ME
NU

OMELIE / Omelie TR

06 gen 2014
06/01/2014 - EPİFANYA BAYRAMI

06/01/2014 - EPİFANYA BAYRAMI

1. Okuma İşaya 60,1-6 * Mezmur 71 * 2.Okuma Ef 3,2-3.5-6 İncil Mt 2,1-12

“Böylece, İncil yolunda diğer uluslar da Mesih İsa’da aynı mirasın ortakları, aynı bedenin üyeleri ve aynı vaadin paydaşlarıdır”. Aziz Pavlus’un Tanrı’nın isteğinin anlaması şu şekildedir: Sadece Yahudiler değil de – Şam yolundaki parlayan görünümü alıncaya dek kendisinin de böyle düşünmesine rağmen -, tüm insanlar, İncil’in mirasçıları olmaya çağrılmaktadırlar! İsa, Baba’nın bütün uluslara - önceden hangi dine katıldıkları önemli değil! - beslediği merhameti tarafından yollanmış olarak dünyaya geldi. Gerçekten de, insanları derin ve sevinçli bir birliğin içerisinde bağlayan başka bir din yoktur; barış veren de başka bir din yoktur, çünkü diğer dinlerin hepsi, kendisinden farklı olan dinleri hor görüp kendisini onların üstünde tutmaktadır. Dinlerin hepsinin, insanları mükemmelleştirip tamamlayabilmek ve uluslara sevinci verebilmek için, İsa’ya ihtiyaçları var! İsa, herkese hizmet etmek için geldi ve şakirtleri de O’ndan hizmet etmeyi öğrendiler. İsa’nın hizmeti ve dolayısıyla şakirtlerinin de hizmeti, şudur: Bencillik, nefret, öç, kıskançlık, açgözlük, kibir yarattığı düğümleri çözmektir. Bu demek ki, Baba Tanrı’nın sevgisi, İsa aracılığıyla, bütün uluslara ulaşmak istiyor. İncil, yani yayılması gereken iyi haber şudur: Tanrı’nın Oğlu İsa, bütün insanlara aittir!
Bugünkü bayram, tam bu gizemi, yani tam Baba’nın bu isteğini gözler önüne serip ilan etmektedir: Baba, herkesin kurtuluşunu istemektedir. İşaya peygamber, “Karanlıklar dünyayı kaplar, gölgeler milletler üzerine düşer” dedikten sonra, sevinçle, Tanrı’nın halkının ise, yani İsrail halkının ise, Tanrı’nın ışığı ile parladığını duyurmaya devam ediyor. Ama, neden? Neden ışık o halkın üzerinde parlamaktadır? Çünkü bütün halklar için onun çekicilik aracı olması gerekiyor: “Milletler senin ışığına doğru, krallar senin pırıldayan şafağına doğru yürüyor”. Tanrı’nın halkının sınırsız sevinci şu olacak: Bütün diğer halklara olan Tanrı’nın sevgisine, kıskançlık ve kapamayı hissetmeden, hizmet etmektir.
Müneccimlerin maceralı yaşantıları, peygamberler tarafından duyurulmuş bu planının, Rab’bin doğumuyla gerçekleştirilmiş olduğunu ilan etmektedir ve şimdi de dünyanın sınırlarına ulaşan Rab’bin şakirtleri sayesinde, bu plan gerçekleştirilmeye devam edilmektedir. İsa’ya barınak veren mağara, burada toplanmış çobanlar, Meryem’in ve Yusuf’un o yabancıları kabul edilen bakışları ve elleri, peygamberlik gerçeğine tanıklık etmektedirler. Bu fakir insanlar, üzerinde ışık parladığı halkının gerçek temsilcileridir. Onlar, uzaktan gelenlerin tümüne de ışığı sunan şamdandır. Müneccimler, “Doğudan Yeruşalem’e” gelerek, her devredeki, önceden, iyilikten ve hikmetten hareket ettirilmiş olan ulusların temsilcileridir. Uzakta olan insanların yüreğinde barınan iyilik ve hikmet, onların İsa’ya ulaşabilmeleri için, içlerinde önceden hazırlanmaktadırlar! Bunun içindir ki, Budist ya da İnduist, Konfuçan ya da Müslüman, ateist ya da animiz olan biri, İsa ile karşılaşıp O’nu tanıyınca, onun sevinci büyüktür! Beytlehem’e yaklaşan müneccimler, tam bunu tecrübe ettiler: Ansızın, çok büyük bir sevinç hissettiler, öyle bir sevinç ki yüreklerini, çok basit işaretlerinde – yani bir annenin, yemlikte olan bir bebeğin, bir mağaranın işaretlerinde – aradıkları yaşayan Tanrı’nın, kral Oğlu’nun saklı olduğunu tanımaya açtı. Onlar, yıldızlar tarafından, daha doğrusu hayatlarının eksiklikleri tarafından hareket ettirilmiş idiler. Gerçekten de, yüreklerinde tatminlik olmadığı için yıldızlar aracılığıyla araştırmaya başladılar, fakat yıldızlar, dikkatlerini yeryüzüne geri getirdiler, çünkü Tanrı, her şeyin Yaratıcısı olan Tanrı, insanlar ile birlikte kalmaya geldi. Tanrı, insanların ulusuna hitap ederek, şöyle dedi: “Gözümde değerli ve saygın olduğun, seni sevdiğim için senin yerine insanlar, canın karşılığında halklar vereceğim” (Yeş 43,4).
Bugün, Annesi olan Meryem’in kucağındaki Çocuğa ulaşabilmemiz için, müneccimlerden yardım dilemekteyiz; İsa’ya aramamızda, O’nu reddedenler karşısında korkmayalım; kendilerini hikmetli sanan ve dünyaya sahip olan, ama sevgiyi tanımayan zengin insanlardan çekinmeyelim! Bu insanlar, yüreklerde sevinci yok etmek, bunun için de krallıklarından Çocuğu çıkarmak için, her şekilde çalışmaktadırlar. Ama savunmasız olan bu Çocuk, Tanrı’nın ellerindedir ve Tanrı’nın melekleri O’nu koruyup O’na özenle bakmaktadırlar. O’na tapınmaya, O’nu büyük - küçük, alçakgönüllü - kibirli olan herkese ilan etmeye devam edelim! Kendi kendine ateizmle böbürlenenlere bile! Kim bilir, Çocuk yüreklerini belki değiştirebilecekti ve onları kurtarabilecekti! O’nun ışığıyla aydınlanmış olan bizler, herkese olan sevgisine tanıklık etmeye devam edelim: Bu şekilde, bütün dünyayı birlik içinde bir barış yeri yapma ödevine biz de katkıda bulunacağız!