysallığını ve senin alçakgönüllülüğünü, sevgin ve merhametin Allah’ına benzerliğini tanıdım. Sen, insanların dostu Baba’nın gerçek temsilcisin. Krallığın, güzel ve sevilebilen, huzur ve kutsallıkla doludur. Rab’bimiz İsa, sana şan olsun!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

evrenin kralı,                                                                 bize merhamet eyle;

Pilatus’a görevini yerine getirmesine yardımcı olan sen, bize merhamet eyle;

sevgi Allah’ı gibi kral olan sen,                                      bize merhamet eyle.

  1. Pilatus, “Ben, acaba Yahudi miyim?” dedi. “Seni bana kendi ulusun ve başkâhinlerin teslim ettiler. Ne yaptın?” (Yh 18,35)

 

İsa halen Pilatus’un önünde bulunmaktadır. Keşke O, Pilatus’tan Kendisine yöneltilen soruya cevap verebilseydi: Ne yaptın? İsa ne kadar çok şey söyleyebilirdi!

Çölde dua ettim ve gece dağlarda dua ettim. İnsanlara sadece sözlerle değil, eylemlerle de Baba’larını tanıttım. Beş bin kişi için ekmekleri çoğalttım, körlerin gözlerini açtım, sakatları ve felçlileri yürüttüm, sağırları işittirdim ve dilsizleri konuşturdum, acı çekenlerin kalabalıklarını teselli ettim, günahkârları affettim!

Ne yaptım? Tüm insanları sevdim diye İsa cevap verebilirdi.

Onlara kardeş olmaya yardım ettim. Peygamberlerin sözlerini gerçekleştirdim. İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un Allah’ının; yaşayanların Allah’ının ölüleri dirilten Allah’ın eylemlerini gerçekleştirdim. Acı çektirdiğin ve korku içinde tuttuğun o halka ümit ve sevinç verdim.

Senin görevlilerini de sevdim, insanların düşmanı şeytanı yendim. Zenginlerle, günahkârlarla, fakirlerle birlikte sofraya oturdum. Cüzamlıların çığlıklarına cevap verdim, ölülere sözü yöneltim ve onlar bana cevap verdiler.

İsa ise susuyordu.

 

Rab’bimiz İsa, sen günahın ve bencilliğin karanlığının ezdiği yeryüzü üstünde ilahi sevgiyi parlattın. Sen yaşayan Allah’ın sesini bize anlaşılır bir ezgi olarak verdin, öyle ki O’nun isteği günahkâr olan bizler arasında bilinebilsin.

Sen Kendini yollarımızın üzerine koydun, öyle ki bizler artık dağınık, yönsüz ve amaçsız olmayalım. Yeryüzünü izlerinle işaretledin. Bunları sevinçle, bizi bekleyen Baba’ya ulaşabilme emniyetinin içinde, izleyebiliriz. Şan sana, Rab’bimiz İsa!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

yorulmaksızın mucizeleri yapan sen,                              bize merhamet eyle;

Baba’nın sevgisini gösteren sen,                                    bize merhamet eyle;

amaçsız insanlar için güven verici rehber olan sen,        bize merhamet eyle.

  1. İsa şu yanıtı verdi: “Benim krallığım bu dünyada değildir. Krallığım bu dünyada olsaydı, adamlarım Yahudilerin ellerine düşmemem için çarpışırlardı; oysa benim krallığım buradan değildir”. O zaman Pilatus, “Demek sen bir kralsın, öyle mi?” dedi. İsa ona şu cevabı verdi: “Dediğin gibi, ben kralım. Ben hakikate tanıklık etmek için doğdum ve dünyaya geldim. Hakikatten yana olan herkes sesimi işitir”. (Yh 18,36-37)

 

Kendi krallığından sevgi ile bahseden İsa’yı dinleyelim. O’nun krallığı, bu dünyanın baskı yapanlarınki ile karşılaştırılamaz: Aynı düzeyde değildir. İsa’nın krallığı ne şiddet ve zorlama ne de savaş ve baskı kurma isteğini tanımamaktadır. İsa, Allah’ın krallığının kralıdır. Bu krallığın içinde O, Baba’nın temsil etme ve Baba’nın evlatlarını birliğe çağırma görevini yürütmekte.

İsa, hakikate tanıklık etmekle, insanlara hizmet ediyor: Allah’ın ışığı, O’nun hikmeti, O’nun şanı, İsa’ya sevgi ile bakan ve O’nun isteğini yerine getirmeye hazır olan insanlar tarafından görülebilir. Hakikati, yani tam da Baba’nın bağışladığı olan hakiki gerçeği; yani olan ve gerçekleşen her şeyin hakiki anlamını, Baba’dan her olaya verilen o anlamı, severek ölen Oğul olan İsa’ya bakarak tanırız.

O, kimseye şiddetle davranmaz, kendi haklarını iddia etmez. Krallığı her türlü ırk, dil ve kültürden oluşan sınırın ötesindedir. O, Allah’tır ve Baba’nın sevgisini yaşayan herkes tarafından kral olarak kabul edilir: Onlar hakikatten, yani Allah’ın yüreğinden hayat almaktadırlar, bunun için Allah’tan verilen kral İsa’yı dinleyip O’na itaat ederler.

 

Rab’bimiz İsa, senin kral olman, bir görev, bir misyondur. Hiç kimse onu kısıtlayıp karşı gelemez. Sen, Peder olan Allah’ın sevgisinin tanığı olmak için dünyaya geldin. Sen, tek gerçek kralsın. Sen, Şeytanın üzerinde hüküm sürmesine izin vermezsin: o ki dünyasal zenginlikleri vaat eder ve bizleri zorlama ve yıkma silahlarını kullanmaya mecbur eder. Sen, her insanın istediği ve beklediği kralsın.

İsa, sen ki Allah’ın krallığının hakiki kralısın, sana itaat etmek istiyorum.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Baba’dan verilmiş tek kral olan sen,                               bize merhamet eyle;

hakikatin tanığı olan sen,                                               bize merhamet eyle;

insanın yüreğini sevileceği ümidine açan sen,                 bize merhamet eyle.

  1. Pilatus O’na “Gerçek nedir?” diye sordu. Bunu söyledikten sonra Pilatus dışarıya, Yahudilerin yanına çıktı. Onlara, “O’nda hiçbir suç görmüyorum” dedi. “Ama sizin bir geleneğiniz var, her Fısıh bayramında sizin için birini salıveriyorum. Yahudilerin Kralını sizin için salıvermemi ister misiniz?” Onlar yine “Bu adamı değil, Barabas’ı isteriz!” diye bağrıştılar. Barabas bir hayduttu.             (Yh 18,38-40)

 

İsa, Pilatus tarafından suçsuz ilan ediliyor. Vali açık bir şekilde İsa’nın yasal olarak suçsuz olduğunu beyan ediyor. Buna karşın onu bağlı tutuyor.

Pilatus kendisine dokunma gerçeğine değil de kamuoyuna izin veriyor. Pilatus’un üzerine gerçeğin otoritesi yoktur, onu etkileyen halkın tepkisidir. O; popüler olmayı, halkın hoşuna gitmeyi seviyor. Kendi vicdanını rahatlatmak, aynı zamanda da kamuoyunu tatmin etmek için, bir uzlaşmaya varıyor. Paskalya Bayramı için Yahudilerin kralını salıvermemi istiyor musunuz?

Ne için sen, Pilatus, yapman gerekeni kötü insanlara soruyorsun?

Hatta, eğer İsa suçlu değilse senin sadece O’nu salıverme imkanın değil, mecburiyetin de vardır.

Fakat İsa özgürdür, sen özgür değilsin.

İsa’nın insanlar tarafından özgür kılınmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü O, hayatını sunarak yaşamakta, severek yaşamakta, en büyük özgürlüğü yaşamaktadır.

Nitekim sevgi kölelik tanımaz, zorlamaz. Sevginin olmadığı yerde, İsa tercih edilemez. Sevgisi olmayan, İsa’yı seçmez, ama katil olan Barabas’ı tercih eder. Barabas adı, “babasının oğlu” anlamına gelir. Ve de bir katilin babası, şeytandır. Sevmeyen kişi, sevgiyi tanımayan bu patronun kölesidir.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, bencilliğimiz sevgi yerine nefreti tercih eder; alçakgönüllülüğün yerine, şiddeti tercih eder. İşkence gören bedeninin acısı; insanların gerçeği değil, rahatlatıcı ve yüzeysel olanı aradıklarını görünce çektiğin acı karşısında, küçük bir şeydir.

