ME
NU

OMELIE / Omelie TR

05 mag 2019
05/05/2019  -  PASKALYA DEVRESİ  -  3. PAZAR GÜNÜ  -  C YILI

05/05/2019  -  PASKALYA DEVRESİ  -  3. PAZAR GÜNÜ  -  C YILI

  1. Okuma Hav. Kit. 5,27-32.40 * Mezmur 30 * 2. Okuma  Vahiy 5,11-14  İncil * Yh 21,1-19

 

Aziz Yuhanna Vahiy Kitabında bize, İsa'ya olan iman yüzünden ceza olarak Patmos adasında bulunurken gördüğü görünüşte duyduklarını iletmektedir. Yuhanna meleklerin ve bütün yaratılışın, Rab İsa'ya olan övgülerini duyuyor. İsa, "Kurban edilmiş Kuzu" diye çağırılmaktadır! Nitekim O'nun en büyük ve en derin sevgi eylemi, O'nun mucizeleri değil, O'nun kurbanı olmasıdır, Peder'e kendini feda etmesi, uğrumuza çarmıha gerilip ölmeyi kabul etmesidir. Bunun için minnetle O'nu yüceltiyoruz. Meleklerle ve bütün yaratılışla birlikte O'na, "gücü, hikmeti ve kudreti, yüceliği ve övgüyü almaya layıksın" diye söyleyelim. İnsanlar, her ne kadar büyük ve yetkili iseler de, İsa'nın önünde hiçtirler, onların da, ancak ve ancak İsa'nın verebileceği kurtuluşa ihtiyaçları vardır. İmanlılar bu dünyanın büyüklerinden, yalnızca zulmedilmeyi bekleyebilirler, çünkü dünyanın büyükleri İsa'yı da reddettiler, çarmıha gerdiler ve hala O'nu kabul etmiyorlar.

Birinci okumada görüyoruz ki, İsa'yı çarmıha gererek öldürme sebebi olan red, Havarileri de hapishaneye kapattırma sebebi oluyor; fakat onlar da kendi Rabb'leriyle aynı şekilde muamele görmekten seviniyorlar. İnsanların tehditlerinden korkmuyorlar, çünkü güç, cesaret, sevinç ve tanıklık yeteneğini aldılar!

Havarilerde ve diğer öğrencilerdeki bu yeni hayat, bu yenilik nereden geliyor? Kesinlikle Dirilmiş İsa'yla karşılaşmalarından gelmektedir! Bu günkü İncil, İsa'nın, yedi öğrenciye olan bir görünüşünü bize anlatmaktadır. Onlar tekrar Celile'ye dönmüştü: sanki eski hayata dönmek istemişler gibi... Nitekim Petrus, İsa'dan bu işe çağırılmadan, balık tutmaya gitmeye karar veriyor ve diğerleri de onunla beraber gidiyorlar. Belki de onlar başka bir şeyi yapmayı bilmiyorlar... İyi ki en azından birlikte kalıp beraber çalışıyorlar! Fakat bütün gece boş yere yoruluyorlar. Bu sonuç, İsa'nın isteğini sormadıklarından dolayı, bir ceza olabilir, fakat İsa, onların birlikte kaldıkları için, itaatli oldukları için de onları ödüllendirip onlara özel bir şekilde kendisini gösteriyor. Gerçekten onların hemen İsa'yı tanımalarına, O'nun onlara, ilk bakışta faydasız bir şeyi yapmaya emir vermesine de rağmen, alçakgönüllülükle itaat edip tekrar ağı atıyorlar. Ve onların alçakgönüllü itaatleri ödüllendiriliyor: hem bol bol balık tutuyorlar, hem de, daha neşe veren şey, kıyıdaki tanınmayanın Rab olduğunu anlıyorlar. Petrus da, "yüz elli üç iri balık dolu ağı" karaya çekerek, İsa'ya olan sevgisini gösteriyor. Belki o bol bol balık avı onları o kadar etkiledi ki, balıkları tek tek saydılar bile! İncilci Yuhanna bu numara içinde daha derin bir anlam var olduğunu anladı: bu numara dünyanın bütün uluslarını kapsar. Ağ, İsa'nın yanına o kadar çok ulusları topladığı halde, yırtılmaz! O ağ, herkes anlayabildiği gibi, Kiliseyi temsil ediyor. Kilise, çok farklı olmalarına rağmen, İsa'ya olan tek bir sevgide birleşmiş bütün kültürleri ve halkları Rab'be götürmektedir.

