ME
NU

OMELIE / Omelie TR

29 mag 2016
29/05/2016 - EFKARİSTİYA BAYRAMI - C

29/05/2016 - EFKARİSTİYA BAYRAMI - C


  1. Okuma Yar 14,18-20 * Mezmur 109 * 2. Okuma 1Kor 11,23-26 * İncil Lk 9,11-17

 

MEDİTASYON


Rab’bin Bedeni ve Kanı Gizemine ‘Paskalya Gizemi’ denir. Gizem (Latince “Sacramentum”), basit bir dinsel tören veya bir dua değildir, ilahi lütfu ihsan etmek için araç olan kutsal bir eylemdir. Canlı ve gerçek bir belirtidir, Tanrı’nın sevgisi ile gerçek ve canlı bir şekilde ilişkide olmamı sağlayan somut bir gerçektir. Görülemez ve dokunulamaz olanı görmemi ve dokunmamı sağlayan somut ve görülen bir belirtidir. Aracı ve belirtisi olduğu Olan’la, gerçekten karşılaşmamı sağlayan kutsal eylemdir. Bu Gizem, Paskalya ile ilgilidir çünkü kendisi bir ‘paskalyadır’ yani bir geçiştir; daima mutluluktan sonra ard arda gelen acı olduğu, geçici ve zayıf bu dünyadan Baba’nın her şey olduğu, her şeyi sevgisi ve hakikati ile doldurduğu bir dünyaya geçiştir. Bu Gizemi yaşamak, yani onu yemek ve benimsemek beni, Oğul’un Baba ile yaşadığı çok derin ve mükemmel birlikteliğine ‘daldırır’, bu birliğe katılmamı sağlar. Bu Gizem var, çünkü ben varım; zayıf ve günahkar ben, Baba’nın sevgisinin hedefi oldum, Baba benim için Oğlunu dünyaya gönderdi. Benim için Oğul kendisini feda etti, bizzat bana kendi yaşamını bağışladı. Mecbur olarak değil, tam örgürce, isteyerek yaşamını sundu, öyle ki O’nun geçişi ancak ve ancak sevgi olsun. Nitekim sevgi daima özgürdür, yoksa sevgi değildir. Özgürlük de sever, yoksa özgürlük değildir. Bu özgür sevgi ve sevgi dolu özgürlük Mesih İsa’nın Bedeni ve Kanı Gizeminin temelleridir, bu ‘Paskalya Gizemi’ni saran nurdur. Biz onu benimseriz, onunla besleniriz. O, bedenimiz ve kanımız olur, yaşamımızın desteği olur.

Rab İsa’nın Bedeni ve Kanı Gizemi gerçekten yürüyüşümüzün varış noktasıdır, her iyiliğin ve lütfun kaynağıdır. Bunu II Vatikan Konsilinin bir metni de hatırlattı. Bugünkü İncil metni de bunu gösterir. Doyasıya yedikten sonra mutlu olan beş bin kişinin arasından artmış ekmeği toplamak için geçen şakirtler de bunu anladılar. Topladıkları o on iki sepete ne oldu, nereye getirildi? Bundan sonra Luka onlardan hiç bahsetmedi. O artmış parçaları kim yedi? Neden bunlar tokluklarından hayrette kalmış olan o insanların ellerinde bırakılmadı? Tabii ki bunlar faydasız sorulardır ve de cevapları yok gibi. Ancak, aslında bir cevap var; İsa’nın, ne atılmasını ne de o insanların ellerinde kalmasını istemediği o ekmek bugün kutladığımız Gizemdedir. İsa’nın verdiği ekmeğin yedek deposu Havarilerin ellerindedir. O günkü ekmek bugün kutladığımız Gizemin sadece bir önbelirtisi idi. Bu Gizem Havarilerin ellerinde tekrar olacak: “Alın ve hepiniz iyiniz; bu sizler için kurban edilen benim bedenimdir. Bunu, beni anmak için yapınız”. Bizler de Havarilerin ellerinden onu alıp yeriz. “Rab’bin gelişine kadar O’nun ölümünü bildirmek” için onu yeriz. Eğer Rab’bin sevmek için öldüğünü bildirmeyi bilmezsek ya da istemezsek ve gelişini beklemezsek, artık ekmek olmayan o ekmeği yemeyelim.

