ME
NU

OMELIE / Omelie TR

10 nov 2013
10/11/2013 - Olağan Devre 32. Pazar Günü – C

10/11/2013 - Olağan Devre 32. Pazar Günü – C -

1.Okuma 2Mak 7,1-2.9-14 * Mezmur 16 * 2.Okuma 2Sel 2,16 - 3,5 * İncil Lk 20,27-38

“Herkes iman sahibi değildir”. Havarinin bu cümlesi bizi düşündürüyor ve seçmeyi bilme armağanını daima kullanmamız gerektiğinin bilincine ulaşmamızı sağlıyor. Gerçekten de herkes Allah’ın sevgisini, varlığını, isteğini göz önünde tutarak konuşmuyor. Hıristiyanlık yürüyüşümüzde birbirimize daima yardımcı olmuyoruz, bize tavsiyelerde bulunanlar Baba’nın evlatları ve İsa’nın öğrencileri gibi davranmamıza hep yardımcı olmuyorlar. Hıristiyanlar arasında da, Rab’bin sesini dinlemeden ve Kilise ile birlik içersinde olmaya çalışmadan, yersiz tavsiyeler ya da teklifler yapanlar ya da aceleyle kararlar verenler var. Bu sebepten aziz Pavlus dikkatli olmamızı ve dua etmemizi tavsiye ediyor. Rab, kendisinden alçakgönüllülükle, Söz’ünü ayırt etmeye kabiliyetli ve sadık ileten biri olmayı dileyeni, dinliyor.

İsa bize örnek oluyor: kendisiyle konuşanları dikkatle dinliyor. Gerçekten de dış görünüşe aldanmamak gerekir, nitekim bazı meşhur kişiler bile, ağızlarını açtıklarında, imanlıları, iman konusunda zor durumda bırakıp gözden düşürebilirler. Mabedi yöneten kahinlerin mensup oldukları Sadukiler tarikatı, İsa’yı ve halkın imanını gülünç duruma düşürmek için karşısına uydurdukları bir soru ile çıkarlar: konu diriliş ve ebedi yaşamdır. Ardı ardına varis bırakmadan ölen yedi kocalı, kadının hikâyesini anlatırlar. O kadının, dirilişte yedi tane kocası mı olacaktı? Yeryüzünde iki eşli evlilik yasaksa, gökte bu daha da yasaktır! İsa sorunun kaynağında çok ciddi bir, hatta iki ters anlama olduğunu görüyor. Kendisiyle konuşanlar her şeyin bu dünyada sona erdiğine inanıyorlar. Ya da bir ihtimal ebedi yaşam varsa, dünyevi yaşama benzeyeceğini sanıyorlar. İsa, soruyu bir kenarda bırakarak, iki ana konuya açıklık getiriyor.

Yaşam, ölümden sonra da devam ediyor, evet mi hayır mı? Allah’ın Sözü otoritesiyle cevap verir: Allah kendisini hizmetkârı Musa’ya şu sözlerle tanıttı: “Ben İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Allah’ıyım!”. Kendisine bu sözler yöneltildiğinde bu üç ata yüzyıllardan beri ölmüşlerdi: artık yaşamıyorlar mı? Ataların imanı bir illüzyon muydu? O halde Allah da yok; O yoksa, duamızı dinleyemez ve bize konuşamaz. Mabet de, kurbanlar da boşa olurdu! Ama Allah kendisini tanıtmak için o adları kullandıysa, bu kişilerin, O’nun önünde halen mevcut olduğunu göstermektedir ve dolayısıyla O’nun için yaşamaktalar. O’nun için yaşıyorlarsa, bizim için var olmamış olabilirler mi?

İkinci yanlış anlama var oluş şekliyle ilgilidir: “diğer tarafta” bildiğimiz yaşam mı devam ediyor? Sadukilerin sorusu, bunu sandıklarını gösteriyor. İsa onlara doğrusunu söylüyor: gelecek dünyada ve dirilişte yaşamımız şu an kinden değişik olacaktır. Şimdi bu dünyada şefkate, tasdiklenmeye, başkalarıyla ilişkilere ihtiyacımız var, yaşamın devam etmesi için de çocuklar doğurmamız gerekiyor. Bu sebepten burada evleniliyor ve aile kuruluyor. Dirilişte ise başka tür bir yaşamımız olacak, buradaki ihtiyaçlara gerek olmayacak, ilahi sevginin tamlığını tadacağız. Melek gibi olacağız, diyebiliriz, onlar ölümden korkmaz. O zaman artık denemeler olmayacak, günaha düşmeyeceğiz ve dolayısıyla hiç bir şey bizi sevinç tamlığından uzaklaştıramayacak ve Baba’nın iyi arzusunu gerçekleştirmemize hiç bir şey engel olmayacak.

Ölülerin dirilişi imanlıların ümididir, beklenilen bir sevinç ve günümüz için destektir. Diriliş bu yaşamın sorunlarından sonra bir varış noktası olarak görülmektedir ve aynı zamanda şimdiki denenmelerde, takiplerde destektir. Buna, Makabalerin Kitabında anlatılan olay tanıklık eder: Kral IV Antiyokus zamanında, yedi kardeş, anneleriyle birlikte işkence edilmektedirler. Onlar Allah’ın emirlerine kararlılık ve güçle itaat ediyorlar: Rabbin dirilişini bilmemelerine ve Kutsal Ruh’unu almamalarına rağmen öyle davranıyorlar! Biz ise bu lütfe sahibiz, bu sebepten sebatla iman etmeye ve ümit etmeye devam edelim. Allah’ın Kilisesiyle birlik içersinde ve Rab İsa’nın dostluğunda yaşamaya kararlı olmakta karşılaşacağımız zorluklarda cesaretimizi kaybetmeyeceğiz. Ümit ve neşeyle mezmurun söylediklerini tekrar edebiliriz: “Senin izlerinden yürüdüm ve ayaklarım tökezlemedi” ve “Doğruluk sayesinde, senin yüzünü göreceğim. Uyanıp dirildiğim zaman, yüzünle doyacağım”.