Bu avlama aracılığıyla öğrenciler; birleşmiş ve itaatli olmaları, faaliyetlerine karar vermeden önce, aralarındaki İsa'nın bulunmasını aramalarını gerektiğini anlıyorlar. Birlik içinde kalıp İsa ile beraber yiyecekler! O'nunla beraber kalarak, O'nun ellerinden ve sevgisinden besin alarak, İsa'yı yücelten ve 'Bölen Şeytan'dan koruyan birlik ruhunu alacaklar. Bu olay, gerçekleşmek üzere olana bir hazırlık oluyor: İsa, öğrencilerinin itaatini gördü, bunun için onlara güvenip hükümranlığında önemli görevleri verebilmesini anlıyor!

Yemekten sonra, İsa Petrus'a daha önce hiç kimseye hiç sormamış bir soru soruyor; ayrıca bu sorunun önemini vurgulamak için ve bize de hitap edilmiş olduğunu hissetmemiz için, üç kere o soruyu tekrarlamaktadır: "Beni seviyor musun?". Mesih İsa Petrus'a da ve bana da, onun bütün öğretişlerini anladığımı veya O'nun bütün söylediklerini hatırladığımı sormuyor. Petrus'a pişman olup olmadığını bile sormuyor: yalnızca kendisini sevip sevmediğini, kendisini karşılıksızca sevip sevmediğini soruyor. "Beni seviyor musun?" İsa öğrencisine bu soruyu sormak için bu ana kadar bekledi! Eğer ıstırap çekmeden önce sorsaydı, O'na olan sevgi, insancıl şeref, başarı ve bencillik ile karıştırılabiliyordu. İsa dünyanın büyükleri tarafından reddedildikten, haçta öldükten sonra, O'na olan sevgi yanlış anlaşılamaz, saf ve gerçek bir sevgi olabilir.

"Beni seviyor musun?" Öğrencilerin rehberi olana hitap edilmiş bu soru, bana da hitap edilmektedir. Bu soru üç defa, ve her defa daha derin bir şekilde tekrarlanılıyor. Mesih İsa başkalarının etkisinden özgür ve O'na itaat eden bir sevgiyi diliyor. Kendi hayatını sunan, kendi çıkarını aramayan, samimi dostluktan gelen gerçek bir sevgiyi istemektedir. Bu sevgi yalnızca yoksul bir yürekten gelebilir: sadece yoksul bir insan – yani zenginliklere bağlı olmayan bir insan - İsa'nın büyük ve sadık dostu olabilir. Petrus, sınavı gerçek bir alçakgönüllükle geçiyor: "Rab, sen her şeyi bilirsin...". Bunun için İsa, ona Hükümranlığında en gerekli ve en bağlayan işi emanet edebileceğini anlıyor. Küçük olsun büyük olsun kilisede bir görevi alan her kişi, aynı sınavı geçmelidir. Dinleyen ve itaat eden bir sevgi, uğrumuza "kurban edilmiş Kuzu"ya olan övgümüz de oluyor! Deneme içinde bulunduğumuzda da, bize laf atıldığında da, kardeşlerden ayrılmamızı teşvik eden ayartmalar geldiğinde de, böyle bir sevgi bizi sadık olmamızı sağlayacaktır.