Sen, benim Baba’ya olan itaat arayışımı değil, insanlar karşısında iyi intiba arayışımı görünce acı çekersin. İsa, acı bize!

Sen bize insanın gerçek yüzünü gösterirsin; sen bize sevgiyi gösterirsin. Bencilliğimiz, senin ışığının parladığı karanlıktır.

 

Rab’bimiz İsa,

bizim için Allah’ın gerçeği olan sen,                     bize merhamet eyle.

insanlardan hür insan olan sen,                          bize merhamet eyle.      

sevmeye yetersiz olan insana Baba’nın sadakatinin armağanı olan sen,      bize merhamet eyle.

  1. O zaman Pilatus İsa’yı tutup kamçılattı. Askerler de dikenlerden bir taç örüp O’nun başına geçirdiler. Sonra O’na mor bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudilerin Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı. (Yh 19,1-3)

 

İsa’nın vücudu üzerine vuruşlar, sebepsiz olarak, birbirlerini izlemekte.

Gerçek sebebi sadece Peder biliyor: İsa yüzyıllar boyunca karanlıklarda ışık gibi parlamalıdır. Nefretin karanlıkları, asırların arasından geçerler ve de İsa, sebepsiz olarak nefretin vurduğu insanlar için ışık olmalıdır.

Sebepsiz bir şekilde İsa, dikenlerden bir taç, mor bir kaftandan gelen alay, tokatlar yüzünden acı çekmektedir. Yönetmeyi ve emretmeyi bilmeyen bir kralmış gibi İsa ile alay edilir. Bu şekilde sevgisinin krallığı daha da çok parlıyor ve sevgisinden doğanların itaatini O’na çekiyor. İsa, Allah’ın krallığını oluşturanların durumuna katılan gerçek kraldır: İnsanların acılarını yaşayan bir kral, asırlar boyunca Allah’ın katında Habil’in yazgısına katılanları temsil edendir.

Kim bilir, belki Pilatus ve onun askerleri de bir gün, sebepsiz yere acı çekeceklerdir. İsa şimdiden onlar için de kraldır. Bunun için İsa onları ne hor görmekte ne de reddetmektedir. Onların ellerinden tokatları kabul ediyor; bir gün, acılarında ve yorgunluklarında destek olmak için, onlara elini uzatacaktır.

İsa, bu gün Kendisini kabul eden için, Kendisini reddeden için de kraldır. Yarın, sevgiden aydınlatılmış olarak, Baba’nın elindedir.

 

Rab’bimiz İsa, sana tapıyor ve sana şükrediyoruz. Bedeninin üzerinde darbeleri, başının üzerinde dikenleri, alayları da kabul ettin. Sen onları sevgi içinde kabul ettin. Ve de senin sevgin onları değiştirdi. Onlar, senin için hor görülmenin değil, sevmenin fırsatıdırlar. Tam da bu dikenler ve bu darbeler; yüreğimi seninkine bağlı, gözlerimi sana dönük, isteğimi gelecek olan aşağılanmayı ve acıyı Baba’ya sunmaya hazır halde tutuyor. Rab’bimiz İsa, sana yücelik olsun!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

dikenlerle taçlandırılan sen,                                           bize merhamet eyle;

sevdiklerin tarafından alaya alınan sen,                         bize merhamet eyle;

Allah’ın Krallığına beni kabul eden kral,                        bize merhamet eyle.

  1. Pilatus yine dışarı çıktı. Yahudilere, “İşte, O’nu dışarıya, size getiriyorum. O’nda hiçbir suç bulmadığımı bilesiniz” dedi. Böylece İsa, başındaki dikenli taç ve üzerindeki mor kaftanla dışarı çıktı. Pilatus onlara, “İşte adam!” dedi. (Yh 19,4-5)

 

İsa, kalabalığa herkes tarafından alay edilebilecek bir şekilde sunuluyor. Bunun yanı sıra Pilatus, O’nda hiçbir mahkûmiyet suçu bulmadığını gösterişle beyan ediyor. Ve İsa çıkıyor.

Herkes, O’nun acımasızlıktan kaynaklanan acıları sevgiden ve özgürlükten gelen ne denli saygınca taşıdığını görebilir.

Şimdi ilan duyulmaktadır: İşte adam! İsa, gerçek adamdır, gerçek insandır. O; egoizmden bozulmamış, günah tarafından saptırılmamış Baba’nın benzerliğini taşıyan Allah’ın imajıdır. İsa, gerçek insandır; Allah’ın istediği insanlığı tam anlamıyla yaşayan tek olandır.

İşte, adam (insan): İsa; günahsız insan, Baba Allah’ın şeffaflığı, her hangi bir başka insanda olan egoizmin yarattığı incinmelerden ve uyumsuzluklardan gölgelenmeyen hayattır.

İşte, adam (insan)!

Şimdi kendi insanlığının ne kadar geliştirebileceğini görmek isteyen her insan; dikenli taç giyinmiş, yine de hala sakin ve sevmeyi bilen o yüzüne bakmalıdır.

 

Rab’bimiz İsa, sana tapıyoruz. Sen halkın önünde hor görülmüş ve biçimsizleşmiş yüz ile görünmekten utanmıyorsun. Daha önce peygamberler de bu andan bahsetmişlerdi; sen bu anı yaşamaktasın: Bu an, aracılığıyla dünyayı kurtardığı Baba’nın sevgisinin gizemini içeriyor ve de sen bunun bilincindesin.

Dünyada insanlar; yüzlerinin görünüşünü değiştirmeye çalışırlar, içlerindeki egoizmlerini meydana getirebilen o işaretleri saklamaya, kendi yüzeyselliklerini, sevgilerini  bile maskelemeye çalışırlar.

Sen, gerçek insan, bana Allah’ın yüzünü gösteriyorsun; o Allah ki, kendisini yargılanmayı ve küfredilmeyi kabul ederken, Baba olmaya devam ediyor. Sen, yüzünün değişmesine ve biçimsizleşmesine izin veriyorsun ve de, aynı zamanda, bakışlarını sevgi ile insanlar üzerine koymaya devam ediyorsun, öyle ki insanlar, bakışlarından etkilenmiş olarak, gerçek insanlar olmaya başlasınlar.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Allah’a layık insan olan sen,                                          bize merhamet eyle;

tek gerçek insan olan sen,                                              bize merhamet eyle;

Baba’nın şanının şeffaflığı olan sen,                               bize merhamet eyle.

  1. Başkâhinler ve görevliler İsa’yı görünce, “Çarmıha ger, çarmıha ger!” diye bağrıştılar. Pilatus, “O’nu kendiniz alın, çarmıha gerin!” dedi, “Ben O’nda bir suç görmüyorum!” (Yh 19,6)

 

Başkâhinler ve nöbetçiler tarafından reddedilmiş olan İsa’ya hayranlıkla bakmaktayız. O insanlar, tam bir nefreti ve tam bir reddetmeyi kararlaştırmışlardır. Onlar artık düşünmemektedirler, kendi kendilerine Allah’ın isteği hakkında soru sormamaktadırlar. Onlar bağırıyorlar: O’nu haça ger!

İsa bağırmalarını duymaktadır: Pilatus’u korkutan bağırmalar, insanlığı titreten bağırmalar, bunlar! İsa biliyordu ve bekliyordu. O, bunu daha önce söylemişti bile. Kendisinin yükselmesi gerekiyordu.

Sadece nefreti gösteren o bağırmalarda, İsa ise kasenin tadını hissediyor; o kaseyi ki Kendisi, Adem’in bahçede saklanmasından beri, acı çekmektedir. Ve de şimdi İsa, gerçek evlat olarak, açıkça, herkesin önünde, bu acı yudumu içmeyi kabul ediyor: Bunu Peder ile bir olmak için içmek istiyor.

İsa, Pilatus’u mahkûm etmeye mecbur eden bağırmaları sevgi yolundan geçme işareti olarak kabul ediyor.

Bu, İsa’nın saatidir: İsa’nın Baba ile tek bir sevgi eylemi için birleştiği saattir.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, dünyada nefreti ve reddetmeyi yankılandıran sadece başkâhinler ve nöbetçiler değiller. Sen, bugün bile dudaklarımdan da, yüreğimden de çıkan o bağırmanın yankısını duymaktasın. Hatta sen benden önce bile onu duymaktasın.

