ME
NU

OMELIE / Omelie TR

19 mar 2017
19/03/2017 – Paskalya’ya Hazırlık Devresi 3. Pazar – A -

19/03/2017 – Paskalya’ya Hazırlık Devresi 3. Pazar – A -

1.Okuma Çıkış 17,3-7 * Mezmur 94 * 2.Okuma Rom 5,1-2.5-8 İncil Yh 4,5-42

 

“Ama halk susamıştı”. Ve de bu durum halk için Musa’ya karşı söylenmek ve Allah’a sızlanmak için fırsat oldu. Halk, o ana kadar faydalandığı bütün mucizeleri unutmaktadır ve kendini Allah’a teslim etmeyi becerememektedir. Alçakgönüllülük ve sadelik ile yardım dilemeyi de bilmemektedir. Halk geçmişi unutmaktadır ve de Allah’ın geleceği elinde tutup hazırlamasını düşünememektedir: Güvenmek; barış ve büyük sevinçle dolu bir geleceğe doğru yola koyulmak için, gereken ‘malzemelerin’ arasında en gerekli olandır. Hemen İsa’nın davranışının da çok farklı olduğunu fark etmekteyiz. İsa da uzun bir yolculuktan sonra Samariye’ye varınca, susuyor, fakat şikayet etmiyor. Biri gelince, büyük bir alçakgönüllülük ve sadelik ile yardım dilemek için ona yöneliyor. İsa’nın yardım dileyebileceği gelen kişi kimdir? Kim olursa olsun, İsa bu kişinin Baba’dan armağan olarak gönderildiğini bilmektedir! İşte, Samiriye’deki bir kentten bir kadın gelmektedir. Samiriyeli bir kadın acaba Allah’ın armağanı olabilir mi hiç? - O zamanlarda Yahudilerin ve Samiriyelilerin arasında güç bir düşmanlık vardı! - İsa, Samiriyeli’lerin de Baba tarafından sevilmiş olduklarını bilmektedir, bunu için O, onları yargılamıyor. Ve de onlardan da, Baba’nın Kendini daima okşadığı sevginin işareti olarak, sevegiyi kabul etmeye hazırdır.

Samiriyeli kadın şaşmaktadır – asında biz de buna şaşacaktık! İbraniler’in geleneklerini tanıyınca, İsa’nın davranışı gerçekten garip bir yeniliktir. Acaba O, halkının geleneklerine uymaz mı? Nasıl olur ki O, kadını kınamamakta, onun huzurunda kalmaktan çekinmemektedir? Nasıl olur ki O, sadelikle kadına sözünü yöneltiyor, sanki Kendisi ona muhtaçmış gibi? Kadının kendisi şaşkın kaldı. O; kendini sorgulanmaya layık sanmıyor; kendinin başkaları tarafından kabul edilebilen bir sevginin eylemini yapabildiğini de sanmıyor. Oysa İsa, tam da kadının o anda Baba tarafından gönderildiğini sanmasından dolayı, onu değerlendirip ona sözü ile hitap etmektedir. Kadının imanı ve davranma şekli eksik ve kusurlu olursa da, bu onun değişemeyeceği demek değildir. Tam tersi! Tam da Kendisi ile olan karşılaşma, kadının gözlerini ve yüreğini açacaktır. Bu şekilde de o, Allah ile yeni bir ilişkiyi yaşamaya, kendi davranışlarını değiştirmeye de başlayabilecektir. İsa; o kadının geçmişini bilmektedir, onun halkının kültürünün ve imanının sınırlarını, bunun sonucu olan kadının davranışının eksikliklerini de bilmektedir. Fakat O, Sözünün ve sevgisinin onun yüreğine girip onu kendi öğrencisi kılabildiğini de bilmektedir. Bunun için O, kadına “bana su ver de içeyim!” diyor. Bu sözlerin anlamı şudur: “Benimle ilişki içine gir, beni düşmanın olarak sayma, sevginin bir eylemini yap da, kendin zenginleştirilmiş bulunacaksın. Düşmanın sandığın bana birazcık suyunu verme hareketi, hayatında derin bir iz bırakacaktır öyle ki sen içsel olarak zenginleşeceksin, ruhunun susuzluğu giderilecektir”.

Kadın İsa’yı ciddiye almaya başlayınca, İsa ona eve dönüp onunla birlikte yaşayan adam ile kendine yeniden gelmeye davet ediyor. Bu şekilde kadın, İsa’ya iman etmekte yalnız kalmayacaktı: Gerçekten de o, iman etmesinde tek başına kalacaksa, karşılaşacağı düşmanlıklara direnmek için gereken güce sahip olmayacaktı. İsa’yı tanıması, başka biri ile paylaşmalıdır. O’nu tanıyan kişiler, Kutsal Ruh’tan bağışlanan birliği tecrübe etmelidirler. Fakat o kadın, yeni imanı birlikte yaşayabilecek birine sahip değildir. O’nunla yaşadığı ya da şimdi onunla yaşayan adamların hepsi; onun gibi, kendi çıkarını arayan, egoizm ve materyalizm ile dolu kişilerdir. Kadına başka çare kalmıyor: Balıkçılar gibi ağı atıyor yani bütün kente sevmeyi bilen, Allah’ı seven ve insanları, - kendi gibi şansız insanları da -, sevmesini gösteren o kişinin hazır bulunmasını ilan ediyor.

Yuhanna’nın İncil’inin dördüncünün duyduğumuz sayfasından pek çok başka düşünceler de kaynaklanabilmektedir. Bugün için bize bunlar yeterli olsun. Kadını duymuş olanlar; gelmiş, İsa ile karşılaşmıştırlar. O’nu tanıyıp sevmiş, O’na iman etmişlerdir. Bunu kim düşünebiliyordu? Misyoner; yemek için kaygılanan Rab’bin öğrencileri değildi, o kadın idi. İsa’nın misyoneri, kendini O’ndan ne yargılanmış ne de mahkum edilmiş hissettiği Samiriyeli bir kadın oldu.

İsa’nın şikayet etmeden çektiği susuzluk; insani ruhun, Samiriyelilerin ruhunun de çektiği susuzluğu gidermek için fırsat oldu. Bu susuzluk, sevginin susuzluğudur, o sevgi ki, bize sadece İsa sunmaktadır; o sevgi ki, Baba’nın sevgisidir. Bize verilen ilahi sevgiyi başkalarına da vermek susuzluğudur. Bizler de susuzluk çekmekteyiz, bizler de kardeşlerimizin susuzluğunu giderebiliriz. Aziz Pavlus diyor: “Allah’ın sevgisi yüreklerimize yerleşmiştir” ve de bu, İsa’nın, günahkar bizler için öldüğünde gerçekleşti. Bir acının, bir sıkıntının ya da bir yorgunluğun bize her geldiğinde, bizim sevgimiz olmayan, Baba’nın İsa’nın haçının aracılığıyla yüreğimize döktüğü o sevgiyi kabul etme ve bağışlama fırsatını bulunabilmekteyiz. Bu yüzden bizler de artık şikayet etmeyeceğiz, bunun yerine, tıpkı İsa’nın yaptığı gibi, bir erkek ya da bir kız kardeşimizden yardım dileyip kabul edeceğiz. Bu şekilde, sevme fırsatını sunarak, sevmekteyiz. Ve kutsal bir sevgi, canlı bir birlik gelişecektir; bir sevgi, bir birlik ki; Kutsal Üçlüğünün birliğinin, Baba’nın ve Oğlunun Kutsal Ruh’unda bir olmasını sağlayan o birliğinin meyvesi ve aynasıdır!



OKUMALAR

1.Okuma: Çıkış 17,3-7

Ama halk susamıştı. "Niçin bizi Mısır'dan çıkardın?" diye Musa'ya söylendiler, "Bizi, çocuklarımızı, hayvanlarımızı susuzluktan öldürmek için mi?" Musa, "Bu halka ne yapayım?" diye RAB'be feryat etti, "Neredeyse beni taşlayacaklar." RAB Musa'ya, "Halkın önüne geç" dedi, "Birkaç İsrail ileri gelenini ve ırmağa vurduğun değneği de yanına alıp yürü. Ben Horev Dağı'nda bir kayanın üzerinde, senin önünde duracağım. Kayaya vuracaksın, su fışkıracak, halk içsin diye." Musa İsrail ileri gelenlerinin önünde denileni yaptı. Oraya Massa[i] ve Meriva[ii] adı verildi. Çünkü İsrailliler orada Musa'ya çıkışmış ve, "Acaba RAB aramızda mı, değil mi?" diye RAB'bi denemişlerdi.


Mezmur 94

Gelin, RAB'be sevinçle haykıralım, bizi kurtaran kayaya sevinç çığlıkları atalım,

Şükranla huzuruna çıkalım, O'na sevinç ilahileri yükseltelim!

Gelin, tapınalım, eğilelim, bizi yaratan RAB'bin önünde diz çökelim.

Çünkü O Tanrımız'dır, bizse O'nun otlağının halkı, elinin altındaki koyunlarız.

Bugün sesini duyarsanız, Meriva'da[i], o gün çölde, Massa'da[ii] olduğu gibi, inatçılık etmeyin.

Yaptıklarımı görmelerine karşın, Atalarınız orada beni sınayıp denediler.


2.Okuma: Aziz Pavlus’un Romalılara Mektubundan 5,1-2.5-8

Böylece imanla aklandığımıza göre, Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı'yla barışmış oluyoruz.İçinde bulunduğumuz bu lütfa Mesih aracılığıyla, imanla kavuştuk. Ve Tanrı'nın yüceliğine erişmek ümidiyle övünürüz.3-Yalnız bu kadarla değil, sıkıntılarla bile övünürüz. Çünkü biliriz ki, sıkıntı dayanma gücünü, dayanma gücü Tanrı'nın beğenisini ve Tanrı'nın beğenisi ümidi yaratır. Ümit de düş kırıklığına uğratmaz. Çünkü bize verilmiş olan Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı'nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür.
Evet, biz daha çaresizken Mesih, belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü. Bir kimse doğru insan için güç ölür, ama iyi insan için belki biri ölmeyi de göze alır. Tanrı bize olan sevgisini şununla kanıtlıyor: biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.