OKUMALAR

 

  1. Okuma: Havarilerin İşleri 5,27-32.40-41

Elçileri getirip Yüksek Kurul'un önüne çıkardılar. Başkâhin onları sorguya çekti: «Bu adı kullanarak ders vermeyin diye size kesin buyruk vermiştik» dedi. «Ama siz öğretinizi Kudüs kentinin her tarafına yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz.» Petrus ve öbür elçiler şöyle karşılık verdiler: «İnsanlardan çok, Allah'ın sözünü dinlemek gerek. Atalarımızın Allah'ı, sizin çarmıha gererek öldürdüğünüz İsa'yı diriltti. İsrail'e, günahlarından tövbe etme ve bağışlanma fırsatını vermek için Allah O'nu Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti. Biz, Tanrı'nın kendi sözünü dinleyenlere verdiği Kutsal Ruh'la birlikte bu olayların tanıklarıyız.» Kurul üyeleri bu sözleri işitince küplere bindiler ve elçileri yok etmek istediler. Ama tüm halkın saygısını kazanmış bir Kutsal Yasa öğretmeni olan Gamalyel adlı bir Ferisi, Yüksek Kurul'da ayağa kalktı, elçilerin kısa bir süre için dışarı çıkartılmasını buyurarak kurul üyelerine şunları söyledi: «Ey İsrailliler, bu adamlara yapacağınızı iyi düşünün. Bir süre önce Tevdas da kendi kendisiyle ilgili büyük iddialarda bulunarak başkaldırdı. Dört yüz kadar kişi de ona katıldı. Ama adam öldürüldü, izleyicilerinin hepsi dağıtıldı, hareket yok oldu. Ondan sonra, sayım yapıldığı günlerde ortaya çıkan Celileli Yahuda, bir sürü insanı ayartıp peşine taktı. Ama o da öldürüldü ve izleyicilerinin hepsi darmadağın oldu. Şimdi size şunu söyleyeyim: bu adamlarla uğraşmayın, onları rahat bırakın! Çünkü bu girişim, bu hareket insan işiyse, yok olup gidecektir. Yok eğer Allah'ın işiyse, bu adamları yok edemezsiniz. Hatta kendinizi Allah'a karşı savaşır durumda bulabilirsiniz.»
Kurul üyeleri Gamalyel'in bu öğüdünü kabul ettiler. Elçileri içeri çağırtıp kamçılattılar ve İsa'nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler. Elçiler, İsa'nın adı uğruna hakarete layık görüldükleri için Yüksek Kurul'un huzurundan sevinç içinde ayrıldılar. Her gün tapınakta ve evlerde ders vermekten ve Mesih İsa'yla ilgili müjdeyi yaymaktan geri kalmadılar.

 

Mezmur 29

Seni yüceltmek istiyorum, ya RAB, cünkü beni kurtardın,

Düşmanlarımı bana güldürmedin. Ya RAB Allahım, sana yakardım, bana şifa verdin.

Ya RAB, beni ölüler diyarından çıkardın, yaşam verdin bana, ölüm çukuruna düşürmedin.

Ey RAB'bin sadık kulları, O'nu ilahilerle övün, kutsallığını anarak O'na şükredin.

Çünkü öfkesi bir an sürer, lütfu ise bir ömür;Gözyaşlarınız belki bir gece akar, ama sabahla sevinç doğar.

Dinle, ya RAB, acı bana; yardımcım ol, ya RAB!"

Yasımı şenliğe döndürdün, çulumu çıkarıp beni sevinçle kuşattın.

Öyle ki, gönlüm seni ilahilerle övsün, susmasın! Ya RAB Tanrım, sana sürekli şükredeceğim.

