ME
NU

OMELIE / Omelie TR

08 lug 2018
08/07/2018 – OLAĞAN DEVRESİ - 14. PAZAR - B YILI

08/07/2018 – OLAĞAN DEVRESİ - 14. PAZAR - B YILI

1.Okuma Hez 2,2-5 *Mezmur 123/122 *2. Okuma 2 Kor 12,7-10 *İncil Mk 6,1-6

 

Birinci okuma, bize Peygamber Hezekiel'e verilen görev anlatılıyor: Hezekiel, Allah'a karşı isyan eden İsrail Halkına Allah'ın Sözünü ilan etmektedir. Kibirlerinden dolayı, İsrailliler, peygamberlerin sözlerini, ışık veren ve kurtuluş yolunda kılavuzluk eden sözlerini dinlemiyorlardı. Buna rağmen, Allah; onları bırakmadığının, onlara hitap etmek istediğinin, dünyada hala O'nun peygamberinin var olduğunun farkına varmalarını istiyor. Aralarında bir peygamberin mevcudiyetinin, İsa'nın Celile'deki havralarda öğretmeye başladığında, kuşkusuz farkına varacaklar. O zamanda da, yüreklerinde bulunan gurur, Peder'in Sözünü kabul edip dinlemelerine engel olacaktır. İsa konuşuyor ve O'nun öğretisinin hikmetli dolu olduğunu herkes kabul ediyor, O'nun yaptığı eylemler herkesi şaşırtıyor. Buna rağmen, ta Nasıra'da, büyüdüğü memleketinde, O'nu tanıyanlar, O'nu kabul etmiyorlar. Onlar İsa'nın marangoz olarak çalıştığını gördüler, İsa'nın kardeşleri ve kız kardeşleriyle, yani O'nun akrabalarıyla beraber yaşadılar, annesini iyi tanırlar: Bu yüzden gördükleri ve duyduklarından hiç bir sonuç çıkarmıyorlar. Tanınmamış bir insan o kadar hikmet ile konuşsaydı, hemen ona, onun Mesih olduğuna inanırdılar. İsa'yı tanıdıkları için ise alçakgönüllülükle önüne eğilmeyerek, tanrısal kişiliğini kabul etmiyorlar. İsa bu imansızlığa şaşırıp kibirli bir kişiyle karşılaştığımızda olduğu gibi, O da ruhunda acı çekiyor. Kibirli insanlarla ne samimiyet ne de birlik mümkündür. Kibirlilere kendi manevi zenginliğini gösteremezsin. İsa bunda o kadar bilinçlidir ki, bir defa "Baba, göğün ve yerin Rab'bi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçüklere açtın... " diyecek. O gün Nasıra'da ise, günümüzde de geçerli olan bir atasözünü hatırlamakla kalır: "Bir peygamber, kendi memleketinden, yakınlarından ve kendi evinden başka, hiçbir yerde hor görülmez". Yüreğin kibri çok "kurnaz"dır, İsa'yı tanımayıp kabul etmemek için çok mazeretleri bulur. Gurur, insanların Rabbin öğretişlerinin önemini ve hikmetini tanımalarına rağmen, onları reddetmeleri için, onlara çok bahaneler buldurur! Birçok insanın, İsa'dan, önemli, hikmetli, layık olan bir insan olarak, bahsettiklerini duydum, ama O'nun buyruklarını duymak bile istemiyorlardı. Kibir; İsa'yı karşılamaya, sevmeye, O'nu izlemeye ve bundan dolayı kurtuluşundan yararlanmayı engellemektedir! Aziz Pavlus da gururdan çok sakınır. O, Allah'ın sevgisine, kendisine çok acı veren bir hastalığı yükler. Neden Pavlus'a, onu "yumruklamak için şeytanın bir uşağı" olarak, "bedende bir diken verildi"? Neden İncil'i daha iyi ilan edebilmek için, Rabbe birkaç kez yalvardığı halde, Rab Pavlus'un duasını yerine getirmedi? "Gurura kapılmayayım diye,... gurura hiç kapılmayayım": İşte Pavlus'un yorumu, budur. Havari, Allah'ın armağanlarından dolayı, insanın kolayca kibirlendiğini bilir. Bu günaha düşerse, Şeytanın yağması ve aracı olurdu, Allah'ın Hükümranlığı için artık faydalı bir şekilde çalışmazdı! Hastalıktan gelen acı ise onu alçakgönüllü, başkaların yardımına ihtiyaçlı, kendi gücüne değil, yalnızca Rab'bin lütfuna güvenen biri olarak kılar. Bu yüzden bizi alçakgönüllü kılan zayıflıklarımıza, ne mutlu! Eğer güzel ve kutsal şeyleri yapabilirsek, bizler değil, Allah'ın lütfu bunları yapar! Allah kendi yüceliğini, büyüklüğünü, gücünü, tam da bizim güçsüzlüğümüz ve zayıflığımız aracılığıyla gösterebilir!

Bu günkü okumalarda Hezekiel ve Mesih İsa bizi gurura karşı tetikte olmamıza davet ederler ve Pavlus bize, gerçek ve kutsal alçakgönüllülüğün somut bir örneğini sunmaktadır. Geçmişte Mısır çölünde yaşayan aziz keşişler, Hristiyan hayata gerekli olan bu konu üzerinde öğretmeye devam ettiler. Onlar; alçakgönüllülüğün, Düşmanımızı düşüren, yere serilmiş bir ağ gibi olduğunu söylüyorlardı! Şeytan kibirlidir: Alçakgönüllü bir yürekte hiç oturmayı istemeyecektir! Bunun için bugün, alçakgönüllü olmamıza yardım eden güçsüzlüğümüz, manevi fakirliğimiz ve de kusurlarımız için Rab'be şükredelim! Kurtarıcımız, O'dur!

OKUMALAR

 

  1. Okuma Hezekyel 2,2-5

 

O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum.

Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler.

Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum. Onlara, 'Rab Yahve şöyle diyor' diyeceksin.

Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir.

 

  1. Okuma 2Kor 12,7-10

 

Aldığım esinlerin üstünlüğüyle gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, beni yumruklamak için bir Şeytan meleği verildi, gururlanmayayım diye. Bundan kurtulmak için Rab'be üç kez yalvardım. Ama O bana dedi ki, «Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır.» İşte, Mesih'in gücü üzerimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm.

İncil Mk 6,1-6

 

İsa oradan ayrılarak kendi memleketine gitti. Öğrencileri de ardından gittiler. Sept günü olunca İsa havrada ders vermeye başladı. Söylediklerini işiten birçok kişi şaşıp kaldı. «Bu adam bunları nereden öğrendi?» diye soruyorlardı. «Kendisine verilen bu bilgelik nedir? Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?» Ve gücenip O'nu reddettiler.
İsa da onlara, «Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez» dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu.