ME
NU

OMELIE / Omelie TR

28 lug 2013
28/07/ 2013 - Olağan Devre 17. Pazar Günü – C

28/07/ 2013 - Olağan Devre 17. Pazar Günü – C

1.Okuma Yar. 18,20-21.23-32 * Mezmur 137 * 2.Okuma Kol. 2,12-14 * İncil Lk. 11,1-13

Niçin aziz Pavlus Mesih İsa’yı her şeyin merkezine koyar? Çünkü O, Baba’nın yüreğinin merkezidir. Bugün havari, bize, günahın sebep olduğu ölümden sonra İsa’nın hacı sayesinde Baba’nın bizi yaşattığını söylüyor. Hacın çivileri bizim suçlu olduğumuzun bildirmelerini, kanunlara itaatsizliğimizi de çivilediler: Gerçekten de şimdi Allah günahlarımıza değil, Oğlunu kabul etmemize bakıyor. Mademki “vaftizde O’nunla birlikte gömüldük” ve O’na itaat etmek için ayağa kalktık, O’nunla birlik içersindeyiz: Artık günahımızın ağırlığı üzerimize düşmüyor. Bunun bilincinde Allah’a güvenle yaklaşabiliriz, O’na dua edebiliriz, varlığından mutlu olabiliriz. Allah’a nasıl konuşabiliriz? O’na nasıl dua edebiliriz? O’nunla nasıl birlikte olabiliriz?

Bu sorulara Yaratılış Kitabı cevap vermektedir, aynen İsa da, örnek ve hikâyelerle bu soruya cevap vermektedir.

İlk önce Yaratılış Kitabının söylediklerini dinleyelim. İbrahim beklenmedik şekilde Allah ile karşı karşıya bulunuyor, Allah ona niyetlerini açıklıyor. Bazı kentler, zamanında durdurulmazlarsa, işledikleri cinsel sapıklıklar sebebiyle tüm dünyayı bozacaklardır. Allah’ın düşündüğü tek çare bu kötülük zincirini koparmak için o kenti yok etmektir. Ama İbrahim o kentin birinde yeğeni Lot’un yaşadığını hatırlıyor ve bu sebepten o kenti kurtarmak için çabalıyor. Allah’tan, o kentte namusuyla yaşayan az sayılı insanlar sayesinde, tüm kente merhamet göstermesini istiyor. Cesaretini toplayarak Allah’tan şunu istiyor: “O kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın? Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı”. İbrahim Allah’a bu şekilde adaleti öğretiyor, merhameti öğretiyor, bunu altı kere için yapıyor. Evet, o alçakgönüllülükle konuşuyor, ama aslında kendini Allah’tan daha adil ve merhametli sanıyordu. İbrahim bizim birçok kere yaptığımızı yapıyor: Biz de Allah’a yapması gerekeni kaç kere öğretmeye çalıştık! Allah’ın İbrahim’i alçaltmadığını görmek çok güzeldir: onun konuşmasına izin veriyor, ona sabırla cevap veriyor, diyalogu sürdürmesine izin veriyor. Ancak İbrahim Allah’ın bilgeliğinin ve adaletinin, merhametinin öğretmene ihtiyaçları olmadığını anlamalı: Allah Lot’u da kurtarmayı düşünecek, aynı zamanda tüm dünyanın da korunmasını ve arınmasını gerçekleştirecek. O’ndan öğrenmemiz gereken daima biziz.

İsa, Allah’ın yüreğiyle karşılaşmak için dua hakkındaki öğretisine devam ediyor. Duası her şeyden önce Allah’a, Babamız olduğu için, hayranlıkla ve sevgiyle bakmamızı sağlıyor. Böylece, dua ederek, ilk olarak O’nu övüyoruz ve arzusunu gerçekleştirmeye hazırlanıyoruz. O’ndan ekmek de isteyebiliriz, yani maddi ve manevi yaşamımız için gerekli olanı isteyebiliriz, ama sadece kendimizi değil, her birimizi düşünerek. Aynı şekilde herkes için af ve denenmelerde güçlü olabilmeyi de diliyoruz. Biz daima zayıfız, o kadar ki Baba’dan gelen lütuf olmazsa, yaşayamayız. İsa öğretisine hikâyelerle devam ediyor. Üç arkadaş hikâyesiyle Allah’a karşı ısrarlı olabileceğimizi öğretiyor. Israr etmemiz O’nu üzmüyor, başkasına yönelmeye niyetimiz olmadığını tasdik ediyor. Bazı insanlar vardır ki Allah onların arzularını hemen gerçekleştirmezse, sihirbazlara, şeytan çağrılan bazı törenlere yönelirler. Bizim Allah’a karşı ısrarımız, O’ndan başka bir Babamız olamayacağını gösterecektir. Israr, güven de göstermektedir. İsa evlat güvenimizi kaybetmememizi tavsiye ediyor: “İsteyin, size verilecektir, arayın bulacaksınız, kapıyı çalın, size kapı açılacaktır” diyor. İsa’nın bu emri bize güven verir, günahlarımız sebebiyle O’nun bizi dinlemesini hak etmediğimize rağmen Baba’ya güvenle yönelmemiz için cesaret verir. Allah’a şöyle diyebiliriz: -Senden bunu istemeye cesaret ediyorum, çünkü İsa bize şöyle dedi: “İsteyin, size verilecektir”. Allah’ın Oğlunun Sözü boşuna değildir! O’na itaat ederek sana geliyorum, Allah’ım! Tek evladın İsa’nın beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum -.

İsa öğretisini sonlandırırken, yeryüzündeki babalardan daha iyi olan Baba Allah’ın, O’ndan eğer istersek, Kutsal Ruh’u da verebileceğini söylüyor! Kutsal Ruh, Allah’ın içimizdeki en derin yerde varlığıdır. Bu sebepten Baba, sadece O’ndan istediklerimizi vermekle kalmayıp kendi yaşamına katılmamızı da sağlıyor. Kutsal Ruh’u aldığımızda, başka bir şeye ihtiyaç duymadığımızı fark ediyoruz, Allah’tan istemeyi düşündüğümüz her şeyin ikinci planda kaldığını anlıyoruz.

İsa gerçekten her şeyin merkezidir, Allah ile ilişkimizin de. Onsuz Allah uzak olacaktır, yokmuş gibi. O bize dua etmeyi öğretiyor, hatta O bizzat bizim duamızdır: Kendimizi Baba’ya sunarken, O içimizdedir ve bizi kurtardığından eminiz!