ME
NU

OMELIE / Omelie TR

03 mar 2013
03/03/2013 - Paskalya’ya Hazırlık Devresi – 3. Pazar Günü – C

03/03/2013 - PASKALYA’YA HAZIRLIK DEVRESİ – 3. Pazar Günü – C

1ª Okuma Çıkış 3,1-8.13-15 * Mezmur 102 * 2ª Okuma 1Kor 10,1-6.10-12 * İncil Lk 13,1-9

“Bu nedenle, sağlam olarak ayakta durduğunu sanan kişi düşmemek için dikkat etsin”. Bu sözlerle Aziz Pavlus Hıristiyanları, ruhani gurur tehlikesi için uyarıyor. Bu ciddi bir uyarıdır, çünkü İsrail halkının başına bu geldi. Kendilerini kurtulmuş sananlar, yani Allah’tan söz verilen vaatlerin gerçekleşmesini hak ettiklerini sananlar, tam bunlar, cezalandırıldılar, çünkü akılları ve yürekleri isyan etmişlerdi. Allah hakkında kötü konuşmak ya da Allah’ın yönlendirmelerini bize vermesi için seçtiği kişiler hakkında şikayet etmek, mırıldanmaktır, mırıldanmak da bir tür isyandır. Halk, Allah’ın kendisine rehberlik etmek için gönderdiği Musa’ya itaat etmeyi ret etmişti. Ancak, havarinin dediği gibi, onun sayesinde herkes Allah’ın birçok mucizesine tanık oldu: Yollarını gösteren bulut, Kızıl Denizi ayaklarını bile ıslatmadan geçmek, yolda man ile beslenmek ve kayadan fışkıran su ile sussuzluklarını gidermek, gibi... Ancak Allah’a güvenmiyorsan, Onun hakkında mırıldanıyorsan ve sana gönderdiği kişinin rehberliğini kabul etmiyorsan, bu mucizeleri görmüş olmanın sana faydası olmayacaktır. Aziz Pavlus şöyle diyor: “Bu olaylar, başkalarına ders olsun diye onların başına geldi”. Biz, vaftiz olanlar, biz ki Kutsal Ruhu aldık, biz ki Yaşam Ekmeği ile besleniyoruz, biz ki bilgeli çobanlar tarafından yönlendiriliyoruz, eğer Rab hakkında mırıldanırsak veya bizleri yönlendirenlere itaatsizlik yaparsak, o zaman artık birlik içersinde olmayız. Mırıldanmalarımız, bizi ilgilendirenin Allah’ın Hükümdarlığı değil de, maddi durumun ya da belirli bir hırs veya kibir olduğunu gösterir. Havari şöyle devam ediyor: “Bizim için zamanların sonu geldi” bu sebepten de bakışlarımız “yukarıdaki şeylere” yönlenmiş olmalı.

Tövbemizi hala mükemmelleştirmemiz gerekiyor. Yoksa İsa’nın hikayesinde anlattığı incir, biz olabiliriz. Hiç bir zaman meyve vermeyen bir ağaç kesilmelidir. Ancak biri sahibinden bir yıl daha beklemesini ve dolayısıyla zaman ve yorgunluk harcamasını isteyebilir... Evet, Baba’dan bizim için sabretmesini isteyen, İsa’dır: O bize konuştu, bizim için acı çekti ve öldü. Sözü ile beslenmeye, Gizemleriyle kuvvetlenmeye ve Onunla birlikte kalmaya karar verelim: o zaman meyve gelecek, çünkü İsa, “Bende kalan meyve verecektir” dedi.

Bizim ölümümüz bir felaket olmayacak, Pilatus’un öldürttükleri ya da çöken kulenin altında kalanların ölümleri gibi olmayacak. Eğer İsa’ya bağlı olarak yaşıyorsak, ölümümüz bir lütuf olacak, önemli bir an, büyük bir sevgi eylemi olacaktır. Hastalıklardan korkmamalıyız, zulüm edilmekten de, çünkü İsa ile yaşarsak tüm yaşamımız ışık ve barış kaynağı olur. O günlerde gerçekleşen felaketler hakkında İsa’ya soru sormak için yaklaşanlar O’nun negatif yargılar vereceğini sanıyorlardı, sanki o ölümler kim bilir hangi günahlarının cezasıydı. Bu aynı durum bizim başımıza da geliyor; bize bir felaket anlatıldığında aklımıza belki de bunu hak ettikleri geliyor. Bu doğru olsa da, İsa diyor ki, almamız gereken ders bu değildir, başkalarını yargılamaktansa kendi yaptıklarımızı yargılamalıyız. Gerçekten de, eğer yaşamım Allah’ta, tek aracısı İsa sayesinde demirlenmiş değilse, yatağımda herkesin şefkati arasında ölsem de, ölümüm bir felaket olacaktır. Her an düşüncem İsa’ya yönelik olmalıdır, yüreğim yüreğinde, eylemlerim Ona sunulmuş olmalıdır. Musa’nın hazır olduğu gibi, Allah’ımla karşılaşmaya daima hazır olmalıyım. Allah, Musa ile de hiç beklenmediği bir anda iletişime girdi, ondan tam bir uygunluk istedi, mesleğini ve yaşamını değiştirmesini istedi, beklenmedik ve tehlikeli sorumluluklar almasını istedi. Musa birçok belirsizlikler olmasına rağmen Allah’a olumlu cevap verdi ve yaşamında radikal bir değiştirme yaptı. Biz ona hayranlıkla bakıyoruz, özellikle de bir gün Allah bizimle karşılaşmak isterse, nasıl davranmamız gerektiğini öğreniyoruz. Nitekim Allah dünyayı kurtarmak için hep bir iletişim içersindedir.

Kim bilir belki Allah benden de bir işbirliği isteyebilir? Belki bir gün hiç beklenmediğim bir durumda yaşamaya beni çağırabilir. Yanan ve tükenmeyen bir çalıdanmış gibi benim bulunmamı istediği bazı durumları gösterebilir ve Onun Sözünü ve arzularını iletmemi isteyebilir. O gün beni aradığında ayakta olabilmek için alçakgönüllülükle ve huzur içersinde yaşıyorum!