ME
NU

OMELIE / Omelie TR

15 ott 2017
15/10/2017 - OLAĞAN DEVRE - 28. Pazar Günü – A 

15/10/2017 - OLAĞAN DEVRE - 28. Pazar Günü – A 

1.Okuma Yeşaya 25,6-10* Mezmur 22/23* 2.Okuma Fil 4,12-14.19-20 * İncil Mt 22,1-14


“Allah’ım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa’da görkemli bir biçimde karşılayacaktır!”. Aziz Pavlus, ekonomik zorluğun bir durumunda kendisine yardım etmiş Filipi’deki Hıristiyanlara bu vaati veriyor. Allah’ın Kendisi, gereksinimlerimize karşı duygusuz değildir: O, “aç olanları doyuruyor” ve de, Çobanın Mezmurunun da teminat verdiği gibi, “karanlık vadisinde” bile güvende olmamızı sağlar! Allah’ın müdahalesi – bunu hiç unutmayalım! – daima “Mesih İsa’da” gerçekleşmektedir: Baba daima O’nun aracılığıyla etkin eder. Allah’ın Oğlu, Baba’nın yerini almak için değil, O’nu gözümüze görünür kılmak için gönderildi: Huzurumuz, güvenimiz ve gerçek zenginliğimiz, O’dur. Çünkü Allah’ın sevgisi O’nda daima mevcut, daima etkindir. Hem Yeşaya hem de İsa’nın meseli, bu gerçek hakkında, üstü kapalı ve aynı zamanda da peygambersel bir şekilde konuşmaktadırlar.

Yeşaya, üç defa bile “bu dağ” hakkında konuşuyor: O, bizi simgesel olarak bir dağın üzerine götürüyor. Bu dağ, O’nda egemenlik süren sevinçten dolayı çokça tanınmıştır. Bu sevincin nedeni de, Allah’ın elinin bu dağın üzerine konulmuş olmasıdır. O dağın sevinci, orada sunulan şölen ile, aynı zamanda orada bütün insanların gerçeği ve bizzat Allah’ın çehresini hayranlıkla görebilmeleri durumuyla ifade edilmektedir! Bu dağın üzerinde Allah konuşuyor, bu şekilde de O, ölümü, aynı zamanda da ölümden doğrulan korkuyu, sıkıntıyı ve acıyı yok ediyor. Allah; hayattır, sonsuz, sınırsız hayattır: O’nun her müdahalesi insanlara hayatı götürür. Sonuç olarak büyük bir sevinç fışkırıyor: Gerçekten de “bu dağda” tadılabilecek kurtuluş emindir, bunun içindir ki söyle söylenir: O’nun kurtarışıyla sevinip coşalım."

Yeşaya “bu dağı” belirtmeyi bize bırakıyor; ve de bunu yapmak, İsa ile karşılaştığımızdan itibaren bize kolay gelir! Kurtuluşumuzun dağı, Baba’nın sevgisinin açıklanması, ölümün üzerindeki zafer, bizleri doyuran ve yüreklerimizi sevinçle dolduran şölen ve besin O’dur! Peygamber; bizleri, bizzat İsa’nın sözlerini, kapladıkları bütün bilgelikleri ve güçleri ile, anlamaya hazırlıyor. O bize, oğlu için bir düğün şöleni hazırlamakta olan bir kralı gösteriyor. Bu önemli bir andır: Kral için en çok dilenmiş ve sevilmiş bir an, bütün halk için de büyük bir armağandır. Nitekim bu an kralın, gelinine kendi hayatını vermekte olduğu andır. Bu anın, İsa’nın ölümüne atıfta bulunulduğunu anlamak bizlere zor gelmiyor: Gerçekten de o anda İsrail’in güveyisi olan Allah’ın temsilcisi İsa, gelini olan Allah’ın halka duyduğu kesin sevgiyi göstermektedir! Düğün şöleni, kişisel bir olay değildir: Düğün şölenine halkın en önemli üyeleri davet ediliyor. Fakat bu davetliler daha da önemli saydıkları şeyleri tercih ediyor ve daveti görmezlikten geliyorlar, hatta kendilerini sevince katılmaya çağıranlara karşı öfkeleniyor, onlara hakaret edip onları öldürüyorlar bile! Bizler şöyle anlamaktayız: İsa, meseli, baş kahinlere ve halkın ihtiyarlarına, yani O’nun için ölüm mahkumiyetini tasarlayanlara anlatmaktadır.