Bir sevgi eylemini reddettiğim zaman; davranışlarımla birilerinin vicdanını zorladığım zaman, senden başka bir şeyi tercih ettiğim zaman, sen o hüküm sözünü yine duymaktasın.

İsa, kutsal, iyi ve uysal olan sen, bana acı!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

büyüklerin tarafından reddedilen sen,                            bize merhamet eyle;

sessiz ve uysal olan sen,                                                 bize merhamet eyle;

Baba’nın sana sunduğu kupayı içen sen,                         bize merhamet eyle.

  1. Yahudiler şu karşılığı verdiler: “Bizim bir yasamız var, o yasaya göre O’nun ölmesi gerekir. Çünkü kendini Tanrı’nın Oğlu yerine koydu.” Pilatus bu sözü işitince daha çok korktu.

Yine vali konağına girip İsa’ya: “Sen nerelisin?” diye sordu. İsa cevap vermedi.                                                                                                        (Yh 19,7-9)

 

İsa, Allah’ın Oğlu olarak ilan ediliyor. Allah’ı tanıyanlara sevinci veren bu ilan, Allah’ın sevgi olduğunu bilmeyenleri titretiyor. Pilatus bu ilanı duyunca ne yapabilir? Kendisinin tanıdığı tanrılar, insanlar gibiler: İntikam alabilirler. Bunun için korkuyor: İsa’nın kendisinden intikam almasından korkuyor. Bunun için Pilatus bir kez daha sorguluyor: “Nerelisin?”

Fakat İsa susuyor. Ve de sessizliği devam ediyor.

İsa’nın kökenini kendi kendime keşfedebilirim. Bunu tek başıma, hiç kimse söylemeksizin, görebilirim. Ölüme mahkûm edilen ve de sevmeye devam eden İsa, sadece Sevgiden gelebilir. Orada, Sevgide, O sürekli olarak oturmaktadır; oradan, bana Allah’ın yüreğinde ne kadar büyük bir sevginin olduğunu göstermeye ve tattırmaya gelmektedir.

İsa’nın sessizliği sevgidir. O, anlayabileceğim şeylere değer vermektedir. O bana güveniyor: Kendi kendime Pilatus’un korkusunun sorusuna cevap verebilirim: Nerelisin? Korkma, Pilatus: İsa, seni seven, sana baba olmayı isteyen o Allah’ın oğludur.

 

Rab’bimiz Mesih, Yahudiler senin ölümünü kararlaştırıyorlar. Çünkü bunu yasa söylüyor.

Evet, sen ölüyorsun, çünkü Peder bunu istiyor; o Peder ki sözünü kabul etmeyenleri de sevgisini  kabul etmeyenleri de sever.

Bunlar, “yasa” ile nefretlerini doğruluyorlar; sen, hiçbir zaman yasayı yerine getiremeyecek olanları da kurtarmak için, kendini sunuyorsun.

Sen, Allah’ın Oğlu, ölüyorsun, öyle ki ölüme mahkûm edilenler, kendilerini sonsuza dek seven Baba ile karşılaşmayı ümit edebilsinler.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sevgi planını gerçekleştirmek üzere ölen sen,                  bize merhamet eyle;

Allah’ın Oğlu olan sen,                                                 bize merhamet eyle;

Sevgiden gelen sen,                                                        bize merhamet eyle.

  1. Pilatus, “Benimle konuşmayacak mısın?” dedi. “Seni salıvermeye yetkim olduğu gibi, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor musun?” İsa, “Sana gökten verilmemiş olsaydı, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı” diye karşılık verdi. “Bu nedenle beni sana teslim edenin günahı daha büyüktür.” Bunun üzerine Pilatus İsa’yı salıvermek istedi. (Yh 19,10-12)

 

İsa, Kendisini kurtarmaya çalışmamaktadır; O, Pilatus’a kendisine fazla önem vermemesine yardımcı olmaya dikkatlidir. Vali, otoritesi adına, her türlü seçimi haklı çıkarabileceğini düşünüyor. “Seni salıvermeye yetkim olduğu gibi, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor musun?” Korkunç bir yanlışlık!

O, kararlarının hesabını kimseye vermesinin gerekmediğini düşünüyor: Bu, kendini tanrı saymak demektir. İsa, hep Baba’ya olan itaati arayarak yaşadı. O, hayatını söz dinlemeye çevirdi. Şimdi O, Pilatus’a önemli bir gerçeği açıklayabiliyor. İnsanın yapabileceği şey, Baba tarafından kararlaştırılmıştır. Senin yapacağın tek şey, Baba’ya itaat etmektir. Bunun dışında insanın hiçbir gücü yoktur, yetkili kişi de kendine başka haklar veremez.

Pilatus da görevini görebilmek ve anlayabilmek için; kendinin neyi yapabileceği, neyi yapması gerektiğini de bilmek için, bakışını yukarıya dikmelidir.

Pilatus, gökyüzünde bir Baba olduğunu hala bilmemektedir. Bunun için en büyük suç, bilenlerin suçudur. İsa, insanın cahilliğinin hesabını tutmaktadır.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sana taparım. Sen, kendin birkaç arzunu gerçekleştirmek için gelmedin. Ama Baba’nın isteklerini yerine getirmek için, O’nun sevgisini görünür haline getirmek için kendini sürekli Baba’ya yönelmiş halde tuttun. Sen, senin gibi, insanları da, beni de istiyorsun. Sen, benim insanlara hizmet ederek onlara Baba’nın sevgisini armağan etmemi istiyorsun.

Bende sadece bu yetki var: Sevmek ve hizmet etmek yetkisi. Yukarıdan bana sadece bu görev gelebilir. Teşekkürler, Rab İsa: Sen bunun, bulunabileceğim tüm durumlar için; kişisel ya da toplumsal olarak yaşayabileceğim tüm durumlar için kendi örneğinle sürekli bana yeniden söylüyorsun.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Peder’den verilen her güce sahip olan sen,                     bize merhamet eyle;

Kendini kurtarmayı aramayan sen,                                bize merhamet eyle;

insana, Allah’ın isteğini görmeye yardım eden sen,         bize merhamet eyle.

  1. Yahudiler bağırıyor ve şöyle diyorlardı: “Bu adamı serbest bırakırsan, Sezar’ın dostu değilsin. Kendini kral yapan kimse Sezar’a karşıdır.” Pilatus bu sözleri işitince, İsa’yı dışarı getirtti ve Taş Döşeme – İbranice Gabbata – adı denilen yerde, mahkeme kürsüsüne oturdu. O gün Pasah’a hazırlık günü idi; öğlen sıraları idi. Pilatus Yahudilere: “İşte kralınız” dedi. Fakat onlar: “Götür O’nu! Götür O’nu! Çarmıha ger” diye bağırıyorlardı. Pilatus tekrar: “Kralınızı çarmıha mı gereyim?” dedi. Başkâhinler: “Sezar’dan başka kralımız yoktur” cevabını verdiler. O zaman O’nu çarmıha gerilmek üzere onlara teslim etti. (Yh 19,12-16)

 

İsa’ya hayranlıkla bakalım: O, gösterişle kral ilan ediliyor, kendisini ret edenlerinin kralı. Bu olay; imparatorluğun resmi yerinde, Roma mahkemesinde gerçekleşmektedir. Ve de Allah’ın halkının Paskalya’nın akşam yemeğindeki kuzularının kurban edildikleri saatinde gerçekleşmektedir.

İsa yeni kuzudur. Şimdi onun kurban edilmesine karar verilmektedir. O, bütün kuzuların yerini almaktadır: O’nun kanı, halkı kurtarıyor; O’nun eti, günahlı insanları tek, büyük bir ailede birleştiriyor; onları besliyor ve özgürlükte yürüyebilsinler diye, onlara güç veriyor.

Kendisini bir kuzu gibi Baba’ya sunan gerçek kral olan İsa, gerçek kahin de olmaktadır. Tam da bu anda halkın başkahinleri Allah’ı reddettiklerini beyan etmektedirler; o Allah ki “Benim dışında Allah’ın olmayacak” demişti. Şimdi onlar, gösterişli bir şekilde, “Sezar’dan başka kralımız yoktur” doğrulamaktadırlar. Onlar, başka bir tanrının hizmetine geçmişlerdir; o tanrı ki şiddetle egemen oluyor; o tanrı ki insanlara acı çektiriyor, onları sömürüp eziyor. Onlar artık, sevginin Allah’ının – o Allah ki Kendisi ile olan birliğin, karşılıklı kardeşliğin de sevincini sunmak itiyor  - kahinleri değillerdir.

