ME
NU

OMELIE / Omelie TR

11 set 2016
11/09/2016 – Olağan Devresi 24ª Pazar Günü - C

11/09/2016 – OLAĞAN DEV. 24ª PAZAR GÜNÜ - C

1ª Oku Çıkış 32,7-11; 13-14 * Mez 50 * 2ªOku 1Tim 1,12-17*İncil Lk 15,1-32

 

MEDİTASYON

 

Musa’nın halkı, Adem’in günahını tekrarlayarak, günahkardır: Aldığı emirleri

unutmakta ya da onları görmezlikten gelmektedir. Ve de böylece davranmasında, kendini haklı olduğunu bile sanmaktadır. Musa, Allah’ın halka rehber etmekten usandığını, onu terk edeceğini de düşünmektedir. Musa ise halkı sevmeye başladı, bu yüzden onun için şefaatte bulunmaktadır. Allah kuluna güveniyor ve halkın Kendini hor görüp terk ederek işlediği günahı affediyor. Aziz Pavlus, kendisinin küfürbaz ve şiddetli bir kişi olduğunu tanımaktadır. Gerçekten o, kendisinin Allah için çalıştığını düşünmekte idi, ama kendisini yönelten günah idi. Fakat Mesih İsa kendisine zulüm edene merhametli olup onunla sevgi ile karşılaşmaktadır. Pavlus, bizzat o ağır günahtan döndüğü için, diğerleri için güvenilir bir tanık ve örnek olmaktadır Allah, Musa’nın halkının görevini ve Pavlus’un tanıklığını göz önünde tutarak, ağır günahları da affeder. Gerçekten de Allah, geleceğe bakmakta ve günahkarın, affedilirse, ne olabileceğini görmektedir. Ve de günahkarın affedilmiş günahı çok ağır olursa, günahkarın sevgisi ölçülenemez şekilde artacaktır. Bunu İsa, ayaklarında ağlayan günahlı kadının durumunu Ferisi Simun’a anlatamak için, söylemişti.

Bugün İsa, Allah’ın günahkarlarla ilişki kurma şekli hakkında konuşmaktadır. Daha iyisi, madem ki bütün insanlar günahkarlardır – ve de kendilerini itaatli sayanların durumları daha da kötüdür -, İsa Allah’ın bütün insanlarla ilişki kurma şekli hakkında konuşmaktadır.

Rab’den anlatılan benzetmeler, muhteşemdir. Çünkü kapsadıkları sevgi de muhteşemdir; dinlemekte ve onları duymaya ihtiyacı olanlara sevgi de muhteşem, şahane ve hoştur. Benzetmeleri anlayabilmek için önemli olan, dinleyenleri – ve de bunlar bizlerden farklı değiller! – tanımaktır. İsa’yı dinleyenlerin çoğu, gerçekten günahkar idi; bizzat bunlar, İsa’yı davet etmek, O’nu dinlemek için, bir öğle yemeğini hazırlamıştılar. Evet, bunlar günahkardır, fakat İsa’yı seven, O’na dikkat verendirler. Onların İsa’yı sevdiklerini söyleyebiliriz, çünkü dinlemek, sevginin ilk adımıdır. İsa’yı severlerse, şimdiden Baba’nın yüreğindedirler, günahları da gücü ve yetkisi yok olmak üzeredirler. Diğerlerin birçokları, - bunlar, o günahkarların ilgilerine, yemeklerine de paylaşmayı istememekte idiler -, seyirci olarak uzakta yetinmekte idiler. Bunların ilgileri, sadece merak idi: Amaçları, İsa’ya karşı mırıldanmaya devam edebilmek için bir nedeni bulmaktır.

İsa, “İsrail halkının kaybolmuş koyunları için” buradadır; bunun için O, birileri için de, ötekileri için de buradadır. O, hepsini sevmelidir, yani birilerine de, ötekilerine de kendi hayatını vermelidir. Gerçekten de hepsi, İsa’yı kabul ederse, O’nu severse, hayatını Onunkine katılarsa, kurtulacaktır. Şefkat ile hikmet, İsa’nın yüreğindedir. O, birinci benzetmeyi anlatmaya başlıyor.

