ME
NU

OMELIE / Omelie TR

24 ago 2014
24/08/2014 - OLAĞAN DEVRE - 21. Pazar Günü – A

24/08/2014 - OLAĞAN DEVRE - 21. Pazar Günü – A

1.Okuma İşaya 22,19-23* Mezmur 137* 2.Okuma Rom 11,33-36 * İncil Mt 16,13-20

“O açınca, kimse kapamayacak; O kapayınca, kimse açamayacaktır”. Bunlar, peygamber İşaya’nın ilettiği Rab’bin sözleridir. Bu sözler, Şebnan’a hitap eder ve kralın sarayında onun görevini alacak olan Elyakim ile ilişkilidir: Bu açık sözler ki, Elyakim’in omuzlarının üzerine koyulacak anahtarların anlamını anlamamıza yardımcıdır: “Davud evinin anahtarlarını”. Elyakim, krallıkta yetkiye sahip olacak, o yetki ki Tanrı’dan verilir; Bu yetki, sevmeye yetki, sevginin Tanrı’sını temsil etmeye yetkidir: “Yeruşalem halkına ve Yahuda soyundan gelenlere babalık yapacak”. O halde, Kral’ın yetkisi, kaprislerine göre her şeyi yapabilmeye yetki değil; insanları seven ve onların birbirlerini sevmelerini isteyen Tanrı’nın emirlerini iletmeye yetkidir. Peygamberin bu sözleri, İncil’den okuduğumuz İsa’nın sözlerine benzeyip onları açıklamaktadır. Bu sözleri İsa, yukarıda, Ürdün kaynaklarının yanında bulunan Sezariye diye çağrılan kentte söyledi; bu kent, yönetici Filipus tarafından kurulmuş ve imparatorun adını taşıyan yeni bir kent idi. Orada, İsa’nın öğrencilerine yönelttiği sorular, öğrencilerin cevapları ve Rab’bin, imanına tanıklık eden öğrenciye yaptığı vaadi taşımaktadır. İsa, “Göklerin Ülkesinin anahtarlarını sana vereceğim” diye vaat ediyor. Bu, özel, beklenmemiş, olağandışı bir vaattir. Kim bilir Petrus onu nasıl anladı! Bu anahtarlar şimdiye kadar kimlerde bulundu? Acaba onlar, mabedin en büyük kahininin anahtarları mıydı? Hayır, bunlar tamamen yeni anahtarlardır, çünkü onlar, yeni bir binaya bağlıdır. Bunlar, Petrus’un kendisinin, yeni bir ad olarak aldığı kayanın üzerinde inşa edilen Kilise’nin anahtarlarıdır. O anahtarlar, İsa’nın ellerinden gelmektedir: İnşa eden İsa’dır, o Bina’nın Rab’bi, İsa’dır. Petrus, İsa’yı göz önünde tutarak anahtarları kullanacaktır, İsa’yı sevenleri ve O’nu sevecek olanları O’nun huzuruna çıkarmak için, onları kullanacaktır, hem de kendi hayatında İsa’yı Rab olarak reddedenleri kabul etmemek için kullanacaktır. İsa’nın Petrus’a verdiği yetki, Petrus’un bütün dikkatini bağlayan bir görevdir; bu yetkiyi, kaprise göre, kullanamayacaktır. Tanrı’nın sesine, O’nun merhametli arzularına, O’nun adaletine ve Sözlerinin hakikatine karşı dikkatli olacaktır. O Sözlerle, insanların bütün isteklerini ve arzularını karşılaştıracaktır. Niçin İsa, o anahtarları Petrus’a teslim etti? Çünkü Petrus’un, Öğretmen’inin sorusuna verdiği cevaptan, Öğretmen’in kendisi Petrus’a güvenebileceğini anladı. Petrus’un, Baba’nın sesini duymayı bildiği için ve Baba’nın kendisi O’na kimliğini açıkladığı için, İsa ona güvenebildi.
Şimdi biz, İsa’nın ‘dar’ gibi tanımladığı kapıdan geçmeye çalışmaktayız. İsa’ya ulaşmamız için, dar bir kapı var! Fakat bu kapının anahtarları, İsa’nın ellerinde değil, Petrus’un ellerindedir! Bundan dolayı Rab’bin kendisi, bizi kabul etmek için ya da bizi bekletmek için, Petrus’a güvenmektedir. Bunun için Kilise’de kalmamız değerlidir, Hıristiyan kardeşlerimizle olan birliğimiz gereklidir ve onlara olan hizmetimiz önemlidir; aynı zamanda cemaatin düzenlediği her dua veya eğitim karşılaşmasına, her dinleme ve her tapınma zamanlarına katılmamız da gereklidir. Petrus’un anahtarları hiçbir zaman durmamaktadır. Onlar, ellerimizde değil, ama bize yararlıdır, onlarla ilgilenmememiz doğru bir şey değil, çünkü Petrus onları bizim uğrumuza kullanmalıdır, biz de ona bunu yapmaya izin vermeliyiz. Bundan dolayı biz, her girişimimiz için, Petrus’dan ya da onun yerinde olandan, takdis dileyeceğiz, Göklerin Hükümdarlığına her önemli müdahalemiz için ondan onaylamayı dileyeceğiz, yaşadığımız ve Rab’be hizmet ettiğimiz cemaat için daima sonuçları doğuran projelerimiz için de, onun “evetini” arayacağız. Bunun için biz Petrus’a, daha iyisi onunla işbirliği yapmaya seçilmiş olanlara, sık sık kapıları açmayı dileyeceğiz, yani eylemlerimizin, isteklerimizin, görevlerimizin ve acılarımızın ve yorgunluklarımızın üzerine bile, Rab’bin takdisini bağışlayacağını dileceğiz, öyle ki hayatımız daima Krallığa layık ve onun için bir armağan olsun.
Bu şeyin tümü bir harikadır, Tanrı’nın bu davranma şekli de hayretimizi doğuruyor; böylece biz, havari ile birlikte şöyle diyoruz: ”Tanrı’nın zenginliği ne kadar yücedir! O’nun bilgeliği ve bilgisi ne kadar derindir! O’nun yargıları ne kadar anlaşılmaz!” O’na hiçbir öğüt veremeyiz, çünkü davranış şekilleri en derin akıllıyı bile aşmaktadır. Bize sadece takdir edip alçakgönüllülükle ve minnettarlıkla projelerine girmek düşer. İtaat edince, anlamaya başlıyoruz ve hayrete düşüyoruz. İsa bizi Kilise’ye kattı, bu şekilde biz İsa’nın yüreğinde, sevgisinin derinliğine dalmış bulunuyoruz. O zaman bize kapıları açan kardeşlerimizden mutlu olalım; onlar kapıları kapayınca da, minnettarlı olalım, çünkü bu şekilde sürekli tehlikelerden korunuyoruz; bunu kardeşlerimiz için edelim. Küçük cemaatimizde görünen Kilise’yi sevelim; bu, Rab’bin hoşuna gidiyor, hatta bu, O’nunla karşılaşmak için ve sevgisinin derinliklerini tadabilmek için tek yoldur!