İsa, bu reddedişe tanık olup yeniden kendini, şimdi kendi kendilerine bırakılmış olan insanların kurtuluşu için sunuyor. Şimdi, Allah’ın önünde, sadece İsa insanları temsil etmektedir.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sana tapıyor ve seni kutsuyoruz.

Sen, uysallığında ve kutsallığında, baskı yapmayan ve korkutmayan kralsın. Çünkü sen, sevginin Allah’ının temsilcisisin. Sen, Baba’ya kendi hayatını sunan kahinsin. Bunun için kim seni kabul ederse, artık insanlardan – güçlü olanlar dahi - korku bilmeyecektir. Onlar bedeni öldürebilir ama bizi sevme özgürlüğünden yoksun kılamazlar.

Seninle birlikte her zaman sadakat içinde Baba’ya hizmet edebileceğiz, senin sayende O’ndan başka bir Allah’ımız olmayacaktır!

Rab’bimiz Mesih İsa, sana şan ve şeref olsun!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

kurban edilen kuzu olan sen,                                          bize merhamet eyle;

kendini kurban olarak sunan sen,                                   bize merhamet eyle;

aramızda Allah’ın krallığını taşıyan sen,                        bize merhamet eyle.

  1. Askerler İsa’yı alıp götürdüler. İsa çarmıhını kendisi taşıyıp Kafatası – İbranice Golgota – denilen yere çıktı.                                                                                                         (Yh 19,17)

 

İsa, haçı alıyor. O’nun zorlanması gerekmiyor; O, olaylara kendisini kaptırmaya izin vermiyor. Haç kendisi için ölüm, işkence aracı değil de Allah’ın şanının aracıdır. Bu haçın üzerinde O, Baba’nın bütün insanlar için bütün günahkârlar için duyduğu sevgiyi parlatacaktır. İsa, hayat ağacı olan o haçı kucaklayabilir. Hayat ağacı ile ölüm yeri olan Kafatası - İbrani’ce Golgota – denilen yere doğru yola koyuluyor.

Bu şekilde ölüm yeniliyor: Ölüm dağında hayat ağacı dikiliyor. Ölüm yerini hayata bırakmalıdır.

Yükseltilmiş İsa sayesinde insan için artık ölüm yoktur. Yeryüzündeki yolculuğumuz, artık ümitsizliğin bir yürüyüşü değil; artık ölümün gölgeleriyle de kaplı değildir: Yeryüzündeki yolculuğumuz, bir hacılığa dönüşmüştür. Bunun sonunda Baba’nın sevgisini, şanlı hayatını, huzur ve uyumla dolu bir karşılaşmanın kutlamasını bulacağız. Çünkü İsa, kendi ölümünü sevginin bir eylemi kıldı!

 

Rab’bimiz Mesih İsa, seni haçı taşırken görüyoruz.

Yüzü ışık saçıyor; kan lekeleri, yorgunluk ve bedeninin acıları, içindeki sevincini saklayamıyorlar. O haçla sen, insanları korkutan ve bu korku ile sevmelerini engelleyen son düşman olan ölüm üzerinde zaferi tamamlıyorsun.

Sen ölüm korkusunu yeniyorsun. Bu şekilde insanlar artık kendilerini kurtarmayı aramayacaklar. Sevmek için kendini sunmak; sadık, karşılıklı hizmet yoluna ilerlemek için, özgür olacaklardır.

Rab’bimiz Mesih İsa, sana şan olsun!

 

Rab’bimıiz Mesih İsa

sen ki haça sarılırsın,                                                     bize merhamet eyle;

sen ki ölüm korkusunu yeniyorsun,                                 bize merhamet eyle;

sen ki kendini sunuyorsun,                                             bize merhamet eyle.

  1. O’nunla birlikte iki kişi daha, İsa ortada, onlar da iki yanında olmak üzere çarmıha gerdiler.

    (Yh 19,18)

 

İsa haça yükseltilmektedir. Kolları, Musa’nınkiler gibi kaldırılmış haldedir: Onlar bizlere düşmanlarımız olan egoizm ve bölünme üzerinde zaferi kazandırlar.

Musa’nın yılanı yükseğe kaldırdığı gibi İsa da tahtada yükseltiliyor: O’na bakan ve O’nu Allah’ın sevgisi olarak kabul eden herkes kurtulmuş oluyor. Kurtulan hayatında yılanın zehri olan Baba’ya karşı kıskançlığın ve şüphenin artık gücü yoktur.

İsa’nın yanında iki kişi daha ölmektedir. Biri bir yanda biri diğer yanda.

İsa, ölmekte, acı çekmekte yalnız değildir. Bir tarafta da öbür tarafta da yer var. Bunlar, öğrencilerin almaya çalıştığı yerlerdir. Onlar, İsa’ya krallığında yanında olmak isterlerdi. O yer; günahkârlara, hak ettikleri için İsa ile haçı paylaşan insanlara, yüreklerini sadece Baba’nın tanıdığı, tanınmayan insanlara verilmektedir. İsa günahkârlarla yaşıyor ve onlarla ölüyor.

Onlar için gelmiştir. Öğrencileri de günahkârdır ve O’nun tarafından kurtarılmalarına ihtiyaçları vardır. Günahkârlar arasında onları ayrı tutamayız. İsa ortada parlıyor, O herkesin bakışlarını ve yüreklerini çekiyor.

 

Rab İsa, haçın üzerinde kanını döken sana tapıyorum. Sen, insanların işkence olarak verdiği ve senin şan aracı kıldığın o haçta çivilenmiş duruyorsun. Sana tapıyorum.

Duanın meyvesini almak için kurtulmam için sana bakıyorum. Çabalarım ve erdemlerim hedefe ulaşmıyor, yani bencilliğin engelini aşmaya yetmiyorlar. Sadece sen, senin kendi bakışıma sunmanla, içimde Baba’nın hoşuna giden sevgiyi doğurursun.

Eğer Baba, seni sevdiğimi, sana güvenle baktığımı görüyorsa, o zaman O, senden de, benden de hoşnuttur. Çünkü bizi tek bir sevgide birleşmiş halde görüyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

haç üzerinde krallık süren sen,                                       bize merhamet eyle;

günahkârlarla beraber kalan sen,                                  bize merhamet eyle;

acı çekenlerin bakışlarını çeken sen,                               bize merhamet eyle.

  1. Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: «NASIRALI İSA - YAHUDİLERİN KRALI». İsa'nın çarmıha gerildiği yer kente yakındı. Böylece İbranice, Latince ve Grekçe yazılmış olan bu yaftayı Yahudilerin birçoğu okudu. Bu yüzden Yahudi başkâhinler Pilatus'a, «Yahudilerin Kralı' diye yazma» dediler. «Kendisi, `Ben Yahudilerin Kralıyım dedi' diye yaz.» Pilatus, «Ne yazdımsa, yazdım» karşılığını verdi. (Yh 19, 19-22)

 

İsa’nın başının üzerindeki yazı, iyi görünür şekildedir. Pilatus, Rab'bin ölümünün sebebini halka açık bir şekilde göstermek istiyordu, fakat bunun yerine yazdığı şey; insani sözlerle, Allah’ın tek olan büyük Sözünü açıkça gösteriyor! İncil’in yazarı bunu anladı ve bizler de bunu anlayabilelim diye, yedi kez “yazı” ya da “yazmak” terimini kullanmaktadır.

