ME
NU

OMELIE / Omelie TR

02 ago 2015
02/08/2015 – OLAĞAN DEVRE 18. PAZAR GÜNÜ - B

02/08/2015 – OLAĞAN DEVRE 18. PAZAR GÜNÜ - B

1.Okuma *Çıkış 16,2-4.12-15 Mezmur 77* 2.Okuma Ef 4,17.20-24* İncil Yh 6,24-35

Aziz Pavlus, Efesliler’in cemaati için büyük kaygısını bize şöyle iletti: “Kardeşlerim, şunu söylüyorum ve Rab’bin adına uyarıyorum. Artık boş düşünceler peşinde koşan uluslar gibi yaşamayın”. Gerçekten havari, güçlü sözlerle konuşmaktadır, çünkü imanın yürüyüşünde gerileme tehlikesi daima gizli ve canlıdır. Hiç kimse kendisini artık hedefe ulaşmış hissetmemelidir, aksine herkes hem kendi kendine hem de kardeşlerine karşı dikkatli olmalıdır. İmanın yürüyüşünde gerilemek, pagan olmaya geri dönmek, kendi için Rab’bin fedakarlığını yararsız kılmak, bu dünyanın zenginliklerinin veya ihtiraslarının köleliğine tekrar düşmek demektir. “Mesih İsa gerçektir” ve de bizler, bu gerçek yolunda kutsal Kilise tarafından eğitildik. Bunun için havari, bu öğretişlere tutarlı olmamız için bize tavsiyede bulunuyor. Tutarlı olmak, “önceki yaşamamıza ait olup aldatıcı tutkularla yozlaşmış eski yaradılışı” değiştirmek demektir. Yaşadığımız dünya, sürekli Rab İsa’nın öğrettiklerini bilmezlikten gelip onlarla savaşan düşünme tarzlarıyla birlikte, yaşama tarzlarını da önermekte, hatta zorlamaktadır. İsa’ya sadık kalmak için – ve de bizler bunu istemekteyiz!- bu kötü dünyaya katılmayacağız. Yeni fikirlere ve modalara karşı,- giysilere ve zamanı geçirmeye ilişkin modalara karşı da- daima eleştirel olmalıyız. Tutarlı olmamızı sağlayan gereken gücü bulmak için, birbirimizle birlik içinde olmalıyız, Rab’bi dinlemek için, O’na tapınmak ve teşekkür etmek için, O’nun öğrettiklerini sebatla düzgün olarak gerçekleştirmek için, birbirimize yardım etmeliyiz. Bunun içindir ki Rab’bin Günündeki Efkarestiya Ayinine katılmak çok çok önemlidir. Gerçekten de bu toplantılarımız gitgide kendimize yeni bir düşünme şeklini; İsa’nın isteklerine ve düşüncelerine uygun bir düşünme şeklini edinmek için, en faydalı anlardır. Kim Rab’bin Günündeki Efkaristiya’yı, egoist sebeplerden dolayı terk ederse, Tanrı’ya daima düşman olan o dünyanın düşüncesine dayanmak için nereden güç bulabilecektir?

Mısır’dan Musa ile çıkan İsrailliler, geri dönmek için denenmekteydiler. Onlar, imanlarından dolayı zorluklarla ve denemelerle karşılaşınca, mırıldanma ve şikayet etme denenmesine dayanamadılar, çünkü görünüşte daha kolay olan köleliğin yaşamını istediler. O sıralarda Tanrı kendisini, düşünebildiğimizden daha iyi yemeklerimize ve her türlü gerek simlerimizi karşılayabilen bir Baba olarak kendini gösterdi. İşte, her sabah man ve işte, her akşam, et: “O akşam, bir bıldırcın sürüsü göründü ve kamp etrafına düştü”! İmanlılar için de, Tanrı’ya itaat etmek isteyenler için de denenmeler var! Onların denenmeleri gereklidir, yoksa onlar kendilerinin sadık olup olmadıklarını nasıl bilebilecekler? İsa’nın öğrencileri de denendiler. Onlar, beş bin insana, gizemli bir şekilde, ekmeği dağıttıktan sonra, İsa’nın davetini kabul ederek, biraz dinlenmek için, ıssız bir yere çekildiler. Fakat kalabalıklar onları bulup rahatsız ettiler: O insanlar hala aç idiler ve tamamen karşılıksızca tattıkları o maddi ekmeği hala aramaktadırlar. Öğrenciler için, kalabalıkların bu ekmeği araması güç bir denenmedir. Gerçekten kalabalıklar, “tükenip geçici olan bir yiyeceği” aramaktadırlar, İsa ise öğrencilerine, “sonsuz yaşam boyunca kalan ve İnsanoğlu’dan verilen yiyecek için” çalışmalarının gerekli olduğunu öğretmeyi istemektedir ve de İsa, onlara bu öğretişi vermek için çok zorlanmaktadır.

Bu ekmeği nerede bulacağız? İsa’nın önünde öğrenciler ve kalabalıklar var. Fakat kalabalıkların düşünme şekli, öğrencilerin ruhlarını ve imanlarını tehlikeli bir şekilde etkiyebilecektir. Bundan dolayı İsa, hem öğrencilerine hem de kalabalıklara, açıkça konuşuyor, terk edilebilme riskine girerek. Tıpkı gökten yağıp çölde halkı beslediği man da olduğu gibi, biyolojik yaşamımızı besleyen ekmek de Tanrı’nın armağanıdır. Fakat Tanrı’nın gerçek ekmeği; iç hayatımızı yani Tanrı’nın evlatlarının hayatını, ilahi hayatı besleyen ekmektir. Ve de bu ekmek, “gökten inip dünyaya hayat veren ekmektir”.

Şimdi, şaşırtıcı bir açıklıkla İsa bana da söylüyor: “Hayat ekmeği Ben’im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz”. Bu söz içimde hangi tepkiyi doğruyor? Eğer bu Sözü ciddi olarak kabul edersem, hayatımda güzel değişimler gerçekleşecektir: İsa’yı, O’nunla beraber kalmak için, O’nunla beslenmek için, O’nun sesini dinlemek için, O’nun Sözünü muhafaza etmek için, elini tutmak için arayacağım. Etrafımı çeviren dünyadan, diğerlerinin düşüncelerinden, gitgide daima daha özgür olacağım ve de Aziz Pavlus’un dediği “aldatıcı” tutkuların köleliğine kulluk edenlerin alaylarına da katlanacağım. “Gerçek, doğruluk ve kutsallıkta yaşamak için Tanrı’ya benzer olarak yaratılmış yeni insanı” giyeceğim. Bugün Rab, sözleriyle, beni kendi kendimi sorgulamaya davet ediyor: Neyle besleniyorsun? Beslenmen nasıl? Ve de bu, sadece yemeklere değil; okuduğum şeylere, internette aradığım sayfalara, televizyonun imajlarına karşı da dikkatli olmam demektir: Tüm bunlar bana gerçek hikmeti, emin imanı, karşılığı beklemeyen sevgiyi veriyolar mı? Ve de kulaklarım tüm küfürlere mi ya da Kurtarıcımın ve Rab’bimin Sözüne mi açıktır?

Seçimlerimi uyanıklıkla ve ayırt etme ile sonsuzluğa olan çağrımı gözümün önünde tutarak, edeceğim.

.