Mesel devam ediyor: Her ne olursa olsun, düğün şöleni ilan edilecek ve gerçekleşecektir. Davet, haklara ya da saygınlıklara, iyiliğe ya da kötülüğe bakmadan, başka insanlara yöneltilecektir. Böyle konuşarak İsa bana, benim de kendimi bir davetli olarak hissedilebildiğimi, hatta bizzat benim kesinlikle davetli olduğumu anlatıyor: Davetli olmamın, doğru yerimde bulunmamla ya da günahkâr olmamamla bir alakası yoktur; bu davet, ancak ve ancak Peder’in iyiliğine ve isteğine bağlıdır! İyi olduğum için değil de, Kendisi merhametli ve sabırlı ve sevgide büyük olduğu için Peder beni seviyor! Peder beni sevebilsin diye, benden hiçbir şey istemiyor: Zaten O, çoktandır beni sevmektedir. O’nun sevgisini kazanmak için hiçbir şeyi yapmam gerekmiyor! Bu gerçek, hakikat “İncil’dir”, yüreğe barış ve sevinç veren iyi haberdir.

Fakat doğal olarak içimizde bir soru doğuyor: O zaman tam da hiçbir şey yapmayacak mıyım? Madem ki Allah, eylemlerimden bağımsızca beni seviyor, benim O’nun yasalarına ve kurallarına uymam gereksiz mi olacaktır? Kesinlikle Hayır! Eğer Allah benim üzerime sevgisini yayıyorsa - ve de O’nun sevgisi İsa’dır – ben O’nu kabul edeceğim, O’nun hayatımı şekillendirmesine, bende meyve vermesine de izin vereceğim. Bu şekilde ben daveti reddeden birinci davetliler gibi olmayacağım: Nitekim öyle olsaydı, sevinçten ve huzurdan yoksun kalacaktım!

Mesel, bu imkanı hikayenin sonunda garip bir şekilde ima ediyor. İsa, düğün elbisesi giymediği için düğün salonundan dışarı atılan bir davetliden bahsediyor. Bu olayı anlayabilmek için, o zamanlardaki bir geleneği tanımamız lazım: Düğün şölenine davet eden, davetlilere elbiseyi de sunuyordu; bunu reddetmek, davet edene karşı bir hakaret olurdu. Peder’in bizi davet ederek verdiği sevgi, verdiği giyeceğimiz elbise de, Oğlu’dur: İsa’nın Kendisi Baba’nın armağanıdır. O’nunla giyinmeliyim. O olmadan Hükümdarlığı’na giremem. Baba’ya: Ben giriyorum, yeri kendi kendime kazanıyorum! diyemiyorum. Yoksa şunu söylemiş olurdum: Sana ihtiyacım yok! Bu şekilde davranınca, İsa’nın azarlamakta olduğu Ferisiler ve başkanlar gibi olacaktım.

Bunun için Aziz Pavlus şöyle diyor: “Allah’ım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa’da görkemli bir biçimde karşılayacaktır!”. O halde ben İsa’ya minnettarlığımı göstermek üzere, O’nu hoşnut eden şekilde daima yaşayacağım: O buna layıktır. İsa’yı seveceğim, sadece buyruklarına değil, O’nun isteklerine de uyacağım. Ve de bunu, sevgisini kazanmak için değil, sadece O’nun şimdiye kadar beni bu kadar çok sevdiğinden dolayı, O’nun beni bir evladı gibi sevdiğinden dolayı yapacağım!