Kendini Baba’ya sunan İsa, haç üzerinde olan İsa; bütün insanlara Allah’tan verilmiş olan kesin, son Söz’dür. Bütün insanlar sevgiyi okumayı bilirler, bunun için bütün insanlar haçta asılan bu Allah’ın “Sözünü” anlayabilirler. Haçta olan İsa; Baba’nın, bizleri, bizi mahveden bencilliğimizden koparmak üzere, Kendisine çekmek için her şeyi riske atan o Allah’ın, yeni ve tamamlanmış iletisidir. Pilatus, bir yazı ile herkes için Allah’ın Söz’ünü açıkça gösteriyor; bunu üç dilde sunuyor: Dindar halkının dili olan İbranice’de; güçlü ve egemen halkın dili olan Latince’de; okumuş ve bilgili halkın dili olan Grekçe’de sunuyor. İsa, dindar olanlar için Baba Allah’ın mesajıdır: Adının söylediği gibi, sadece İsa gerçek kurtuluşu bağışlamaktadır. İsa, yöneticilerin önünde durmaktadır: İnsanlar, barış ve özgürlük içinde yaşayabilmek için sadece İsa ile birlikte, sadece O’ndan yardım bulmaktadırlar: İsa kraldır! İsa, Allah’ın bilgeliği ve ışığıdır: Bu armağanlar olmadan, insanların kültürü sadece karışıklığı ve ayrılığı doğurmaktadır.

Pilatus, yazıyı değiştirmiyor: Bu yazı kesindir. Ne başka bir Kurtarıcı, ne bir başka Bilgi ne de başka bir Kral olmayacaktır!

 

Rab İsa, sen haç üzerinde sessizsin. Sadece acı çekmektesin. Sana şükrediyor ve sana tapıyorum.

Sende, bana sürekli eşlik eden, karşılaşacağım olaylar için ışık ve açıklamayı veren, benden istenen hizmetleri sevgi ile yerine getirebilmem için güç veren, Kendisi ile olan ilişki için alçakgönüllülüğü ve güveni veren Baba’nın sözünü görüyorum. İsa, ölüme kadar itaatkar olan sen, Baba Allah ile yeni antlaşma için yeni yasasın. Seni kabul ediyor, seni seviyorum ve kendimi sana sunuyorum.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

insanlar için Allah’ın sevgisi olan sen,                           bize merhamet eyle;

Allah’ın hikmeti olan sen,                                              bize merhamet eyle;

Baba’nın alçakgönüllü gücü olan sen,                            bize merhamet eyle.

  1. Askerler İsa'yı çarmıha gerdikten sonra O'nun giysilerini aldılar. Her birine birer pay düşecek biçimde dört parçaya böldüler. Mintanını da aldılar.        (Yh 19,23)

 

İsa, haç üzerinde, yüksekte, acı çekmeye devam ederken, askerler onun elbiselerini - mintanını ve pelerinini - istifçilik yapmayı düşünüyorlar. İlk önce pelerine bakalım; o pelerin ki kanamalı acı çeken kadının yaptığı gibi; onun ucuna dokunulması bile hastalığı iyileştirmek ve murdarlıktan kurtarmak için yeterli idi. Peygamber Ahiya pelerinini on iki parçaya bölmüştü ve on parçasını Yarovam’a vermişti (1Kr 11,30). Bu şekilde Yarovam’ın, on oymağın kralı olacağını gösteriyordu. Peygamberin pelerini, krallığının simgesiydi. Şimdi İsa’nın pelerini, yine Allah’ın krallığının simgesidir; pelerin dört parçaya bölünüyor: Allah’ın krallığı yeryüzünün dört bucağı içindir, tüm uluslara ulaşmalıdır!

Ve nasıl ki İlyas’ın pelerini, öğrencisi Elişa için öğretmeninin miras olarak verdiği peygamberlik ruhunun simgesi idi, aynı şekilde şimdi İsa’nın pelerini de insanların, putperestlerin mirası olmaktadır: Bunlar tarafından, Allah’ın hükümdarlığı, çok büyük özenle korunması gereken bir armağan olarak kabul edilmektedir; kendi Halkı tarafından reddedilmiş, putperestler tarafından kabul edilmektedir.

İsa’nın krallığı beni sarar, beni ısıtır, sınırlarımı ve günahlarımı örter. İsa’nın krallığı, kendisinin başka insanlara götürülmesi için kendisiyle giyinmekte olan beni de kullanır.

 

Rab İsa, mirasını insanların ellerine bıraktığın için sana şükrediyorum. Onlar layık olmamalarına rağmen, bunun bazen bilincinde olmasalar da, senin armağanın, senin hükümranlığın bana kadar ulaştı. Ben bunun tadına varıyorum, senin elbisenin sadece bir parçasından yararlanabilsem de! Bunun için, senin yeniden görüneceğin zamana kadar, senin gelin olan göksel Kudüs’ün, kıymetli işlemelerle süslü olarak, Allah’ın şanıyla parlayan, gökten ineceğin zamana kadar, “Krallığın gelsin!” demeye devam ediyorum ve de devam edeceğim. Senin krallığın gelsin, Rab İsa!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sen ki insanlara mirasını verirsin,                                  bize merhamet eyle;

sen ki çıplaklığımı giyinirsin,                                         bize merhamet eyle;

sen ki bende krallığını gösterirsin,                                  bize merhamet eyle.

  1. Mintan boydan boya tek parça dikişsiz bir dokumaydı. Birbirlerine, “Bunu yırtmayalım” dediler, “Kime düşecek diye kura çekelim.” Bu olay, şu Kutsal Yazı yerine gelsin diye oldu: “Giysilerimi aralarında paylaştılar, elbisem üzerine kura çektiler.” Bunları askerler yaptı.

(Yh 19,23-24)

 

İsa’nın bedenine saygı göstermeyen askerler, mintana büyük değer verdiler. Bu mintan dikişsiz, tek bir parça olarak örülmüş ve de - İncil’in Yazarı şunu belirtmeye dikkat etmektedir – yukarıdan örülmüştür. Bu ifade ile bize Yukarıdan gelen yeni hayatı hatırlatmaktadır.

Dört askerin, parçalara ayırmadığı bir bütün halde muhafaza etmek istediği mintan nedir? Askerlerin İsa’nın iç elbisesine, O’nun bedenine temas etmiş olan o elbiseye, gösterdikleri saygının ne anlamı var? O mintan; Yukarı’dan gelen yeni hayattır, İsa’nın kendi içerisinde taşıdığı ve şimdi, ölümü ile Baba’ya yeniden teslim ettiği, Kutsal Ruh’tur. Allah’ın Krallığını kabul edenler, birlik ruhu olan İsa’nın Ruh’unu giyiniyorlar! Onlar, tüm ırklara, dillere, ülkelere ait olmalarına rağmen, tek bir beden oluşturacaklar; tek ruhsal binayı, yani Kilise’yi oluşturmak için, tek Ruh tarafından birleştirileceklerdir. Kilise, yani Kutsal Ruh’tan giyinmiş ve canlandırılmış olan Mesih’in Bedeni, bölünmüş olamaz. O, tek ve kutsaldır.

Hristiyanların; günahları ve bölünmeleri ile Kilise’ye acı çektirecek, bazen de dünyada olan müjdeleme misyonunu etkisiz kılacaklar. Fakat imanlılar yukarıdan örülmüş elbiseyi kabul etmek isteyince yani İsa’nın Ruh’unu kabul edince, o zaman kendilerinin bir olduklarını, Baba’nın şanı için tek bir beden olduklarını tecrübe edecekler.

 

Rab’bimiz İsa, sen bizleri tek bir bedende, tek bir Ruh’ta birleştirirsin. Ne zaman biri seni sever ve bunu alçak gönüllülükle itiraf etmekten utanmaz, onunla gerçek birliğinin - Baba’nın ve Oğul’un birliğinin - sevincini ve güvenini yaşıyorum. Teşekkürler, İsa! Çünkü senin mintanını giyinebiliriz; teşekkürler, çünkü hepimiz senin Ruh’unu giyebiliriz ve böylece sende, kendimizi tek bir şey olarak tanıyabiliriz.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

           sen ki insanlara Ruh’unu verirsin,                                   bize merhamet eyle;

          sen ki bizi bir tek bedende birleştirirsin,                           bize merhamet eyle;

          sen ki Kilisen’e birliği bağışlarsın,                                   bize merhamet eyle.

  1. İsa'nın çarmıhının yanında ise annesi, annesinin kız kardeşi, Klopa'nın karısı Meryem ve Mecdelli Meryem duruyordu.         (Yh 19,25)

 

İsa, Baba’dan bir teselli alıyor. Kadınlar; o kadınlar ki servetleri ile O’na yardım edip O’nu dinlemişlerdi, şimdi haçın yanında duruyorlar. Onlar, İsa’nın acı çekmesine katılmaktadırlar. Sessizlikte Öğretmenlerinin hayatını Baba’ya sunmaktadırlar.