 

  1. Okuma: Vahiy 5,11-14

Sonra tahtın, canlı yaratıkların ve ihtiyarların çevresinde çok sayıda melek gördüm ve seslerini işittim. Sayıları binlerce binler, onbinlerce onbinlerdi. Yüksek sesle şöyle diyorlardı: «Boğazlanmış Kuzu, gücü, zenginliği, bilgeliği ve kudreti, saygıyı, yüceliği ve övgüyü almaya layıktır.» Ve gökte, yeryüzünde, yer altında ve denizlerdeki tüm yaratıkların, bunlardaki tüm varlıkların şöyle dediğini işittim: «Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek, taht üzerinde oturanın ve Kuzu'nun olsun!» Dört yaratık, «Amin» dediler. İhtiyarlar da yere kapanıp tapındılar.

 

İncil: Yuhanna 21,1-19

Bundan sonra Taberiye gölünün kenarında İsa öğrencilerine yine göründü. Bu da şöyle oldu: Simun Petrus, İkiz diye anılan Tomas, Celile'nın Kana köyünden Natanyel, Zebedi'nin oğulları ve İsa'nın öğrencilerinden iki kişi daha birlikte bulunuyorlardı. Simun Petrus ötekilere, «Ben balık tutmaya gidiyorum» dedi. Onlar, «Biz de seninle geliyoruz» dediler. Dışarı çıkıp kayığa bindiler. Ama o gece bir şey tutamadılar. Sabah olurken İsa kıyıda duruyordu. Ne var ki öğrenciler, O'nun İsa olduğunu anlamadılar. İsa, «Çocuklar, balığınız yok mu?» diye sordu. «Yok» cevabını verdiler. İsa, «Ağı kayığın sağ yanına atın, tutarsınız» dedi. Bunun üzerine ağı attılar. O kadar çok balık tuttular ki, artık ağı çekemez olmuşlardı. İsa'nın sevdiği öğrenci, Petrus'a, «Bu Rab'dir!» dedi. Simun Petrus O'nun Rab olduğunu işitince üzerinden çıkarmış olduğu üstlüğü giyip göle atladı. Öbür öğrenciler balık dolu ağı çekerek kayıkla geldiler. Çünkü karadan ancak iki yüz arşın kadar uzaktaydılar. Karaya çıkınca orada yanan bir kömür ateşi, ateşin üzerinde balık ve ekmek gördüler. İsa onlara, «Şimdi tuttuğunuz balıklardan getirin» dedi. Simun Petrus kayığa atladı ve tam yüz elli üç iri balıkla yüklü ağı karaya çekti. Bu kadar çok balık olduğu halde ağyırtılmamıştı. İsa onlara, «Gelin, yemek yiyin» dedi. Öğrencilerden hiçbiri O'na, «Sen kimsin?» diye sormaya cesaret edemedi. Çünkü O'nun Rab olduğunu biliyorlardı. İsa gidip ekmeği aldı, onlara verdi. Aynı şekilde balıkları da verdi. İşte bu, İsa'nın ölümden dirildikten sonra öğrencilere üçüncü görünüşüydü. Yemekten sonra İsa, Simun Petrus'a, «Yuhanna oğlu Simun, beni bunlardan daha çok seviyor musun?» diye sordu. Petrus, «Evet, Rab» dedi, «seni sevdiğimi bilirsin.» İsa ona, «Kuzularımı otlat» dedi.  İkinci kez yine ona, «Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?» diye sordu. O da, «Evet, Rab, seni sevdiğimi bilirsin» dedi. İsa ona, «Koyunlarımı güt» dedi. Üçüncü kez ona, «Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?» diye sordu. Petrus kendisine üçüncü kez, «Beni seviyor musun?» diye sormasına üzüldü. «Rab, sen her şeyi bilirsin, seni sevdiğimi de bilirsin» dedi. İsa ona, «Koyunlarımı otlat» dedi. «Sana doğrusunu söyleyeyim, gençliğinde kendi kuşağını kendin bağlar, istediğin yere giderdin. Ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere götürecek.» Bunu, Tanrı'yı ne tür bir ölümle yücelteceğini belirtmek için söyledi. Sonra ona, «Ardımdan gel» dedi.