Bu benzetme, sürüsünden bir koyunun yok olduğunu fark eder etmez, hemen onu aramaya giden çobanın benzetmesidir. Koyununu bulunca, o çoban kızgın bir şekilde davranmıyor, bunun yerine coşuyor, diğer insanlarla da coşkusunu paylaşıyor. Hepsi çobanın bu davranışını onaylamaktadır. Acaba, Allah da, bir günahkarı ötekilerine geri getirebilince, aynı şekilde davranmamalı mıdır? Bu şekilde günahkarlar İsa’dan yüreklendirilmekte, ve de güvensiz Ferisiler başka bir şekilde düşünmeye yardım bulmaktadırlar. İsa, Allah’ın ağılına o günahkarları geri getirmektedir: Allah bundan mutludur; Kendilerinin Allah’a sadık olmalarını diyen onlar da, yani Ferisiler de, sevinmemeli midir?

İkinci mesele, birinci kine benzer. Bu defa bir kadın hakkında konuşulmakta: O, zorlayarak ve evindeki çöpleri ile murdar olma risksine girerek, değerli bir parayı bulmaktadır. Bu kadın da, dostlarıyla, bu olayı kutlamaktadır. Eğer bir kadın, o kadar küçük bir sebeple kutlamakta ise, bir günahkar yolunu değiştirirse ve Allah’ın sesini dinlemeye başlarsa, Allah’ın cenneti kutlamamalı mıdır? İşte, Allah’ın sesi burasıdır: İsa’nın dudaklarından çıkan sesidir! Bugün; Öğretmenin hikmetle ve ilhamla dolu sözlerini pek çok fazla günahkarların dinledikleri bugün, cennette çok büyük bayram kutlanmaktadır. Ne için mırıldanmaktasınız? Bunun yerine Baba’ya ve meleklerine sevinmeye sebep veren İsa’ya teşekkür edin!

Koyun ve para, karar vermeyen, bulunan şeylerdir. Özgür ve karar verebilen insan ise farklı bir durumdadır. İşte, İsa’nın üçüncü meseli! Bu mesele, iki oğlu olan babadaki meselesidir. Birinci oğul, günahkarları; ikincisi mırıldanan Ferisiler’i temsil eder. İsa, iki oğul hakkında konuşurken, onların resimlerini çizmektedir. Başkaldıran oğul, kendi kendine dönmeyi, kendini alçaltma ve af dileme kararını vermeyi beceriyor. Ve de cömertle af alıyor. İtaatli görünen oğul, babadan kardeşle ilişki kurma şeklini öğrenmeyi becermiyor. Üzgün ve kızgın kalmakta, ve de babanın yüreğinden tamamen uzaklaşmaktadır. Bu mesele bizleri düşündürür: Günahkar biri olan ben, Baba Allah’a tereddütsüzce yaklaşmaya yüreklendirilmekteyim. Fakat benden daha da kötü sandığım kişilerine karşı mırıldanan da biriyim. Düşünme şeklimi değiştirebilir miyim? Öyle ki, geçmişe ve onunla birlikte günaha değil de, günahkarın geleceğine bakabileyim? Gerçekten o günahkar, Baba’yı sevmekte beni aşabilir ve hükümdarlığı için değerli bir işbirlikçi olabilir! 

 

 

OKUMALAR

 

1ª Okuma: Çıkış 32,7-11; 13-14

Rab Musa'ya, "Aşağı in" dedi, "Mısır'dan çıkardığın halkın baştan çıktı.

Buyurduğum yoldan hemen saptılar. Kendilerine dökme bir buzağı yaparak önünde tapındılar, kurban kestiler. 'Ey İsrailliler, sizi Mısır'dan çıkaran ilahınız budur!' dediler."

RAB Musa'ya, "Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum" dedi,

"Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım."

Musa Tanrısı RAB'be yalvardı: "Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısır'dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın.

Neden Mısırlılar, 'Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır'dan çıkardı' desinler? Öfkelenme, vazgeç halkına yapacağın kötülükten.

Kulların İbrahim'i, İshak'ı, İsrail'i anımsa. Onlara kendi üzerine ant içtin, 'Soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Söz verdiğim bu ülkenin tümünü soyunuza vereceğim. Sonsuza dek onlara miras olacak' dedin."

Böylece RAB halkına yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.


50 Mezmurdan

Ey Tanrı, lütfet bana,

Sevgin uğruna;

Sil isyanlarımı,

Sınırsız merhametin uğruna.