Bu kadınların Kafatası denilen tepenin üzerindeki varlıkları; sadakati, amade olmayı ve gerçek sevgiyi göstermektedir. Bu kadınlar, anlaşılmaz ve karanlık Allah’ın planına sadıktırlar. Onlar, ilk adamın yanına koyulmuş kadının yaptığı gibi, tartışmıyor ve mantık yürütmüyorlar. Onlar sevmeye ve severek itaat etmeye, devam ediyorlar. İsa’ya olan sevgi, kendilerini çevreleyen karanlıktaki ışıklarıdır, sessizlikte kendilerini birleştiren Söz’dür. Sessizlikleri, ölümün o yerinde hayatın Allah’ın mevcudiyetinin sezilmesine izin veren bir sessizliktir.

Bu kadınların arasında Anne de duruyor: O, Oğlu tanıyor, hayatının ne kadar değerli olduğunu biliyor, insanlara ne kadar iyiliği sunduğunu da biliyor. Meryem gerçekleşmekte olana isyan etmiyor, tersine Rab’bi olan Oğlundan öğrenmeye devam ediyor. Kendisini sevgi ile Baba’ya sunmak için, kendini Oğluyla birleşiyor. Şimdi Meryem yüreğinde, Baba’nın ellerinde olan sözleri ve olayları derin derin düşünmeye devam ediyor: Her ne kadar insan gözleri şunu görememekteyse de, Meryem o acılı olayların içinde Baba’nın sevgisinin saklanmış olduğunu bilmektedir.

 

Rab’bimiz İsa, kim senin yanında şikayet etmeyip ümidini başka yere bağlamadan kalırsa, ona Ruhun verilmektedir. Haçının dibinde acı çeken kadınlara, senin gibi ve seninle birlikte, kendilerini sunma armağanı verilmekteydi, senin yüreğinde hüküm süren sevginin Ruhu verilmekteydi. Ben de haçının önünde, sessizlikte, kalmak istiyorum. Yüreğim, arınıyor ve Baba’nın hayatım için hazırladığı daha büyük planları kabul etmeye hazırlanıyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

            insanların dostu olan sen                                                 bize merhamet eyle;

           sade olanların sevgisini kabul eden sen,                           bize merhamet eyle;

          seni sevenlerin varlığından hoşnut olan sen,                      bize merhamet eyle.

  1. İsa, annesiyle sevdiği öğrencinin yakınında durduğunu görünce annesine, «Anne, işte oğlun!» dedi. Sonra öğrenciye, «İşte, annen!» dedi. O andan itibaren bu öğrenci İsa'nın annesini kendi evine aldı. (Yh 19,26-27)

 

İsa, haç üstünde acı çekmekte, ama hiçbir şekilde kendini acındırmaya çalışmamaktadır. O, Kendi misyonunu – yani Baba’nın sevgisini gösterme misyonunu - devam ettirmeye dikkat etmektedir.

O, Anne’sini ve öğrencisini görmektedir. Bu iki kişi, varlıkları ile O’na derin ve tek sevginin ilişkisini yaşadığı ve yaşayacağı pek çok başka insanları hatırlatmaktadırlar.

Annesi, Eski Ahitteki Büyük Atalarının ve Peygamberlerin vaatlerine sadık kalıp, Allah’ın isteğinin gerçekleşmesini, kendisi hizmete hazır bir vaziyette bekleyen İsrail’in bütün o “geri kalan”ını temsil etmektedir. Öğrencisi ise, İsa’nın tüm sevdiklerini ve Kendisine tek Öğretmen ve tek Rab olarak dayanmaya devam edeceklerini hatırlatıyor. Haçın altında, geçmiş ve gelecek mevcuttur. Sevilmiş İsa olan bakışlarının tek hedefi, Anneyi ve öğrenciyi birleştirmektedir. Her ikisi de İsa’yı dinlemekte, her ikisi de O’nun Söz’ünü somutlaştırmak için O’na itaat etmek istemektedir, öyle ki İsa, onların hayatlarında, yüceltilmiş olabilsin. İsa, Meryem’in ve öğrencinin, birbirilerinin farkına varmalarına yardımcı oluyor: İsa’ya olan sevgileri, onları birbirlerine karşı sorumluluk hissetmeye götürecektir. Bu sevgi sayesinde de Meryem ve Yuhanna, Kutsal Ruh tarafından kendilerine verilmiş olan farklı armağanlara dikkatli olacak, bunları birbirlerine hizmet etmek için; sevmek ve sevilmeyi kabul etmek için kullanacaklardır.

Onlar İsa’nın isteğini anlıyorlar ve Rab’lerinin Sözü’nü gerçekleştirmek üzere, birlikte yaşamaya başlıyorlar. Öğrencinin evinin kapısı Anne için açılıyor; o da, alçakgönüllülüğü sayesinde, yeni sevgi görevini kabul ediyor.

 

Rab’bimiz İsa, seni sevenler, seni dinler ve Sözlerinde, kendi hayatlarını değiştirmek için, yönlendirme bulurlar. Meryem ve Yuhanna, senin sevgin için anne ve evlat olarak yaşamaya başlayarak, seni yüceltiyorlar. Haçının altında ben de senin Anneni annem olarak, öğrencilerini de kardeşlerim olarak değerlendirmek istiyorum. Ve de sana teşekkür ediyorum, Rab İsa, çünkü ölümün, anneliği ve evlatlığı doğuruyor; bakışlarını sana yöneltenlerin arasında, gerçek kardeşliği, canlı ve sevinç dolu birliği ortaya çıkarıyor.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sen ki seni sevene dikkatlisin,                                                     bize merhamet eyle

sen ki sana yönelmiş olan hiç kimseyi yalnız bırakmazsın,           bize merhamet eyle

sen ki öğrencilerinin arasında birliği ve paydaşlığı doğurursun, bize merhamet eyle

 

 

  1. Daha sonra İsa, her şeyin artık tamamlandığını bilerek Kutsal Yazı'nın yerine gelmesi için, “Susadım!” dedi. Orada ekşi şarapla dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri zufa dalına takarak O'nun ağzına uzattılar. (Yh 19,28-29)

 

İsa gerçekleşen olayların bilincindedir ve her şeyin önemli bir anlamı olduğunu bilmektedir. Çünkü gerçekleşen her küçük olayda bile Baba’nın sevgisi yer almaktadır. İsa hiçbir şeyin rastlantı sonucu olmadığını bilmektedir. Çünkü Allah tüm yaşamın Babası’dır! Kendisini yakan susuzluk da rastlantı sonucu değildir. Kendisinden utanmayan küçük kadın grubunun ve öğrencinin sevgisi ile teselli edilmesine rağmen, pek çoklarında küçücük bir sevgi hareketinin veya bakışının bile doğmayışından acı çekmektedir. Pek çoğu hala nefretin, reddedişin, düşmanın egemenliğindedirler.

İsa onların yüreklerine de dokunmak isterdi. Kim bilir, belki bir yudum suyun dilenciliğini yaparsa, onlar duygulanacaklardır ve böylece sevginin güçlü bir şekilde içeri girebilmesi için yüreklerini aralayacaklardı. “Susadım!”.

İsa’nın arzusu, Allah’ın Ruhunun mezmurlar duasında yazdırdığına uyuyordu. Bu duayı İsa her gün tekrarlamıştı. “Susadım!”.

Hazır bulunanlar, İsa’nın dudaklarına sirkeyi uzatıyorlar. Mezmurda yazılanlara uyarak, İsa’ya sirke sunuluyor. Sirke, unutulmuş ve bozulmuş şaraptır.

Şarap, düğün sevincinin ve sevgisinin işaretidir. İsa, Kana kentinde, Kendini güvey olarak göstermek için, şarabı sunmuştu. Şimdi O, haç üzerinde, insanlara olan sevgisi uğruna Kendisini sunarak, düğünü gerçekleştirmektedir. İnsanlar, O’na sirkeyi sunuyorlar: O’nu güvey olarak istemiyor, onu reddediyorlar.

İsa’nın susuzluğu daha da büyüyor. Tüm insanlara kurtuluşu vermeye susadı.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, senin arzuna cevap vermek istiyorum. İçmek istiyorsun, birilerinin senin için bir şeyler yapmasını istiyorsun: Bu şey, onu yapan kişinin kurtuluşuna dönüşecekti!

