ME
NU

OMELIE / Omelie TR

18 ott 2015
18/10/2015 – OLAĞAN DEVRE 29. PAZAR GÜNÜ - B

18/10/2015 – OLAĞAN DEVRE 29. PAZAR GÜNÜ - B

1.Okuma * Yeşaya 53,2.3.10-22* Mezmur 32* 2.Okuma İbraniler 4,14-16 İncil* Mk 10,35-45

 

OKUMALAR

1. OKUMA: YEŞAYA 53,2.3.10-11

2 O RAB'bin önünde bir fidan gibi, Kurak yerdeki kök gibi büyüdü. Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu. 3 İnsanlarca hor görüldü, Yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, Ona değer vermedik. 10 Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu* olarak sunarsa Soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB'bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek. 11 Canını feda ettiği için Gördükleriyle*fu* hoşnut olacak. RAB'bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını o üstlendi.

MEZMUR 32

4 Çünkü RAB'bin sözü doğrudur, Her işi sadakatle yapar.
5 Doğruluğu, adaleti sever, RAB'bin sevgisi yeryüzünü doldurur.
6 Gökler RAB'bin sözüyle, Gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı.
7 Deniz sularını bir araya toplar, Engin suları ambarlara depolar.
8 Bütün yeryüzü RAB'den korksun, Dünyada yaşayan herkes O'na saygı duysun.
9 Çünkü O söyleyince, her şey var oldu; O buyurunca, her şey belirdi.
10 RAB ulusların planlarını bozar, Halkların tasarılarını boşa çıkarır.
11 Ama RAB'bin planları sonsuza dek sürer, Yüreğindeki tasarılar kuşaklar boyunca değişmez.
12 Ne mutlu Tanrısı RAB olan ulusa, Kendisi için seçtiği halka!
13 RAB göklerden bakar, Bütün insanları görür.
14 Oturduğu yerden, Yeryüzünde yaşayan herkesi gözler.
15 Herkesin yüreğini yaratan, Yaptıkları her şeyi tartan O'dur.
16 Ne büyük ordularıyla zafer kazanan kral var, Ne de büyük gücüyle kurtulan yiğit.
17 Zafer için at boş bir umuttur, Büyük gücüne karşın kimseyi kurtaramaz.
18 Ama RAB'bin gözü kendisinden korkanların, Sevgisine umut bağlayanların üzerindedir;
19 Böylece onları ölümden kurtarır, Kıtlıkta yaşamalarını sağlar.
20 Umudumuz RAB'dedir, Yardımcımız, kalkanımız O'dur.
21 O'nda sevinç bulur yüreğimiz, Çünkü O'nun kutsal adına güveniriz.
22 Madem umudumuz sende, Sevgin üzerimizde olsun, ya RAB!

2. OKUMA: İBRANİLER 4,14-16

14 Tanrı Oğlu İsa gökleri aşan büyük başkâhinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. 15 Çünkü başkâhinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. 16 Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.

İNCİL: MARKOS 10,35-45

35 Zebedi'nin oğulları Yakup ile Yuhanna İsa'ya yaklaşıp, “Öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu yapmanı istiyoruz” dediler. 36 İsa onlara, “Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?” diye sordu. 37 Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver dediler. 38 Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz dedi İsa. “Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olabilir misiniz?” 39-40 Evet, olabiliriz dediler. İsa onlara, “Benim içeceğim kâseden siz de içeceksiniz, benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olacaksınız” dedi. “Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Bu yerler belirli kişiler için hazırlanmıştır.” 41 Bunu işiten on öğrenci Yakup'la Yuhanna'ya kızmaya başladılar. 42 İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Bilirsiniz ki, ulusların önderleri sayılanlar, onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. 43 Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. 44 Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. 45 Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”

 

VAAZ

İsa’nın şakirtleri, kaygılıdırlar: Onlar, bu dünyada nasıl kariyer yapabileceklerini; nasıl saygınlık kazanabileceklerini ve zenginlikleri nasıl elde edebileceklerini düşünmektedirler. Onlar da bize benzer, hatta tıpkı bizim gibidirler. Onlardan ikisi, Yuhanna ve Yakup kardeşler, bu konu hakkında İsa’ya –sadece görünüşte bir samimiyetle - soru sormak için, birbirleriyle anlaşmaktadırlar. Bu soru aslında bizim için yararlıdır, çünkü Rab’bin verdiği cevap, şimdi ve gelecekteki seçimlerimiz için bize birer ışıktır.

