ME
NU

OMELIE / Omelie TR

21 giu 2015
21/06/2015 – OLAĞAN DEVRE - 12. Pazar Günü - B

21/06/2015 – OLAĞAN DEVRE - 12. Pazar Günü - B

1.Okuma Eyüp 38,1.8-11* Mezmur 106* 2.Okuma 2Kor 5,14-17* İncil Mk 4,35-41


Aziz Pavlus bize: “Biz artık hiç kimseyi insan görüşüyle tanımıyoruz” demektedir. Fakat bir kimseyi insan görüşüyle tanımamak, ne demektir? Aslında bu, benim her gün, her an yaptığım şeydir. Bir kişiyi görüyorum hemen, onun ne yapmakta, neyi aramakta, nasıl giyinmekte olduğunu, benimle karşılaşmaktan ne çıkarı olduğunu düşünüyorum; ya da ondan ne bekleyebileceğimi, ona ne şekilde yardım edebileceğimi ya da ondan hangi yardımı bekleyebileceğimi, ne şekilde selam vermem gerektiğini... gibi şeyler düşünmekteyim. Artık bu şekilde değil diyor Aziz Pavlus. Artık “Mesih’in sevgisi bizi sarar... Yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölmüş ve dirilmiş olan Mesih için yaşasınlar”. Artık bizim için önemli olan bu dünyaya ait şeyler değildir; bizim için önemli olan, son vatanımızdır; Kurtarıcı, bizim Kurtarıcımız ve herkesin Kurtarıcısı önemlidir. Artık yüreğimde bundan emin olarak insanlara bakacağım, o zaman her insanı, İsa’nın sevdiği bir kişi olarak göreceğim: İsa, bu kişiyi aramakta, ona hizmet etmekte, onun bu dünyanın köleliğinden kurtulmasını istemektedir. Kendimi ve başkalarını da, Tanrı’nın Egemenliğine, onun gelişine, katkıda bulunabilecek kişiler olarak görmekteyim. Bu şekilde sabretmek, başkalarına değer vermek daha da güzel, daha da kolay; başkalarının olumlu yönlerini görmek gibi, olumsuz yönlerine katlanmak da daha kolay gelir. Aziz Pavlus’un bu öğretisi değerlidir. Hatta Aziz Pavlus İsa’yı bile insan görüşüyle tanımamaya, dolayısıyla İsa’nın misyonunun doluluğunu görmeye de bize teşvik etmektedir. İsa’nın misyonu, bize kendi Ruh’unu bağışlamak, bizi dünyanın çekiciliğinden ve dürtülerinden kurtarmak, kendi yoksulluğu ile ve Baba’ya olan itaati ile bizi sarmaktır. İsa’yı, sağlıklı olmaya, bu dünyada sevgiyi ve refahı bulmaya; işimizde başarılı ve eğlencelerimizde mutlu olmaya yardımcı olarak görmemekteyiz. İsa’ya bu şekilde bakma denemesi daima mevcuttur. Egoizmimiz, yüzeyselliğimiz, dünyevi ruhumuz, bizi İsa’yı zevklerimizin ve rahatlıklarımızın hizmetçisi olarak görmemize itmektedir. Artık kesinlikle böyle olmamalıdır! Gözlerimiz, Tanrı’nın gördüklerini görecektir: İsa, kurtarıcıdır; bizi şeytanın egemen olduğu yaşadığımız bu kötü dünyanın pençesinden kurtarandır.
Fırtınalı bir gecede, öğrenciler İsa’yı sayma biçimlerini değiştirme fırsatı bulmuştur. Kim bilir bu korkunç tecrübeden önce İsa’yı nasıl görüp hayal ediyorlardı? İsa’nın uyanıp denizi ve rüzgârı yatıştırmasından sonra öğrenciler daha derin ve daha gerçek bir şekilde görmeye başlamışlardır. Artık öğrenciler için İsa, sadece dileklerini kabul eden, onların ve başka zavallı insanların refahları için mucizeler yapan kişi değil, onlara yeni, canlı bir inanç veren, onları ölüm korkusundan kurtarıp Baba’nın yüreğinin derinliklerine ulaştıran kişidir. İsa’nın azarlaması sadece rüzgâr için değildi, öğrencileri içindi de, çünkü öğrencilerin imanı sadece bu dünyadaki hayatlarını kurtarmaya yönelmiş idi, kendilerini Baba’ya teslim edip O’na, isteğini yerine getirmek için kendilerini O’na sunmaya değil!Bu azarlamaya bazen benim de, belki de senin de ihtiyacın var. Karşılaştığımızda, maddi ve geçici bir refahtan zevk almaya, acı çekmemeye, hedefimiz bu dünyada kalmakmış gibi devam etmeye yönelik hayatımızla ilgili konuşmalar yaparız. İsa şöyle diyor: “Hala imanımız yok mu?”, yani “Hayatınız hala Baba’ya ait değildir, O’nun değildir; hala kendinizi sevgisi ile doldurmadınız, hala Sözü ile doymadınız, hala hikmetine kendinizi teslim etmediniz. Siz Baba için, O’na şan vermek için, O’nun dünya için düşündüğü projeleri gerçekleştirmek için, fakir ve acı çekenlere Oğlunu tanıtmak için, yaşamamaktasınız. Beni, hayatınızın ilk ve son anlamı olarak, tek zenginliğiniz olarak, size teslim edilen hazine olarak saymamaktasınız!” İsa bize bunu söyleyebilirdi. Ve şu da bir gerçektir: Baba’ya geri dönüşmemiz tamamlanmalıdır. Eyüp için olduğu gibi, bizim için de daima şu denenme mevcuttur: Kendimizi, Tanrı’ya öğretebilecek şeyimiz varmış gibi kendimizi akıllı saymaktayız. Tanrı Eyüp’e, çevresine bakıp doğanın gizemlerine cevap vermesini söyleyerek cevap vermektedir. Kim denize yasaları verdi? Kim onun hareketlerini, sınırlarını, gücünü düzenledi? Nereye bakarsak bakalım, kendimizin pek çok cahil, zayıf ve küçük olduğumuzu görüyoruz. Her yere, özellikle de insanların yüreğine, Tanrı bizden önce varmaktadır. O halde artık bizler insanlara insani, yani yüzeysel bir şekilde bakmayacağız, çünkü onların içerisinde Tanrımızın gizeminin gizli olduğunu; barışın ve sevginin Tanrı’sının gizli olduğunu, bilmekteyiz! İsa, insanların arasında ilktir, yani O, bütün diğer insanları görmek için, ışıktır; ben de, kendimi İsa’da yansıttığımda, kendimi görmekte ve tanımaktayım.