Senin susuzluğun, Baba Allah’ın sevgisi insanların yüreğine girsin diye yanan arzudur. Mesih İsa, bugünkü sevgimi, tapınmamı ve kardeşlerime sunacağım hizmetimi, susuzluğun için bir yudum şarap gibi kabul et!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

        herkesi kurtarmak isteyen sen,                            bize merhamet eyle;

       Baba’nın sevgisini tanıyan sen,                            bize merhamet eyle;

      sevgi hareketlerini kabul eden sen,                       bize merhamet eyle.

  1. İsa şarabı tadınca, “Her şey tamamlandı!” dedi ve başını eğerek Ruhunu teslim etti.

                                                                                                               (Yh 19,30)

 

İsa, dünyaya gerçekleştirmek için geldiği amacını, gerçekleştirdiğinin bilincindedir.

O, hayatının her anını sevgi ile doldurmuştur. Baba’nın ebedi sevgisinin doluluğu zamanlara döküldü. Hatta acıları, suçlanmayı, zulmü, insanlar tarafından öldürülmeyi bile sevgiye dönüştürmüştür.

Şimdi O, “Her şey tamamlandı” diyebilir.

İnsanların sözleri ile Allah’ın sevgisini anlatan ve ileten Kutsal Yazılar, tamamlanmıştır. Şimdi, İsa’nın sunulmuş olan hayatında, Allah kurtuluşun eserini tamamlamaktadır. İnsanlar, haçın üzerinde yükseltilmiş olana bakarak kurtulabilirler, tıpkı zehirli yılanlar tarafından ısırılanların, Musa’nın çölde yükselttiği tunçtan yılana bakarak iyleştikleri gibi.

Haç’taki İsa’ya bakan, Baba’nın sevgisinin doluluğunu görmektedir: O sevgi ki, bizi bencilliğin ve isyanın düşürdüğü yalnızlıktan ve ümitsizlikten çıkarmak için, Oğlu bile esirgememiştir. Haç’taki İsa’ya bakan; kendisinin sevildiğine, bir Baba’ya sahip olduğuna, kardeşlerin arasında bulunduğuna inanmaktadır.

Nitekim İsa, ölürken, Kendisini sürekli yönlendiren Ruhu; Evlatlık Ruhunu, teslim etmektedir. İşte şimdi bu Ruh, İsa’ya sevgi ile bakanların hayatını sarıp, içlerine girebilir.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, Baba’nın sevgisini dünyaya getirme görevinde, hiçbir şeyin, ölümün bile seni durdurmasına izin vermediğin için sana şükrediyorum. Bu sevgiyi ölüm noktasına kadar götürdün ve böylece hayatın bu düşmanını yendin. Kendini sunarak yendin. Ölümün boşluğunu ve karanlığını sevginin ışığı ile doldurdun.

Sana şükrediyorum, Rab’bimiz İsa! Senin vereceğin güçle, hayatımı Baba’ya sunarak, senin izinde yürümek istiyorum.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

            sen ki hayatı sevgi ile tamamlarsın,                               bize merhamet eyle;

           sen ki sonuna kadar Kendini sunarsın,                           bize merhamet eyle;

          sen ki insanın düşmanını yenersin,                                     bize merhamet eyle.

  1. Yahudiler Pilatus'tan çarmıha gerilmiş adamların bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık günü olduğundan, cesetlerin Sept günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Sept günü büyük bayramdı. Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsa'yla birlikte çarmıha gerilmiş olan öteki adamın bacaklarını kırdılar. İsa'ya gelince O'nun ölmüş olduğunu gördüler. Onun için bacaklarını kırmadılar. Ama askerlerden biri O'nun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı. (Yh 19,31-34)

 

Artık cansız olan İsa, hala haçın üzerindedir ve O’nu dinlemek istememiş olanlar için bir azarlama oluşturmaktadır. Yahudiler, bayramlarının gerektirdiği dış temizlik için kaygılanıp mahkumların cesetlerini ortadan kaldırmak istemektedirler. İsa artık son nefesini vermişti. Bundan dolayı, ölmesi için bacaklarının kırılması gerekmiyor. Askerlerden biri bilmeden bir peygamberliği gerçekleştiriyor: İsa’nın böğrünü deliyor. Böğründen çıkan su ve kan olayı, bize sevgi ile anlatan öğrenciyi şaşkına çevirip düşündürüyor.

Dökülen kan, İsa’nın Kendisine ait olanlara gösterdiği sevgiye tanıklık etmektedir. İsa, “İnsanın dostları için canını vermesinden daha büyük sevgi yoktur” demişti. O kan, halkı kurtarmak için ölen Allah’ın Kuzusunun kanıdır. Efkaristiya’ya katıldığım zaman, benim de yaklaştığım kandır: “Bu, günahların bağışlaması için birçokları uğruna dökülen benim kanımdır”.

Su, İsa’nın Kendisine yaklaşmak isteyen herkese vermek istediği Ruh’un simgesidir: Şimdi bu su, arzu edenler için mevcuttur. Bu su, benim de İsa’nın yaptığı gibi, Baba’yı ve kardeşleri sonuna kadar sevebileyim diye, İsa’dan bana da iletilen yüreğinin sevgisidir.

İsa’nın bağrından akan kan ve su bana, İsa’nın beni sevdiğini ve bana kendi sevme kapasitesini de ilettiğini söylemektedir. İsa’nın bu armağanı, Kutsal Vaftiz’in ve Efkaristiya’nın gizemlerinde gerçekleşmeye devam etmektedir. Vaftiz suyuyla, Efkaristiya sofrasında susuzluğumu gideren ve beni besleyen sevgiyi başkasına da bağışlama kabiliyetine sahip oluyorum.

 

Rab’bimiz İsa, sana tapıyorum. Sen bir sevgi kaynağısın. Delinmiş bedenin, sağ tarafından tüm yeryüzüne hayat veren suyun çıktığı, yeni ve son mabettir.

Kanın; içenin hayatını değiştirip, seninkine tamamen benzer, yani Baba’nın armağanı kılan, kuzusunun kanıdır.

Teşekkürler, İsa! Beni sevdiğin için; bana da senin gibi sevme kabiliyetini sağladığın için de, şükrediyorum!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

sen ki beni sonuna kadar seversin,                                  bize merhamet eyle;

sen ki insanlara ilahi sevgiyi bağışlarsın,                       bize merhamet eyle;

sen ki ölümde dirisin,                                                     bize merhamet eyle.

  1. Bunu gören adam tanıklık etmiştir ve tanıklığı doğrudur. Doğruyu söylediğini bilir. Siz de iman edesiniz diye tanıklık etmiştir.        (Yh 19,35)

 

İsa artık konuşmamaktadır. O’nun yerine sevdiği öğrenci konuşmaktadır. Bu şekilde İsa sesinden yoksun kalmıyor. Her zaman Kendisi tarafından sevilmiş olduğunu ilan eden birileri olacaktır. Çünkü O, halen yaşamakta ve halen sevmektedir; sevgisi durmamaktadır.

İsa artık kendi insan sesiyle konuşmamaktadır. Fakat şimdi binlerce, milyonlarca ses, her dilde, ilahilerle, sevgisini anlatmaktadır. Sayılamayacak kadar yürekler, hayatlarını sunmalarıyla, Mesih İsa’nın yürekleri dolduracak kadar hala sevmekte olduğunun ve bu sevgisini hala insanlara iletmekte olduğunun şahitliğini vermeye hazırdırlar.

İsa tarafından sevilen kişi, birilerinin İsa tarafından sevildiğini bilmemesine ve İsa’nın, herkesin sonsuzlara kadar bir Baba’sının olduğundan emin kılmak için haçta öldüğünü hala bilmemesine de tahammül edemez.

İsa tarafından sevilen kişi; İsa’dan bahsetmekle yetinmez, konuşmasını sevgi işlerine dönüştürür, öyle ki başka kişiler de inanabilsinler, yani Babamız olan Allah’tan çıkan her söze itaat etmeye kendilerini bırakabilsinler.

 

Rab’bimiz İsa, seni seviyorum ve sana şükrediyorum. Çünkü sen yoluma, sevinçleriyle, huzurlarıyla, acılara katlanma güçleriyle senin Kurtarıcı olduğuna tanıklık eden öğrencilerini koydun. Hala karanlıkta olanlara tanıklık edebileyim diye, benim de üzerine hayatımı kurmak istediğim ve kurabildiğim sensin.