Tümüyle yıka beni suçumdan,

Arıt beni günahımdan.

Ey Tanrı, temiz bir yürek yarat,

Yeniden kararlı bir ruh var et içimde.

Beni huzurundan atma,

Kutsal Ruhun'u benden alma.

Ey Rab, aç dudaklarımı,

azım sana övgüler duyursun!

Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur,

Alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı.

2ªOkuma: Aziz Pavlus’un Timoteus’a 1. Mektubundan 1,12-17

Beni güçlendirmiş olan Rabbimiz Mesih İsa'ya şükrederim. Çünkü beni sadık sayarak hizmetine aldı. Bir zamanlar O'na küfreden, küstah ve zalim biri olduğum halde bana merhamet edildi. Çünkü yaptıklarımı, bilgisizlikten ve imansızlıktan yaptım. Ama Rabbimizin lütfu, imanla ve Mesih İsa'da olan sevgiyle birlikte üzerime bol bol döküldü. «Mesih İsa günahkârları kurtarmak için dünyaya geldi» sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule layık bir sözdür. Günahkârların en kötüsü benim. Ama Mesih İsa, kendisine iman edip sonsuz yaşama kavuşacak olanlara örnek olayım diye sınırsız sabrını öncelikle bende sergilemek için bana merhamet etti. Onur ve yücelik sonsuzlara dek tüm çağların Kralı olan ölümsüz, görünmez tek Tanrı'nın olsun. Amin.

İncil: Luka 15,1-32

Bütün vergi görevlileriyle günahkârlar İsa'yı dinlemek için O'na akın ediyordu. Ferisilerle din bilginleri ise, «Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor» diye söyleniyorlardı.
Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: «Sizlerden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, `Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!' der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.

«Ya da on gümüş parası olan bir kadın bunlardan bir tanesini kaybetse, kandil yakıp evi süpürerek parayı bulana dek her tarafı dikkatle aramaz mı? Parayı bulunca da arkadaşlarını, komşularını çağırıp, `Benimle birlikte sevinin, kaybettiğim parayı buldum!' der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde Tanrı'nın melekleri de tövbe eden bir tek günahkâr için sevinç duyacaklar.»

«Bir adamın iki oğlu varmış. Bunlardan küçüğü babasına, `Baba' demiş, `malından payıma düşeni ver bana.' Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırmış.
«Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitmiş. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etmiş. Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş göstermiş ve o da yokluk çekmeye başlamış. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girmiş. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yollamış. Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyormuş. Ama hiç kimse ona bir şey vermemiş.
«Aklı başına gelince şöyle demiş: `Babamın nice işçisinin fazlasıyla yiyeceği var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceğim ve ona, Baba diyeceğim, Tanrı'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layıkdeğilim. Beni işçilerinden biri gibi kabul et.'
«Böylece kalkıp babasının yanına dönmüş. Kendisi daha uzaktayken babası onu görmüş, ona acımış, koşup boynuna sarılmış ve onu öpmüş. Oğlu ona, `Baba' demiş, `Tanrı'ya ve sana karşı günah işledim. Ben artık senin oğlun olarak anılmaya layık değilim.'
«Babası ise kölelerine, `Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!' demiş. `Parmağına bir yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim ve eğlenelim. Çünkü benim bu oğlum ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu.' Böylece eğlenmeye başlamışlar.
«Babanın büyük oğlu ise tarladaymış. Gelip eve yaklaştığında çalgı ve oyun seslerini duymuş. Uşaklardan birini yanına çağırıp, `Ne oluyor?' diye sormuş.
«O da ona, `Kardeşin geldi, baban da ona sağ salim kavuştuğu için besili danayı kesti' demiş.
«Büyük oğul öfkelenmiş, içeri girmek istememiş. Babası dışarı çıkıp ona yalvarmış. Ama o, babasına şöyle cevap vermiş: `Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruğundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaşlarımla eğleneyim diye hiçbir zaman bir oğlak bile vermedin. Oysa senin malını fahişelerle yiyen şu oğlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.'
«Babası ona, `Oğlum, sen her zaman benim yanımdasın, neyim varsa senindir' demiş. Ama sevinip eğlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeşin ölmüştü, yaşama döndü; kaybolmuştu, bulundu!'»