İncil: Yuhanna 4,5-42

5Böylece Samiriye'nin Sihar denilen kentine geldi. Burası Yakup'un kendi oğlu Yusuf'a vermiş olduğu toprağın yakınındaydı. 6Yakup'un kuyusu da oradaydı. İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu. Saat on iki sularıydı[i]7Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, «Bana su ver, içeyim» dedi. 8İsa'nın öğrencileri yiyecek satın almak için kente gitmişlerdi. 9Samiriyeli kadın, «Sen Yahudisin, bense Samiriyeli bir kadınım» dedi, «nasıl olur da benden su istersin?» Çünkü Yahudilerin Samiriyelilerle ilişkileri yoktur. 10İsa kadına şu cevabı verdi: «Eğer sen Tanrı'nın armağanını ve sana, `Bana su ver, içeyim' diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O'ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi.» 11Kadın, «Efendim» dedi, «su çekecek bir şeyin yok, kuyu da derin. Böyle olunca yaşam suyunu nereden bulacaksın? 12Sen, bu kuyuyu bize vermiş, kendisi, oğulları ve davarları ondan içmiş olan atamız Yakup'tan daha mı büyüksün?»13İsa şöyle cevap verdi: «Bu sudan her içen yine susayacak. 14Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı olacak.» 15Kadın, «Efendim» dedi, «bu suyu bana ver. Böylece ne susayayım, ne de su çekmek için buraya kadar geleyim.» 16İsa, «Git, kocanı çağır ve buraya gel» dedi. 17Kadın, «Kocam yok» cevabını verdi. İsa, «Kocam yok demekle doğruyu söyledin» dedi. 18«Beş kocaya vardın. Şimdi birlikte yaşadığın adamsa kocan değildir. Doğruyu söyledin.»
19Kadın, «Efendim, anlıyorum, sen bir peygambersin» dedi. 20«Atalarımız bu dağda tapındılar, ama sizler tapınılması gereken yerin Kudüs'te olduğunu söylüyorsunuz.» 21İsa ona şöyle dedi: «Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba'ya ne bu dağda, ne de Kudüs'te tapınacaksınız! 22Siz bilmediğinize tapınıyorsunuz, biz bildiğimize tapınıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudilerdendir. 23Ama içtenlikle tapınanların Baba'ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor. 24Tanrı ruhtur, O'na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar.» 25Kadın İsa'ya, «Mesih denilen meshedilmiş Olan'ın geleceğini biliyorum» dedi, «O gelince bize her şeyi bildirecektir.» 26İsa, «Seninle konuşan ben, O'yum» dedi. 27Bu sırada İsa'nın öğrencileri geldiler. O'nun bir kadınla konuşmasına şaştılar. Bununla birlikte hiçbiri, «Ne istiyorsun?» ya da, «O kadınla neden konuşuyorsun?» demedi. 28-29Sonra kadın su testisini bırakarak kente gitti ve halka şöyle dedi: «Gelin, yapmış olduğum her şeyi bana söyleyen adamı görün. Acaba Mesih bu mudur?» 30Halk da kentten çıkıp İsa'ya doğru gelmeye başladı. 31Bu arada öğrencileri O'na, «Rabbî, yemek ye!» diye rica ediyorlardı. 32Ama İsa, «Benim, sizin bilmediğiniz bir yiyeceğim var» dedi. 33Öğrenciler birbirlerine, «Acaba biri O'na yiyecek mi getirdi?» diye sordular. 34İsa, «Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O'nun işini tamamlamaktır» dedi. 35«Sizler, `Ekinleri biçmeye daha dört ay var' demiyor musunuz? İşte, size söylüyorum, başınızı kaldırıp tarlalara bakın. Ekinler sararmış, biçilmeye hazır! 36Eken ve biçen birlikte sevinsinler diye, biçen kişi şimdiden ücretini alır ve sonsuz yaşam için ürün toplar. 37`Biri eker, başkası biçer' sözü bu durumda doğrudur. 38Ben sizi, emek vermediğiniz bir ürünü biçmeye gönderdim. Başkaları emek verdiler, siz ise onların emeğinden yararlandınız.» 39O kentten birçok Samiriyeli, «Yapmış olduğum her şeyi bana söyledi» diye tanıklık eden kadının sözü üzerine İsa'ya iman etti. 40Samiriyeliler O'na gelip yanlarında kalması için rica ettiler. O da orada iki gün kaldı. 41O'nun sözü üzerine daha birçokları iman etti. 42Bunlar kadına: «Bizim iman etmemizin nedeni artık senin sözlerin değildir» diyorlardı. «Kendimiz işittik, O'nun gerçekten dünyanın Kurtarıcısı olduğunu biliyoruz.»