Nitekim dualarımız ve başkalarının bizden istemiş olduğu dualar da, sıklıkla, Tanrı’ya iki kardeşteki aynı sorunu sunmaktadır. Yani çoğunlukla dualarımızla, Allah’tan toplulukta ya da iş yerinde daha iyi bir durumu dilemekteyiz. Fakat bu duaların hepsi, Allah’ın hoşuna giden dualar mıdır? Tanrı, evlatlarından bu tür dileklerini mi bekliyor? İsa’nın nasıl tepki gösterdiğine bir bakalım! O ilk önce şöyle diyor: “Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz”. Doğrudur: Duayı bir dileme gibi düşündüğümüz zaman, dua konusunda cahiliz demektir! Bizler yarın ne olacak bilmemekteyiz, bunun için yararsız, hatta zararlı olanı dilemek tehlikesi ile karşı karşıyayız. Bizler, yarını da bilen Baba’nın seven öngörüsüne kendimizi teslim ederek yaşamamız gerekir! Dua etmek daima, binlerce şekilde, Meryem’in ‘evetini’ tekrarlayarak, kendimizi sunmamız şeklinde olması gerekir! Mesih İsa’nın yanında olmak konusuna gelince, iki öğrencinin gerçekten çok cahil olduğunu söylemeliyiz. Onlar, İsa’nın şanının yerinin Golgota, Golgota’da da haçın üzerinde olmasını bilmemekte, bunun tam tersini düşünmektedirler!
İsa onları aldatmak istemiyor. O, “Benim içeceğim kase var” ve de “Benim olacağım vaftiz var” diyor.
“İçeceğim kase” ifadesi, çok büyük bir acıyı ima eder. “Vaftiz edilmek” ise bir daldırmayı, yani ölüm aracılığıyla gerçekleşen büyük bir değişmeyi ima eder. İki kardeşin anlayıp anlamadığını kim bilir! Diğer on öğrenci kesinlikle anlamadılar: Onlarda da iki kardeşteki büyüklenme, insanlar tarafından verilen şöhret de beklentisi vardı. Bunun için diğer on öğrenci, iki kardeşe karşı öfkelendi. Bunu gören İsa, daha da açık konuşmaya mecbur oldu. O, büyüklerin herkesin üstünde olma isteklerinin, ağır bir günah olduğunu söylüyor. O büyükler, halkları ezip fakirlerine acı çektirirler. Sen bu büyüklerden birisi mi olmak istiyorsun? Ya da küçükler ve fakirler için bir takdis olmak mı istiyorsun? Tüm insanlar için takdis olarak gönderilen İsa’nın Kendisi, hizmetkar oluyor ve sadece eylemlerini ve zamanını değil, bizzat hayatını bile feda ediyor. Bu şekilde İsa, Kendisiyle ilişkili olan peygamberliği gerçekleştirmiş olup Tanrı’nın kulu unvanı – Yeşaya’nın bahsettiği o unvanı - kazanmak isteyen herkese yol açıyor. İsa’yı, O’nun öğrencisi olmak ve O’nun tarafından tanınmak için izlemek isteyen herkes, İsa’nın izlerinin üstünde yürüyecektir. “Aranızda birinci olmak isteyen, herkesin uşağı olsun”. Bu, kase ve vaftizdir; bu, Hıristiyan yürüyüşü için temeldir.
Her zaman olduğu gibi, bugün de, - farklı bir şekilde, yani daha gizli bir şekilde olsa da - İsa’nın “kasesinden” içmekten alı koyan bir çok cazibe ve denenmeler var. Şu tür bir düşünce yayılmaktadır: Biz bu dünyada acı çekmek için var olmuş değiliz. Biz, iyi olmak için, zevk almak için, her türlü haz ve isteklerimizi tatmin etmek için bu dünyadayız. Hayat hakkındaki bu düşünce şeklini, artık her yerde yaygın olarak, doğu felsefeleri tarafından da onaylanıp desteklendiğini görmekteyiz. Bunlar, çekici sözleri ve akıl yürütmelerini kullanmaktadırlar: Enerjiler, olumluluklar, iç barış, tüm istekleri tatmin etmek... Çünkü biz tanrının parçalarıyız ve bunun için isteklerimizin de hepsi iyidirler... Bu amaçlara ulaşmak için, yoga jimnastiği yapmak, özel maddeleri - doğal, yağlı maddeler gibi - kullanmak önerilmektedir... “Hiçbir kötülük yoktur, tersine...!” diye söylenir. Doğrudur, hiçbir kötülük yok, fakat bu yolu yürüyerek, yakın zamanda, insanı imandan yoksun bırakmaya; Baba Tanrı olmadan kendi hayatına hakim olabildiğini sanmaya; Oğulun kurtuluşuna kendisinin ihtiyacının olmadığını düşünmeye varacaktır. Bu şekilde insan, Kutsal Ruh’tan tamamen mahrum olacaktır. İşte, kötülük budur: O inançların önerdiği tecrübeleri, senden kutsallığı çıkarıyorlar. Daha ötesi... bu güzel inançlarının öğretmenleri sana, kardeşlik ve komşu sevgisi hakkında; kendisini inkar etmek hakkında; iyi-kötü başkalarıyla olan ilişkilerimizde Tanrı’nın sevgisini somutlaştırmak için gereken gayret hakkında asla konuşmayacaktır. Bu şekilde sen, gittikçe, kendi içinde, kendini daima daha çok yalnız hissedeceksin. Nitekim eğer sende Kutsal Ruh yaşamazsa, O’nun mevcudiyetinin meyveleri olan birliğin ruhundan, teselliden ve sevinçten yoksun kalacaksın. Kendi kendimize, kötülük olup olmadığı sorusunu sormayalım, çünkü bu hiçbir şeye yaramaz, hatta bu aldatılmamıza sebep olur. Bunun yerine kendimize şu soruyu soralım: Bu, Tanrı’nın isteği midir? Bu, Kutsal Ruh’tan mı geliyor? Beni İsa’ya benzer mi kılar? Bizler, sadece İsa ile karşılaştırmak istiyoruz. Çünkü O, Gerçek ve Hayat’tır; O, Baba’ya götüren, yani kendimizi tamamen gerçekleştiren o projeyi uygulamaya götüren Yol’dur.