ME
NU

OMELIE / Omelie TR

14 set 2014
14/09/2014 KUTSAL HAÇ BAYRAMI

14/09/2014 KUTSAL HAÇ BAYRAMI

1.Okuma Sayılar 21,4-9* Mezmur 78* 2.Okuma Fil 2,6-11* İncil Yh 3,13-17

Bugün, Eylül’ün on dördüncü günü ve biz Kutsal Haç Bayramını kutluyoruz. Bu Bayramın anlamı nedir? 326 yılında, Costantinus İmparatorunun annesi Azize Elena, Kutsal Yerlere yaptığı bir hac sırasında, Mesih’in gerçek haçını bulmuş. Onun bir parçasını Roma’ya götürüp; onun için özel olarak, inşa edilmiş “Kudüs’teki Kutsal Haçı’ın Bazilikası” denilen bazilikaya, koydurmuştur. 628 yılında, Persler’in kralı Kosroe II’i, Kutsal Kenti ele geçirdiğinde, burada yani Kudüs’de kalmış olan haçın diğer parçasını, alıp taşımıştır. On dört yıl sonra, Bizanslı İmparator Eraclius, Persler yenmiş ve haçı, görkem içinde, yeniden Kudüs’e taşımıştır. Biz, bugün gibi gerçekleşen o zaferi hatırlıyoruz. Bunu kutluyoruz, aynı zamanda sevginin haçta gerçekleştirdiği zaferi de kutlamaya fırsat buluyoruz. İsa, acımasız o işkencenin aracını bir sunağa dönüştürdü ve o sunağın üzerinde İsa kendisini Baba’ya sundu, yeryüzündeki hayatını teslim etti; öyle ki bizler göklerdeki hayata başlayabilelim.
Golgota’ya diktiği haç, Musa’nın çölde peygamberlik ve sembol olarak yükselttiği işaretinin gerçeğidir. İsa’nın Kendisi, Nikodemus’la konuşması sırasında, bu işareti hatırladı. Bunu ilk okuma da bize hatırlattı. Mısır’daki köleliğinden kurtulmuş olan halk, “Tanrı’ya ve Musa’ya karşı” mırıldanıyor. Bir zorlukla her karşılaşmasında o halk, daha önce defalarca tecrübe ettiği Tanrısı’nın iyiliğine kendisini teslim edemiyor ve geri dönmek isteyerek, şikayet ediyor. Bu şikayetler, insanın hayatı için, ölümlü bir zehirdir. Şikayetler, zehirleyen ve hayatı yok eden yılanın ısırığında çok iyi temsil ediliyor. Bunlar gibi aynı şekilde şikayetler; sevinci yok eder, yüzü koyu ve yüreği kapalı kılar, başka insanlarla birlikte yaşamayı cehenneme dönüştürürler. Tanrı’ya olan imanı; bunun için imanın ürünü olan sevgi ve barışı da, ailede ve toplulukta, yok eder ve ölüm işareti olan kıskançlık, çekememezlik ve kin için verimli toprak olurlar. Şikayetler gerçek yılanlardır! Halk, kendi günahının fark varınca; madem ki hayatı imkansız olmuştu, Musa’ya, kendisinin aracılık etmesi için, yalvarmaya başladılar. Şikayetten dua etmeye kabiliyetsizlik doğduğu için, onların kendileri, dua etmeyi beceremiyorlardı. Musa, halkının dileğini dinledi ve Tanrı’ya dua etti, Tanrı da cevap verdi. Tanrı’nın cevabı, halkın; yılanların ısırıklarından aniden ve hemen iyileşmesi değildi. Tanrı, itaatsizliğin ürünü kalıcı bir şekilde bitsin diye, insanın itaat etmeye başlamasının gerektiğini bilmektedir. Bunun için halka, daha doğrusu her insana; kişisel olarak, itaat etmek için ve yüreğini değiştirmek için fırsat verdi. Bir sırık diktirdi ve onun üzerine tunçtan bir yılanı koydurdu: “Isırılmış olan biri varsa, ona baksın, kurtulacaktır”. İstenen itaat eylemi, herkese çok kolay geliyor: Hiçbir özel yeteneği gerektirmiyor, ne güce ne de kurnazlığa; ne zenginliğe ne de akıla ihtiyaç var. Hatta bu itaat, akıllı insanlara daha zor geliyor, çünkü bu tür insanlar, daima bir akıl yürütmeyi arıyorlar ve bu durumda akıl yürütme yararlı değil. Eğer itaat edersen, iyileşiyorsun: Seni iyileştiren, o tunç değil; alçakgönüllü itaatin, o eylemindir. Alçakgönüllülük yüreğine girince, senin içinde devam eden bir iyileşme başlıyor, çünkü artık hiçbir şeyden şikayet etmeyecek, Tanrı’ya güvenecek ve barış içinde kalacaksın.
İsa diyor ki yılanı veren o sırık, bir peygamberliktir. Haçta kaldırıldığı kişi, İsa’nın kendisi, olacak: Ve daima öyle olacaktır. İsa’ya, O’na güvenerek ve O’na kendisini teslime ederek bakacak olan herkes; hayata, hatta ebedi hayata, sahip olacaktır. Bu, günahkar olan insana olan Tanrı’nın sevgisidir. Gerçekten de, bütün insanlar günahkardır; hepimiz, Tanrı’ya karşı şikayeti, O’na karşı ve O’nun ‘Musa’larına karşı mırıldanmaları taşımaktayız. Hepimiz içimizde yılanın ısırmasının, zehrinin sonuçlarını taşımaktayız. Fakat hepimiz, Delinmiş Olana bakışlarımızı yöneltebiliriz ve O’ndan Tanrı’nın affının kesinliğini, O’nunki gibi olan sevme kabiliyetini de kabul edebiliriz. Bunu yaptık ve buna devam etmeliyiz. Gittikçe, İsa’dan alçakgönüllü olmayı öğrendik: O, “Boyun eğip kendisini feda etti”. Bu alçak gönüllülüğü ve ölüme kadar olan itaati sayesinde İsa’nın “her adın üstünde olan bir adla” yükseltildiğini bilmekteyiz. Bunun içindir ki bizler; birçokları ile birlikte, sınırsız kalabalıklar ile birlikte, O’na tapınarak ve O’na itaatimizi, O’nu taklit edici yaşamamızı, bugün burada O’nun hayatını yaşamamızı vaat ederek, İsa’nın önünde secde ediyoruz. Bu şekilde çevremizdeki insanlara iki mucizeyi göstereceğiz; birincisi: Dünyada olan kötülüğün etkisinden kurtulmuş olacağız ve, bu kurtuluş sayesinde, ne kin, ne de açgözlülük ya da şiddet ile tepki etmemeyi göstereceğiz. İkinci mucize: Yüreğimizde ve sözlerimizde, haçta olan İsa’nın yüzünün üzerinde parlayan aynı sevgi olacaktır. Bunun için bizler, o haçla, ancak ve ancak o haçla, övüneceğiz, çünkü onun üzerinde bize olan Tanrı’nın sevgisi durmaktadır.