Rab’bimiz İsa, sana övgüler olsun! Sen Göklerin Egemenliği için “pasaportumsun”, sen sevincimin dağısın, yüreğin huzurusun, Baba ile ve insanlar ile birlik ve beraberlik hayatının kaynağısın!


OKUMALAR

 

1.Okuma: Yeşaya 25,6-10

Her Şeye Egemen RAB bu dağda bütün uluslara yağlı yemeklerin

Ve dinlendirilmiş seçkin şarapların sunulduğu

Zengin bir şölen verecek.

Bütün halkların üzerindeki örtüyü,

Bütün ulusların üzerine örülmüş olan örtüyü bu dağda kaldıracak.

Ölümü sonsuza dek yutacak.

Rab Yahve bütün yüzlerden gözyaşlarını silecek.

Halkının utancını bütün yeryüzünden kaldıracak.

Çünkü RAB böyle diyor.

O gün diyecekler ki,

"İşte Tanrımız budur;

O'na umut bağlamıştık, bizi kurtardı,

RAB O'dur, O'na umut bağlamıştık,

O'nun kurtarışıyla sevinip coşalım."

RAB Moav'ı Cezalandıracak

RAB'bin eli bu dağın üzerinde kalacak.


Mezmur 22/23

RAB çobanımdır,

Eksiğim olmaz.

Beni yemyeşil çayırlarda yatırır,

Sakin suların kıyısına götürür.

İçimi tazeler,

Adı uğruna bana doğru yollarda öncülük eder.

Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile,

Kötülükten korkmam.

Çünkü sen benimlesin.

Çomağın, değneğin güven verir bana.

Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın,

Başıma yağ sürersin,

Kâsem taşıyor.

Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni,

Hep RAB'bin evinde oturacağım.


2.Okuma: Aziz Pavlus’un Filipililere Mektubundan 4,12-14.19-20

Yoksulluk çekmeyi de bilirim, bollukta yaşamayı da. İster tok ister aç olayım, ister bollukta ister ihtiyaçta olayım, her durumda ve her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim. Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim.Yine de sıkıntılarıma ortak olmakla iyi ettiniz.
Tanrım da her ihtiyacınızı kendi zenginliğiyle Mesih İsa'da görkemli bir biçimde karşılayacaktır. Babamız Tanrı'ya sonsuzlara dek yücelik olsun. Amin.


İncil: Matta 22,1-14

İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: «Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. Kral, şölene davet ettiklerini çağırmak üzere kölelerini göndermiş, ama davetliler gelmek istememiş. «Kral yine başka kölelerini gönderirken onlara demiş ki, `Davetlilere şunu söyleyin: Bakın, ben ziyafetimi hazırladım. Sığırlarım, besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır, gelin şölene!'
«Ama davetliler aldırmamışlar. Biri tarlasına, biri ticaretine gitmiş. Öbürleri de kralın kölelerini yakalayıp hırpalamış ve öldürmüşler. Kral öfkelenmiş. Ordularını gönderip o katilleri yok etmiş, kentlerini ateşe vermiş.
«Sonra kölelerine şöyle demiş: `Düğün şöleni hazır, ama çağırdıklarım buna layık değilmiş. Gidin yol kavşaklarına, kimibulursanız düğüne çağırın. Böylece köleler yollara dökülmüş, iyi kötü kimi bulmuşlarsa, hepsini toplamışlar. Düğün yeri konuklarla dolmuş.
«Kral konukları görmeye geldiğinde, orada düğün elbisesi giymemiş bir adam görmüş. Ona, `Arkadaş, üzerinde düğün elbisesi olmadan buraya nasıl girdin?' diye sorunca, adamın dili tutulmuş.
«O zaman kral, uşaklarına, `Şunun ellerini ayaklarını bağlayın, onu dışarıya, karanlığa atın!' demiş. `Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.'
«Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.»