Rab’bin ölümünü nasıl ilan edebiliriz? Gerçekten sevdiğimiz zaman, yani kendimizi inkar edecek ve bencil arzularımızdan vazgeçecek kadar sevdiğimizde onu ilan etmiş oluruz. Kendi şehvetini gidererek ve yeni zevkleri arayarak yaşayan, “Rab’bin ölümünü bildirmiş” olmaz ve sabırla O’nu “gelişine kadar” bekleyemez de. O Bedeni yemeden önce kendimizi sınamamız, hangi durumda bulunduğumuzu düşünmemiz lazım. Yoksa Aziz Pavlus’un yazdığı gibi, kendi kendimizi mahkum ederiz ve İsa’nın Paskalyasının sahte tanıkları oluruz.

İbrahim’in, Salem Kralı Melkisedek’in ellerine teslim ettiği ve sonra İbrahim ve soyu için Tanrı’nın takdisi olduğu ekmek ve şarabın kaldırılarak yükseltildiği gibi, sunakta koyduğumuz ekmek ve şarap da rahibin elleri tarafından kaldırılır. Üzerine İsa’nın sözlerinin telaffuz edildiği ve söylediğimiz “Amen” eşliğinde kaldırılıp yükseltilen ekmeğimiz ve şarabımız da bizim için ve herkes için takdis olur. Eğer yaşamımızla da “Amen” dersek yani İsa’ya itaatli olursak, o zaman yemeye hazırız ve artık bu dünyanın değil, göğün insanları olacağız. Gökte olduğu gibi, barış, sevinç, sadakat ve yeni bir sevgi içinde yaşayabilmek için gücümüz olacak. Eğer bu sevgi, İsa gibi acı çekmemizi gerektirirse, korkmayacağız, tersine sevineceğiz çünkü O Ekmeği yemekle, Baba’nın yüreğinde, Rab’bimizle bir oluruz!



OKUMALAR


1.Okuma Yar 14,18-20


Yüce Tanrı'nın kâhini olan Salem Kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi.

Avram'ı kutsayıp şöyle dedi:

"Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Avram'ı kutsasın.

Düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrı'ya övgüler olsun."

Bunun üzerine Avram her şeyin ondalığını Melkisedek'e verdi.


Mezmur 109


RAB efendime:

"Ben düşmanlarını ayaklarına tabure yapıncaya dek

Sağımda otur" diyor.

     RAB Siyon'dan uzatacak kudret asanı,

Düşmanlarının ortasında egemenlik sür!

     Savaşacağın gün

Gönüllü gidecek askerlerin.

Seherin bağrından doğan çiy gibi

Kutsal giysiler içinde

Sana gelecek gençlerin.

     RAB ant içti, kararından dönmez:

"Melkisedek düzeni uyarınca

Sonsuza dek kâhinsin sen!" dedi.


  1. Okuma 1Kor 11,23-26

Size ilettiğimi ben Rab'den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: «Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.» Aynı şekilde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: «Bu kâse benim kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Bunu her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.» Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz.


İncil Lk 9,11-17


Bunu öğrenen halk O'nun ardından gitti. İsa onları ilgiyle karşıladı, kendilerine Tanrı'nın Egemenliğinden söz etti ve şifaya ihtiyacı olanları iyileştirdi. Günbatımına doğru Onikiler gelip O'na, «Halkı salıver de çevredeki köylere ve çiftliklere gidip kendilerine barınak ve yiyecek bulsunlar. Çünkü burada ıssız bir yerdeyiz» dediler. O ise kendilerine, «Onlara siz yiyecek verin» dedi. «Beş ekmekle iki balıktan başka bir şeyimiz yok» dediler. «Yoksa biz mi gidip bütün bu halk için yiyecek alalım?». Orada yaklaşık beş bin erkek vardı. İsa öğrencilerine, «Halkı yaklaşık ellişer kişilik kümeler halinde yere oturtun» dedi. Öğrenciler öyle yapıp herkesi yere oturttular. İsa, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı; sonra bunları böldü ve halka dağıtmaları için öğrencilerine verdi. Herkes yiyip doyduktan sonra on iki sepet dolusu yemek artığı toplandı.