ME
NU

OMELIE / Omelie TR

01 feb 2015
01/02/2015 – OLAĞAN DEVRE 4. PAZAR GÜNÜ - B

01/02/2015 – OLAĞAN DEVRE 4. PAZAR GÜNÜ - B

1.Okuma Tesniye 18,15-20 * Mezmur 94* 2.Okuma 1Kor 7,32-35* İncil Mk 1,21-28

“Evli olmayan adam, Rabbi nasıl hoşnut edeceğini düşünerek, Rabbin işleri için kaygı çeker”. Aziz Pavlus boşa mı umutlanmakta idi? Keşke “evli olmayan adam Rabbin işleri için” kaygı çekseydi! Bu, otomatik olarak olmuyor: Maalesef evli olmayan Hıristiyanlar var ki Rab’bi hoşnut etmeye hiç çalışmıyorlar! Fakat bazı insanlar da var ki tüm hayatları ile İsa’ya tanıklık edebilmek için, evlenmemeye bile karar veriyorlar. İşte, Papa Françesko tam bu insanları düşündü: O, Tanrı’ya adanan insanlara bakıp onlar için dua ederek, aile hakkında bahsedecek Sinodo’ya, yani Episkoposların Toplantısına hazırlanmamızı istiyor. Çok anlamlı ve peygambersel bir öneri bu! Adamlar ve kadınlar için en normal yol – en azından bir kaç yıl öncesine kadar – evliliktir. Diyorum: Bir kaç yıl öncesine kadar, çünkü bugün Tanrı’nın planlarına, bunun için insanların gerçek iyiliğe de açıkça karşı giden cinsiyete ilişkin düşünceleri yayan ideolojiler ve davranma şekilleri çoğalmaktadır. İmanlılar sürekli, imanlarını deneyen ve Tanrı’nın hikmetine tanıklık etmeleri için daha büyük bilinci ve iç gücü gerektiren düşünceler ve sıkıştırmalar tarafından sarılmaktadırlar.
İşte tam bunun için kim, insani sevgiden ve kendisine bir aile kurmaktan vazgeçerek Rab’bi seçerse; o, Kilise’de sürekli parlayan bir ışıktır. En önemli şey, vazgeçme değil de; önemli olan, bu vazgeçme sayesinde parlayan Rab’be olan büyük sevgidir; bir sevgi ki Rab’bin doluluk olduğunu, O’nun insanın yüreğine sevinci ve tatmini vermek için yeterli olduğunu, doğrulamaktadır. Bir aşık gibi bütün sevgisini, bütün zamanını, bütün isteğini Rab’be sunarak, O’na kendisini armağan eden kişi, Tanrı’nın güzelliğine ve büyüklüğüne tanıklık eder: Bu kişi peygambersel bir misyonu yaşamaktadır. Ve bugün, en yüzsüz hazcılığı, hedonizmi, yaşayan, şiddetli ve ahlaksız bir cinsel özürlüğü iddia eden bu dünyada, İncil’i müjdelemek için, saf bir hayatın, gerçek bir özgürlüğü olan bir hayatın, peygamberliği gereklidir. Gerçek özgürlük, bencilliklerin zincirlerini kıran özgürlüktür; eski insandan ve utanç verici hırslardan hür kılan özgürlüktür. Rab’be, O’nun mevcudiyetini, O’nun hikmetini, O’nun güzelliğini göstermek için, kendisini armağan etmek, birçoklarına soru soran bir yeniliktir. Bu yenilik, Tanrı’nın bir “Sözü”dür; telaffuz edilmemiş, ama görülmüş bir sözdür: Kulaklar aracılığıyla değil, gözler aracılığıyla yüreklere ulaşan bir sözdür. Aziz Pavlus bu seçimi birçoklarına, henüz evli olmayanların tümüne, öneriyor. O, hiç kimseyi zorlamak istemiyor, ama en azından hepsinin bu olanağın olduğunu, yani Tanrı’nın Hükümranlığını, sevinçli, anlaşılan, özgür ve özgürlük verici şekilde, ilan etme olanağının olduğunu bilmesini istiyor.
İsa’nın hayatı da peygambersel bir hayattır. İsa, sadece O’nun hazır bulunması ile çelişmeyi uyandırmaktadır. Çünkü İsa’nın hayatı, bencil ve iffetsiz olanın hayatından o kadar farklıdır ki, bu kişi İsa’nın mevcudiyetine katlanamaz. İsa’nın sesini duyunca Kafarnahum’un havrasında bulunan adam sövüyor: “Bizi mahvetmeye mi geldin?”. Kötü bir ruhtur bu; belki de cinsel sapıklık ruhu değil, ama cinsel sapıklık ruhu da İsa’yı, O’nu düşman sayarak, suçlar. Ve de gerçekten İsa, her kötü ruhun düşmanıdır; ister sahte dindarlık ruhunun, ister ruhani gururluk ruhunun veya kibir ruhunun, ister cimrilik ruhunun ister zorbalık ruhunun ve de her türlü cinsel sapıklığı haklı çıkaran ruhun da düşmanıdır. Rab, kötü ruha sert bir emir veriyor, çünkü kötü ruh sadece acı çektiriyor. Kendisinin içerisinde onu, yani kötü ruhu taşıyan insan, kendi kötü huylarından ayrılmak istemiyor, çünkü o, onları hayatının amacı sayıyor. Bunun için, ruh çıkınca insan kendisini eziyet çekmiş gibi hissediyor ve bağırıyor.
Ancak ve ancak İsa’nın mevcudiyeti ve kutsallığı kötü ruhların karanlık eylemini ışığa getiriyor, ışığa çıkarıyor. Onlar havrada, dua sırasında bile, sakin kalıyorlardı. Onlar, kiliselerimizde Efkaristiya Ayini sırasında bile sakin kalıyorlar ama; eğer orada kendi içinde Kutsal Ruh’u taşıyan insanlar varsa, o zaman bu kötü ruhlar, huzursuz oluyorlar ve insanları uyutup, onları mırıldandırıyorlar ya da çeşitli bahaneler bularak; söylenmeleri, öfkeleri ve isyanlarını uyandırıyorlar: Bu şeylerin tümü, Tanrı’nın Sözünün yüreğine girip meyve vermesini engelliyor ya da duadan, ilahilerden ve başka imanlılarla olan birlikten gelen Kutsal Ruh’un kabullenilmesine izin vermiyor.
Bizler, kendimizi daima İsa’nın huzuruna koymalıyız: Bu şekilde ruhları ayırt edip onlardan kendimizi koruyabileceğiz. Özellikle de İsa’nın huzurunda yaşayarak, O’na olan sevgimiz canlı kalacak ve bizler, dünyanın hoşuna gitme denemesini yenerek, İsa’nın hoşuna gitmek için gayret göstereceğiz.