Sevincim ve desteğim olan Rab, sana şan olsun!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

           Baba’nın sevgisinin tanığı olan sen,                        bize merhamet eyle;

          şehitlerin desteği ve gücü olan sen,                           bize merhamet eyle;

          yüreklerin barışı ve sevinci olan sen,                        bize merhamet eyle.

  1. Bunlar, “O'nun bir tek kemiği kırılmayacaktır” diyen Kutsal Yazıların yerine gelmesi için olmuştur. Yine başka bir Yazı'da, “Bedenini deştikleri adama bakacaklar” deniyor.

                                                                                                        (Yh 19,36-37)

 

İsa, Allah’ın gerçek kuzusudur. Paskalya yemeğindeki kuzuya yapılmamasına özen gösterildiği gibi, İsa’nın da kemiklerini kırmıyorlar. Paskalya Akşam Yemeğindeki kuzunun, kapıların üzerinde serpilmiş kanı ile İsrail halkının üyeleri tanıtılarak, onları ölümden kurtardığı gibi; etiyle de onları birlik içinde toplanıp özgürlüğün vatanına doğru olan yolcukları için beslediği gibi, şimdi de, aynı şekilde, İsa, kanı ve bedeni ile Kendisini sevenleri kurtarıyor, birleştiriyor ve besliyor. İsa, üzerimizden günahın yükünü, egoizmi, yalnızlığı ve ölümü kaldırmak için bize teslim edilen Allah’ın kuzusudur.

Peygamber Zekeriya’nın dediği gibi, İsa’ya doğru gözlerimizi kaldırıyoruz. O’na doğru sevgi ile bakan ve O’ndan ötürü imanı için engel bulmayan herkes, Baba tarafından kutsanır.

İsa’nın bizi yaklaştırdığı kurtuluş, gözlerimiz aracılığıyla içimize girmektedir.

Şu ana kadar, bize Baba’nın sevgisini hissettirmek için, her birimizin üzerine bakışını diken, İsa’nın Kendisidir. Şimdi ise bizler O’na bakıyoruz: Baba’nın sevgisi nihayet bize ulaşmıştır. Adem gizlendiğinden beri Allah, gözlerimizle karşılaşmak için, bizi aramaya devam etmiştir. Nihayet şimdi, gözlerimizi Baba’nın sevgili Oğlu olan İsa’nın Baba’nın sevgisini mükemmelleştirip görünür kıldığı o haça çevirerek, cevap vermekteyiz.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, seni övüyoruz, çünkü sen ölümde bizim kurtarıcımızsın. Senden besleniyoruz ve sen, hayatımıza girerek, bizi arındırıyorsun, bencilliğimizden kurtarıyorsun, kardeşlerle birleştiriyor ve kuvvetlendiriyorsun. Öyle ki güven içinde sonsuz vatana nihai gireceğimiz güne kadar sevgi görevimizi yerine getirebilelim. Sana güvenle bakıyoruz ve böylece, günahkar olan bizlerin ölümünü değil, kurtuluşunu ve yaşamını isteyen Baba’nın iyi ve sadık sevgisi ile karşılaşabiliyoruz.

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

Allah’ın kuzusu olan sen,                                                            bize merhamet eyle;

hayat ekmeği olan sen,                                                                bize merhamet eyle;

sana hayranlık ve sevgi ile bakanların kurtuluşu olan sen         bize merhamet eyle.

  1. Bundan sonra Aramatyalı Yusuf, İsa'nın cesedini kaldırmak için Pilatus'a başvurdu. Yusuf, İsa'nın öğrencisiydi, ama Yahudilerden korktuğundan bunu gizli tutuyordu. Pilatus izin verince, Yusuf gelip İsa'nın cesedini kaldırdı. Daha önce geceleyin İsa'nın yanına gelmiş olan Nikodim de otuz litre kadar karışık mür ve sarısabır özü alarak geldi. İkisi, İsa'nın cesedini alıp Yahudilerin gömme geleneğine uygun olarak onu baharatla keten bezlere sardılar. İsa'nın çarmıha gerildiği yerde bir bahçe, bu bahçenin içinde de henüz hiç kimsenin konulmadığı yeni bir mezar vardı. O gün Yahudilerin Hazırlık günüydü. Mezar da yakın olduğundan İsa'yı oraya koydular. (Yh 19,38-42)

 

İsa’nın bedeni, büyük bir saygı ve sevgiye layık görülür. Çünkü bedeni, üç gün içerisinde İsa’nın Kendisi tarafından diriltilecek yeni mabettir! İsa’nın bedenine, hayatta iken kendisi için riski ve sevgiyi göze almaya cesaretleri olmayanlar tarafından büyük özen gösterilmektedir. Şimdi bunlar kendilerini İsa’nın dostları olarak görmekle kalmıyor, hatta cesede dokunarak bulaştıkları murdarlık için bile kaygılanmıyorlar. Sevgi, onları eski yasanın insani yorumlarının ötesine götüren yeni yasadır. Onlar İsa’yı bezlere sarıp, O’na kralın düğün gününde elbiselerine sürüldüğü gibi güzel kokular sürüyorlar: Mür ve sarısabır özü!

İsa gerçekten, gelin olan Kilisesi için hayatını veren güveydir!

Bahçede olan yeni mezar, evlilik odasına dönüşüyor: Burası, sonsuz ve gerçek hayatı görecek olan yerdir; burası, toprağa düşen buğday tanesine bol ürün vermesini sağlayan yerdir. İsa için yeni bir mezar gerekiyor. Nitekim O, yeni bir ölüm şeklinin başlangıcını yapmıştır. O, ölüme kendini sunarak göğüs germişti, bu şekilde de onu hayatın en büyük ve kesin eylemi kılmıştır. Ölümü, sevgisinin göstergesi ve düğününün mührüdür! Bunun için İsa’nın mezarında, ölümün kokusu değil de, hayatın güzel kokusu olacaktır. Ve de İsa’nın ölümüne sevgiyle yaklaştığımız zaman bizlere de hayat verilmektedir.

 

Rab’bimiz Mesih İsa, sana tapıyorum. Beni ağlatmak için değil bana en büyük sevgiyi; senin Baba’ya sevgini ve günahkar olan bizlere Baba’nın sevgisini bana göstermek için beni mezarında bekliyorsun. İçime bağışlanmış hayatının güzel kokusunu yaymak ve beni senin ölüm şekline paydaş kılmak için mezarında beni bekliyorsun.

Böylece bendeki yeryüzüne ait olan o parçamı hemen öldürmeye başlayabilirim, öyle ki sadece Baba’nın sevgisi parlayabilsin!

Sana şükürler olsun, Rab’bimiz Mesih İsa, kralım ve güveyim, gücüm ve şefkatim!

 

Rab’bimiz Mesih İsa,

yaşayan Allah’ın yeni tapınağı olan sen,                        bize merhamet eyle;

kral ve güvey olan sen,                                                  bize merhamet eyle;

bol ürün veren buğday tanesi olan sen,                          bize merhamet eyle;

ölümü hayatın en büyük sevgi eylemi kılan sen,              bize merhamet eyle;

bize Kendini sunmak için bizi bekleyen sen                     bize merhamet eyle.

AŞAĞIDAKİ KİTAPÇIKLAR DA MEVCUTTUR

 

  1. Efkaristiya (Ayini kutlamak: Hareketler ve sözler)
  2. İsa susuyordu
  3. Ruhsal sohbetler
  4. Ben’im
  5. Kutsal Kitap’ı açalım (Yaratılış Kitabı’nın ilk on bir bölümüne kolay bir giriş)
  6. İnanıyorum
  7. Haç Yolu
  8. Esenlik sizinle olsun
  9. Yetmiş kere yedi kez (Affedin ve affedileceksiniz Lk 6,37)
  10. On Emir
  11. Tanrı Sevgidir (İnziva-Sessizlik anları Tanrı’mıza sevgi ile bakmak için)
  12. Kentte kalın (Kutsal Ruh hakkında)
  13. Meryem Ana’ya Tesbih Duasının Olayları
  14. Onlar için istekte bulunuyorum (Mesih İsa’nın iman edenler için duası Yh 17)
  15. Meryem

 

Nihil obstat: Mons. Lorenzo Piretto archiep., İzmir, 8 Mart 2018

 

Bu kitapçık Hıristiyan Cemaatler için Aziz Pavlus Katolik Kilisesinde (Konya) Hazırlanmıştır.